onedio
Zonguldak'ta Altınlarını Çaldığı Komşusunu Öldüren Sanığa Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis
ZONGULDAK (AA) - Zonguldak'ta altınlarını çaldığı komşusunu öldürdüğü iddiasıyla yargılanan sanık, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu sanık Ahmet S. cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı.Duruşmada, öldürülen Sultan Biryan'ın (55) yakınları ve taraf avukatları da hazır bulundu.Mahkeme heyeti, Ahmet S'nin, duruşmalarda çelişkili ifadelerinin yanı sıra mevcut deliller ve tanık beyanları doğrultusunda ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasına karar verdi.Heyet, ayrıca Ahmet S'yi 'yağma' suçundan 8 yıl hapisle cezalandırdı.OlayYeni Mahalle Dilektepe Sokağı'nda eşiyle yaşayan 5 çocuk annesi Sultan Biryan (55), 14 Eylül 2019'da evinden ayrılmış, Biryan'ın geri dönmemesi üzerine yakınları, durumu polis ve AFAD ekiplerine bildirmişti. Kadının cesedi, 18 Eylül 2019'da evine 200 metre uzaklıktaki ormanlık alanda üzerine çalı örtülü şekilde bulunmuştu.Polis ekiplerinin yaklaşık 2 aylık çalışmasının ardından kadını öldürdüğü iddiasıyla gözaltına alınan komşusu Ahmet S, tutuklanmıştı.Maktulün altın bilezik ve küpesinin bulunamadığını tespit eden ekipler, kentteki kuyumcu dükkanlarında gerçekleştirdiği incelemelerde Ahmet S'nin kadının kaybolduğu gün bir kuyumcuya 5 bin lira değerindeki bilezik ile küpeyi sattığını belirlemişti.Sultan Biryan'ın damadı Yahya Kasımfırtına, gazetecilere, Ahmet S'nin, ceset bulunduktan sonra kendisine başsağlığı dilediğini ve cenazede ağladığını söylemişti.Zonguldak Cumhuriyet Savcılığınca hazırlanan 4 sayfalık iddianamede sanık hakkında, 'kasten öldürme' suçundan ağırlaştırılmış müebbet ve 'yağma' suçundan ise 6 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası isteniyordu.
Zonguldak'ta Altınlarını Çaldığı Komşusunu Öldüren Sanığa Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis
ZONGULDAK (AA) - Zonguldak'ta altınlarını çaldığı komşusunu öldürdüğü iddiasıyla yargılanan sanık, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu sanık Ahmet S. cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı.Duruşmada, öldürülen Sultan Biryan'ın (55) yakınları ve taraf avukatları da hazır bulundu.Mahkeme heyeti, Ahmet S'nin, duruşmalarda çelişkili ifadelerinin yanı sıra mevcut deliller ve tanık beyanları doğrultusunda ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasına karar verdi.Heyet, ayrıca Ahmet S'yi 'yağma' suçundan 8 yıl hapisle cezalandırdı.OlayYeni Mahalle Dilektepe Sokağı'nda eşiyle yaşayan 5 çocuk annesi Sultan Biryan (55), 14 Eylül 2019'da evinden ayrılmış, Biryan'ın geri dönmemesi üzerine yakınları, durumu polis ve AFAD ekiplerine bildirmişti. Kadının cesedi, 18 Eylül 2019'da evine 200 metre uzaklıktaki ormanlık alanda üzerine çalı örtülü şekilde bulunmuştu.Polis ekiplerinin yaklaşık 2 aylık çalışmasının ardından kadını öldürdüğü iddiasıyla gözaltına alınan komşusu Ahmet S, tutuklanmıştı.Maktulün altın bilezik ve küpesinin bulunamadığını tespit eden ekipler, kentteki kuyumcu dükkanlarında gerçekleştirdiği incelemelerde Ahmet S'nin kadının kaybolduğu gün bir kuyumcuya 5 bin lira değerindeki bilezik ile küpeyi sattığını belirlemişti.Sultan Biryan'ın damadı Yahya Kasımfırtına, gazetecilere, Ahmet S'nin, ceset bulunduktan sonra kendisine başsağlığı dilediğini ve cenazede ağladığını söylemişti.Zonguldak Cumhuriyet Savcılığınca hazırlanan 4 sayfalık iddianamede sanık hakkında, 'kasten öldürme' suçundan ağırlaştırılmış müebbet ve 'yağma' suçundan ise 6 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası isteniyordu.
AB, Rum Yönetimi Ve Malta'ya "Altın Pasaportlar" Hakkında "İhlal Süreci" Başlattı
BRÜKSEL (AA) - Avrupa Birliği (AB), Kıbrıs Rum yönetimi ve Malta'nın 'altın pasaport' olarak anılan 'yatırım karşılığı vatandaşlık' programlarının AB yasalarını ihlal ettiği gerekçesiyle bu iki ülke hakkında 'ihlal süreci' başlattı.AB Komisyonu, Malta ve Rum yönetimine resmi tebligatta bulunulduğunu ve üye ülkelerin ödeme veya yatırım karşılığında vatandaşlık vermesinin AB Antlaşmasındaki iş birliği ilkesiyle uyumlu olmadığını bildirdi.Komisyondan yapılan açıklamada, üye bir ülkenin verdiği vatandaşlığın 'AB vatandaşlığı' anlamına geldiği, bu sayede AB ülkelerinin hepsinde yaşama ve çalışma hakkı bulunduğu belirtildi.Ayrıca Avrupa Parlamentosu için oy kullanma imkanına sahip olunduğu hatırlatılan açıklamada, bu şekilde vatandaşlık verilmesinin AB'nin İşleyişi Hakkındaki Antlaşmaya ve 'AB vatandaşlığı' kavramına da zarar verdiği vurgulandı.Malta ve Rum yönetiminin AB Komisyonunun resmi tebligatına cevap vermek için 2 ay süresi bulunuyor. Komisyon, cevapları tatmin edici bulmazsa 'Gerekçeli Görüş' yayımlayabiliyor. Üye ülkelerin 'AB yasalarını ihlal sürecinde' Komisyona itirazları devam ederse konu Avrupa Adalet Divanına götürülebiliyor. Komisyon, Bulgaristan'a da bir kez daha mektup gönderildiğini ve 'yatırım karşılığı vatandaşlık' programından endişe duyulduğunun vurgulandığını bildirdi. Bulgaristan'ın programı hakkında detaylı bilgi istendiği belirtilen açıklamada, Sofya'nın mektuba cevap vermek için 1 ay süresinin bulunduğu kaydedildi. Yatırım karşılığı vatandaşlık programları tepki çekiyorduAB ülkelerinin yatırım karşılığı vatandaşlık programları uzun süredir Avrupa kurumlarının tepkisini çekiyordu. Avrupa Parlamentosu, 10 Temmuz'da aldığı kararda, üye ülkelerin 'yatırım karşılığı vatandaşlık' ve 'yatırım karşılığı oturum izni' programlarını kaldırmasını istemişti. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de 'Avrupa değerleri, satılık değildir.' diyerek, bu tür programlara karşı olduğunu açıklamıştı.Güney Kıbrıs Rum yönetiminde suça karışmış kişiler de yararlandığı için eleştirilen 'yatırım karşılığı vatandaşlık' programının sonlandırıldığı açıklanmıştı. Karar, Rum Meclisi Başkanı Dimitris Şilluris ve AKEL Milletvekili Hristakis Ciovanis'ın sabıka kaydı olan Çinli bir iş insanının Kıbrıs pasaportu almasına yardım etmeye hazır olduklarına dair gizli çekilmiş görüntülerin, Al Jazeera tarafından yayımlanmasının ardından alınmıştı. Skandalın ardından Şilluris ve Ciovanis istifa etmişti.
AB, Rum Yönetimi Ve Malta'ya "Altın Pasaportlar" Hakkında "İhlal Süreci" Başlattı
BRÜKSEL (AA) - Avrupa Birliği (AB), Kıbrıs Rum yönetimi ve Malta'nın 'altın pasaport' olarak anılan 'yatırım karşılığı vatandaşlık' programlarının AB yasalarını ihlal ettiği gerekçesiyle bu iki ülke hakkında 'ihlal süreci' başlattı.AB Komisyonu, Malta ve Rum yönetimine resmi tebligatta bulunulduğunu ve üye ülkelerin ödeme veya yatırım karşılığında vatandaşlık vermesinin AB Antlaşmasındaki iş birliği ilkesiyle uyumlu olmadığını bildirdi.Komisyondan yapılan açıklamada, üye bir ülkenin verdiği vatandaşlığın 'AB vatandaşlığı' anlamına geldiği, bu sayede AB ülkelerinin hepsinde yaşama ve çalışma hakkı bulunduğu belirtildi.Ayrıca Avrupa Parlamentosu için oy kullanma imkanına sahip olunduğu hatırlatılan açıklamada, bu şekilde vatandaşlık verilmesinin AB'nin İşleyişi Hakkındaki Antlaşmaya ve 'AB vatandaşlığı' kavramına da zarar verdiği vurgulandı.Malta ve Rum yönetiminin AB Komisyonunun resmi tebligatına cevap vermek için 2 ay süresi bulunuyor. Komisyon, cevapları tatmin edici bulmazsa 'Gerekçeli Görüş' yayımlayabiliyor. Üye ülkelerin 'AB yasalarını ihlal sürecinde' Komisyona itirazları devam ederse konu Avrupa Adalet Divanına götürülebiliyor. Komisyon, Bulgaristan'a da bir kez daha mektup gönderildiğini ve 'yatırım karşılığı vatandaşlık' programından endişe duyulduğunun vurgulandığını bildirdi. Bulgaristan'ın programı hakkında detaylı bilgi istendiği belirtilen açıklamada, Sofya'nın mektuba cevap vermek için 1 ay süresinin bulunduğu kaydedildi. Yatırım karşılığı vatandaşlık programları tepki çekiyorduAB ülkelerinin yatırım karşılığı vatandaşlık programları uzun süredir Avrupa kurumlarının tepkisini çekiyordu. Avrupa Parlamentosu, 10 Temmuz'da aldığı kararda, üye ülkelerin 'yatırım karşılığı vatandaşlık' ve 'yatırım karşılığı oturum izni' programlarını kaldırmasını istemişti. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de 'Avrupa değerleri, satılık değildir.' diyerek, bu tür programlara karşı olduğunu açıklamıştı.Güney Kıbrıs Rum yönetiminde suça karışmış kişiler de yararlandığı için eleştirilen 'yatırım karşılığı vatandaşlık' programının sonlandırıldığı açıklanmıştı. Karar, Rum Meclisi Başkanı Dimitris Şilluris ve AKEL Milletvekili Hristakis Ciovanis'ın sabıka kaydı olan Çinli bir iş insanının Kıbrıs pasaportu almasına yardım etmeye hazır olduklarına dair gizli çekilmiş görüntülerin, Al Jazeera tarafından yayımlanmasının ardından alınmıştı. Skandalın ardından Şilluris ve Ciovanis istifa etmişti.
