Çok Kuşaklı Çalışma Ortamları: X, Y, Z Kuşağının İş Yaşamındaki Farklılıkları Neler?
Günümüz iş hayatı, farklı kuşaklardan birçok kişiyi bir araya getirmiş durumda. Çalışma ortamındaki bu çeşitlilik, iş niteliği anlamında zenginlik sunsa da kimi zaman kaçınılmaz çatışmalara neden olabiliyor. Çünkü belirli kuşaklara dahil olan kişilerin iş hayatından beklentileri ile genel hayat görüşleri de doğal olarak farklılaşıyor.
Peki, çok kuşaklı iş ortamlarındaki sorunlardan kurtulmak mümkün mü? İşte bunu anlamak için bilinmesi gereken kritik detaylar...
Kuşaklar arasındaki çatışmaya geçmeden önce, tanımlamaları yaparak başlayalım.
Dolayısıyla her bir kuşak, kendi yılının getirdiği kültürel ve teknolojik deneyimlerle birlikte geliyor.
Bu durum, iş hayatında kaçınılmaz olan bazı çatışmalara yol açıyor. Ancak çatışmaların temelinde genel olarak görüş farklılığından ziyade, iletişim kopukluğu bulunuyor. Çünkü X kuşağı, kendi döneminde hakim olan hiyerarşik yapıları benimsemeye daha uygunken, Y kuşağı bireyler daha esnek çalışma ortamlarını tercih ediyor. Z kuşağı ise teknolojinin mümkün olan en üst düzeyde kullanılmasını ve dijital araçların benimsenmesini istiyor.
Nesillerin sahip olduğu farklı beklentiler, anlaşmaya varma sürecini zorlaştırıyor.
Belirli yıllarda doğan bireylerin, kendi dönemine ait toplumsal ve global kodları taşıması, ister istemez iş hayatında bazı zorluklar çıkarıyor. Bunların başında ise kuşakları en başından sınıflandırarak çalışanları ayıran sosyal fenomenler geliyor. Sınıf ayrımına giden bu sistem, iş hayatındaki farklı kuşakların bir araya gelerek iletişim kurmasını engelliyor. Dolayısıyla, uzlaşmaya varılabilecek basit konular bile tabulaşarak yerini önlenemez problemlere bırakabiliyor.
Farklılıkları anlayarak hareket etmek problemleri önlemeye en büyük yardımcı.
Temel farklılıklar arasında ise iletişim problemleri yer alıyor. X kuşağı yüz yüze iletişimi tercih ederken, Z kuşağı dijital platformlarda çok daha etkili iletişim kuruyor. İkisinin arasındaki Y kuşağı ise genellikle birey özelliklerine göre iki taraftan birine eğilebiliyor fakat genellikle her ikisine de hakim oluyor.
Çalışma biçimleri de kuşaktan kuşağa değişiklik gösteriyor.
Kuşakların çatışmasına neden olan bir diğer konu da çalışma biçimleri arasındaki farklılıktan kaynaklanıyor. 'Z kuşağı' denilince akla gelen esnek ve uzaktan çalışma saatleri, söz konusu 'X kuşağı' olduğunda yerini sabit ve işveren tarafından belirlenmiş ofis saatlerine bırakıyor. Aslında her kuşak, kendi doğrusuyla maksimum verim sağlamasına rağmen, iki taraf da karşıdakinden kendisi gibi davranmasını istiyor. Esas sorun da aslında bu oluyor.
Kuşak çatışmasını önlemenin en etkili yolu bilgi paylaşımıdır.
İş hayatındaki farklı kuşaklar, ortak hedefe farklı yollardan ilerleyen bireylerdir. Bu nedenle, kuşak çatışması denilen şey aslında etkili ve açık iletişim sayesinde önlenebilir. Bu noktada elbette işverenlere büyük ödev düşüyor. Çünkü kimi zaman, farklı görüşlere sahip bu bireyleri eğitip uzlaştırma konusunda alanında uzman kişilerin yönergelerine gereksinim oluyor. İş hayatında köprüler kurmayı sağlayan mentorluk sistemi, her kuşağın kariyerini en doğru şekilde şekillendirmesine de katkı sağlıyor.
Her kuşağın kendi güçlü ve zayıf yönleri olduğunu bilerek hareket etmesi önemlidir.
Z kuşağının teknolojiye yatkınlığı ve X kuşağının yüz yüze iletişimdeki becerileri bir araya geldiğinde iş verimini maksimuma çıkaran unsurlar doğuyor. Bu nedenle kuşakların çatışmaktan ziyade birbirine yol göstermesi ve birbirinden öğrenmeye odaklanması gerekiyor. İş yerinde farklı kuşakları birleştiren bütüncül bir yapının ve mentorluk sistemlerinin benimsenmesi, her kuşağın kendini geliştirmesi için en doğru yöntemler arasında.
Kuşak çatışmasının çözümü aslında sanıldığından basit.
En temel haliyle ifade etmek gerekirse, her jenerasyon kendi dönemini yansıtan bireyler olarak yetişiyor. Yani X kuşağı için daha manuel ve geleneksel sistemler doğru gözükürken, Z kuşağı doğduğu dijital çağı ve teknoloji hakimiyetini yansıtıyor. Teknolojinin yükselişi ve geleneksel arası en yakından deneyimleyen Y kuşağı ise çeşitli konularda bilgi sahibi olan, çok yönlü bireyleri ifade ediyor. Bu kuşakları birleştirmek için öncelikle taraflar arası saygıyı pekiştirmek gerekiyor.
Farklı kuşakların farklı zorluklarla mücadele ettiğini hatırlatmak buradaki en doğru yöntem olabilir.
Anlayış ve iletişim zorluklarını önlemenin birincil adımı, karşılıklı ifade özgürlüğünden geçiyor. Bunun için tarafların anlayışı, gerekse de en temelde işverenin sağladığı teşvikler önemseniyor. Çünkü açık iletişim kanalları oluşturmaya ve fikir alışverişine elverişli çalışma sahalarında, kuşaklar arası farklılıklar da saydamlaşarak önemsiz hale geliyor.
Kurum içi iletişimi güçlendirmek için farklı teknikler benimsemek gerekiyor.
Bu noktada kurulan ofis forumları, dijital ve manuel toplantı ağları kuşakların birbirini tanımasına katkı sağlıyor. İş süreçlerini otomatikleştiren aygıtların kullanımı arttıkça teknoloji odaklı kuşakların bilgisi önem kazanırken, müşteri ilişkileri söz konusu olduğunda deneyimi yüksek çalışanlar yol gösterici oluyor. Bu durum ise her kuşağın, karşı tarafa bir yaş kriteri ile yaklaşmadan önce saygı göstermesini sağlıyor ve birlikte çözüm üretme sürecini pekiştiriyor.
Yorum Yazın