Görüş Bildir
Haberler
Cinsel Sorunlar Yaşayan Hanımlar, Yalnız Değilsiniz! 40 Yaşıma Geldikten Sonra Kadın Olduğumu Hissettim!

etiket Cinsel Sorunlar Yaşayan Hanımlar, Yalnız Değilsiniz! 40 Yaşıma Geldikten Sonra Kadın Olduğumu Hissettim!

Anais Nin
07.07.2018 - 09:50

Kişisel deneyimimden yola çıkarak anlatacağım bu hikayemin pek çok genç kadına güç vereceğini düşünüyorum. İstiyorum ki diğer kadınlar da gençliklerini, hayatlarının en güzel yıllarını benim gibi mutsuz geçirmesinler. Bir Onedio kullanıcısı olarak ilk kez içerik yapıyorum, ismimi gizli tutmanızı rica ediyorum.

Onedio editörünün notu: Bu içerik bir kullanıcımız tarafından hazırlanmıştır. Görsel seçimi ve imla kontrolü dışında hiçbir cümleye müdahalede bulunmadan yayınlıyoruz.

Benim hikayem gayet sıradan aslında. Klasik, muhafazakar denilecek bir Türk ailesinde büyüdüm.

Annem ve babamın mutlu denebilecek bir evlilikleri vardı. Çocukluğum boyunca hiçbir istismara maruz kalmadım. Bunu belirtiyorum çünkü cinsel sorunları genelde çocukken geçirilen travmalara bağlarlar. Benim başımdan kötü deneyimler geçmedi. Sıradan, mutlu bir çocukluktu.

Ailem orta derecede muhafazakardı. Elbette ki onlar için en önemli şey beni dış dünyadan korumaktı. Ben de bir kız çocuğu annesi olduktan sonra, bu kadar kötülükle dolu bir dünyada, kızımı her şeyden korumak istiyorum.

Fakat beni korumak adına takındıkları tavır biraz yanlış olsa da, toplumumuzda görülmemiş bir yaklaşım değildi.

'Kapa kız bacaklarını' cümlesi, kendimi bildim bileli bana en sık söylenen cümle olabilir. Yerde oyun oynarken bile sürekli elbisesini çekiştiren, korkuyla büyümüş bir kız çocuğu düşünün. İşte o bendim.

Çünkü bacaklarını açan kadınlar namussuzdu, onlar katillerden bile daha kötü, başlarına gelebilecek her felaketi hak eden insanlardı. (!)

Eteğiniz yanlışlıkla açılırsa bile magazin programlarında 'frikik' başlığıyla veriliyor ve herkes tarafından aşağılanıyordu o kadınlar. Dolayısıyla böyle bir kültürde, elbette ki bedenimi beni her an rezil edebilecek, hayatım boyunca korumak zorunda olduğum bir sorumluluk gibi görüyordum. Bedenimden bu yüzden nefret ediyordum! Keşke erkek olsaydım, o zaman mahalledeki oğlanlar gibi bacaklarımın açılmasından korkmadan koşup oynayabilirdim.

Ergenlikle beraber yeni bir kabus başladı...

Memelerim çıkmaya başlamıştı, ilk kez regl olmuştum. Sütyen giyemeyecek kadar küçük göğüslerim, tişörtlerin üzerinden belli oluyordu ve annem her seferinde beni bu konuda uyarıyordu. Zamanla kambur durmaya başlamıştım. Çünkü meme sahibi olmak çok ayıp bir şeydi.

Regl olduğumda ise artık her şey değişmişti. Bu süreçte babamın bana eskisi gibi sarılmaktan ne zaman vazgeçtiğini hatırlamıyorum. Tuhaf bir süreçti.

İnceden ima edilen toplum kuralları da net bir şekilde, manifesto gibi yüzüme okunmaya başlanmıştı:

  • Artık erkekler arkadaşın olamaz. Çünkü erkeklerin tek bir isteği vardır: Seks. Erkekler sana tecavüz edebilir. Artık hiçbir yere tek başına ve savunmasız gidemezsin.

  • Seks kadınlar için aşağılayıcı bir şeydir. 

  • İlk gece çok acılıdır. Seks kadınlar için zevkli bir şey değildir.

  • Kendini sadece tek bir erkeğe saklamalısın.

  • Kocana karşı kadınlık görevin vardır, güzel olacaksın ve asla hayır demeyeceksin.

Neyse... Durumu anlamışsınızdır. Zaten hiçbiriniz yabancı değilsinizdir buna. Zaman geçti, evlendim.

Eşimi elbette ki cinsel olarak arzuluyordum, çekici buluyordum, öpmek, sarılmak istiyordum ve ufak tefek yaramazlıklarımızdan zevk alıyordum. Evlenene kadar hiçbir şekilde cinsel deneyimim olmadı. Cinselliği aşağılık bir şey olarak görmüştüm ve ara sıra dürtülerim olsa da, asla kendimi dahi tatmin etmemiştim. Tüm enerjimi okuluma verdim, Fakülte, uzmanlık, bitmez sınavlar falan derken... Evlendiğimde 29 yaşımdaydım.

Eşim yakışıklı, kibar ve harika biriydi. Evlendiğimizde hayatımızın çok mutlu olacağını sanıyordum.

İlk cinsel deneyimim: Koca bir hayal kırıklığı!

Şöyle sanıyordum; eşimle birlikte olduğum ilk gece kan gelecek. Sonra normal bir seks hayatımız olacak.

Olmadı. İlk deneyimim zaten bir kerede gerçekleşmedi. Penetrasyon bir türlü olmuyordu, bunda elbette eşimin zarif biri olması ve beni alıştırması, canımın yanmaması için çaba sarfetmesi etkiliydi. Canım çok yanmadı, açıkçası doğru düzgün kan falan da gelmedi.

Zamana yayılan denemelerle, seks yapmaya başlamıştık. Yani ön sevişme, tam penetrasyon, hepsini yapıyorduk.

Çok aşırı zevk almayacağımı biliyordum zaten, böyle bir şey de beklemiyordum ama bu kadar hiçbir şey hissetmeyeceğimi de tahmin edemezdim.

İçime bir şeyin girmesi hissi ve hafif bir rahatsızlık dışında hiçbir şey hissetmiyordum! Hiçbir şey!

Mesleğim gereği tüm hastalıkları biliyordum. Vajinismus değildim, ıslanabiliyordum, her şeyi doğru yapıyorduk ama asla zevk almıyordum. Dediğim gibi, eşim yakışıklı, boyutları iyi ve uzun süre performans gösterebilen bir yapıdaydı.

Eşim bunu fark etti ve o da eğitimli, bilgili biri olarak elinden geleni yaptı. Uzun süren oral sekslerden, masajlara kadar... Zevk alamıyordum.

Benim zevk alıp almamam, bir şekilde eşimin erkeklik onuruna bağlanıyordu. O yüzden kendimden vazgeçtim ve rol yapmaya başladım.

Porno filmlerdeki kadınlar gibi sesler çıkarıyordum.'Geliyormuş' gibi yapıyordum. Ben mutlu olamıyorum, yeter ki eşim mutlu olsun dedim ve rolüme devam ettim. 

Ama bunun nasıl da sıkıcı olduğunu tarif edemem.

Eşimin erken boşalan biri olmasını dahi istediğim zamanlar oldu.

Sevişmek istemiyordum ama 'kadınlık görevi' çok önemliydi. İstemediğim halde mecburen sevişiyordum. Rol yapmaya yıllarca devam ettim.

Çünkü bunu yapmazsam, kocamın erkeklik onurunu zedelemiş olurdum. Benim suçum olurdu ve bana kızardı. Ne gerek vardı?

Zaten bana öğretilenlere göre cinsellikten kadınların pek de zevk alması beklenmiyordu, gerekmiyordu da!

Çocuğum olunca şükürler olsun ki artık eskisi gibi sık sık sevişmiyorduk. Kurtulmuştum bir nevi.

Arada hiçbir cinsel çekim, romantizm namına hiçbir şey kalmayan bu evliliği, çocuk hatırına on yıl devam ettirdik.

Zaten ikimiz de çok çalışıyorduk ve artık kardeş gibi olmuştuk. Çirkin bir tabir ama böyle...

Ben 'ateşli bir kadın' değildim. Kocamın zaten o 'ateşli kadın'ı bulması boşanmamızdan öncesine denk gelmişti. 

Çok üzüldüğümü söyleyemem. Eksikliğin kendimde olduğunu düşünüyor, bir taraftan da cinselliğe bu kadar değer verdiği için onu suçluyordum. Üzgün değil, öfkeliydim.

Boşandık.

Hayatımı kızıma ve mesleğime odaklamıştım. Artık kimse için "ateşli" taklidi yapmak zorunda değildim.

Cinsellik zaten gereksiz ve aptalca bir şeydi. Uçkuruna düşkün sefiller bunu dünyanın en önemli şeyi gibi gösteriyordu ama sadece çoğalmamız için bir araçtı sadece. Ben zaten çoğalmıştım. Daha fazlasına gerek yoktu. İyiydim yani.

Derken o seyahat hayatımı değiştirdi...