Somali'nin Mülkiye Mezunu Bakanı, İlk Röportajını Aa'ya Verdi
MOGADİŞU (AA) - ABDİRAHMAN ALİ MOHAMED - Somali'nin yeni kabinesinde Adalet Bakanlığı koltuğuna oturan ve Türkiye mezunu olan Abdulkadir Muhammed Nur, 'Ülkelerimiz arasındaki ilişkinin ahlaki bir temeli bulunuyor. Türkiye’nin Somali’deki yeri asla siyasi bir yer değil. İki ülke ilişkisi, hiçbir zaman menfaat veya mükafat temelli bir ilişki olmadı.' dedi.Türkiye'de Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) bursuyla Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden mezun olan Nur, göreve geldikten sonra ilk röportajını Mogadişu'daki Anadolu Ajansı (AA) muhabirine verdi. Türkiye-Somali ilişkilerinde kırılma noktasının, o dönemde Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'ın Somali'ye 2011'de yaptığı ziyaret olduğunu belirten Nur, Türkiye’nin izlediği politikalarla Batılı ülkelerin Afrika ülkeleriyle kurduğu ilişki biçimini tamamen değiştirdiğini söyledi.Nur, birçok Somalili öğrencinin kendisi gibi Türkiye’de eğitim aldığını ifade ederek 'Türkçe, Somali’nin ikinci dili oldu' desek yalan olmaz. Ben bile artık Türkçe rüyalar görüyorum.' dedi. AA muhabirinin, Somali Adalet Bakanı Nur'a yönelttiği sorular ve onun verdiği cevaplar şöyle: 'Birçok önemli isim, Mülkiye mezunuydu'SORU: Türkiye ile ilk tanışmanız nasıl oldu?CEVAP: Aslında Türkiye’ye ilk olarak diplomatik görevim nedeniyle geldim. 2011’den 2018’e kadar Somali’nin Ankara Büyükelçiliğinde en son maslahatgüzar olmak üzere farklı pozisyonlarda görevler aldım. Türkiye’deki görevim sırasında iyi bir üniversitede, kendi alanımda yeniden eğitim almak istedim. Türkiye tarafından verilen Türkiye Bursları, birçok yabancı öğrenci gibi benim de Türkiye’de eğitim almamın önünü açtı. Bu yüzden her zaman YTB’nin vesilesiyle Türk halkına teşekkür etmeyi borç bilirim.1 yıllık dil eğitimi aldıktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden kabul aldım. Mülkiye'nin tarihi geçmişi, benim için oldukça önemliydi. Bu konuda hem Türkiye’deki yakın çevremden hem de kişisel araştırmalarımla detaylı bilgiler edindim. Bir kere Osmanlı’dan günümüze kadar Türkiye’nin siyasal ve diplomatik geçmişinde iz bırakan birçok önemli isim, Mülkiye mezunuydu. Hatta şunu diyebilirim ki; diplomat olmam nedeniyle doğal olarak Türk Dışişleri Bakanlığında çalışan birçok diplomatla muhatap oluyordum ve onların da birçoğu Mülkiye mezunuydu. Bu yüzden çok yerinde bir tercihti.SORU: Mülkiye tecrübenizle ilgili ne söylersiniz?CEVAP: Her ne kadar Türkçe dil eğitimi almış olsam da Mülkiye'de Türkçe eğitim almak benim için hiç kolay olmadı. Hatta ilk yıllarımda ayrılıp, İngilizce eğitim veren bir üniversitede eğitimime devam etmeyi bile düşündüm ve bunun üzerine birkaç girişimde bulundum. YTB’de bu konuyla ilgilenen görevli arkadaşımla konuştuğumda bana verdiği cevap, Mülkiye'de kalmamı sağladı. Kendisi de Mülkiye mezunu olan görevli, “Eğer büyük bir devlet adamı olmak istiyorsan, bizim gibi sen de Mülkiye mezunu olmalısın.' demişti.Mülkiye, Türkiye’yi yakından tanıma serüvenimde kilit bir konumda. Bu asla değişmeyecek. Çünkü okulda, bir yandan dünya siyaseti ve tarihi üzerine okumalar yapıyorduk. Diğer yandan da buradaki eğitimim sayesinde Türk siyasal hayatını yakından tanıyordum. Bir öğrenci olarak sabah derste öğrendiklerimi, bir diplomat olarak öğleden sonra iş hayatımda uygulama fırsatı buluyordum. SORU: Hem siyasetçi hem de uzun süre Türkiye’de yaşayan bir Somalili olarak Türkiye-Somali ilişkilerinin pozitif yönde gelişmesini sağlayan kırılma neydi?CEVAP: Coğrafi olarak iki uzak bölgede bulunuyormuş gibi görünse de tarihi sürece baktığımızda sanılanın aksine Türk-Somali ilişkileri, çok eskiye dayanıyor. Türkiye-Somali ilişkilerinde kırılma günü hangisiydi diye soracak olursak, bu kesinlikle 19 Ağustos 2011'dir. Uzun, yorucu ve kanlı bir iç savaş yaşayan ülkemizin yıkılmış havaalanına inen ay yıldızlı bir uçakta, uzun süre sonra ilk defa Somali insanı umudu gördü. O gün, o kırmızı beyaza boyanmış uçakta başka bir millete umut olmak için kendi canını tehlikeye atan bir Başbakan, ailesi, bakanlar ve beraberindeki heyet vardı. Ben bunların hepsine kendi gözleriyle tanık olmuş, bu sürece katkı sunmuş birisi olarak bu günleri hala gururla hatırlıyorum. Bu ziyaretle Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsında, Türkiye Cumhuriyeti’nin gücünü ve Türk halkının dostluk, muhabbet ve yardımseverliğini gördük. SORU: İki ülke arasındaki ilişkilerde kırılma noktasının 2011 olduğuna dikkat çekiyorsunuz. Geride kalan 10 yıla yakın dinamik sürecin temel prensibi size göre ne oldu?CEVAP: Bu anlamda şunu belirtmeliyim ki; ülkelerimiz arasındaki ilişkinin ahlaki bir temeli bulunuyor. Türkiye’nin Somali’deki yeri, asla siyasi bir yer değil. İki ülke ilişkisi, hiçbir zaman menfaat veya mükafat temelli bir ilişki olmadı. Aksine Türkiye’nin Somali’deki yeri, Somali halkının gönlünde. Türkiye, Somali halkının derdiyle hemhal olmuş, tüm politikasını insani temeller üzerine inşa etti. Bu sürecin en temel mayası, bu anlamda iki ülkenin geliştirmiş olduğu 'insan insanın yurdudur' anlayışı. Biliyorsunuz, bir Afrikalı ülke ve Batılı ülkenin adı yan yana ifade edilince bunların yanına gelecek üçüncü kelime 'sömürgeciliktir'. Bunları sadece bir Afrikalı olarak değil, bu alanda akademik okumalar yapmış birisi olarak da söylüyorum. Fakat Türkiye’nin izlediği politikalar, bu algıyı tamamen yıktı. Türkiye ve Somali isimleri yan yana geldiğinde bunlardan sonra gelen her kelime dostluk, kardeşlik, ortaklık, muhabbet gibi kelimeler oluyor. Bir halk düşünün ki; çocuklarına Erdoğan, Recep, Tayyip, Emine, İstanbul gibi isimler veriyor.Türk tipi kalkınma modeli çerçevesinde izlenen yardım politikaları oldukça önemliydi. Türkiye, bu süreçte Somali’nin kalkınmasına önemli bir destek verdi. SORU: Türkiye’de yaşadığınız sürede hiç unutamadığınız bir anınız var mı?CEVAP: Türkiye’de yaşadığım her günüm güzel ve değerliydi ancak size 3 önemli günden bahsetmek isterim. Birincisi, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 2011'de Somali’ye ziyaret gerçekleştiği gündür. Ülkemin tarihine altın harflerle geçen bir güne, genç bir diplomat olarak şahit olmak benim için çok önemliydi. Hiç unutmayacağım bir diğer gün ise 15 Temmuz 2016’da Türk demokrasisine karşı gerçekleşen darbe günüydü. Başta darbe söylentilerini duyduğumda, açıkçası bana çok inandırıcı gelmedi. Fakat bir diplomat olarak bu söylentileri duyunca hemen ülkemi bilgilendirmek için ne olduğunu anlamaya çalıştım ve birkaç arkadaşımı aradım. Onlar da açıkçası ne olduğunu tam anlayamamıştı. Durum böyle olunca ben dayanamayıp diplomatik aracımla neler olduğunu anlamak için biraz gezintiye çıktım ve o sırada üzücü gerçeği görüp, hemen bu konu hakkında Cumhurbaşkanımızı bilgilendirdim. Somali’nin, cesur ve onurlu Türk halkının darbe karşısındaki haklı direnişini acilen desteklemesi gerektiği hakkındaki düşüncelerimizi Cumhurbaşkanımıza ilettim. Zor zamanımızda gecikmeden yanımızda olmuş bir milletin bu zor gününde Türk halkına ilk destek olan biz olmalıydık. Bu benim için diplomatik olmanın yanında ahlaki bir sorumluluktu. Diğer önemli gün de Mülkiye'den mezun olduğum gündü. Diploma için yılların emeğini harcamıştım. Heyetlerle birlikteyken, uçaktayken ya da arabada bir toplantıdan diğer toplantıya giderken ders çalıştığım çok olmuştur. Bazen öyle günler oluyordu ki, uçaktan inip direkt sınava yetişiyordum. Bunca işin arasında Mülkiye gibi zor bir okulda okumak benim için kolay olmadı.
Reklam
Somali'nin Mülkiye Mezunu Bakanı, İlk Röportajını Aa'ya Verdi
MOGADİŞU (AA) - ABDİRAHMAN ALİ MOHAMED - Somali'nin yeni kabinesinde Adalet Bakanlığı koltuğuna oturan ve Türkiye mezunu olan Abdulkadir Muhammed Nur, 'Ülkelerimiz arasındaki ilişkinin ahlaki bir temeli bulunuyor. Türkiye’nin Somali’deki yeri asla siyasi bir yer değil. İki ülke ilişkisi, hiçbir zaman menfaat veya mükafat temelli bir ilişki olmadı.' dedi.Türkiye'de Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) bursuyla Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden mezun olan Nur, göreve geldikten sonra ilk röportajını Mogadişu'daki Anadolu Ajansı (AA) muhabirine verdi. Türkiye-Somali ilişkilerinde kırılma noktasının, o dönemde Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'ın Somali'ye 2011'de yaptığı ziyaret olduğunu belirten Nur, Türkiye’nin izlediği politikalarla Batılı ülkelerin Afrika ülkeleriyle kurduğu ilişki biçimini tamamen değiştirdiğini söyledi.Nur, birçok Somalili öğrencinin kendisi gibi Türkiye’de eğitim aldığını ifade ederek 'Türkçe, Somali’nin ikinci dili oldu' desek yalan olmaz. Ben bile artık Türkçe rüyalar görüyorum.' dedi. AA muhabirinin, Somali Adalet Bakanı Nur'a yönelttiği sorular ve onun verdiği cevaplar şöyle: 'Birçok önemli isim, Mülkiye mezunuydu'SORU: Türkiye ile ilk tanışmanız nasıl oldu?CEVAP: Aslında Türkiye’ye ilk olarak diplomatik görevim nedeniyle geldim. 2011’den 2018’e kadar Somali’nin Ankara Büyükelçiliğinde en son maslahatgüzar olmak üzere farklı pozisyonlarda görevler aldım. Türkiye’deki görevim sırasında iyi bir üniversitede, kendi alanımda yeniden eğitim almak istedim. Türkiye tarafından verilen Türkiye Bursları, birçok yabancı öğrenci gibi benim de Türkiye’de eğitim almamın önünü açtı. Bu yüzden her zaman YTB’nin vesilesiyle Türk halkına teşekkür etmeyi borç bilirim.1 yıllık dil eğitimi aldıktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden kabul aldım. Mülkiye'nin tarihi geçmişi, benim için oldukça önemliydi. Bu konuda hem Türkiye’deki yakın çevremden hem de kişisel araştırmalarımla detaylı bilgiler edindim. Bir kere Osmanlı’dan günümüze kadar Türkiye’nin siyasal ve diplomatik geçmişinde iz bırakan birçok önemli isim, Mülkiye mezunuydu. Hatta şunu diyebilirim ki; diplomat olmam nedeniyle doğal olarak Türk Dışişleri Bakanlığında çalışan birçok diplomatla muhatap oluyordum ve onların da birçoğu Mülkiye mezunuydu. Bu yüzden çok yerinde bir tercihti.SORU: Mülkiye tecrübenizle ilgili ne söylersiniz?CEVAP: Her ne kadar Türkçe dil eğitimi almış olsam da Mülkiye'de Türkçe eğitim almak benim için hiç kolay olmadı. Hatta ilk yıllarımda ayrılıp, İngilizce eğitim veren bir üniversitede eğitimime devam etmeyi bile düşündüm ve bunun üzerine birkaç girişimde bulundum. YTB’de bu konuyla ilgilenen görevli arkadaşımla konuştuğumda bana verdiği cevap, Mülkiye'de kalmamı sağladı. Kendisi de Mülkiye mezunu olan görevli, “Eğer büyük bir devlet adamı olmak istiyorsan, bizim gibi sen de Mülkiye mezunu olmalısın.' demişti.Mülkiye, Türkiye’yi yakından tanıma serüvenimde kilit bir konumda. Bu asla değişmeyecek. Çünkü okulda, bir yandan dünya siyaseti ve tarihi üzerine okumalar yapıyorduk. Diğer yandan da buradaki eğitimim sayesinde Türk siyasal hayatını yakından tanıyordum. Bir öğrenci olarak sabah derste öğrendiklerimi, bir diplomat olarak öğleden sonra iş hayatımda uygulama fırsatı buluyordum. SORU: Hem siyasetçi hem de uzun süre Türkiye’de yaşayan bir Somalili olarak Türkiye-Somali ilişkilerinin pozitif yönde gelişmesini sağlayan kırılma neydi?CEVAP: Coğrafi olarak iki uzak bölgede bulunuyormuş gibi görünse de tarihi sürece baktığımızda sanılanın aksine Türk-Somali ilişkileri, çok eskiye dayanıyor. Türkiye-Somali ilişkilerinde kırılma günü hangisiydi diye soracak olursak, bu kesinlikle 19 Ağustos 2011'dir. Uzun, yorucu ve kanlı bir iç savaş yaşayan ülkemizin yıkılmış havaalanına inen ay yıldızlı bir uçakta, uzun süre sonra ilk defa Somali insanı umudu gördü. O gün, o kırmızı beyaza boyanmış uçakta başka bir millete umut olmak için kendi canını tehlikeye atan bir Başbakan, ailesi, bakanlar ve beraberindeki heyet vardı. Ben bunların hepsine kendi gözleriyle tanık olmuş, bu sürece katkı sunmuş birisi olarak bu günleri hala gururla hatırlıyorum. Bu ziyaretle Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsında, Türkiye Cumhuriyeti’nin gücünü ve Türk halkının dostluk, muhabbet ve yardımseverliğini gördük. SORU: İki ülke arasındaki ilişkilerde kırılma noktasının 2011 olduğuna dikkat çekiyorsunuz. Geride kalan 10 yıla yakın dinamik sürecin temel prensibi size göre ne oldu?CEVAP: Bu anlamda şunu belirtmeliyim ki; ülkelerimiz arasındaki ilişkinin ahlaki bir temeli bulunuyor. Türkiye’nin Somali’deki yeri, asla siyasi bir yer değil. İki ülke ilişkisi, hiçbir zaman menfaat veya mükafat temelli bir ilişki olmadı. Aksine Türkiye’nin Somali’deki yeri, Somali halkının gönlünde. Türkiye, Somali halkının derdiyle hemhal olmuş, tüm politikasını insani temeller üzerine inşa etti. Bu sürecin en temel mayası, bu anlamda iki ülkenin geliştirmiş olduğu 'insan insanın yurdudur' anlayışı. Biliyorsunuz, bir Afrikalı ülke ve Batılı ülkenin adı yan yana ifade edilince bunların yanına gelecek üçüncü kelime 'sömürgeciliktir'. Bunları sadece bir Afrikalı olarak değil, bu alanda akademik okumalar yapmış birisi olarak da söylüyorum. Fakat Türkiye’nin izlediği politikalar, bu algıyı tamamen yıktı. Türkiye ve Somali isimleri yan yana geldiğinde bunlardan sonra gelen her kelime dostluk, kardeşlik, ortaklık, muhabbet gibi kelimeler oluyor. Bir halk düşünün ki; çocuklarına Erdoğan, Recep, Tayyip, Emine, İstanbul gibi isimler veriyor.Türk tipi kalkınma modeli çerçevesinde izlenen yardım politikaları oldukça önemliydi. Türkiye, bu süreçte Somali’nin kalkınmasına önemli bir destek verdi. SORU: Türkiye’de yaşadığınız sürede hiç unutamadığınız bir anınız var mı?CEVAP: Türkiye’de yaşadığım her günüm güzel ve değerliydi ancak size 3 önemli günden bahsetmek isterim. Birincisi, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 2011'de Somali’ye ziyaret gerçekleştiği gündür. Ülkemin tarihine altın harflerle geçen bir güne, genç bir diplomat olarak şahit olmak benim için çok önemliydi. Hiç unutmayacağım bir diğer gün ise 15 Temmuz 2016’da Türk demokrasisine karşı gerçekleşen darbe günüydü. Başta darbe söylentilerini duyduğumda, açıkçası bana çok inandırıcı gelmedi. Fakat bir diplomat olarak bu söylentileri duyunca hemen ülkemi bilgilendirmek için ne olduğunu anlamaya çalıştım ve birkaç arkadaşımı aradım. Onlar da açıkçası ne olduğunu tam anlayamamıştı. Durum böyle olunca ben dayanamayıp diplomatik aracımla neler olduğunu anlamak için biraz gezintiye çıktım ve o sırada üzücü gerçeği görüp, hemen bu konu hakkında Cumhurbaşkanımızı bilgilendirdim. Somali’nin, cesur ve onurlu Türk halkının darbe karşısındaki haklı direnişini acilen desteklemesi gerektiği hakkındaki düşüncelerimizi Cumhurbaşkanımıza ilettim. Zor zamanımızda gecikmeden yanımızda olmuş bir milletin bu zor gününde Türk halkına ilk destek olan biz olmalıydık. Bu benim için diplomatik olmanın yanında ahlaki bir sorumluluktu. Diğer önemli gün de Mülkiye'den mezun olduğum gündü. Diploma için yılların emeğini harcamıştım. Heyetlerle birlikteyken, uçaktayken ya da arabada bir toplantıdan diğer toplantıya giderken ders çalıştığım çok olmuştur. Bazen öyle günler oluyordu ki, uçaktan inip direkt sınava yetişiyordum. Bunca işin arasında Mülkiye gibi zor bir okulda okumak benim için kolay olmadı.
