Görüş Bildir
Haberler
Ayşe Arman'ın Devlet Korumasındaki Bir Çocuğu Evlat Edinen İlk Bekar Erkek Olan Serkan'la Röportajı İçinizi Isıtacak!

etiket Ayşe Arman'ın Devlet Korumasındaki Bir Çocuğu Evlat Edinen İlk Bekar Erkek Olan Serkan'la Röportajı İçinizi Isıtacak!

Baby Crab
09.11.2020 - 10:44 Son Güncelleme: 09.11.2020 - 10:45

Ayşe Arman'ın, Serkan ile yaptığı röportaj içimizi ısıttı!

Kaynak

Kaynak: https://www.armanayse.com/devlet-koru...
İçeriğin Devamı Aşağıda

Bu gördüğünüz baba-oğul, Serkan ile evlat edindiği oğlu Okan. 46 yaşında bir mühendis olan Serkan, Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek bekar olmasına rağmen devlet korumasındaki bir çocuğu evlat edinmiş.

Bu gördüğünüz baba-oğul, Serkan ile evlat edindiği oğlu Okan. 46 yaşında bir mühendis olan Serkan, Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek bekar olmasına rağmen devlet korumasındaki bir çocuğu evlat edinmiş.

Nokta atışı röportajlarıyla adından söz ettiren Ayşe Arman, iki yıldır mutlu bir aile olan Serkan ve Okan'ın dünyasına ışık tutan bir röportaj yapmış.

Gelin Serkan ve Okan'ın hikayesini Ayşe Arman'ın sorularıyla Serkan'ın ağzından dinleyelim... 

"Vayyy şahanesiniz! Sizi tebrik ediyorum! Türkiye’de Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan evlat edinen ilk bekar erkeksiniz. Sizi de kurumu da kutluyorum…"

"Vayyy şahanesiniz! Sizi tebrik ediyorum! Türkiye’de Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan evlat edinen ilk bekar erkeksiniz. Sizi de kurumu da kutluyorum…"

-Teşekkür ederim.

'Bu arada, ben, “Çocuk Esirgeme Kurumu” dedim ama artık öyle denmiyor, di mi?'

-Evet. Devlet korumasındaki çocukların kaldıkları yerlere, “Sevgi Evi”, “Sevgi Yuvası” gibi isimler verildi. Amaç, çocukların psikolojisini, mümkün olduğunca, her alanda korumak. Ben iki buçuk yıl bekledim. Şimdi bizden mutlusu yok. Oğlumla benim gibi örneklerin çoğalmasını dilerim. Süreç esnasında epey araştırdım, “Acaba baba olan benim gibi başka bekar erkekler var mı?” diye. Bir araya gelmek, sohbet etmek istedim. Ancak yokmuş. Gerçekten de ilkmişim.

'Sizi tanıyalım…'

-Ben Serkan. 46 yaşındayım. Şişli Terakki ve Yıldız Teknik Makine mezunuyum. Sonra yine aynı bölümde yüksek lisans. Halen mühendis olarak çalışıyorum. Doğma büyüme İstanbulluyum. Ama ailem Ordulu. Karadeniz’le bağımızı hiç koparmadık. Orada da evimiz, akrabalarımız var. Birbirine bağlı, büyük bir aileyiz.

"Kendi ailenizi kurma hayalini ne zaman kurmaya başladınız peki?"

"Kendi ailenizi kurma hayalini ne zaman kurmaya başladınız peki?"

-40’lardan sonra… 40’a kadar çalış, gez, toz, eğlen istediğim gibi güzel ve özgürce yaşadım. Sonra insan, bir durulmak istiyor. Ya da ben öyle istedim. Hayatta her şey, tadında güzel. Ben size çıktığım aileyim anlattım, ama aile, benim için, sizi her şart altında koşulsuz seven insanlar demek. Aile olmak için, ille de kan bağı gerekmiyor. Yakın arkadaşlarınız, dostlarınız da pekala aileniz olabilir. Ama tabii insanın evladının olması bambaşka bir şeymiş. Evlat edinmek, hayatım boyunca verdiğim en doğru karar. Ebeveyn olmak için, kadınsanız doğurmanız, erkekseniz de onun biyolojik babası olmanız gerekmiyor. 4 yaşındaki oğlum Okan’la, biz iki kişilik kocaman bir aileyiz! Benim büyük Karadenizli ailem de Okan’a bayılıyor.