Bir seminer için yurtdışında bir otelde kalıyorduk. Normalde ağzıma içki sürmem ama boşanmanın stresi ve biraz da kızımdan uzak olmanın tuhaf gevşekliğiyle bir iki kadeh yuvarladım. Sarhoş değildim kesinlikle ve nasıl oldu bilmiyorum ama ilk kez tanıştığım o meslektaşımla baya yakınlaşmıştık.

Böyle bir şey yapacağıma kendim dahi inanamıyordum ama onun odasına çıkıyorduk...

İlk defa eşim dışında biriyle birlikte oluyordum. Bir taraftan kendime kızarken, bir taraftan da 'Şimdiye kadar ne istedilerse yaptım. Hep çalıştım, hayat kurtardım, iyi bir eş oldum, hayat yarattım, toplum ve herkes benden ne istiyorsa verdim! Şimdi biraz da ben hata yapayım, biraz da ben saçmalayayım!!!' diyerek ilk defa tattığım bir isyan duygusuyla kendimi koyveriyordum.

Hayatımın ilk orgazmını yaşadım!

Bu beni şoke etmişti. İnanamıyordum. İlk defa orgazmı tatmıştım. Çok ama çok güzeldi.

Dönüp yanıma baktığımda, bu adama karşı hiçbir şey hissetmediğimi, orgazmın içsel, tamamen benimle alakalı bir şey olduğunu anladım.

Farkları düşündüm; bu adamdan daha yakışıklı, daha güçlü ve daha büyük olan eşimle neden olmuyordu?

Üzerine uzun uzun düşününce fark ettim...

Çünkü bu adama karşı hiçbir sorumluluk hissetmiyordum. Onu mutlu etmek umrumda değildi. Yaptığım şey bir 'görev' değildi ve bu beni rahat hissettirmişti. Ne 'belimi iyice kıvırmak' gibi bir arzum vardı, ne sevişirken güzel görünmek, ne de onu tatmin etmek, rol yapmak... Tamamen kendimi salmıştım. O an sadece ama sadece benimle alakalıydı. Sorumluluk, görev, utanç yoktu. Sadece ben vardım.

Artık orgazm olabilen biriydim! Artık bu konuda bir eksikliğim olmadığını görmüştüm!

Ertesi gün otelden ayrıldığımda, adamı bir daha görmek gibi bir niyetim yoktu. Farklı bir şehirde yaşıyordu zaten.

Evime döndüğüm gece yine koca yatağımda tek başıma uzanıyordum. Ama bu sefer bir şey farklıydı: Ben farklıydım!

Orgazmın sadece benimle alakalı olduğunu biliyordum. Yıllarca utandığım, sadece bir 'bebek üretim yeri' olarak gördüğüm bedenime elimi uzattım. Zihnimi serbest bıraktım ve kendime dokundum. Evet, oluyordu!

Bu kadar önemli miydi?

Orgazm olmaya başladıktan sonra anladım ki, insanın zihni ve ruhu, bedeniyle gerçekten bir bütün. Artık çok daha mutlu, çok daha enerjik bir kadındım. Çevrem adeta ışıldamaya başladığımı, güzelleştiğimi söylüyordu.

Düzenli bir seks hayatım yoktu, hiçbir erkekle uğraşacak vaktim de yoktu açıkçası ama geceleri kendi kendimi mutlu etmeyi öğrenmiştim zaten!

Genç kadınlara önerimdir:

Bir sağlıkçı, bir eş ve bir anne oldum... Kendimi sevmeme bunlar yeterli olmadı. Kendinizi gerçekten aşkla sevmelisiniz.

Benim ilk evliliğim, toplumun dayattığı tabuları yıkamayan zihnimin engelleri yüzünden bitti. 40 yaşıma kadar gerçek anlamda mutlu olamadım.

Bu yüzden cinselliğinizden utanmayın. Kız çocuklarınıza seksi bir aşağılama, acı kaynağı olarak anlatmayın. Kendinize dokunun, kendi arzularınızı ve şehvetinizi besleyin. Çok mutlu olacaksınız!

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
877
271
140
50
26
19
13
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
shiroshinju

Okumuş bir insanın böyle bir düşünce tarzına sahip olması şaşırtıcı hele ki mesleği sağlıkçı biri.Çok ilginç 40 yaşa kadar yaşamış ama boşa yaşamış.İnsan ana... Devamını Gör

Serenat Athena

Çoğu insan kadının içip bir erkekle seks yapmasına takılmış Boşanmış bir kadının bir erkekle seks yapması sizi niye meşgul etmiş anlaması zor. Hayır,bunda n... Devamını Gör

DUMAN

şairin anlatmak istediği " gece dışarı çıkın için sevişin aile maile sallayın" temayı herkes kaptıysa tamamdır dağılabiliriz