Doğu Anadolu'daki 4 İlde Kovid-19 Önlemleri Kapsamında Toplu Taşıma Araçları Denetlendi
ARDAHAN (AA) - Kars, Ardahan, Erzincan ve Tunceli'de, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) önlemleri kapsamında toplu taşıma araçlarına yönelik denetimler gerçekleştirildi.Ardahan'da, İçişleri Bakanlığının ek genelgesine göre, şehir içi ve şehirler arası taşımacılık yapan toplu taşıma araçlarına yönelik Vali Yardımcısı Cem Gümrükçü başkanlığında gerçekleştirilen denetimler, Kars Garajı ve otobüs terminalinde yapıldı.Burada vatandaşlar ve taşımacılık yapan firmaların görevlileri, Gümrükçü ve beraberindekilerce salgına karşı bilgilendirildi. Gümrükçü, denetimlerde yaptığı açıklamada, yeni genelge doğrultusunda ilde kontrollerin yapıldığını söyledi.Normal hayata dönmek için söz konusu çalışmaların yapıldığını dile getiren Gümrükçü, şöyle konuştu:'Bu denetimler ve çalışmalar vatandaşımızın sağlığı için yapılıyor. Amacımız en kısa sürede normal hayatımıza dönmektir. Bunun için de herkesin kurallara azami derecede uyması gerekiyor. Herkes üzerine düşeni yaparsa o kadar hızlı şekilde normal hayatımıza döneriz.'Denetimler sırasında ekip araçlarından da kurallara uyulması konusunda anonslar yapıldı.TunceliTunceli'de, şehir içi ve şehirler arası yolcu taşımacılığı yapan ulaşım araçları denetlendi.Valilik koordinesinde, jandarma, polis ve kamu kurumlarının müdür ile personelinden oluşan ekipler, il merkezi ve 7 ilçede Kovid-19 denetimi yaptı.Kent genelinde şehir içi ve şehirler arası yolcu taşımacılığı yapan araçları ve otogarları kontrol eden ekipler, vatandaşlara kurallara uyulması uyarısında bulundu.Denetlemelere katılan ekipler, sürücü ve yolcuları maske, hijyen ve sosyal mesafe konusunda uyardı.Vali Mehmet Ali Özkan da Kovid-19 salgını ile ilgili valiliğin sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, 'Kıymetli hemşehrilerim, havaların soğuduğu bu dönemde hastalıkla mücadele hususunda hepimizin tedbirli ve özenli davranması gerekiyor. Lütfen komşu ve akraba ziyaretleri, apartman toplantıları, altın günleri ve hasta ziyaretleri gibi alışkanlıklarınızı bir süreliğine erteleyiniz.' uyarısında bulundu.ErzincanErzincan'da ise ekipler, kent merkezinde yoğunluğun yaşandığı Ordu, Fevzipaşa, Halitpaşa ve 13 Şubat caddelerinde toplu taşıma araçları ile okul servislerinde kontroller yaptı.Ekipler toplu taşıma araçlarına binerek vatandaşları maske takmaları ve sosyal mesafe kuralına uymaları hususunda uyarıp, otobüs şoförlerinden kural ihlallerini '155 Polis İmdat' hattına ihbar etmelerini istedi.Kars Kars'ta da polis ekiplerince, Kovid-19 tedbirleri kapsamında toplu taşıma araçlarında maske ve sosyal mesafe kuralına uyulup uyulmadığına ilişkin denetim gerçekleştirildi.İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürlüğü ekipleri, kentin birçok noktasında şehir içi yolcu taşımacılığı yapan otobüs, minibüs ve taksilerde sosyal mesafe ve maske kullanımına ilişkin uygulama yaptı.Uygulamada Kovid-19 tedbirlerini anlatan polis ekipleri, sürücü ve yolculara kurallara uymaları konusunda uyarılarda bulundu.
Reklam
Sakarya'da Dolandırıcılık Operasyonunda 2 Irak Uyruklu Tutuklandı
SAKARYA (AA) - Sakarya'da polis tarafından düzenlenen operasyonda, ihtiyaç sahiplerine yardım etme bahanesiyle dolandırıcılık yaptıkları öne sürülen Irak uyruklu 2 zanlı tutuklandı. Alınan bilgiye göre, Adapazarı ilçesinde Iraklı kadına, tanımadığı Irak uyruklu 2 erkek, ihtiyaç sahiplerine para yardımı yapmak istediklerini söyleyerek yanlarındaki 96 bin Belarus rublesini verdi. Yardım parasının bir miktarını ihtiyaç sahiplerine vermesini, geri kalanını da kendisinin almasını ancak yardımlar dağıtılana kadar da teminat isteyen 2 şüpheli, kadından yaklaşık bir kilogram ağırlığında altın aldı. Aldığı yardım paralarını Türk lirasına çevirmek için döviz bürosuna giden Iraklı kadın, kendisine verilen paranın değersiz olduğunu öğrendikten sonra emniyete başvurdu. Asayiş Şube Müdürlüğü Yankesicilik-Dolandırıcılık Bürosu ekiplerince başlatılan çalışmada, yüzlerce aracın incelenmesinin ardından eşgale uyan 2 kişinin içinde bulunduğu aracın İstanbul'a gittiği tespit edildi. Şüphelilerin adreslerini belirleyen ekipler, Esenyurt ilçesindeki 2 adrese operasyon düzenledi. Operasyonda dolandırıcılık olayını gerçekleştiren Irak uyruklu A.H. (41) ve Ö.H.T. (42) yakalandı. Evlerdeki aramalarda, yüklü miktarda dolar ve çok sayıda ziynet eşyası ele geçirildi.Sakarya'ya getirilen zanlılar, işlemlerinin ardından çıkarıldıkları nöbetçi hakimlikçe tutuklandı.
Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde 1300 Mahkum Hapishaneden Kaçtı
ANKARA (AA) - Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin (KDC) doğusundaki Beni Hapishanesi'ne isyancı grubun saldırısından sonra yaklaşık 1300 mahkumun kaçtığı belirtildi.Beni Belediye Başkan Vekili Modeste Bakwanamaha, basına yaptığı açıklamada, Beni Hapishanesi'nin isyancılarının saldırısına uğradığını bildirdi.Yaklaşık 100 isyancının hapishaneye saldırdığını belirten Bakwanamaha, hapishanenin kapısının patlatılarak yıkılmasının ardından 1300 mahkumun kaçtığını ifade etti. Bakwanamaha, cezaevinde çoğunlukta Demokratik İttifak Güçleri (ADF) isyancı grubunun üyelerinin bulunduğunun altını çizerek saldırıdan ADF'yi sorumlu tuttu.Aynı cezaevinden 2019’da ADF saldırısı sonrası 900 mahkum kaçmıştı. ADF'nin bölgedeki saldırılarında, 2014'ten bu yana 3 bin sivil hayatını kaybetti. Ülkenin Ruanda, Uganda ve Burundi sınırının bulunduğu doğusu, 20 yıldır altın ve kobalt gibi yer altı kaynaklarının kontrolünü sağlamaya çalışan silahlı grupların saldırıları ve çatışmalarına sahne oluyor.
Reklam
Grafikli - İlk Türk Balesinin Bestecisi: Ferit Tüzün
İSTANBUL (AA) - SAADET FİRDEVS APARI - Besteci ve orkestra şefi Ferit Tüzün'ün vefatının üzerinden 43 yıl geçti.Ferit Tüzün, 1929'da İstanbul'da doğdu. Müzikle yakından ilgili bir ailede yetişen Tüzün, ablası Bedriye Tüzün'ün İstanbul konservatuvarının şan bölümünden mezun olması nedeniyle erken yaşlarda müzik ile tanıştı.İlkokul eğitimini Kınalıada ve Heybeliada'da alan Tüzün daha sonra Ankara Atatürk Lisesi'ne geçti. Tüzün, ablası aracılığıyla bu sıralarda Ulvi Cemal Erkin ile tanıştı ve onun da önerisi ile Ankara Konservatuvarına piyano bölümü öğrencisi olarak girdi. İlk önemli eserini 22 yaşında verdiErkin ve Necil Kazım Akses'in önerileri ve yardımları ile aynı zamanda kompozisyon bölümüne de kaydolan Tüzün, 1949'da piyano yüksek bölümünden ve 1951'de de kompozisyon bölümünden birincilikle mezun oldu. Tüzün ilk önemli eseri 'Ninni'yi 22 yaşında konservatuvar son sınıftayken besteledi. Bu eser 1952'de Cemal Reşit Rey yönetiminde İstanbul şehir orkestrası tarafından seslendirildi.Usta besteci, konservatuvarda bir süre Necil Kazım Akses'in asistanlığını yaptı, bu sıralarda Milli Eğitim Bakanlığının yurt dışına öğrenci göndermek için açtığı sınavı kazanarak 1954'de Münih Müzik Akademisine gitti. Tüzün burada, Fritz Helmann, Kurt Eichhorn, Adolf Mennerich ve G. E. Lessing'in yanında öğrenim gördü.Yurt dışında yaşadığı dönemde Münih Filarmoni Orkestrası şefi Adolf Mennerich ve Gotthold Ephraim Lessing ile orkestra şefliği çalışmalarına devam eden Tüzün, kompozisyon konusunda da çalışmalarını sürdürdü.Dünya prömiyerleri Münih Filarmoni tarafından yapıldıFerit Tüzün Münih'teyken Leucart yayınevi ile anlaşma imzaladı ve eserlerinin basım hakkını buraya devretti, bu sayede bazı eserleri korundu ve yurt dışında çeşitli yerlerde çalındı. Tüzün'ün orada kaldığı süre içinde bestelediği 'Anadolu Süiti' ve 'Türk Cappriccio'sunun dünya prömiyerleri Münih Filarmoni tarafından yapıldı. Sanatçının, bu orkestradan aldığı sipariş üzerine bestelediği 'Humoresque' (1957) adlı eseri de büyük başarı kazandı. Eserin adı daha sonra 'Nasreddin Hoca' olarak değiştirildi. Münih'teki eğitimini 1958'de tamamlayan Tüzün bursunun bir yıl daha uzatılması için başvuruda bulundu ve Münih Devlet Operası'nda şef yardımcılığı yaptı. Ayrıca başka kentlere de giderek çeşitli orkestraları yönetti.Tüzün, 1959'da Türkiye'ye dönerek önce Ankara Devlet Operasında Şef yardımcısı, daha sonra da 1976'da Ankara Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü oldu. Bir yandan da bestecilik çalışmalarına devam eden Tüzün, ilk Türk balesi olan 'Çeşme Başı'nın yanı sıra, 'Midas’ın Kulakları' operası ve 'Esintiler' gibi çeşitli eserler verdi.Üç bölümden oluşan ve dans süiti tarzında bir eser olan 'Esintiler', TRT'nin 1965'te açtığı yarışmada birincilik ödülü kazandı. 'Kınalı Eller' ilk defa 2004'te seslendirildiFerit Tüzün'ün önemli eserleri arasında konusunu Elazığ dolaylarından alan bir bale olan 'Çayda Çıra' için bestelediği bir bale süiti ile ilk defa 2004'te seslendirilen 'Kınalı Eller' adlı bir bale süiti de yer aldı. Bilinen son yapıtı olan 'Söyleşi' ise Kültür Bakanlığı tarafından Cumhuriyetin 50. yıl dönümü için istenen, senfonik orkestra için yazılmış bir eserdi.Ankara konservatuvarında da 1974'te öğretmenlik yapan Tüzün, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü görevindeyken 1977'de hayatını kaybetti.Türk kültüründen kopmadan eserler vermeyi seçtiTürk kültüründen kopmadan eserler vermeyi seçmiş bir besteci olan Tüzün, henüz 48 yaşında hayata gözlerini kapadığında arkasında 20 kadar eser bıraktı. Tüzün bir eser üzerinde çalışma yolunu ise şu sözleri ile açıklamıştı:'Ağır çalışırım. Önce kafamda tasarlarım ve tasarılar şekilden şekle girer. Unutmamak için bazı fikirleri not ederim, bunlar olgunlaşınca da doğrudan doğruya üzerinde çalışırım. Yerli ezgileri tematik gereç olarak kullanmam. Böyle bir şey gerekiyorsa onu kendimden yaratmak isterim.' Ölümünden 23 yıl sonra Sevda - Cenap And Müzik Vakfı tarafından Onur Ödülü Altın Madalyası ile ödüllendirilen Tüzün'ün başlıca eserleri şöyle:'Anadolu Süiti' (1954), 'Çeşmebaşı Bale Suiti' (1958), 'Türk Kapriçiyosu' (1956), 'Humerosque' (Nasreddin Hoca) (1957), 'Midas'ın Kulakları Operası' (1966-1969), 'Esintiler' (1965), '6 Çoksesli Türkü' (1964)'
Gündeminde Askıda Ekmek, Azerbaycan ve AYM Vardı: Meral Akşener Grup Toplantısında Konuştu
İYİ Parti lideri Meral Akşener, partisinin grup toplantısında Ermenistan'ın Azerbaycan'a saldırılarını, Anayasa Mahkemesi tartışmasını, 2021 bütçesini, Karadeniz'de doğalgaz keşfini ve eğitim sisteminde yaşanan sorunları değerlendirdi. Akşener, 'Türkiye’yi, en büyük ilk 10 ekonomiden biri haline getireceksek, öncelikle eğitimde ilk 10 arasına girmeliyiz. Çünkü eğitimdeki sıramız, ekonomimizin geleceğidir.' ifadelerini kullandı.
Reklam
Burdur Valisi Arslantaş'tan Kovid-19 Uyarısı:
BURDUR (AA) - Burdur Valisi Ali Arslantaş, kentteki yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vakalarının yüzde 65'inin virüsü akrabalarından kaptığını belirterek, toplantı ve ziyaretlere bir süre ara verilmesi gerektiği uyarısında bulundu. Vali Arslantaş, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, maskenin yanı sıra sosyal mesafenin de salgınla mücadele çok önemli olduğuna dikkati çekti. Komşu ve akraba ziyaretlerinin bir süreliğine yapılmamasını öneren Arslantaş, paylaşımında şu ifadeye yer verdi: 'Maske için teşekkürler ama mesafeye uymuyoruz. Apartman toplantıları, altın günleri, hasta ziyaretleri, komşu, esnaf ziyaretleri gibi alışkanlıklara lütfen ara verelim.İlimizde koronavirüse yakalanan hastalarımızın yüzde 65'i virüsü akrabalarından ev ortamında kapmışlar.Tedbirlere uyarak mücadeleyi güç birliği ile sürdürelim.'
Reklam
CHP Sözcüsü Öztrak, Myk Toplantısına İlişkin Açıklama Yaptı:
ANKARA (AA) - CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, 'Anayasa Mahkemesi, milletvekilimiz Enis Berberoğlu'nun seçme ve seçilme hakkının gasbedildiğine 'oy birliğiyle' karar verdi. Herkes Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlara uyacak.' dedi.CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), parti genel merkezinde, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı.Toplantıya ilişkin açıklamada bulunan Parti Sözcüsü Öztrak, KKTC vatandaşlarının oylarıyla Cumhurbaşkanı seçilen Ersin Tatar'ı kutladı. Öztrak, CHP'nin Kıbrıs Türk'ünün haklı davasının yanında olmaya devam edeceğini söyledi.Hafta sonu Ermenistan yönetiminin Azerbaycan'ın Gence ve Mingeçevir kentlerine düzenlediği füze saldırılarıyla sivilleri bir kere daha vurduğunu, aralarında bebeklerin de olduğu 13 kişinin yaşamını yitirdiğini ve çok sayıda kişinin de yaralandığını hatırlatan Öztrak, bu terörü lanetlediklerini belirtti.Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralananlara acil şifalar dileyen Öztrak, 'Dünya kamuoyu, sivillere yönelik bu saldırılara sessiz kalmamalıdır. CHP olarak, Azerbaycan'daki kardeşlerimizin acılarını paylaşıyoruz. Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü yeniden tesis etmek için yürüttüğü meşru mücadelesini desteklemeye devam edeceğiz.' diye konuştu.Öztrak, bugün vefatının 17. yılı olan Bosna-Hersek'in kurucu Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç'i rahmetle andı. Faik Öztrak, hayatını kaybeden gazeteci yazar Bekir Coşkun'a da Allah'tan rahmet yakınlarına ve sevenlerine sabır diledi.Ülkenin savrulduğunu, milletin sıkıntısının her geçen gün arttığını, devlette de kriz yaşandığını öne süren Öztark, şunları söyledi:'Anayasaya, yasalara ve adalete sadakatle bağlı kalması gereken savcılar ve hakimler, Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımıyor. Yargı, hem kendi içinde hem de yasamayla kavga ediyor. Hakimler, sarayın tetikçiliğine soyunmuş. Devletin adalet direği, bu ucube rejimin elinde çöküyor. Türkiye Cumhuriyeti artık anayasal bir devlet olmaktan çıktı, kağıt üzerinde 'anayasalı' bir devlete dönüştü. Anayasa Mahkemesi, milletvekilimiz Enis Berberoğlu'nun seçme ve seçilme hakkının gasbedildiğine 'oy birliğiyle' karar verdi. Herkes Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlara uyacak. Bunu biz demiyoruz. Bunu Anayasa kitapçığı söylüyor.' Anayasa'nın bir toplumsal sözleşme olduğunu, milletin hakkının, hukukunun, devlete verdiği yetkilerin ne olduğunun burada yazdığını dile getiren Öztrak, yasamanın, yürütmenin, yargının yetkilerini ve meşruiyetini, Anayasa'dan aldığını vurguladı.'Her şeyde resen harekete geçen HSK'den tık yok'Öztrak, 'İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi hakimleri 'Ben bu Anayasa'nın maddelerini tanımıyorum' derse bu, Anayasa'yı tağyir, tebdil ve ilgadır. Anayasa suçudur. Baştan beri HSK resen harekete geçmelidir diyoruz. Ama her şeyde resen harekete geçen HSK'den tık yok.' dedi.Bu suçun mağdurunun sadece Enis Berberoğlu, CHP ve TBMM olmadığını, bu suçun gerçek mağdurunun o Anayasa'ya 'evet' diyen milli irade olduğunu öne süren Öztrak, şunları kaydetti:'Bu suçun gerçek mağduru, Anayasa ve hukuk devleti askıya alındığı için, 'Askıda ekmeğe' mahkum edilen millettir. Arkadaşımız Enis Berberoğlu’nun davasına bakan hakim, sarayın icra memuru, adalet celladı olmuş. Saraya karşı çıkanlarla ilgili hangi dava varsa, kim varsa bunların davaları bu hakime veriliyor. Berberoğlu kararı bu hakimde, Kaftancıoğlu kararı bu hakimde, Sözcü gazetesi kararı bu hakimde. Bu hakim, Anayasa Mahkemesi kararını da tanımıyor. Bu suçtur, bu yargılanma hakkının ihlalidir, bu çıkmaz sokaktır, bu kaostur, bu devlet krizidir. Bir üst mahkeme olan 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, bu Anayasa'yı ihlal suçuna 'dur' demesini bekliyoruz.' Pazar sabahı 2021 bütçesinin Meclise sunulduğu haberinin geçildiğini, Bütçe Kanun teklifinin, Meclisin internet sitesine bu sabah konulduğunu aktaran Öztrak, Anayasa'nın 'Bütçe, mali yılbaşından, en az 75 gün önce Cumhurbaşkanı tarafından, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur.' maddesini hatırlattı.Öztrak, 'Yani bütçenin en geç cumartesi gece yarısından önce Meclise teslim edilmesi gerekiyordu. Öyle gözüküyor ki saray ya bütçeyi Meclise zamanında yetiştiremedi ya da o da hakimler gibi Anayasa'ya uymaya gerek görmedi. Bu da devlet krizinin bir diğer cephesi.' dedi.2017'de 48 milyar lira olan bütçe açığının 2021'de beşe katlanarak 245 milyar liraya çıktığını ifade eden Öztrak, faiz harcamalarının ise aynı dönemde 58 milyar liradan üçe katlanarak 180 milyar liraya ulaştığını ifade etti.Bu bütçede milletin derdine derman bulunmadığın savunan Öztrak, 'Bu bütçede, tam gaz faiz lobilerinin, yandaşların cebini doldurmak var. Bu bütçe millete ekmeği ancak 'askıda' gösterecek bir bütçe.' ifadesini kullandı.Öztrak, 'Saray ittifakının büyük ortağı, millete yoklukta sabır telkin ediyor. Küçük ortak da millete 'askıda ekmek' vadediyor. Bunların milletin derdine derman olma niyetleri yok. Biri yapacağı işi yüce Allah'a, öbürü de millete havale ediyor.' değerlendirmesini yaptı.Denizli Valisi Ali Fuat Atik'e de tepki gösteren Öztrak, koronavirüs tedbirleri kapsamında denetim yaptığı sırada dönerci ile arasında geçen konuşmaları eleştirdi.'Bu düzenlemenin derhal değiştirilmesi lazım'Geçen hafta Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Sanayileşme İcra Komitesi kurulduğunu belirten Öztrak, Komite'nin görev ve yetkileri arasında oldukça müphem ifadeler olduğunu savundu.Öztrak, 'Ülke için de kritik öneme sahip şirketlerin ortaklık yapılarında, yurt içi üretimin sürekliliğini ve ulusal güvenliği riske atabilecek bir değişiklik olursa bu konuda karar alabileceklermiş. Bir komite, ortaklık yapılarıyla ilgili şirketlerin karar almaya başladığı zaman bu sıkıntıdır. Bu iş, milletin malını elinden alıp yandaşa verme noktasına kadar gider. Milletin hakkını, hukukunu tanımayan bunun gibi düzenlemeler olursa ülkeye kimse yatırım yapmaz. İş olmaz, aş olmaz. Bu düzenlemenin derhal değiştirilmesi lazım.' değerlendirmesinde bulundu.Uluslararası Para Fonu'nun, Türkiye'nin 2021’de ilk 20 ekonomi arasından düşeceğini söylediğini dile getiren Öztrak, 2021'de 24 milyon nüfuslu Tayvan'ın milli gelirinin, 83 milyon nüfuslu Türkiye'yi aşacağını öne sürdü.Salgında esnaf, çiftçilerin, besicilerin, emekçilerin bir başına bırakıldığını öne süren Öztrak, hükümetin vatandaşlara en düşük nakdi desteği verdiğini savundu.Hükümetin vatandaşları borca batırdığını ileri süren Öztrak, milletin bu borçları nasıl ödeyeceğini düşündüğünü söyledi.Salgın bahane edilerek yandaşlara milyarlarca liralık ihaleler verildiğini, vergi istisnaları getirildiğini iddia eden Öztrak, 'Tarlanın taşıyla, tarlanın kuşunu vuruyor bu yandaş. Ondan sonra da çıkıp Sayın Genel Başkanımıza ipe sapa gelmez laflar söyleme cüretinde bulunuyorlar. Sen iş adamı mısın? Varsa bir meramın doğru düzgün söylersin ama bir siyasi parti liderine ileri geri konuşamazsın. Siyaset mi yapacaksın? O zaman şirketini bırakacaksın geleceksin nerede istersen orada siyaset yapacaksın.' dedi.'Yeniden yapılandırma milleti rahatlatır ama sorunu çözmez'Hükümetin TBMM'ye bir torba yasa teklifi gönderdiğini belirten Öztrak, teklifin gerekçesinin salgınının istihdam üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılacağı olduğunu söyledi. Öztrak, 'Nasıl? Kısa çalışmayı, zorunlu ücretli izini uzatarak. Esnek çalışma getirip çalışanların kazanılmış haklarını tırpanlayarak. İşçinin kendi kumbarası olan İşsizlik Fonu'ndan verdikleri paralarla, işsizliğin görünmesini erteleyen pansuman tedbirler getirmişler. Adına da 'yeni istihdam paketi' demişler.' görüşünü savundu.Öztrak, son 18 yılda açıklanan istihdam paketlerinin işsizlik sorununu çözmediğini, ülkedeki pek çok alanda sorunları çözecek, güven uyandıracak bir programın da yönetim anlayışının da ortada olmadığını savundu.CHP Sözcüsü Öztrak, 'Son 10 günde 62 yurttaşımızı sahte içki nedeniyle kaybettik. Normal bir ülkede bu olsa yer yerinden oynar. Ama hükümetten çıt yok.' dedi.Arabadan, telefondan alınan vergilere dikkati çeken Öztrak, can güvenliğini tehlikeye atan bir vergi sisteminin olmaması gerektiğini, bu vergilerle büyüme ve istihdamın sağlanamayacağını ifade etti. Salgında vatandaşın bu vergileri ödeyemeyeceğini dile getiren Öztrak, sözlerini şöyle sürdürdü:'Torba yasayı getirirken açıklamışlar, yeni bir vergi ve prim yapılandırılmasını da torba yasa görüşülürken ekleyeceklermiş. Vatandaş vergisini primini ödeyemeyince önce faiziyle ertelediler, şimdi vatandaş bunu da ödeyemeyince yeniden yapılandırma getirecekler. Yeniden yapılandırma milleti rahatlatır ama sorunu çözmez, halının altına süpürür. Derde deva olmaz. Yapılması gereken, pandemi nedeniyle ödenemez noktalara ulaşan bu borcun, faizini silmektir, hatta anaparasını silmektir, vatandaşa pandemi sonrasında sıfırdan başlama imkanını vermektir.' Türkiye’nin dış politikasını eleştiren Öztrak, dış politikanın iç siyasete malzeme yapıldığını savundu. Dış politikanın milletin çıkarları gözetilerek, ehil kadrolar eliyle yürütülmediğini ileri süren Öztrak, bu nedenle Türkiye'nin bölgede tek bir dostunun kalmadığını söyledi. Öztrak, Türkiye'nin yalnızlaştığını ve dış politikadaki bu tıkanıklığı en iyi Yunanistan'ın değerlendirdiğini dile getirdi. Öztrak, 'Suudi Arabistan çıkmış Türk ürünlerine boykot çağrısı yapıyor. Bu çağrıya Fas'tan Cezayir'e kadar, tarihi bağlarımız olan diğer Kuzey Afrika ülkeleri de katılıyor. Boykota karşı saray ittifakının gıkı çıkmıyor. En son Kanada çıktı. İHA ve SİHA'larımızda kullanılan çok kritik teknolojik parçalara ambargo koydu. Peki saray hükümeti buna bir şey diyebiliyor mu? Kanadalı firmaların Kaz Dağları'nda, Erzincan'da, Uşak'ta, Eskişehir'de, Samsun'da altın ve maden arama ruhsatlarını iptal etti mi? Hayır.' değerlendirmesini yaptı.'Tutumumuz barolar ile ilgili tutumumuzun tıpkısı olacaktır' Öztrak, açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.'Bir anket çalışması yaptırdınız mı? Muharrem İnce geçtiğimiz gün katıldığı bir televizyon programında CHP'nin oy oranının yüzde 17 civarlarında olduğunu iddia etti. Bu iddiaya katılır mısınız?' sorusuna karşılık Öztrak, birçok anket çalışması bulunduğunu ancak özel olarak yaptırdıkları bir anket olmadığını söyledi.Öztrak, 'Sayın İnce bizim partimizin üyesi onun iddialarına burada cevap vermeyi doğru bulmuyorum. Çünkü bunlar partimizi eleştiren konular, partinin içinde tartışılması daha doğru olan hususlardır. Ama şöyle de demekten kendimi alıkoyamıyorum, keşke bunu Cumhur İttifakı'nın bir sözcüsü söyleseydi de biz de çıkıp Halep oradaysa arşın burada, hadi bakalım hodri meydan deseydik.' diye konuştu.'Eski CHP Milletvekili Şahin Mengü CHP'nin bir program çalışması yaptığını iddia etti. Böyle bir program çalışması var mıdır?' sorusu üzerine Öztrak, böyle bir program çalışmasının olmadığını söyledi.'Birkaç gündür sosyal medyada bir fotoğraf karesi tartışılıyor. Susurluk ve faili meçhul cinayetlere adları karışan bu isimler üzerinden sosyal medyada 'işte derin devletin fotoğrafıdır' diye tartışılıyor. Bu fotoğraf karesi hakkında ne söylemek istersiniz?' sorusuna Öztrak, 'Gerçekten kim kimlerle beraber bu fotoğrafta gördük. Ülke kimler tarafından yönetiliyor, kimler hangi görevlerde, kimlerin hangi sözleri hangi çerçevede ettiğini bu fotoğraf gerçekten ortaya koyuyor.' yanıtını verdi.'Türk Tabipleri Birliği için barolara benzer bir yasal düzenlemeye gidilebileceği yönünde haberler var. Bununla ilgili değerlendirmeniz nedir?' sorusuna Öztrak, 'Bu konudaki tutumumuz aynen barolar ile ilgili tutumumuzun tıpkısı olacaktır.' karşılığını verdi. Öztrak, CHP'nin böyle bir gidişin karşısında olacağını söyledi.'Olası bir erken seçimde Enis Berberoğlu'nun yeniden aday gösterme durumunuz olacak mı?' sorusuna Öztrak, şu yanıtı verdi:'Enis Berberoğlu'nu tekrar aday göstermek noktasına gireceğimizi zannetmiyorum. Enis Berberoğlu Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karara uyularak milletvekilliğini geri alacaktır. Bunu bekliyoruz biz. Yani Enis Berberoğlu'nun gasbedilen seçme ve seçilme hakkının, milli iradenin ona vermiş olduğu milletvekilliğinin Anayasa Mahkemesinin herkesi bağlayan kararından sonra iade edilmesi gerekir.''Son dönemde özellikle valilerin yaptığı toplantılara konunun uzmanları yerine sadece AKP'lilerin çağrıldığını görüyoruz. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?' sorusu üzerine Öztrak, 'Bir partinin genel başkanı Cumhurbaşkanı olunca o memleketin valileri de o partinin eş il başkanı oluyor.' cevabını verdi.'AK Parti il ve ilçe kongreleri sürüyor. Dün de BBP kapalı salonda kongre yaptı. Bir yandan baroların seçimlerinin pandemi nedeniyle ertelenmesi diğer taraftan da yaşanan bu kongreler ile ilgili yorumunuz nedir' sorusuna Öztrak, şu yanıtı verdi:'Caddeleri, meydanları insanlar dolduruyor bu konuyla ilgili hiçbir önlem alınmıyor. AK Parti il ve ilçe kongreleri sürüyor, kapalı yerlerde yapılmasında hiçbir mahsur görülmüyor. BBP kapalı salonda kongre yapıyor, bunun da bir mahsuru yok ama barolar seçimlerini yaparlarsa salgın bulaşıyor. Ülkenin bu sıkıntılı günlerinde milletimiz salgınla boğuşurken salgından bir siyasi gerekçe üretmek vicdansızlıktır, insafsızlıktır.'Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eğitimde reform yapılacağına ilişkin açıklamalarının sorulması üzerine Öztrak, 'Erdoğan 18 yıldır muhalefetteydi de biz iktidarda mıydık? 18 yılda memleketin eğitim sistemini nereden nereye getirdiklerinin açık ikrarıdır bu. İdeolojik saplantıları nedeniyle eğitim sisteminde kaosa yol açtılar. Kendi ülkesinin çocuklarını denek haline getiren tek hükümet AK Parti hükümetidir.' yanıtını verdi.Ülkenin eğitim sistemini milli olmaktan çıkarıp kendi ideolojilerinin vesayeti altına alanların Türk eğitim sistemine ihanet ettiğini savunan Öztrak, 'Bu ihanetin baş faili de Recep Tayyip Erdoğan'dır.' dedi.'Azerbaycan milli meselemizdir''İlham Aliyev ile görüşmek için Azerbaycan'a bir heyet gönderecek misiniz?' sorusunu Öztrak, 'Azerbaycan milli meselemizdir. Şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı başkanlığındaki bir heyetle birlikte Grup Başkanvekili arkadaşımız Engin Altay da Azerbaycan'dadır. Genel Başkanımızın Sayın Aliyeve yazmış olduğu bir mektubu kendilerine sunmuşlardır. Sayın Aliyev de bundan duyduğu memnuniyeti ifade etmiş, selamını göndermiştir.' diye yanıtladı. Uygur Türkleri'ne ilişkin bir soruya karşılık Öztrak, 'Uygur Türkleri konusunda saray ve sarayın ortağı gerçek bir samimiyet testinden geçmektedirler. Özellikte bu 39 ülkenin imzası olan mektuba Türkiye'nin imza atmaması, daha önce Meclise sunulan Uygur Türkleri hakkındaki teklife red oyu vermeleri gerçekten soydaşlarımızla yakından ilgilendiğini iddia eden ve milli ve yerli söylemlerin arkasına sığınan sarayın, onun ortağının bu söylemlerinde ne kadar samimi olduğunu ortaya koymaktadır.' ifadelerini kullandı. Koronavirüs verilerinin paylaşımıyla ilgili bir soruya Öztrak, 'Bütün dünyada uygulama neyse bizde de o yapılması gerekir. Bir veriyi Dünya Sağlık Örgütü ile paylaşıyorsanız bu veri uluslararası standartlarda talep edilen bir veridir. Bu veriyi yabancılarlarla paylaşacaksınız ama kendi ülkenizin araştırmacılarıyla tıp insanlarıyla paylaşmayacaksınız. Bu son derece yanlıştır.' cevabını verdi.Öztrak, bu verilerin paylaşılmasının elzem olduğunu dile getirerek, 'Dünya Sağlık Örgütü'ne verdiğiniz neyi bu milletten saklıyorsunuz?' sorusunu yöneltti.
Bakan Pekcan: "Otomotiv İhracatında Ciddi Artış Bekliyoruz"
ANKARA (AA) - Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, bu yıl otomotiv ihracatındaki ilk toparlanmanın eylülde görüldüğünü belirterek, 'Bu bize pozitif sinyaller veriyor. Bundan sonra otomotiv sektörümüzün ana ve yan sanayiyle beraber ihracatında ciddi artışlar bekliyoruz.' dedi.Bakan Pekcan, Almanya Otomotiv Dijital Sektörel Ticaret Heyeti Programı'na video konferans yöntemiyle katıldı.Organizasyonla birlikte, mayıstan bu yana sanal ortamda 16'ncı sektörel ticaret heyetini gerçekleştirdiklerini ifade eden Pekcan, 9 genel nitelikli ticaret heyeti programını tamamladıklarını söyledi.Pekcan, 33 ülkeyle genel ve sektörel sanal ticaret heyetleri organizasyonu gerçekleştirdiklerini anımsatarak, 'Mayıs ayından itibaren 4 bin 200'ün üzerinde iş görüşmesi yaptık. İnşallah bu rakama otomotiv sektörümüz de ilave olacak.' diye konuştu. Ticaret heyetleri dışında 4 sanal fuar ve 9 farklı ülkeye yönelik Özel Nitelikli Alım Heyeti organizasyonu düzenledikleri bilgisini veren Pekcan, firmaların sanal ticarete ilgisinin yüksek olduğunu ve çok başarılı sonuçlar aldıklarını bildirdi.'Almanya en büyük ticaret ortaklarımızdan'Almanya'nın Türkiye'nin en büyük ticaret ortaklarından biri olduğunu vurgulayan Pekcan, bu ülkeye geçen yıl 16,6 milyar dolarlık ihracat yapıldığını ve oradan 19,2 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirildiğini aktardı.Pekcan, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının etkisiyle Almanya'ya ihracatın yılın 9 ayında 2019'un aynı dönemine göre yüzde 8,6 azaldığına işaret ederek, eylülde bu ülkeye ihracatın yıllık bazda yüzde 10,6, aylık bazda ise yüzde 25,3 arttığını kaydetti. Almanya'ya toplam ihracatın içinde otomotiv ana sanayisinin payının yüzde 10, yan sanayisinin payının ise yüzde 16 olduğuna dikkati çeken Pekcan, şu değerlendirmede bulundu:'Bu yılın 9 ayında, Almanya'ya otomotiv ana sanayisi ihracatı yüzde 20,2 daralarak 906 milyon dolar oldu. Otomotiv yan sanayisinde ise 1,6 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdik. Yan sanayide de yüzde 19'luk azalma var ancak biz Almanya'dan otomotiv sektöründe çok ciddi oranda da ithalat yapıyoruz. Özellikle ocak-eylül dönemine baktığımız zaman, geçen sene 683 milyon dolarlık ithalat gerçekleştirirken, bu sene rakam 1 milyar 475 milyon dolara ulaştı.'Pekcan, 9 ayda Almanya'dan otomotiv ithalatının yıllık bazda yüzde 115 artışla 1 milyar 475 milyon dolar olduğunu vurgulayarak, 'Yalnızca eylül aylarını mukayese ettiğimiz zaman da Almanya'dan otomotiv ithalatımızın yüzde 128 arttığını görüyoruz. Ben ihracatçılarımızdan da bu oranları yakalamalarını bekliyorum. İhracatımız da en azından o oranlarda artmalı.' ifadelerini kullandı. Salgın koşullarında bile bu rakamların potansiyelin altında olduğuna dikkati çeken Pekcan, 'İhracatçılarımızın ve sektörümüzün ihracat rakamlarını ithalattaki yüzde artışlarla beraber artıracağını öngörüyoruz.' dedi.'İhracatta minimal de olsa toparlanma var'Pekcan, Avrupa Otomobil İmalatçıları Birliği verilerine göre Avrupa Birliği binek otomobil pazarının, 9 aylık dönemde yüzde 28,8 daraldığını belirterek, 'Eylül ayında ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3,1 artmış. Eylül ayındaki genişlemeyle otomotiv sektörü, yıllık bazda genişleyen ilk sektör olmuş.' bilgisini paylaştı.Bu yıl otomotiv ihracatındaki ilk toparlanmanın eylül ayında görüldüğünü anımsatan Pekcan, şöyle konuştu:'Minimal de olsa yüzde 0,5 civarında geçen senenin eylülüne göre bir artış gördük ama bir önceki aya göre de bu yüzde 82,5 civarında bir artışa tekabül ediyor. Bu bize pozitif sinyaller veriyor. En azından bundan sonra otomotiv sektörümüzün ana ve yan sanayiyle beraber ihracatında ciddi artışlar bekliyoruz. Otomotiv sektöründe dünyanın en derinlikli pazarlarından birine sahip olan Almanya gibi bir ülkeye farklı ürün kalemlerinde ihracat yapmamız özellikle teknolojik açıdan niteliği yüksek ürünlerdeki pazar payımızı artırabilmemiz önem arz etmektedir.''Almanya en stratejik pazarlarımızdan birisi olmaya devam edecek''Türkiye olarak önümüzdeki dönemde küresel tedarik zincirlerinde daha da etkin bir rol alma hedefimiz var. Bunu başaracak altyapımız mevcut. ' diyen Pekcan, Almanya'nın en stratejik pazarlardan birisi olmaya devam edeceğini dile getirdi.Bakan Pekcan, bakanlık olarak ihracatta devlet destekleriyle her zaman ihracatçıların yanında olmayı sürdüreceklerini belirterek, şöyle devam etti:'Küresel Tedarik Zinciri desteğimizle özellikle otomotiv, savunma ve havacılık ile makine sektörlerinde faaliyet gösteren firmalarımızın ürün imalatçısı şirketlerin tedarik havuzlarında yer almalarını destekliyoruz. Bu çerçevede firmalarımızın ihtiyaç duyduğu makine ekipman, donanım, yazılım, kalite sertifika belgeleri almaya destek veriyoruz. Bugüne kadar Küresel Tedarik Zinciri destekleri kapsamında destekten yararlanan 84 firmanın içinde 40 tane otomotiv sektöründen firmanın olması da bu desteklerin önemini gösteriyor.'Pekcan, ihracatta devlet desteklerinden tüm firmaları faydalanmaya davet ederek, her ölçekten firma için cazip desteklerin olduğunu kaydetti.Ağustos sonu itibarıyla Kolay İhracat Platformunu da devreye aldıklarını hatırlatan Pekcan, 'Platformun yıl sonundan önce tamamlamayı planladığımız 2'nci fazında ilgili ülkelerdeki ithalatçı bilgilerini de paylaşıyor olacağız.' ifadelerini kullandı.'18 Ekim itibarıyla ihracat verilerimiz son derece olumlu'Bakan Pekcan, küresel ekonominin yakın tarihin en zor dönemlerinden birisini yaşadığına belirterek, şunları kaydetti:'Tüm bu koşullara rağmen, bizim ana ihracat pazardaki ekonomik küçülmeye rağmen, Türkiye olarak bu süreci diğer ülkelere kıyasla en az hasarla atlatacak ve en hızlı toparlanmayı yaşayacak ülkelerden birisi olacağımızı öngörüyoruz. OECD'nin 16 Eylül’de yayımladığı raporda da OECD ülkeleri arasında Çin ve Güney Kore'den sonra en az hasarla kapatacak ülkenin Türkiye olduğu belirtildi.'Dış ticarete yönelik belli öncü göstergelerde de güçlü toparlanma işaretlerinin görüldüğüne işaret eden Pekcan, eylül ayında ihracatın yıllık bazda yüzde 4,8 altın hariç bakıldığında da yüzde 5,9 artış gösterdiğini vurguladı.Pekcan, altın hariç ihracatın ithalatı karşılama oranının eylül ayında yüzde 90,9 seviyelerine gerçekleştiğine dikkati çekerek, ''18 Ekim itibarıyla da verilerimiz son derece olumlu gidiyor. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 95,7, altın hariç karşılama oranı yüzde 104,5 düzeyinde.' dedi.Söz konusu göstergelerin hızlı toparlanma ve üçüncü çeyrek büyümesi açısından oldukça olumlu olduğunu vurgulayan Pekcan, şu değerlendirmede bulundu:'Pandeminin azalması ve tam anlamıyla kontrol altına alınması sürecine bağlı olarak mümkün olan en hızlı toparlanmayı sağlayacağımıza inanıyoruz. Türkiye, her şeye rağmen, belli bir dirençle, kendi güçlü potansiyeli doğrultusunda, kendi hedeflerinin arkasında yoluna devam etmektedir ve edecektir. Bu yönde ihracatçılarımıza çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Biz de bu amaçla tüm ihracatçılarımızın yanındayız.'
Burak Arzova Yazio: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Faiz Kararı Öncesi Tespitler?
etiket
Geçtiğimiz hafta (12.Ekim-16 Ekim Haftası) ekonomiyi yakından takip edenler açısından veri yoğun geçen bir haftaydı. İçeride hem 3. çeyrek büyümesini tahmin etmemize bizi yaklaştıran Sanayi Üretim Verisi en çok beklenen verilerden biriydi. Bu veriyle birlikte Perakende Satış Endeksleri ve Ciro Endeksleri geldi. Bu veriler yakından takip ettiğimiz veriler.  Geçen hafta benim için de çok yoğun geçti. Uzun zamandır üzerinde çalıştığımız “Endekslerle Türkiye Ekonomisi” kitabımız Remzi Kitabevinden çıktı. Hem kendimle ilgili nedenlerden hem de yeni çıkan kitabın verdiği yoğunlukla geçen hafta yazımı yazamadım. Peşinen özürlerimin kabulünü rica ederim.  Ekonomiyi arz ve talep noktasından düşündüğümüzde Sanayi Üretim Verisi işin arz yönünü gösteresi bakımından önemliyken, Perakende Satış Verileri talep yönünü takip etmeye imkân tanıdığı için genel trendi görmek bağlamında önem arz ediyor. Sektörel bazlı cirolardaki artış ya da azalışı takip etmek de sektörlerin satış, karlılık durumlarının analizi, devletin vergi beklentisi ve banka ve finans kurumları açısından da verilmiş kredilerin tahsil edilebilirliğinin öngörüsü açısından önem taşıyor.  Bu veriden başka IMF tarafından Ekim 2020 Dünya Görünüm raporu açıklandı. Bu rapor içerisindeki ülkemize yönelik öngörülere (özellikle 2020 Büyüme Öngörüsü) kısmen itirazlarımı dile getirdim. Özellikle büyüme konusunda IMF kadar kötümser değilim. IMF 2020 genelinde  -%5'lik bir büyüme yani daralma öngördü. Bu oldukça kötümser bir öngörü. Bu oranda yüksek bir daralmanın mevcut verilerle sinyalini almadığımızı hemen söylemeliyim.  IMF raporundaki daralma beklentisine şaştığı söylediğimde haliyle çok fazla sayıda kişiden, açıklanan verilere güvenip de nasıl yorum yaptığım sorusu da geliyor.
Reklam