'Evlenmeyi hiç düşünmediniz mi?'

-Bugüne kadar iki ciddi ilişkim oldu ama sonra ayrıldık. Üzgün müyüm? Hayır. Evlilik, sürdürebileceğim bir şey gibi gelmedi. Zaten 30’lara kadar hep bir koşuşturma içindeydim. Üniversite bitti, peşinden yüksek lisans. Yüksek lisans yaparken çalıştım, o bitince, askerlik. Dönünce iş bulma telaşı. Sonra hop, ayrı eve taşınma heyecanı. Yıllar içinde iki uzun ilişkim oldu. Ama ille de evleneyim gibi bir talebim olmadı. Biraz da kısmet bu işler…

"Evlat edinme fikri nasıl düştü kalbinize?"

"Evlat edinme fikri nasıl düştü kalbinize?"

– Nasıl izah edeyim bilmiyorum, öyle bir an geldi ki, her türlü sorumluluğunu alacağım, yetiştireceğim, “Benim oğlum” diyeceğim ve kendimden çok seveceğim bir varlık olsun istedim hayatımda. Sordum soruşturdum, yasal olarak mümkün olduğunu öğrendim ama bugüne kadar, bekar bir erkek kalkışmamış. “Denemeye değer, ne kaybederim ki?” dedim. Bazen bana Okan’ın hayatını kurtardığımı söylüyorlar. Valla, orası karışık. Ben mi onun hayatını kurtardım, o mu benim hayatımı kurtardı, gerçekten bilmiyorum. Ama ikimiz de birbirimize inanılmaz iyi geldik. Müthiş bir oğlum var. Çok gurur duyuyorum onunla. Hayatımın anlamı o. Evimle işim çok yakın, iş 6’da bitiyor, 6:15’de evde oğlumlayım…

'Süreç nasıl gelişti? Kolay mı oldu?'

-Tabii ki kolay olmadı. Hayatta ne kolay ki? Baştan biliyordum beni meşakkatli bir sürecin beklediğini. Ama bozmadım moralimi. Sosyal danışmanım da beni tanıdıktan sonra, baba olabileceğime, bu sorumluluğu alabileceğime inandı. Aslında tüm kurum inandı bana. Müthiş yüce gönüllü insanlar çalışıyor, o kurumlarda. Buradan Leyla Hanım’a, Deniz Hanım’a ve diğer tüm kurum çalışanlarına sevgilerimi iletiyorum. Kalben Derneği’ne de. Okan’a kavuşmamda onların da payı çok büyük.

"Bekar bir erkek olarak başvurduğunuzda, talebiniz nasıl karşılandı?"

"Bekar bir erkek olarak başvurduğunuzda, talebiniz nasıl karşılandı?"

-İlk sorulan soru doğal olarak, “Evli misiniz?” oldu. “Hayır” dediğimde, beni bir odaya davet ettiler, “Yahu nasıl bakacaksın? Bekar erkeksin! İşin gücün olacak, eve yorgun-argın geleceksin, çocuk anne ister…” Tonla bu tür olumsuz şey sıraladılar. Ama sonradan fark ettim ki bunlar, biraz yokuşa sürünce, kararımdan vazgeçip geçmediğini anlamak içindi. Süreç devam ederken, fark ettim ki kurumdaki herkes inanılmaz destekti. Mahkeme sonucunu dört gözle beklediler. Sonuca da en az benim kadar sevindiler!

'Kız ya da erkek çocuk gibi bir tercih belirttiniz mi?'

