onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
2050’de daha kısır bir dünya!

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

2050’de daha kısır bir dünya!

2050’de daha kısır bir dünya!

Çocuk sahibi olmak için tedaviye gereksinim duyan çiftlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Dünya Sağlık Örgütü araştırma sonuçları ise 2050 yılında infertilite sorununun daha da yaygınlaşacağı yönünde.

İnfertilite yani halk arasında kısırlık olarak bilinen hastalıkla ilgili Acıbadem Tüp Bebek Merkezi Koordinatörü Kadın ve Doğum Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Bülent Tıraş, “Düzenli cinsel ilişkiye rağmen 1 yıl içinde gebelik olmaması tıpta kısırlık ya da infertilite olarak tanımlanır. Yapılan araştırma sonuçlarına göre çiftlerin yüzde 10-15’i infertilite sorunu yaşamaktadır. Ancak halk tarafından infertilite yani kısırlık bir sakatlık, eksiklik gibi algılanıyor. Aslında durum böyle değil. Hepsinin de bir çözülme yöntemi var' dedi.

Önce kariyer, sonra çocuk tercihi kadınlarda kısırlık riskini %25 arttırıyor!

'Önce kariyer sonra çocuk' kararının maalesef kadınlarda anne olma yaşının ertelenmesine sebep olduğunu söyleyen Tıraş, doğurganlığın 20-25 yaş arasında maksimum seviyede olduğunu, özellikle de 32 yaşından sonra inişe geçtiğini ve 35 yaşından sonra ise gebe kalma şansının %50’lere indiğini belirtti. Obezite, GDO’lu gıdaların tüketimi, alkol, sigara, elektronik cihazların kullanımı, stres ve yorgunluğunda infertiliteye sebep olan faktörler arasında yer aldığını açıkladı.

Tüp bebek tedavisinde yeni yöntemler başarı oranını arttırıyor!

Prof. Dr. Bülent Tıraş, embriyoların kaliteli olmasının tüp bebek tedavisinde çok önemli olduğunu söyledi. Çiftlerin kaliteli embriyo geliştirmesine karşın embriyonun rahime tutunamaması sorunu yaşıyorsa hem embriyo hem de rahim kaynaklı faktörlerin dikkatlice incelenmesi gerektiğinin altını çizdi.

Bilimsel çalışmalarda tekrarlayan tüp bebek başarısızlıklarının yaklaşık yüzde 25’inde transferin rahmin embriyoyu kabul edebileceği doğru zamanda yapılmadığına değinen Tıraş, rahimden kaynaklanan sorunların çözümü için ilk tercihin Histeroskopi yöntemi ile rahim içine görüntüleme yapılması gerektiğini vurguladı. Tıraş, tüp bebek denemesi öncesi yapılan “Ofis Histeroskopi” ile rahmin embriyoyu kabul etme potansiyelinin arttığını gösteren birçok bilimsel çalışma olduğunu bu yöntemle tanı ve teşhiste yanılma riskinin en aza indirildiğini ifade etti.

Embriyolara genetik test!     

Tıraş, Karşılaştırılmalı Genomik Hibridizasyon kısaca CGH; embriyonun tüm kromozomların incelenebildiği, DNA miktarındaki değişikliklerin karşılaştırılmalı olarak değerlendirildiği bir yöntem olduğunu söyledi. Plasentayı oluşturan dokudan alınan hücrelerin CGH yöntemi ile değerlendirilmesi ile, tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı ve ileri kadın yaşı vakalarında gebelik başarısının arttırılabileceğinin tespit edildiğini söyledi.

Embriyo için en uygun zaman, ERA!     

ERA yönteminin tüp bebek tedavisinde başarı oranını arttıran yeni yöntemlerden biri olduğunu ifade eden Tıraş, ERA yöntemi için, rahimin embriyoyu kabul edeceği en uygun zamanı belirleyen genetik bir test olduğunun altını çizdi. ERA yönteminin özellikle tekrarlayan implantasyon başarısızlığı olan kadınlara uygulandığını belirten Tıraş, yapılan araştırma sonuçlarına göre tekrarlayan başarısızlık yaşayan çiftlere uygulanan bu yöntemle yüzde 20 ve yüzde 30’lara varan başarı elde edilebildiğini anlattı.

Erkeklerin baba olma şansını arttıran yöntem: Mikro Çip

Prof. Dr. Bülent Tıraş, Amerika’da Harvard Üniversitesi’nde geliştirilen ve Türkiye’de uygulanan ‘Mikro Akışkan Çip’ teknolojisi sayesinde sperm sayısı az ya da hareketliliğindeki yetersizlik nedeniyle çocuk sahibi olamayan erkeklerin baba olma olasılığının yüzde 75 oranında arttığını açıkladı.

Bu sayede Mikroçip yöntemi ile sağlıklı spermlerin diğerlerinden ayırt edilmesinin sağlanarak bu spermlerden oluşturulan embriyolarla daha yüksek gebelik sonuçları elde ettiklerine dikkat çekti.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
Yaşam alanlarını korumakla, kente ve parklarımıza sahip çıkmak için Taksim Gezi Parkı’nda çadır kuranlarız. Şafak operasyonlarıyla, çadır saldırıları ile gaz bombalarıyla yıldırılmaya çalışılan, fakat her defasında geri dönenleriz. Yalnızca “birkaç ağaç” keserek gerçekleştirilen yıkımın değil, yıllardır yaşamlarımıza yapılan her türlü saldırının karşısına dikilenleriz ve kısacası polisin saldırısına karşı duran ve “yeter artık” diyen milyonlarız. Bugüne kadar bizleri bölenlerin bizlere unutturduğu kardeşlik, dostluk ve dayanışma duygularını sokakta direnirken bir kez keşfedip, baskıya ve zulme karşı bir araya gelenleriz.
Tüm içerikleri
right-dark
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın