onedio
2014 KPSS’den Yüksek Puan Almanın Yolları
KPSS’den Yüksek Puan Almanın Yolları 1- KPSS’ye Çalışmaya Zamanında Başlayın Bir çok öğrencinin yaptığı yanlışı siz yapmayın. Nedir bu yanlış? Sınava bir-iki ay kala çalışmaya başlamak… Eğer KPSS’den yüksek puan almak istiyorsanız 8-10 ay öncesinden çalışmaya başlayın; çünkü öğrendiklerinizin tamamen oturması uzun bir süre gerektirir. Bu şekilde, sınav esnasında bilgileri karıştırıp ikilemlerde kalma olasılığınız düşer. Her ne kadar sınava birkaç ay kala konuları bitirip öğrendiğini düşünen öğrenciler olsa dahi, sınav esnasında bilgileri oturmadığından dolayı kafaları karışır ve soruları yanlış cevaplayabilirler. 2- KPSS’den Başka Bir Hedefiniz Olmasın KPSS’ye hazırlanırken, aynı zamanda ALES, KPDS, yüksek lisans, ikinci üniversite gibi hedefleriniz veya faaliyetleriniz olmasın. Atalarımızın bir sözü vardır: ‘’İki karpuz bir koltuğa sığmaz.’’ Karman çorman bir çalışma alanınız olursa hepsinden olabilirsiniz. Önce KPSS’yi geçin, ekmeğinizi kazanın, ondan sonra diğer hedeflerinize odaklanın. 3- Kendinizi Bir Anda Bıktırıp, Sonra Gevşemeyin Yine yapılan bir yanlış, büyük bir hevesle başlayan aşırı çalışma ve sonradan bırakmadır. Planlı ve sakin bir şekilde başlayın. İlk günlerde aşırılığa kaçar, gereğinden fazla çalışırsanız, belli bir süre sonra bir bıkkınlık başlar, temponuz tamamen düşer. İlk günler bir-iki saatle başlayıp yavaş yavaş çalışma temponuzu artırın. 4- Matematik Bilgilerinizi Oturtun Öğrenilmesi uzun bir süreç isteyen ilk derslerden bir tanesidir matematik. Çalışırsınız, anlayamazsınız ya da anlayamadığınızı sanırsınız. Pes etmeden çalışmaya devam ettiğiniz sürece; bir süre sonra her şeyin kendiliğinden kafanıza yerleştiğini göreceksiniz. Bunun için de matematik çalışmaya zamanında başlamak ve asla pes etmemek gerekir. 5- Başarı Ayrıntlılarda Gizlidir KPSS’den yüksek puan alanların ayrıntılara önem veren kişiler olduğu bilinmektedir. Geneli herkes bilir; önemli olan özele girmektir. Çoğu defa sorular hiç ummadığımız ayrıntılardan gelmiyor mu? 6- Özet Çıkarmaya Üşenmeyin KPSS’den yüksek not almanın temel yolu, bilgiyi akılda tutmaktır. Bilgiyi akılda tutmanın en temel yolu ise onu tekrarlamaktır. Tekrarlamanın en kolay yolu da özet çıkarmaktır. ‘’Alim unutur, kalem unutmaz.’’ demiş atalarımız. Ne çalışırsanız çalışın, çalıştıklarınızdan notlar alın ve sık sık tekrarlayın. Bu kesinlikle zaman kaybı değildir. Önemli olan bilgiyi öğrenmek değil, akılda tutup, zamanı gelince de uygulayabilmektir. 7- Konuları İyice Kavramadan Testlere Geçmeyin Her kesimden ‘’bol bol soru çöz’’ tavsiyesi gelse de siz, konularınızı iyice kavramadan soru çözmeye geçmeyin. Bir sayfalık konuyu öğrenmeniz dakikalarınızı alır; oysa tek sayfalık konudan çıkarılabilecek soruları çözmek saatlerinizi alabilir. 8- Herhangi Bir Dersi Gözden Çıkarmayın ‘’Amaan, matematiksiz de yaparım!’’, ‘’Coğrafyadan çakmıyorum.’’, ‘’Anayasa çok karışık.’’ Söylemlerinizden vazgeçin! KPSS’den yüksek puan almak istiyorsanız, hepsine çalışacak, eksiklerinizi tamamlamaya çalışacaksınız. 9- Deneme ve Test Çözmek İçin Zamanınız Kalsın Konularınızı bitirmek için son günleri beklemeyin. Sınava üç ay kala, konularınız bitmiş olsun. Artık bol bol soru çözüp, denemelerle kendinizi deneyin ve eksik konularınızı tekrar gözden geçirin. Bunları yaparken de şimdiye kadar çıkardığınız özetleri tekrar etmeyi unutmayın. 10- Zamanla Yarışın KPSS’de en fazla dert yakınılan konulardan bir tanesi, zamanın yetmeyişidir. Siz öncesinde gireceğiniz deneme sınavlarında zamanla yarışarak en kısa sürede sınavı bitirmeye çalışacaksınız. Bunun için de en pratik yolları ve soru çözme tekniklerini iyice öğrenin. Umarız hakkettiğiniz puanı alır ve atanırsınız.
9 Adımda Burs Bulma
Üniversiteyi ya da liseyi kazandınız. Artık önünüzde uzun bir eğitim maratonu daha var. Bu eğitim maratonunda sizlere maddi anlamda katkıda bulunacak burslara da ihtiyacınız var. Burs dönemlerinde öğrencilerin sıklıkla yaptığı hataların başında bursların iyi araştırılmamış olması ve yanlış beyanatlarda bulunmaları. Bu maddeleri okumadan once bilmeniz gereken en önemli nokta araştırmacı olmak ve üşengeçliğe yenik düşmemek. Belki de bunları yaparak birden fazla burs alma imkanı bile sağlayabilirsiniz.1 – Devlet BurslarıÖncelikle devletin vermiş olduğu KYK’ya mutlaka başvuru yapmış olmanız gerekiyor. Aynı şekilde MEB de lise ve dengi okullara burs vermektedir. KYK’nın vermiş olduğu burs çoğu zaman kredi şeklinde de karşınıza çıkabilir. “Ben krediyi almayayım, sonra ödeyemem” diyerek krediyi reddetmek de öğrencilik süresince pişman olabileceğiniz bir konu haline gelebilir. Ne kadar çok paranız olursa olsun bir öğrencinin her zaman daha fazla paraya ihtiyacı vardır JBurs dönemlerinde; http://kyk.gov.tr/ adresinden KYK’ya başvuru yapabilirsiniz. Ayrıca MEB’in burs duyuru sayfasını da takip ederek MEB’e bağlı kurumlardaki okullar için de burs bulabilirsiniz.http://www.meb.gov.tr/meb_duyuruindex.php?KATEGORI=3 Yine devlet eliyle hazırlanmışhttp://www.turkiyeburslari.gov.tr/ adresinden de çeşitli burslara başvuru yapabilirsiniz. TÜBİTAK da sadece üniversite değil yüksek lisans, doktora, doktora sonrası gibi bir çok farklı alanda burs veren; hatta yabancılara yönelik programları olan bir kurum. http://www.tubitak.gov.tr/tr/burslar
10 Soruda YINFO Gençlik Merkezi
1-YINFO ne demek? Biraz ingilizce öğren arkadaşım (:  , günümüzün en global dili ! Youth Information Center, yani Gençlik Bilgi Merkezi’nin ingilizce kısaltması demek.
KPSS Şartı Aramayan Devlet Kurumları
Bir kamu kurumunda devlet memuru olarak çalışmak için KPSS’ye girmeniz gerekmiyor! Bu devlet kurumları  KPSS’siz personel alımı yapabiliyor. İşte o kurumların listesi.. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği sınavsız atamayla memur alımı yapan  kurumların başında geliyor. Başbakanlık Başmüşavirliği de sınavsız atamayla memur alımı yapalabiliyor. Milli istihbarat teşkilatı da özerk yapısı gereği sınavsız memur ataması yapan devlet kurumları arasında. Milli güvenlik Kurulu da bazı durumlarda  memur alımını sınavsız yapabilen devlet kurumlar arasında. Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanlığı da uygun gördüğü durumlarda sınavsızmemur alımı yapalabiliyor. Sınavsız memur alımı yapabilen bir diğer kurum da “Devlet Sanatçılığı” olarak bilinen ünvan. Devlet sanatçılığı atamaları Başbakan’ın önerisi Cumhurbaşkanı’nın onayı ile sınavsız olarak yapılıyor
2014 memur maaşları net zam listesi
2014 devlet memurlarını maaşları,yüzde 0.27′lik enflasyon farkı ve 123.62 liralık Ocak zammına göre yeniden belirlendi.Yeni düzenleme sonrasında en düşük memur maaşı bin 904 liradan 2 bin 45 liraya yükseldi. Maliye Bakanlığı’ndan edinilen bilgiye göre, 9′uncu derecenin 1′inci kademesindeki öğretmen maaşı 2 bin 345 lira, 8′inci derecenin 1′inci kademesindeki polis memuru maaşı da 2 bin 929 lira oldu.2014 ÖĞRETMENE Maaşlarına EKSTRA ZAMKİT’lerdeki sözleşmeli ücret tavanı 4 bin 214 liraya, müsteşar maaşı da 7 bin 838 liraya çıktı. Öğretmenlerin maaşlarında 2014 ve 2015 yıllarını kapsayan toplu sözleşme uyarınca, söz konusu artışlara ilave olarak Ocak ayında 75 lira daha artış sağlandı.14 GÜNLÜK FARK GELECEKBuna göre, 9′uncu derecenin 1′inci kademesinden maaş alan bir öğretmenin mevcut 2 bin 137 lira olan maaşı 2 bin 345 liraya yükseldi. Öğretmenler, bu yılın Temmuz ayında 75 liralık bir zam daha alacak. Devlet memurları ve sözleşmeliler, 15 Ocak’ta zamlı maaşlarını alacak. Kamu çalışanlarına 14 günlük de zam farkı verilecek.Not: Maaşlara aile ve çocuk yardımı ödeneği ile vekalet ücreti dahildir..GENEL MÜDÜR 1/4   mevcut maaş 6786  ocak maaşı 6877ŞUBE  MÜDÜR  1/4 mevcut maaş  3446  ocak maaşı 3590MEMUR  9/1             mevut maaş 2041 ocak maaşı 2183MEMUR  13/3   mevcut  maaş 2036 ocak maaşı 2179HİZMETLİ 12/1 mevcut maaş  1904 ocak  maaşı 2045ÖĞRETMEN 1/4 mevcut maaş 2469 ocak maaşı 2684ÖĞRETMEN 9/1 mevcut maaş  2137 ocak maaşı  2345POLİS MEMURU  8/1 mevcut maaş  2784 ocak maaşı  2929
IELTS Denkliği Kaldırıldı, Binlerce Kişi Mağdur
ÖSYM, yabancı dil sınavları eşdeğerliliklerini yeniden düzenledi. İngilizce sınavları için denkliği kabul edilen IELTS, TOEFL-CBT, TOEFL-PBT’nin eşdeğerlilikleri kaldırıldı. Binlerce akademisyen, yüksek lisans ve doktora öğrencisi zor durumda kaldı.ÖSYM’den yapılan açıklamaya göre, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun’unda şu ifadeler yer alıyor: “Başkanlık tarafından farklı zamanlarda yapılan sıralama veya seviye tespit sınavlarının eşdeğerliği, her bir sınav sonucunun geçerlilik süresi ile Başkanlığın yaptığı yabancı dil sınavlarının uluslararası yabancı dil sınavlarıyla eşdeğerliliği, ilgili uzman raporlarına dayalı olarak, Yönetim Kurulu kararı ile belirlenir.” Bu kapsamda yapılan değişiklik ile IELTS’in yanı sıra TOEFL-CBT, TOEFL-PBT’nin de eşdeğerlilikleri kaldırıldı. Bundan sonra Türkiye’de ÖSYM’nin yabancı dil kuralı koyduğu durumlarda Almanca’da TELC Deutsch GmbH, İngilizce’de ise TOEFL-IBT, CPE, CAE, PEARSON PTE denk kabul edilecek. Eşdeğerliliği kaldırılan sınavlara 30 gün içinde yapılacak başvurulara eski tabloya göre eşdeğerlilik verilecek. Buna göre; başvuruların güncelleme tarihinden önce yapılmış olması kaydıyla, 30 gün içerisinde yapılan sınavlar için önceden yürürlükte olan tablo esas olacak. İngiltere menşeli, uluslararası geçerliliğe sahip IELTS, Türkiye’de özellikle akademik kadro başvurusu yapanların tercih ettiği bir sınavdı. Alınan bu ani kararla sınava hazırlanan binlerce kişi ve IELTS için özel olarak oluşturulmuş hazırlık kursları mağdur oldu.Zete
Reklam
KPSS'de İstenilen Hedefe Nasıl Ulaşılır?
Ülkemizde her geçen yıl önemi giderek artan Kamu Personel Seçme Sınavı(KPSS), memur olma hayali kuran adayların ciddi bir hazırlık sürecinden geçip, yüzbinlerle yarıştığı bir sınav haline dönüşmüştür.Her yıl sınava başvuran aday sayısının artmasıyla birlikte, istenilen bir kamu kurumuna yerleşmek için adayın alması gereken puan değeride giderek yükselmekte ve bir sorunun bile sıralamada ciddi değişiklikler yaptığı görülmektedir.Peki sınavdan iyi bir puanla çıkmak için adayların nasıl bir çalışma yöntemi izlemesi gerekir?Öncelikle KPSS'de P3 puanı ile B kadro adını verdiğimiz memur kadrolarına atanabilmek için adayların girmek zorunda olduğu Cumartesi Sabah oturumunda gerçekleştirilen Genel Yetenek-Genel Kültür testini analiz etmekte fayda vardır.2013 KPSS'den itibaren özellikle Genel Yetenek sınavında sorulan Matematik ve Türkçe testlerindeki soruların tarzı ÖSYM tarafından değiştirilmiş ve sınav ALES mantığına yaklaştırılmıştır. Sözel ve sayısal mantık yürütme sorularına verilen ağırlık adayların özellikle zaman açısından büyük zorluklar yaşamasına neden olmuştur.kpsscafe.com  olarak sınava hazırlanan adaylara yönelik önerilerimizden ilki , bu testteki başarı oranlarını arttırabilmeleri için kendilerine yardımcı olacak ALES kitabı almalarıdır. Özellikle süre sıkıntısı yaşamadan sınavda gelebilecek sorulara hazırlıklı olabilmek için adayların , KPSS kaynaklarından önce herhangi bir ALES yayınından bu tipteki sorulara çalışmaları sınavdaki Türkçe ve Matematik mantık yürütme sorularında elde edecekleri başarıyı arttıracaktır.Bu sorularda başarılı olan adayların diğer adaylardan bir adım önde olacağı aşikardır.İkinci bir önerimizde adayların piyasada bulunan birden fazla kaynaktan bu sınava hazırlanmaları ve yaptıkları her soru çözümünde mutlaka kendilerine süre vererek çalışma yapmalarıdır. Sınavın Genel Kültür kısmında ise geçmiş yıllara göre tek fark Tarih testinden 3 sorunun çıkarılması ve Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi adında yeni bir konunun eklenmesi olmuştur. Tarih testinden çıkarılan 3 sorunun yerine sınavda çıkan güncel soru sayısı 3'ten 6'ya yükseltilmiştir. Özellikle Şubat ayından itibaren her adayın ülke gündemini takip edip, haber izleyerek sınavda gelecek 6 tane güncel soruyu kaçırmaması gerekmektedir.ÖSYM'nin geçmiş yıllarda yapmış olduğu KPSS'nin 2006-2013 yılları arasında olan sınav sorularınında kendi web sitesinde olduğunu ve adayların sınava girmeden bu sorularıda deneme sınavı şeklinde mutlaka çözmesi gerektiğini hatırlatmamızda fayda var.Verdiğimiz önerilerin tüm adaylara faydalı olmasını ve istedikleri hedefe ulaşmalarını dileriz.
Bilimle Uğraşmayı Herkese Tavsiye Etmem!
ABDULKERİM BEDİR HABERLER AksiyonAhmet Yıldız, Amerika’da parmakla gösterilen genç akademisyenlerden. Araştırmalarıyla bilim tarihine adını yazdırmayı başardı. Son olarak ABD Başkanı Barack Obama tarafından Genç Bilim İnsanları ve Mühendisler Başkanlık Kariyer Ödülü’yle onurlandırıldı.ABD’nin Kaliforniya Üniversite-si’nde Fizik ve Moleküler Biyoloji bölümlerinde yaptığı çalışmalarla adından söz ettiren Ahmet Yıldız, önemli bir başarıya imza attı. ABD Başkanı Barack Obama tarafından Genç Bilim İnsanları ve Mühendisler Başkanlık Kariyer Ödülü’ne layık görüldü. Genç bilim adamı, prestijli ödülü önümüzdeki günlerde Beyaz Saray’da Obama’nın elinden alacak.Ahmet Yıldız’ın öğrenim hayatı tahmin edileceği üzere başarılarla dolu. Sakarya’nın Arifiye Beldesi’nden, emekli bir ailenin çocuğu olan Yıldız, İstanbul Fen Lisesi’ni 1996’da bitirdikten sonra fizikçi olmaya karar verdi. Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nden 2001’de mezun oldu. Kazandığı özel bursla bilimsel çalışmalarına ABD’de devam etti. Illinois Üniversitesi’nde ‘Bir Nanometre Doğrulukta Işıma Okuması’ metodunu geliştirdi ve proteinlerin nasıl hareket ettiğini bilim tarihinde ilk defa deneysel olarak ispatladı. 2003’te de Foresight Enstitüsü’nce her sene verilen Seçkin Öğrenci Ödülü’nü kazandı. Ayrıca Feynman Nano Teknoloji Ödülü ve Gregory Weber Uluslararası Ödülü’ne layık görüldü. California Üniversitesi’nde, insan hücresindeki motor proteinlerin nasıl yürüdüğüyle alakalı tezi ile doktor oldu. Bu çalışması sayesinde dünyanın prestijli bilim dergisi Science tarafından ‘2005 Yılının Genç Bilim Adamı’ seçildi ve dergiye kapak oldu. Bu ödülü alan ilk Türk olarak tarihe geçti. Doktoranın ardından çalışmalarını Kaliforniya Üniversitesi San Francisco Kampusu’nda devam ettirdi. Hâlen aynı okulun Berkeley Kampusu’nda Fizik ve Moleküler Hücre Biyolojisi bölümlerinde araştırmalarını sürdürüyor. İlgisini tüm insanlığı alakadar eden körlük, sağırlık, felç, Alzheimer ve kanser gibi hastalıkların tedavisi üzerine yoğunlaştırmış durumda. California’da eşi ve iki çocuğuyla yaşayan Yıldız, en son dershanelerin kapatılması tartışmalarında gündeme gelmişti. Üniversiteye FEM Dershaneleri’nde hazırlanan Yıldız, bu kurumların kapatılmaması için hazırlanan reklam filminde rol almıştı. Yıldız, dershanelerle ilgili de “Testlerden kurtulmamız lazım. Dershaneler o zaman kendiliğinden dönüşecektir.” demişti.ABD Başkanı Barack Obama tarafından Genç Bilim İnsanları ve Mühendisler Başkanlık Kariyer Ödülü’yle onurlandırıldınız. Bu prestijli ödülü Obama’nın elinden alacaksınız. Neler hissediyorsunuz?PECASE, Amerika’da genç bilim insanlarına ve mühendislere devlet tarafından verilen en prestijli ödül. Bizzat başkan tarafından veriliyor. Böyle bir ödüle layık görülmek kendi adıma ciddi bir mutluluk vesilesi oldu. Aynı zamanda daha çok çalışmam ve büyük projeler pesinde koşmam için önemli bir teşvik olarak görüyorum. Bu ödülün genç akademisyenlerimiz için hedef büyütmek manası taşıdığını da düşünüyorum.Kendinize nasıl bir hedef koydunuz? Lise sıralarındayken bugünleri hayal eder miydiniz?İki hedefim var. Birincisi; kendi bilimsel alanımda dünyada söz sahibi üç-beş kişiden biri olmak. İkincisi; ileride insan sağlığı ve biyoteknoloji uygulamalarında önemli gelişmelere sebep olabilecek çalışmalar yapmak ve alanımdaki temel sorulara cevap bulabilmek. Bunlara ulaşabilmek için de bir ömür boyu hedeften sapmadan yüksek tempoda çalışmak ve sürekli yenilenmek gerekiyor. Umarım bu hedefler hayalde kalmaz. Lise yıllarında bilim adamı olmayı aklıma koymuştum, fakat bugünleri görmem mümkün değildi. Belki de bunun en önemli etkeni çevremde o zaman örnek alabileceğim bilim insanlarının olmayışı veya bu kişilere kolay ulaşmamın mümkün olmayışıydı. Bu sebeple, Türkiye’ye her geldiğimde elimden geldiği kadar üniversite ve lise öğrencileri ile ilgili programlara katılmaya, onlarla tecrübelerimi paylaşmaya çalışıyorum.Tamamladığınız veya şu an üzerinde çalıştığınız projelerinizden biraz bahsedebilir misiniz?Doktoraya başladığım yıllarda, hücre içerisinde yol vazifesi gören filamentler üzerinde yürüyen proteinlerin bunu nasıl başardıklarını çalıştım. Bu proteinler, kendilerinden katbekat büyüklükteki kargoları (mesela organeller, vezikuller, proteinler) hücrenin bir köşesinden öteki köşesine kısa zamanda taşıyabiliyor. Özellikle sinir hücrelerindeki bu proteinler 1 metreden daha uzun olabilir. Bu taşımacılık görevi çok önemli; çünkü mesafeler uzak olduğundan kargoların başka şekilde hedeflerine zamanında ulaşma imkânı yok. Bu sebeple, motor proteinlerle alakalı bozukluklar ve problemler, özellikle motor nöron dejenerasyonu ve Alzheimer gibi sinir sistemi ile ilgili hastalıklara sebep veriyor.Biraz daha açabilir miyiz?Motor proteinlerin yapısı insanınkine benziyor: İki ayakları, iki bacakları, bir gövdesi ve iki elleri var. Elleri ile kargolara, ayakları ile filamentlere bağlanıyorlar. Bacaklar yürümeyi sağlıyor, ama nasıl? Bunu gözlemlemek için biz laboratuvarda bu proteinlerin bir ayağına sarı ışık yayan, diğer ayağına kırmızı ışık yayan boya molekülü yapıştırdık. Önce, bu boyaların pozisyonunu 1 nanometre (metrenin milyarda biri) çözünürlükte gözlemleyen bir metot geliştirdik. Daha sonra proteinler yürürken boyaların porsiyonlarının nasıl değiştiğini anladık. Bu deney, karanlıkta göremediğimiz bir insanın ayaklarını takip etmek için bir ayağına sarı, diğer ayağına kırmızı lamba bağlayıp lambaların hareketinden kişinin nasıl yürüdüğünü anlamak gibi.Deneyin sonucunda, motor proteinlerin insanlar gibi sağ-sol adımlar attığını gördük. Daha sonraki yıllarda çok çalışılmamış olan dynein proteinin nasıl yürüdüğü, niçin diğer proteinlerin tersi istikamette gittiği, adımları atmak için güç ve enerjiyi nasıl sağladığı soruları üzerine yoğunlaştım. Son zamanlarda kromozomların ucunda hücreyi kanser ve yaşlanmaya karşı koruyan telomer DNA’sı üzerine çalışmaya başladım. Bu DNA parçasının ne şekilde korunduğu ve nasıl sentezlendiğinin mekanizmasını anlamaya çalışıyorum.Gelecekte sizin ilgi alanlarınızdan hayatımızı değiştiren ne gibi yenilikler göreceğiz?Bu alanlardaki önemli gelişmelerin ileride kanser, yaşlanma ve norolojik hastalıkların tedavisinde daha etkin ilaçlar geliştirme konusunda yardımcı olacaklarını düşünüyorum. Günümüzde birçok hastalığın sebebinin bir proteine, hatta bazen proteindeki bir amino asidin mutasyonuna bağlı olduğu anlaşılıyor. Bizim amacımız hücre içinde proteinlerin ve DNA’nın bu harika fonksiyonları nasıl yerine getirdiklerini anlamak. Bunların anlaşılması tedavi yöntemlerini daha spesifik, daha etkin ve zararsız kılabilir.Üniversite sınavında yüksek puan aldınız. Daha popüler bir bölüm okumak yerine niçin bilim adamı olmayı seçtiniz?Fizik bölümünü birinci tercih olarak yazmaya karar verdiğimde ailemden ve çevremden ciddi tepkilerle karşılaştım. Haksız da sayılmazlardı, çünkü fizik bölümünden mezun olan birisinin Türkiye’de piyasada iş bulması kolay değil. Üniversitede akademik pozisyona geçmeleri sonu belli olmayan uzun bir maraton. Bugün bu mantık daha fazla ağırlığını hissettirmiş gibi; çünkü temel bilim bölümleri Türkiye’de tercih sıralarında sonlarda. Bilkent, Boğaziçi gibi üniversiteler dahi çok düşük tercih sırasında öğrenci alıyor bu bölümlere. Acaba memleketimizde en iyi öğrencilerin hepsi gerçekten doktor mu olmak istiyor, yoksa bu meslekte daha kolay para kazanabileceklerini mi düşünüyorlar? Bu işin içinden çıkamıyorum. Öğrenciler belki de geçmişteki bazı acı tecrübelerden dolayı kolaycılığı ve sağlamcılığı tercih ediyor. Oysa olması gereken, herkesin kendi ilgisine uygun meslek seçmesidir; yüksek puanlı popüler bolümler neyse ona göre sıralama yapması değil.Ama bizim yüksek puanlı tıp, mühendislik, hukuk gibi bölümlerden mezunlara da ihtiyacımız var.Elbette, bizim bilim insanlarının sayısından daha çok doktora ve mühendise ihtiyacımız var ama kaliteli bilim insanlarına da ihtiyacımız var. Ben ilgimin bilimsel araştırma olduğuna inanıp kendime güvenerek bu riski aldım. Çevremdeki insanların uyarılarını umursamadan hayatta istediğim şeyi yaptığıma inanıyorum. Hiç de pişman değilim. Bu arada bilimle iştigal etmeyi herkese tavsiye etmiyorum. Bir alanda fazlasıyla yoğunlaşmak ve soyutlanmaktan gocunmayan, sürekli analitik düşünüp kendini yenilemekten usanmayan, ömür boyu yüksek tempoda çalışıp rekabetten çekinmeyen ve bunun neticesinde de çok yüksek bir gelir beklemeyen maceraperest insanların işidir bilim. Rekabette ezilebilecek kişiler için akademik hayatı tavsiye etmiyorum. Amerika’da, sadece en iyi performansı gösterebilen öğrenciler akademisyen olabilir. Doktora programına 50 öğrenci girer, ortalama iki üç kişi hoca olur.Master ve doktora çalışması için neden yurtdışını tercih ettiniz?Bu iş en üst seviyede yurtdışında yapıldığı için. Akademik çalışma yapmak isteyen herkese tavsiyem yurtdışı tecrübesi edinmeleri. İngilizcelerini akıcı bir üslupla konuşacak ve yazacak hâle getirmeliler. Sadece ülkemiz için değil, Almanya ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerde de doktora öğrencileri ve post doktora yapanlar için yurtdışı tecrübesi genellikle birinci tercihtir. 2001’de ekonomik krizin olduğu günlerde üniversiteden mezun oldum. Türkiye’de bilimsel araştırma fonları komik denilebilecek rakamlardı. Sadece birkaç yerde saygıdeğer dergilerde yayınlar çıkıyordu. Şimdilerde daha iyi durumdayız. Araştırma fonları çok daha yüksek, beş altı ayrı üniversiteden güzel yayınlar çıkıyor. Bu da bizleri sevindiren, geleceğe umutla bakmamızı sağlayan gelişmeler.Çalışmalarınızı Türkiye’de sürdürme imkânı var mı? Türkiye’de Ar-Ge için sağlanan sosyal ve mali ortamı nasıl buluyorsunuz?Akademik çalışmalar ve üniversitenin niteliği ve imkânları ile alakalı son 10 yılda oldukça önemli gelişmeler yaşandığı doğru. Fakat Türkiye’deki araştırma fonları geçmişe göre çok daha iyi olsa da Avrupa ve Amerika’nın hâlen çok gerisinde. Birçok genç araştırmacı verilen ödüllerle ülkeye geri kazandırılsa da uzun dönem çalışmaları besleyecek oturmuş bir fonlama sistemi yok. Ayrıca ırk, din, görüş ve arkadaşlık bağları gözetilmeden, objektif olarak önüne gelen projeyi değerlendirme kültürünün yerleşmiş olduğunu kaç kişi iddia edebilir? Türkiye’ye kesin dönüş yapan arkadaşlar en büyük zorluğu üniversitedeki sistemle ve kişisel ilişkilerde yaşıyor. Daha çok özgürlüklerinin bölüm başkanları ve dekanlar tarafından tahakküm altında tutulduğundan, ders yükünün fazla olmasından dolayı araştırma yapmaya vakit bulmadıklarından, hizipçiliğin ve adam kayırmanın yaygın olmasından, hocaların dünya görüşüne göre değerlendirmesinden, akademisyenlerin birbirleriyle ortak proje yapmak yerine kutuplaşması neticesinde kavgalı olmasından şikâyet ediyor. Türkiye’de bilimsel araştırma yapacak gerekli niteliklere sahip öğrenci bulmak ve uygun şartları taşıyanları burada tutmak da çok kolay değil. Bu ancak sürekli üstüne koyarak, imkânları ve bilimsel atmosferi geliştirerek mümkün olabilir.Sizin çalıştığınız üniversitede bu türden sorunlar yaşanıyor mu?Bu tip problemlere bazen burada da rastlıyoruz; fakat burada sistem uzun yıllar öncesinden oturtulmuş. Herkese kendi işine bakması, yöneticilere de altındaki çalışanları mutlu etmesi öğretilmiş. Ben mesela kendi üniversitemde mesai saatlerinde politika, din, futbol, siyaset ve dedikodu konuşulduğuna fazla rastlamadım. Ne zaman bu mevzuları aşarsak gerçek başarının onun akabinde geleceğine inanıyorum.ABD’de durum nasıl? Ne gibi teşvik edici veya tam tersi işinizi zorlaştıracak kişi ve uygulamalarla karşılaştınız?Mesela, ben Amerika’nın en saygın üniversitelerinden birinde çalışıyorum. Buradaki ortam araştırma yapmak için çok uygun. İyi öğrenci bulmakta zorluk yaşamıyorum. Bu öğrenciler özgüveni, genel bilgisi, bağımsız düşünebilme ve kendini ifade edebilme yönüyle Türk öğrencilerinden genelde daha iyi eğitim almışlar. Bizden de çok iyi öğrenciler çıkıyor ama içindeki cevheri ortaya çıkarmak için saçlarınızın bir kısmından feragat etmek zorunda kalabilirsiniz. Bu da eğitim sistemimizin hâlen ezberciliğe, sınava ve teste dönük olmasından; eleştiriye, sunuma, projeye, aktiviteye Batı ülkeleri seviyesinde yer vermemesinden kaynaklanıyor. Burada sistem oturmuş, dönemde maksimum üç saat ders veriyorum, geri kalan vaktimi öğrencilerime ve araştırmalarıma adıyorum. Kimse benim Türk olmama, Müslüman olmama, İngilizceyi aksanlı konuşmama vesaire takmış gibi gözükmüyor. İşimi yapmak için idarecilerle ve üniversite sistemi ile mücadele etmeme gerek kalmıyor. Açıkçası zihin olarak rahatım ve başarılı olamazsam bunun tek sorumlusu benim. Bu duygu da beni mutlu ediyor ve çalışmamak ve tembellik yapmak için bahane üretemiyorum.Amerika’da hiç mi zorluk yok?Engeller yok mu, elbette var. Mesela bir yabancı olarak Amerikalılarla çok sıcak ilişkiler geliştirmek veya bazı kişilerin kurduğu arkadaşlık ortamına dâhil olmak kolay olmuyor. Çevre edinmek için ekstra gayret göstermek gerekiyor. Bazı öğrenciler kendi kültürüne daha yakın olduğundan yerli hocaları tercih edebiliyor. Bir de burada yerli yabancı herkesi ilgilendiren zorluklar var. Mesela, üst seviyede araştırma yapmaya çalışan kişiler arasında rekabet bazen dayanılması zor bir hâle gelebiliyor. Öndeki kişiler sürekli değişebiliyor ve sadece sürekli iyi iş üretebilen kişiler ayakta kalabiliyor. Ayrıca, son birkaç yılda bütçe kesintileri sonucu araştırma fonları çok düştü. Eskiden yüzde 20’lik kesim rahattı. Bugün bu oran yüzde 4 seviyelerinde. Geri kalanı ise ‘Araştırmalarımı devam ettirebilir miyim?’ endişesi yaşıyor.Bir gün memlekete dönmeyi düşünüyor musunuz?Neden olmasın? Memleketimde yaşasam çok daha mutlu olacağım. Sosyal hayatımın şimdikinden katbekat daha aktif olacağına eminim. Benim için Türkiye’nin yemekleri, tarihi, kültürü, aileme yakın olmak, futbol maçlarını akşam saatlerinde televizyondan seyredebilmek gibi sayısız avantajları var. Fakat hâlen üniversite sistemindeki sorunlar, temel bilimlere karşı ilgisizlik ve memleketteki siyasi belirsizlikler –ki her şey eninde sonunda buna bağlı– burada kalmamın şu an daha mantıklı olduğunu hatıra getiriyor.Dünyadaki yaygın kapitalizm bilimsel çalışmaları bir yönden teşvik edici gözükürken diğer yandan para ve kâr ile ölçerek fren görevi görmüyor mu? Bu konuda devletin teşvik edici görevi hakkında neler söylersiniz?Elbette! Özellikle küçük ülkeler bilimsel çalışmalara pragmatik yaklaşıyor. Verilen paranın üç sene sonunda 10 katıyla geri gelmesi hayallerini kuruyor. O sebeple teknoloji desteklenirken temel bilim atıl kalıyor. Fakat teknolojik araştırmalar temel bilimden beslendiğinden ülkede bu konuda yeterli birikim yoksa 10 sene sonra nefes kesiliyor. Maratona devam edemiyorsunuz. Ayrıca, sürekli o ülke ile alakalı sorunları çözücü araştırmalar yapılıyor. Mesela bizde Kırım-Kongo kenesi veya sadece ülkemizde bitkilerde görülen özel bir hastalığın çaresi gibi. Bu araştırmaların çoğu başkalarını fazla ilgilendirmediğinden dünya çapında fazla ilgi göremeyebiliyor. Doğru olanı, teknoloji, sanayi, sağlık ve tarım problemlerimizi çözmeye çalıştığımız gibi meseleyi bir bütün olarak ele almamız gerekiyor. Mesela ilaç sanayiinin memleketimizde özgün bir ilaç üretebilmesi için öncelikle hayvanlar üzerinde ilaç test edebilen akredite sahibi laboratuvara ihtiyaç var. Ayrıca o kurumda çalışabilecek nitelikte biyolog yetiştirebilecek altyapı lazım. Biri olmadan diğer basamağa zıplayamazsınız.Türkiye’deki üniversitelerin istenilen yere varmasının önündeki en büyük engel nedir?Konunun uzmanı olduğuma inanmıyorum. Mevzunun televizyon kanallarında hatta TBMM’de enine boyuna tartışılması gerektiğine inanıyorum. Kendi dar anlayışımla, en önemli sorun bence sistem eksikliği. Mesela burada post doktorasını tamamlayıp tüm enerjisi ile Türkiye’ye yardımcı doçent olarak dönenler şunları söylüyor: “Haftada 10-20 saat derse giriyorum, bırak makale yazmayı konuşacak hâlim kalmıyor. Dersin asistanı yok, haftada 200 sınav kâğıdı okuyorum. Bölümlerde finansal, yönetimsel ve lojistik yardım sunabilecek sekreterler yok. Her şeyi hocaların kendisinin yapması bekleniyor. Yeni gelen her bölüm başkanı bölümü krallıkla yönetmeye kalkıyor. Kendi yönetimsel fantezilerini hayata geçiriyor. Mesela her hocaya gelirken ve çıkarken kâğıt imzalattıran bile var.” Vakıf üniversitelerine, Boğaziçi ve İTÜ gibi okullara gidenler daha iyi bir ortamla karşılaşıyor. Fakat bu okullar üzerlerine düşen liderlik vazifesini ne kadar yerine getiriyor? Ne kadar ses getiren bilimsel çalışma yayımlayabiliyor? Doktora yapacak nitelikli öğrenci bulamamanın, fonların kısıtlı olmasının, ders yükü yoğunluğunun, politik ve kişisel ayrışmaların buralarda da geçerli sorunlar olduğuna inanıyorum. Aslında keşke buradaki birçok araştırmacı ile kapsamlı bir araştırma yapılsa. En temel mevzulara YÖK ve TÜBİTAK çare arasa, belki bir kısım sorunları kısa zamanda aşabiliriz.MAKALE SAYISI PATLADI AMA ATIF SAYISI YERLERDETürkiye’de nasıl bir sistemle bilimsel gelişmenin önündeki engeller kalkar?Aciliyeti olan meseleler var. Araştırma fonlarını artırmak, üniversite sayısını artırmak, üniversitelerde kadro açmak, ders yükünü limitlemek, gelişen alanlara yatırım yapıp, geçerliliği kalmamış bölümleri azaltmak, eğitim teknolojilerine kaynak yatırmak gibi. Bir de bazı temel sorunlar var ki bunları kâğıt üzerinde çözmek o kadar kolay değil. Bir kere insanımızı çalışarak ve alanında başarılı olarak hak ettiği yerlere gelebileceğine ikna etmemiz lazım. Sürekli başarıyı ödüllendirmek, teşvik etmek ve imkânları ilk başta bu kişilere sunmak lazım. Başarıyı ödüllendirme sisteminin boşluklara meydan vermeden oluşturulması, boşluklardan fayda sağlamak isteyebileceklere fırsat tanınmaması lazım. Mesela, TÜBİTAK makale başına para vermeye başladı. Türkiye’de çıkan makale sayısı İsrail’dekini geçti. Fakat makale başı atıf sayısı yerlerde geziyor. Demek ki makalenin niceliği değil, niteliği önemli. Uluslararası konferansa katılanlara teşvik amaçlı para önerildi. Bu sefer Bulgaristan’da Azerbaycan’daki adı sanı duyulmamış konferanslara gidişler arttı. Alınan her fon başına hocalar kendilerine ekstra maaş yazabiliyor. Bu sefer iş ticarete döner oldu. Tabii ki başarılı olan akademisyenler daha çok kazanmalı. Ama diğerlerinden beş on kat daha fazla değil. Ayrıca insan kayırmanın, fişlemenin, ahbap çavuş ilişkisinin, torpilin olduğu bir ortamda bu dediklerim olmaz. Mesela burada rektörler ve dekanların çoğunluğu tartışılamayacak derecede başarılı isimlerdir. Ödüller üç aşağı beş yukarı hak edene verilir. Böylelikle insanlar bütün gün başkalarını ve yapılan haksızlıkları konuşmaz, işlerine bakar. Son olarak, tartışmaya açık bir önerim var; Türkiye’deki akademik ortamın bir adımda düzelmesi mümkün değil. Bunun yerine beş on tane pilot üniversite belirlenip onların 10 sene içerisinde dünya standartlarına çekilmesi ve diğer kurumlara örnek olmaları daha isabetli bir strateji olabilir. Her üniversitenin doktora programı açmasına gerek yoktur. Bir kısmı öğretim, bir kısmı araştırma üniversitesi olarak ayrılır, imkânlar gereksizce dağıtılmamış olur. Dünyanın birçok ülkesinde üniversiteler arası farklı kategoriler vardır. Bizdeki gibi her şey tek elden, merkezî yönetilmeye çalışılmaz.
Reklam
Üniversiteli Olmak Hakkında Acı Gerçekler
Hayallerinin okulunu kazandın,  ya da 'neyse işte' dediğin okula/bölüme girdin,sen ve ailen acayip heyecanlı.Üniversite oku dediler. Acayip eğlencelidir üniversite yılları dediler...
Şu An Lost'a Başlamak İçin 7 Sebep
Anlayan vardır, anlamayan vardır. Final bölümü biraz anlaşılmamış bu yüzden de 'bozdu' denilmiştir. Ama Lost dediğin dizi zaten bilim-kurgu ögeleri olan bi' dizidir dolayısıyla bozduğu filan da yoktur. Yazı spoiler içerebilir, içerlemeyiniz.
Erasmus Programına Nasıl Başvurulur?
Gençler, üniversiteyi okurken yurt dışına çıkma hayali kuranlardansanız bunun en kestirme ve görece daha güvenli yolunun Erasmus Programı olduğunu da biliyorsunuz demektir. Peki, Erasmus Programını tam anlamıyla biliyor musunuz? Bilmiyorsanız cevabı haberimizde! İşte Yurt dışında eğitim fırsatını elde edebileceğiniz programlardan biri olan: Erasmus Programı hakkında! Avrupa’daki üniversitelerin kendi aralarında farklı alanlarda ortaklık yapmayı desteklemek için oluşturdukları bir AB programı. Bu programının adını ise Avrupa’nın değişik ülkelerinde bulunmuş, Hümanizmin temsilcilerinden biri olan Hollandalı bilim insanı Erasmus’tan geliyor. Erasmus Programı sayesinde üniversiteler birbirleri ile ortak projeler gerçekleştiriyor, dönemsel ya da yıllık öğrenci ve akademik personel değişimi yapabiliyor. Programın öğrenciler için en güzel yanlarından biri ise hibe niteliğinde karşılıksız mali desteğin verilmesi. Erasmus Programına Nasıl Başvurulur? Her üniversite için tarihler değişebilmekte. Zaten okuduğunuz bölümde böyle bir öğrenci hareketliliği varsa bunu mutlaka duyarsınız. Öncelikle üniversitenizin yapacağı dil sınavına giriyorsunuz bu da okuldan okula değişiklik gösterdiği için herkesin okuduğu üniversitenin ilgili Erasmus ofisinden bilgi alması daha yararlı olacaktır. Dil sınavı, not ortalamanız ve mülakat. Evet, bu sınavlardan geçip kendinize uygun bir ülke bulduğunuzda başvurunuzu gerçekleştiriyorsunuz. Eğer Erasmus yapacak şanslılardan olursanız işin bürokratik kısımlarına gelmiş bulunuyorsunuz. Genel anlamda Erasmus yapan tüm öğrencilerin şikayet ettiği bir durum olsa da artık yurt dışı yollarını garantilemenin verdiği mutlulukla halledilebilir bir şey emin olun! Eğer bu yazı sizi yeterince tatmin etmediyse; Türkiye Ulusal Ajansı tarafından Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği içinde başlatılan Erasmus+ Okul Eğitimi Bilgilendirme Toplantıları yapılıyor. Toplantılara katılmak isteye okul eğitimi profesyonelleri kurumlarıyla ve bağlı oldukları il/ilçe milli eğitim müdürlükleri ile irtibata geçmelerini öneriyoruz. Bu toplantılara katılarak yurt dışında eğitim fırsatları konusunda daha detaylı bilgiler elde edebilirsiniz. Erasmus + Okul Eğitimi Bilgilendirme Toplantıları hakkında daha fazla bilgiyi burada bulabilirsiniz.
Reklam
Akademisyenlere ‘Demeç Verme’ ve ‘Eylemlere Katılma’ Yasağı
YÖK’ün Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nde yaptığı yeni değişikliğe göre, basına uzmanlık alanı dışında demeç veren akademisyenlere cezası geliyor. Hak arama, grev ve iş yavaşlatma gibi eylemlere katılım ise üniversiteden ihraç sebebi oluyor. YÖK, disiplin yönetmeliğinin “kınama cezası gerektiren fiiller” başlıklı 6. maddesine yapılan ekleme ile öğretim görevlilerinin kendi uzmanlık alanları dışında görüş vermesi engelleniyor. Artık öğretim görevlileri “bilimsel tartışmalar dışında” gazetelere ve televizyonlara görüş verdikleri takdirde “kınama” ile cezalandırılacak. GREV ÜNİVERSİTEDEN ATILMA SEBEBİ Evrensel gazetesinden Metin Akarsu’nun haberine göre; yönetmelik aynı zamanda Anayasa tarafından güvenceye alınan hakları da suç kapsamına alıyor. Üniversitelerde örgütlü öğretim üyelerinin grev hakkını kullanmaları, üniversitedeki görevlerine son verilmesine neden olabilecek. Sadece grev değil, iş yavaşlatma ve boykot gibi eylemler de öğretim görevlilerinin üniversitedeki görevlerine son verilmesi için gerekçe olabilecek. Disiplin yönetmeliğinde yapılan değişiklikle ilgili, ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği adına değerlendirmede bulunan Ali Gökmen, “Öğretim görevlileri bilim ile uğraşıp ülkenin sorunları ile uğraşmayacak mı?” diye sorarak eleştirinin ileriye doğru gitmenin ve yanlışları düzeltmenin en etkili yolu olduğunu ifade etti. “Eleştiri ve görüş bildirme”nin engellenmesinin ülkenin geleceği için karanlık bir tablo anlamına geldiğini söyleyen Gökmen, yönetmeliğin bu hali ile kabul edilemeyeceğini kaydetti.“ONLAR DIŞINDA KİMSE KONUŞMASIN İSTİYORLAR” Eğitim Sen İstanbul 6 No’lu Üniversiteler Şubesi Başkanı İsmet Akça, değişiklikle birlikte, “kimsenin konuşmasına izin vermeyecek bir zihniyetin açıkça ortaya çıktığını” söylüyor. “Artık kendileri dışında birinin konuşmasına tahammülleri yok” diyen Akça, bu yönetmeliğe göre televizyona çıkan bütün akademisyenlerin kınama cezası alması gerektiğini belirtti. Grevin kamu görevinden çıkarma yani üniversiteden atılma sebebi sayılmasını da değerlendiren Akça, disiplin yönetmeliğinin bu yönüyle Anayasaya da aykırı olduğunu ifade etti.“ÜNİVERSİTEYE YÜKLENEN MİSYONU BİTİRİR” Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nejla Kurul, yapılan disiplin yönetmenliğinin ilk başta bile üniversiteye yüklenen misyonu bitirdiğini ve akademik özgürlüğü kısıtladığını belirtti. Amaçlananın “konuşmayan, duymayan, 3 maymunu oynayan bir üniversite” olduğunu kaydeden Kurul, “Bizler sürekli baskı altındayız ve sürekli bu baskılara maruz kalıyoruz. Akademik özgürlük dediğimiz üniversitenin kendi kendini yönetmesidir” dedi. Kurul, öğretim görevlilerinin ne ceza öngörülürse görülsün sözlerini söylemekten vazgeçmemesi gerektiğini de ifade etti.“DÜNYADA BÖYLE BİR UYGULAMA YOK” Prof. Dr. Serdar Değirmencioğlu dünyanın hiçbir yerinde böyle bir yönetmeliğin olmadığını belirtirken, değişikliğin ne akademik özgürlüklerle ve bilimsel düşüncelerle bağdaşmadığını söyledi. Değirmencioğlu, “bir yandan vitrinde iyi şeyler oluyormuş gibi gösterilirken bir yandan alınan bu kararların akademik özgürlük ve bilimsel düşüncenin ne seviyede olduğunu gözler önüne serdiğini” ifade etti. Kocaeli Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu ise, yaşananların 12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleşen Anayasa Referandumunun sonuçları olduğunu belirtirken, öğretim görevlileri ve üniversitenin YÖK’ü çoktan reddetmiş olması gerektiğini söyledi.YÖK: YASAK VAR AMA… YÖK Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği ise yaptığı yazılı açıklama ile basına konuşma yasağı hakkında söylenenlerinin doğru olmadığını savundu. Açıklamada şu ifadeler yer aldı:“Getirilen yasak, akademik ve bilimsel araştırma veya tartışmaların yasaklanması ya da öğretim elemanlarının güncel konulara ilişkin medyadaki tartışmalara katılmasının yasaklanması değil, yetkili olmadığı halde ilgili üniversite adına o üniversiteyle ilgili resmi konulara ilişkin beyan ve demeç vermeyi engelleme amacı taşımaktadır”İŞTE O MADDELER Madde 6: “Kınama cezası gerektiren fiil ve haller” başlığına eklenen “ö” bendi: “Bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında, yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına resmi konularda bilgi veya demeç vermek,” Madde 11: “Kamu Görevinden Çıkarma cezası gerektiren fiil ve haller” başlığı altında sıralananlardan bazıları; a- İdeolojik, siyasi, yıkıcı, bölücü amaçlarla eylemlerde bulunmak veya bu eylemleri desteklemek suretiyle kurumların huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak; boykot, işgal, engelleme, işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak ya da bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek, yardımda bulunmak, ğ- Yurt dışında devletin itibarını düşürecek veya görev haysiyetini zedeleyecek tutum ve davranışlarda bulunmak, i- Yükseköğretim kurumlarının çalışmalarını sekteye uğratacak nitelikte bir disiplin suçuna üniversite öğrencilerini veya mensuplarını teşvik veya tahrik etmek. Zete
Bu Bankalar 2014 Yılında Personel Alımı Yapacak
2014 yılı alım yapacak olan bankalar belli olmaya başladı. Buna bağlı olarak 2014 yılında en çok alımı büyüyen katılım bankacılığının dikkat çeken ismi Türkiye Finans yapacak. 2014 yılında en çok personel alan bankanın yanısıra diğer bankaların alacağı personel sayıları da bu haberde...Akbank; 2014 yılında 1.600 yeni personel alımı gerçekleştirecek banka 35 yeni şube açmayı hedefliyor. Bu yeni açılacak şubelerle birlikte 925 şube sahibi olacak. Geçen yıl 250 bin personel alan bankanın yeni personel hedefi 1.600 kadar. Şubelerini açacağı başlıca iller şunlar; İstanbul, Ankara ve İzmir.. Bankanın istihdam hedefleri ise şu şekilde; Banka personel gereksinimleri dahilinde yurt çapında alımlar gerçekleştiriyor. İşe alım sürecinde çeşitli sınav ve mülakatlar yapan bankanın dört farklı yöntemi var. Tecrübesiz adaylar için yeni asistanlık, yönetici adaylığı ve müfettiş yardımcılığı pozisyonları için ise farklı işe alım teknikleri mevcut… Tecrübesiz alımlarda 28 yaşını doldurmuş olmak, üniversitelerin bankacılık bölümlerinden mezun olmak ve askerliğini yapmış olmak şartları aranmakta. Tecrübeli personel alımlarında ise özel mülakatlar yapılmaktadır. Kişileri tanımaya özen gösteren banka mülakat sırasında adayların kişilik yapılarına, görev uyumlarına ve güçlü taraflarına dikkat çekiyor. Yapı Kredi Bankası, 2014 yılında 600 yeni personel alımı gerçekleştirecek banka 41 şube açmaya hazırlanıyor. Ayrıca bu şubelerle birlikte toplam Yapı Kredi Bankası ailesi 959 oldu. Yapı Kredi Bankasının sitesinde insan kaynakları sayfasından iş başvuruları alınmaktadır. İşe başvurusu yapmayı dileyen adaylar internet sitesinde ilan edilmiş açık pozisyon ve genel başvuru haberlerine özgeçmişlerini iletebilirler. Başvurulara hem üniversite öğrencilerine hem de profesyonellere açıktır. İşe alım sürecinde tecrübesiz adayları genel yetenek testi tabii tutan banka pozisyona ilişkin olarak ise sayılar, algılama, hafıza yeti ve İngilizce testleri yapmakta. Yapı Kredi Bankası sınavın ardından başarı elde eden adayların işe alım süreçlerini insan kaynakları ve iş birimi mülakatları yaparak gerçekleştirmektedir. Garanti Bankası, 2014 yılında 3000 personel alımında bulunacak. Garanti Bankası 2011 yılında 68 yeni şube açtı ve toplam 919 şubesi oldu. O yıl 843 bin personel alımı yaptı. Banka 2012 yılında 30 şube açtı ve 3000 yeni personel alımı yaptı. Garanti Bankası internet sitesinde insan kaynakları sayfasından iş başvuruları alınmaktadır. Buna ek olarak kariyer sitelerinden de iş başvurusunda bulunulabilmekte. Garanti Bankasının işe alımlarda tercihini yüzde 70 yeni mezunlardan yana kullanıyor. Finansbank, 2014 yılında 1000 yeni eleman alımı yapacaktır. Finansbank 2012 yılında 19 yeni şube açtı ve toplam şube sayısı 950′ye oldu. 2014 yılında ise 30 yeni şube hedefi var. Yine 2014 yılında 1000 yeni personel alma isteği bulunuyor. Banka tecrübeli çalışan gereksinimin yüzde 80′e kurum içinden karşılıyor. Finansbank internet sitesinde insan kaynakları sayfasından iş başvuruları alınmaktadır. Buna ek olarak kariyer sitelerinden de iş başvurusunda bulunulabilmekte. Finansbank işe alım gereksiniminin yüzde 70′ini yeni mezunlardan yana kullanıyor. Banka çoğunlukla yönetici adayı, ticari-kurumsal şube satış, müfettiş yardımcısı, şube satış/operasyon, çağrı merkezi ve direk satış pozisyonlarından alım yapmaktadır. DenizBank, 2014 yılında 800 yeni personel alımı yapacak. DenizBank, 2011 yılında 88 yeni şube açtı ve toplam şube sayısı 600 oldu. Bu 600 şubenin 588′i yurtiçinde ve 12′i yurtdışındadır. Banka 2011 yılında 2600 yeni personeli istihdam etti. DenizBank, 2014 yılında 35 yeni şube açmayı hedefliyor. Bu şubelere ise 800 yeni personel alımı yapması planları arasında. Finansbank internet sitesinde insan kaynakları sayfasından iş başvuruları alınmaktadır. Buna ek olarak kariyer sitelerinden de iş başvurusunda bulunulabilmekte. DenizBank’ın eleman ihtiyacı daha çok satış ve operasyon kadrolarındadır. Genel müdürlükte ise şubelerdeki artışa göre alımlar yapılıyor. Kuveyt Türk, 2014 yılında 475 yeni personel alımı gerçekleştirecek. Kuveyt Türk, 2012 yılında 39 yeni şube açtı ve 400 yeni personel alımı yaptı. Bankanın, 2014 yılında 40 yeni şube açma hedefi bulunuyor.Ayrıca planları arasında 475 personel alımı da mevcut. Kuveyt Türk’e başvuruda bulunmak için bankanın sitesinde kısa bir özgeçmiş göndermek yeterlidir. Bankanın personel ihtiyacı daha çok şube satış ve operasyon kadrosundadır. Ziraat Bankası; Bankanın 3 bin 265 yeni personel alma hedefi var. Ziraat Bankası İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı Ali Toker, bankanın İstanbul Finans Merkezi’ne taşınma isteği ve yeni şubeleşme hedefleri doğrultusunda meydana gelecek personel gereksiniminin giderilmesi istemiyle sınav dahilinde, 3 bin 265 yeni personel istihdamında bulunacak. Ali Toker’in bildirisinde bankanın gerçekleştireceği planlarına ilişkin yeni personel alımı çalışmaları yaptıkları da yer alıyordu. Bu Dönüşüm süreci planı dahilinde Ziraat Bankası’nın yeni yaptığı 5 kurumsal, 27 ticari ve 73 girişimci şubeyle beraber toplam bin 486 şubeye ulaşacaklarını açıklayan Toker, “Bankamız şubeleşme planları dahilinde , gereksinim duyduğu yerlerde yeni şubeler açmayı sürdürecektir. Birkaç yıl içinde İstanbul’da 100 şube ve hiç banka olmayan 36 ilçede ise ‘butik şube’ çalışmalarına hazırlanıyor” dedi. 2014 banka personel alımlarına ilişkin detaylı ve güncel bilgiler 2014 banka personel alımları sayfasında yer almaktadır.
Bu Üniversitede Kopya Çekmek İmkansız
Tayland’ın başkenti Bangkok’ta bulunan Kasetsart Üniversitesi’ndeki öğrencilerin Facebook sayfasında paylaştığı fotoğraflar görenleri hayrete düşürdü. Sınavlar sırasında çekilen fotoğraflarda öğrencilerin kopya çekmesini önlemenin sıradışı bir örneği görülüyor. The Telegraph’ın haberine göre, öğrenciler birbirlerinden kopya çekememeleri için başlarına kartondan ve kâğıttan yapılma başlıklar takmaya zorlanıyor. Kağıttan yapılma ‘Anti-kopya kaskları’ teknolojiden yoksun olsa da at gözlüğü fonksiyonu ile oldukça işe yarar gözüküyor. Kaskın bir başka versiyonu ise daha da acımasız. Bu öğrenciler başlarına bir kutu geçiriyorlar. Kafanın sadece ön kısmı açıkta kalıyor. Kasetsart Üniversitesi özellikle tarım, teknoloji ve inovasyon anlamında ülkedeki en iyi üniversitelerden biri olarak görülüyor. Sözcü
Reklam
Yavru Köpekler için Tuvalet Eğitimi
Yavru köpek eve geldiği andan itibaren tuvalet eğitimine başlayabilirsiniz. Bu eğitim sizin düşündüğünüz gibi zor olan bir eğitim değildir. Sadece yapmanız gereken yavruyu eğitim evresi çerçevesinde sürekli kontrolünüz altında tutmak ve biraz sabırlı olmaktır. İlk aşamada köpeğin tuvaletini nereye yapması gerektiğine karar vermeniz gereklidir. Evin içerisinde bir yere mi, yoksa dışarıya mı? Buna karar verdikten sonra eğitime geçebiliriz. İki ayrı yer olduğuna göre iki de ayrı eğitim şekli bulunmaktadır. Eğitim metodunu anlatmaya geçmeden önce yavrunuzun tuvalet sorunlarını en aza indirgemek ve tuvalet gereksinimini düzene sokmak için kayda değer bazı bilgiler vermek isteriz. Köpekler yemeklerini yedikten sonra bağırsaklarında oluşan baskı gereği tuvalet yapma gereksinimi duyarlar bu bizim işimizi kolaylaştıracaktır çünkü yavrunun en azından en çok hangi periyotlarda tuvalet gereksinimi duyduğunu biliyoruz. Yapmamız gereken gerekli sıklıklarda düzenli vakit dilimlerinde yavruya mamasını vermek belirlediğimiz zaman periyotları dışında yavruya kesinlikle mama vermeyerek yavrunun tuvalet gereksinimlerini kontrol altına almaktır.     Ev İçi Tuvalet Eğitimi Yavru köpek ihtiyacı geldiği anda düşünmeden oranın neresi olduğunu umursamadan ihtiyacını giderecektir. Bu da evde hoş olmayan kötü bir koku oluşmasına neden olacaktır. Eğitime başlamadan önce eğer yavru ev içinde bir yere tuvaletini yapmış ise o bölge mutlaka hijyen sağlanacak şekilde temizlenmelidir, iyi temizlenmeyen...
Sizin Sevimli Kediniz Hangi Irktan?
Bilinen 30 çeşit kedi ırkı bulunmaktadır. Genel olarak karakterler birbirine benzese de bazı ufak ayrıntıları bilmeniz, yavru kedinizin seçiminde yararlı olacaktır. Günümüzde en popüler kedi ırkları İran, Siyam, Van, Ankara, British Shorthair, Scotish Fold, Himalaya, Egzotic Shorthair’dir. İran ırkı kediler sakinlikleri ile kendilerini belli ederler. Günü uyuyarak geçirmek onlar için bulunmaz nimettir. Himalaya benzer bir vücut yapısına sahip olmasına rağmen tüy renkleri ile İran kedisinden farklıdır. Karakteri de İran gibi sakindir. Bu iki ırkın en vazgeçilmez gereksinimi taranmadır. Günlük taramaları kesin olarak yapılmalıdır. Çünkü taranma gereksinimlerini tam olarak karşılayamazsanız tüyler birbirine karışarak açılması zor bir hal alacak, deri üzerini kapatarak hava almasını engel olacak ve deri problemlerine neden olacaktır. Siyam ırkı kediler oyuncu, aşırı meraklı ve atletizme yatkınlıkları ile tanınırlar. Evinizdeki en yüksek yerlere sorunsuzca çıkabilirler. Atalarının avcılık özelliklerini tümüyle taşımaktadırlar. Bunun için geceleri aktif haldedirler. Çünkü ataları geceleri avlanmakta...
Reklam
Şubatta 10 Bin Öğretmen Atanacak
Milli Eğitim Bakanlığı, şubat ayında ataması yapılacak 10 bin öğretmen ile ilgili kontenjan dağılımını açıkladı. Bakanlık, en çok kadroyu sınıf öğretmenliği, İngilizce ve ilköğretim matematik bölümlerine ayırdı. Şubat ayında yapılacak atamalarda bin 50 sınıf öğretmeni, bin İngilizce ve 751 ilköğretim matematik öğretmeni atanacak. Başvurular için tüm alanlarda taban puan 50 olarak belirlendi. Başvurular, 29 Ocak-04 Şubat'ta kabul edilecek. Milli Eğitim Bakanlığı, 2014 yılı şubat ayında yapılacak 10 bin öğretmen ataması ile ilgili çalışmaları tamamladı. MEB İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü’nce bakanlığa bağlı eğitim kurumlarının öğretmen ihtiyacının karşılanmasına yönelik olarak İlk Atama, Açıktan ve Kurumlar Arası Yeniden Atama ve Millî Sporcuların Ataması kapsamında, 105 alanda 10 bin öğretmen ataması yapılacak. Öğretmenliğe başvuru ve atama işlemleri elektronik ortamda gerçekleştirilecek. Elektronik Başvuru Sayfası 'İlk Atama', 'Açıktan ve Kurumlar Arası Yeniden Atama' ve 'Milli Sporcuların Atanması' şeklinde ayrı ayrı düzenlendi. Adaylar, durumlarına uygun atama çeşidini seçmek suretiyle http://mebbis.meb.gov.tr ve http://ikgm.meb.gov.tr adreslerindeki Elektronik Başvuru Formu’nu kullanarak başvurularını yapacak. Türkçe, İlköğretim Matematik, Fen Bilimleri/Fen ve Teknoloji, Sosyal Bilgiler, Türk Dili ve Edebiyatı, Tarih, Coğrafya, Matematik (Lise), Fizik, Kimya, Biyoloji, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yabancı Dil (Almanca, Fransızca, İngilizce) alanlarına başvuruda bulunacak adaylar atanacağı alanda KPSSP121 puan türünden taban puan ve üzerinde puan almış olmaları kaydıyla başvurabilecek. Diğer alanlara atanacaklar ise KPSSP10 puan türünde atanacağı alan için belirlenen taban puan ve üzerinde puan almış olmaları kaydıyla başvurabilecek. Adaylardan sağlık, askerlik ve adli sicil durumlarına ilişkin belge istenmeyecek. Öğretmenliğe atama başvurusunda bulunacaklar, Elektronik Başvuru Formu’na yansıtılacak olan eğitim kurumları arasından en fazla 25 (yirmi beş) eğitim kurumunu tercih edebilecek. Tercihler, aynı il ve/veya farklı illerde bulunan eğitim kurumları arasından istenilen öncelikte yapılabilecek. İlçe veya il milli eğitim müdürlüğünce başvuruları onaylanmadıkça adaylar tercih değişikliği yapabilecek. Başvuruda bulunan adayların atamaları, alanlar bazında 2013 KPSSP10 veya 2013 KPSS121 puanı üstünlüğü esasına göre tercihleri de dikkate alınmak suretiyle yapılacak. Başvurular için tüm alanlarda taban puan 50 olarak belirlendi. Başvurular, 29 Ocak- 04 Şubat'ta kabul edilecek. Atamalar ise 6-7 Şubat'ta yapılacak. Atanan öğretmenler göreve 10 Şubat'ta başlayacak. YASİN KILIÇ | ANKARA | CHA
Sorunlar ve Çözümler
etiket
Sorunlar ve Çözümler      Hayatımızda pek uzak olmadığımız iki kavram. Biz onlardan kaçmaya çalışsakta onlar bizi istediği yerde buluyor. Bir gölge gibi bizi takip edip, bir fısıltı gibi sürekli beynimizi kavururlar. Kiminin sorunlara vereceği güzel bir cevabı var, kimisinin çözümü muğlâktır. Soruna çözüm veya sorunların farkında olmak büyük bir erdemliktir. Bunun yanında yaşantısında hiçbir sorun olmadığı düşünende az değil. Böyle insanlar aslında sorunun kendisi olduğunun farkındadır. Ama düşünmek onlara zor gelmektedir. Bu tür insanlara genelde dilediği ne varsa yerine getirilmiştir. Bazen de tamamen vurdumduymaz bir şekilde etrafından olan bitene karşı duyarsızca yaşarlar. Bunlar için olayların bir anlamı yok, kendini geliştirme gibi bir amaçları da hiç yoktur.        Tarihte yer edinmiş insanlar olaylara karşı duyarları olup, sorunlara çözüm yaratan kişilerdir.Sorun, geniş bir kavramdır. Bu kavramı küçültüp kendi yaşantımızla sınırladığımızda daha kaliteli yaşantıya adım atmamıza vesile olur. Sorunlarımızı zamanı geldiğinde çözmeliyiz. Onları üst üste yığdığımızda, daha sonra altından çıkamayabiliriz! Sorun; yaşantımızda bizi rahatsız eden ve çözülünce mutlu olmamızı sağlayan bir süreçtir. Çözüm; bir problemin ihtiyaca cevap verebilecek bir şekilde analiz edilmesidir. Sorunlar genelde kişiden kişiye, yaşa, sosyal statüye, yaşanılan bölge, eğitim durumu vb. Etkenlere göre değişiklik göstermektedir. Öğrencilerle yaptığım gözlemlerde genelde aşağıda sıralı sorunları onları rahatsız etmektedir. Öğrencilerin yaşları küçüldükçe hayal güçleri daha geniş oldukları için yaratıcı ve hayalperest olurlar. Sorunlar Çözümler Çanta taşıma zorluğu, Hava kirliliği, Trafik kazaları, Okulda kantin sırasında yaşanan kargaşalar, Yatakların çok yer kaplaması ve yatak düzenleme zorluğu, Yürürken yorulma, Ranzadan düşme, Evlerin sabit olması, Okulda kalemliklerden kalem çalınması, Engellilerin okulda yaşayabileceği sıkıntılar, Yoldaki kazı ve çukurlar, Deprem, Ağaçların kesilmesi, Kızların okula gönderilmemesi, Elbise katlama, Yerlere atılan çöpler vb. Uyuya kalma sorunu Otobüste ayakta gitme Kendi kendini temizleyen tahta Uçan araba Her yönden mermi atan tank Katlanır ve her ihtiyaca cevap veren şemsiye. Klavyeli tahta. Kendi kendine yazan kalem Konuşan kitap Bilgisayarlı sıralar Karşındakinin ne düşündüğünü okuma Uçan insan Isınan ayakkabı ve mont         Daha neler neler...   Burada önemli sorunu düşünmek! Maalesef günümüzde bazı insanlar düşünmeyi bilmiyorlar.Her zaman hazıra kondukları için ki bu onların hatası değil tabi. Toplumca hep tüketmeyi öğrenmişiz.Üretim olmayınca düşünme ihtiyacı da duymuyorlar. Aileden başlayıp okul hayatına kadar ve daha sonrası için hep birileri onlar için düşünmüştür. Ne yazık ki bu yüzden de kesinlikle düşünmeyi bilmiyorlar. Bu nedenle de sorunlar karşısında hep tepkisizler nasıl, neden, niçin, kim için v.s soruları sormuyorlar. Hani ilkokulda başlarız (5N 1K )Neden, Niçin, Nasıl, Nerede, Ne Zaman ve Kim için bunlar hep havada kalmış sanırım. Ki bizim insanlarımızda düşünemiyorlar. Bu nedenle de ilk önce nasıl düşünmeleri gerektiğini anlatmakla işe başlamalıyız. Bunu başardığımızda potansiyeli harekete geçirmiş oluruz ki oda kendiliğinden başarıyı ortaya çıkaracaktır.           Sorun ve çözüm ikilemi yıllardır yaşantımızda hep vardır. Hayat devam ettikçe hep var olacaktır. Onlar var oldukça insanlar yeni buluşlara yelken açacak.  Sorunlara çözüm buldukça, daha mutlu bir yaşam sağlayacaktır. Sorunlarınızın çözümsüz kalmaması dileğiyle… Saygılarımla.... Yahya KARAKURT Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni** Gelişen Beyin / Teknoloji Tasarım, Teknoloji ve Tasarım **Gelişimin adresi...
Hayal, Merak, Düşünceler
Hayal, Merak, Düşünceler ‘Hayat zorsa, ona inan ben daha zorum.’‘İnsan istemediği sürece asla yeteneği yoktur.’Yıllar önce izlediğim bir dizide bir şarkı söyleniyordu. O şarkı nedense beni duygusal olarak etkilerdi. ‘Oysa bir umutlu insanı yaşatan’ sözleriyle başlıyordu. Umut denince aklıma nedense hep o şarkı geliyor.   Umut aslında hep vardır. Hep içindeydi yaşantıların, hiç yok olmadı.  Yaşantımızda hayal, merak ve düşünceler vardır. Yaşam var oldukça bu üçü her zaman bizimle olacaktır. Hayal, merak ve düşünceler insana yön veren etmenlerden bazılarıdır. Yeter ki kullanmasını bilelim.  Hiçbir zaman bunlardan uzak durmayalım. Hayata olumlu yönden bakıp, düşüncelerimizi olumlu yapalım. Ama bazen ne istediğimizi bilemiyoruz. Günler hep aynı, monoton bir yaşam sürdürüyoruz. Durum böyle olunca sıkıntılar ortaya çıkıyor. Bu durumda insanı yaşatan nedense hep mutluluklardır.Umut aslında insanı ayakta tutan yaşama sevinci veren bir kıvılcımdır. Umut ışığını yitiren yaşamda bir tat almaz. Kap karanlık bir odada küçücük bir ışık ortama nasıl bir enerji getiriyorsa umutta insan için bir çıkıştır.  Işığın yandığı yerde umut yeşerir. Aslında bütün mesele olmak yada olmamaktır.Bilim ve teknolojinin gelişmesinin birinci aşaması hayallerdir. Hayal eden insan üretkendir. Hayaller insanda umudu tetikler.Tüm tasarımlar hayalle başlar.  İnsanlar düşüncelerini hayallere aktarır. Bazen bir rüyada bazen bir düşte...  Düşünce zihinde gerçeklesen anlık iletimlerdir.  Düşünceler genelde bir soruna çözüm olur. Eğer düşüncelerimizi bir kâğıda veya projeye aktaramazsak yok olup giderler.  İnsanlar bir ürünü tasarlarken ilk önce hayal eder. Devamında düşünceyi kâğıda aktarıp çizim yapar daha sonra tasarlar.Merak öğrenmenin bir adımıdır. İnsanlar bir konuyu merak eder ve daha sonra öğrenir. Sorunlara çözüm ya ihtiyaçtan ya da meraktan ortaya çıkar. Meraklarımız bize yol gösterir. Öğrenilmek istenilen ne varsa eğer iyiyse hayatı olumlu yönünde etkiler. Kişinin kendine geliştirmesine yardımcı olur. Düşünce genelde aklımıza gelen fikirlerdir.  Fikirlerimize sahip çıkıp yaşantımıza uygularsak geleceğe bırakacağımız bir eserimiz olur.Mademki bu dünyaya geldik bari arkanızda bıraktığız bir eserimiz olsun. Hayal merak ve düşünceler insan var olduğu sürece he zihinlerde yerini alacaktır. Hatta olara sahip çıkıp yaşantımızı uygularsak neden istediklerimiz gerçekleşmesin? Hayal dünyamızı kapılarını sonuna kadar açıp istediğimiz gibi düşünüp hayal kurabilirsiniz? Hayal kurmak için istediğiniz kadar malzemeden çalabilirsiniz!Meraklar öğrenme yeteneğimizi geliştirip düşüncelerimiz hayatta bir adım önde olmanıza vesile olur. Şimdi sizlere hayal meral ve düşüncelerinizle baş başa bırakıyorum hadi ne düşünüyorsunuz! Hayal et, tasarla, uygula. Hayallerinizin peşinden koşun!Yahya KARAKURT / Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni
Nedir Bu Hedefsizlik?
Nedir Bu Hedefsizlik?  Hedef deyince genelde soyut bir kavram akla gelir. Uzun vadede soyut gözükse de zamanla somut hale gelmektedir. Hedef vizyonu olan ve belli bir misyona sahip insanların gündeminde hiç eksik olmaz.Hedef; belli bir amaca varmak için planlanan nihai sonuca ulaşma çabalarıdır. Hedef denince genelde Montaigne’in sözü aklıma gelir.’’Hedefi olmayan gemiye hiç bir rüzgâr yardımcı olamaz.’’Burada aslında insanın bir hedefi olması gerektiği vurgulanmaktadır. Hedefi olmayan insanların rastgele bir yaşam tarzları olur. Bir benzetme yapacak olursak, sonbaharda rüzgârın yaprakları sürüklediği gibi, hedefsiz insanların da nereye gideceği belli değildir.  Rüzgar onları güzel bir yere götürürse şanslıdır. Yanlış bir yere götürme ihtimalide unutulmamalıdır.       Gözlem bazen bilgiye ulaşmamıza yardımcı olur. İyi bir gözlem yapan insan sorunların kaynağını bulur. Sorunlar aslında bazen çözümü içinde barındırır. Yeter ki isteyelim.                    Başarı kendiliğinden gelmez. Hiçbir başarı tesadüf değildir. Başarmak için planlı olmak gerekir.                      Yaptığım gözlemlerde hedefsiz birçok insan görmekteyim. Zamanın değerli olduğunu unutup boş yere vakitlerini geçirmektedirler. Mantıklı düşünen bir insan sorumluluklarının farkında olur.  Sorumluluk sahibi insanlar kendini geliştirmek için çaba sarf ederler. Ne yazık ki toplumumuzda amaçsız insan sayısı çoktur. Aynı şekilde olumlu gözükse de gelecekle ilgili hiçbir hedefi olmayan öğrencilerde var. Bu öğrenciler ne bir kitap okur, ne de bir sorumluluğunu yerine getirir.                       Planlı İnsan Neler Yapar?1.      Geleceğe dair hayaller kurar.2.      Kendini geliştirmek için kitap okur, araştırma yapar.3.      Vizyonu ve misyonu olur.4.      Bir plan dâhilinde çalışır.5.      Gerektiği yerde nasıl davranacağını bilir.6.      Esnek olur ama çalışmasını zamanında yapar.7.      Yazma yeteneğini geliştirmek için günlük tutar yâda öyküler yazar.8.      Zaman planlaması yapar.9.      Ailesi ve çevresindeki insanlarla kaliteli zaman geçirir.1    Boş vakitlerini iyi değerlendirir.        Yapılması gerekeni ertelemez.     Bilgisayarda ve televizyonda geçireceği zamanı dengeli ayarlar.           Hedefin birinci ayağı hayal kurmaktır. Kurulan bir hayalin gerçekleşme ihtimali olmasa bile insanı hayata bağlar. Sorumluluk bilinci ve  amacı gerçekleştirme duygularının oluşmasına vesile olur. Hayaldan  hedefe süresince çalışmalar zaman alır. Ama neticede istediğini elde eden insan mutlu olur.               Mutlu olmak, geleceğe güvenle bakmak için hayal ve hedeflerimizin eksilmemesi dileğiyle…Sevgilerimle...Sevgilerimle…Yahya KARAKURT- Eğitmen
Reklam