-Hayır. Başvuru formunda pek çok soru soruluyor. “Evet”lerinizin çok olması, sıralamada hızlı ilerlemenizi sağlıyor. Kız çocuk da erkek çocuk da kabulümdü. Ama gönlümden geçen erkek çocuktu. Rol model olma anlamında daha rahat olur diye düşünüyordum. Başvurum onaylanınca, “Sizi erkek çocuk sırasına kaydediyoruz” dediler. Gönlümden geçen oldu. Yaş da belirtmedim. Sosyal danışmanlar, çocuğun yaşına sizin yaşınıza, sağlığınıza ve durumunuza bakıp karar veriyor. Eskiden, “Maksimum 40 yaş fark olmalı” diye bir şart vardı ama artık o da kalktı. Okan 2 yaşındaydı, ben onu evlat edindiğimde, şimdi 4 yaşında…

İçeriğin Devamı Aşağıda

"Süreçte neler yaşandı?"

"Süreçte neler yaşandı?"

– Gerekli evrakları tamamladım. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden, topluma zararlı düşüncelerim ve cinsel sapkınlığım olmadığına dair rapor aldım. 500 soruluk psikolojik teste girdim. Psikologlarla görüştüm. Heyet karşısına çıktım. Alkol ve uyuşturucu bağımlısı olmadığıma dair rapor da aldım. Ki bunun için 6 hafta boyunca idrar ve kan örneği verdim. Sosyal danışmanım, ev ziyareti yaptı. Bekar erkek olduğum için, ilave olarak anneme de ev ziyareti yaptılar. Ailem, cidden bana destek mi bunu kontrol ettiler. Kurumun bu anlamda, işi çok ciddiye aldığını ve özenle çalıştığını söylemeliyim. Bu süreç, 8 ay kadar sürdü. Sonra başvurum onaylandı. Daha sonra sıraya alındığım haberi geldi. Kalbim, sevinçten duracak gibiydi. Herkesin, “Yok mümkün değil, olmaz!” dediği şeyi başarmıştım. Sonra iki buçuk yıl bekledim ve oğluma kavuştum. Şu anda kanunen benim oğlum, benim soyadımı taşıyor.

'Önceden fotoğrafını filan görüyor musunuz?'

-Hayır. Çocuğu görmeden, danışmanınız size dosyasından hikayesini okuyor. Ama kesinlikle fotoğraf yok dosyada. Siz görüp görmemeye karar veriyorsunuz. Ve bir bağlanma programına giriyorsunuz. Dosyadan, istediğiniz sayıda çocuk için olumsuz cevap verebilirsiniz, ancak çocuğu görüp bağlanma programına girdiğinizde, olumsuz olarak sadece 3 hakkınız var. 3’ten sonra başvurunuz iptal oluyor ve her şey baştan başlıyor. Bağlanma programına gidip, çocuğu gördükten sonra nasıl vazgeçilir, bunu benim aklım almıyor. Yapanlar varmış ama…

"Sizin Okan’la ilk karşılaşmanız nasıl oldu?"

"Sizin Okan’la ilk karşılaşmanız nasıl oldu?"

-Dosyasını okuduğumda, karamı vermiştim zaten. “Tanışmaya hazırım” dedim. Ertesi gün bağlanma programına katılmak üzere yuvaya gittim. O bir haftada, çocukla oyunlar oynayıp size alışmasını sağlıyorsunuz ki eve geldiğinde “Bir yabancıyla yaşamaya başlıyorum” gibi hissetmesin. O gün yuvaya gittiğimde inanılmaz heyecanlıydım. Müdürün odasında beklememi, bir görevlinin çocuğu getireceğini söylediler. 10 dakika sonra, ürkek kedi yavrusu gibi, alttan alttan bakan, koca gözlü, muhteşem bir çocuk geldi. Çok duygusal birisi değilim ama gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Öyle müthiş bir andı ki, birbirimize baktığımız o ilk an. Ben daha ilk saniyede, onun benim oğlum olacağını hissettim. Kendimi tanıttım, elimi uzattım, adını sordum, ürkmesin diye biraz mesafeli davrandım. Daha en başından, içimden sıkıca sarılmak ve şapır şupur öpmek geçtiyse de yapmadım…

'Sonra?'

-Karşımda iki yaşında, minicik bir çocuk duruyordu. Ona bakarken, aynı evde yaşadığımızı, bana “Baba” dediğini, büyüdüğünü, koca adam olduğunu filan geçirdim zihnimden. Hayalimde, üniversiteyi bile bitirmişti! O ise biraz şaşkındı. Muhtemelen çok fazla erkek görmüyorlar yuvada. Sadece gülümsedi, konuşmadı çok fazla. Elinden tuttum oyun odasına geçtik, orada biraz daha açıldı…

"Sizinle ilk kez eve geldiğinde neler oldu?"

"Sizinle ilk kez eve geldiğinde neler oldu?"

-Arkadaşlarım pasta, mum ve hediyeler alıp, bizden önce eve gitmişti. Bir parti havasında eve girsin istedim. Kucağımda eve ilk adımı attığımızda, “Burası artık ikimizin evi. Beraber yaşayacağız!” dedim. Konuşmadan öylece, evin her tarafını iyice süzdü gözleriyle. Yavaş yavaş alıştı, üzerindeki o yabancılık hissini attı. Bense sanki bir rüyadaydım, hayatım boyunca hiç bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum.

'Size nasıl hitap etti?'

-O komik işte! İlk günler bana “Anne” dedi. Çünkü yuvada, onunla ilgilenen, yemek veren, oynayan herkes onun için “anne.” Bu şekilde hitap ediyorlar görevli kadınlara. “Hayır, ben babayım!” diye hep düzelttim. Derken 3-4 gün “Anne- baba” dedi. Sonra gün geldi, tamamen “Baba” demeye başladı. 10 günde çözdük olayı!

'İki yıldır birliktesiniz. Nasıl bir düzeniniz var?'

-Sabah 7 gibi uyanıyoruz, muhakkak benimle kahvaltı yapmak istiyor. 7:30 gibi kahvaltımızı yapıyoruz. Saat 08:15 civarı, her çalışan ebeveyn gibi, ben de işe gidiyorum. Evde bakıcı ablamız var. Akşam 18:15 gibi eve geliyorum. Hava güzelse, parka gidiyoruz, değilse evde oyunlar oynuyoruz. 19:30 gibi yemek yiyoruz, 21:00 gibi yatma hazırlıkları. Kendi odasında, kendi yatağında yatıyor. Ben mutlaka kitap okuyorum ona. Ya da bir masal anlatıyorum, şarkı söylüyorum. En geç 21:30 gibi uyumuş oluyor. Her şey çok düzenli ve güzel gidiyor. Hafta sonları hep birlikteyiz. Mutlaka babaanneye kahvaltıya gidiyoruz. 2 abim de zaten aynı apartmandalar. Maaile kahvaltı yapıyoruz…

"Okan öncesi ve sonrasını nasıl tanımlarsınız?"

"Okan öncesi ve sonrasını nasıl tanımlarsınız?"

-Şimdi burada, “Okan öncesi kahroluyordum, çok mutsuzdum!” gibi şeyler söylemeyeceğim. Okan öncesi de mutluydum. Hayata pozitif bakan bir insanım. Her şeyin, iyi yönlerini görmeye çalışırım. “Karma” diyorlar ya, inanıyorum. İyi düşünürseniz, iyi şeyler olur. Ama onunla tabii ki değiştim. Zenginleştim. Oğlum, hayatımda başıma gelen en iyi şey! Okan sonrası, kat be kat mutluyum. Hayat enerjisi, yaşam sevinci getirdi ruhuma, benliğime… Artık hayatımı iki kişilik yaşıyorum. Adımlarım hep iki kişilik. Açıkçası yediğime, içtiğime, sağlığıma da daha dikkat eder oldum. Bazen Okan uyuduktan sonra, koltukta televizyon izlerken, “Bu bir rüya mı?” derken buluyorum kendimi…

Röportajın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
1225
668
61
9
8
6
5
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın