onedio
İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji Kulübü 3. Psikoloji Günleri 'Travma'
İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji Kulübü'nün bu yılüçüncüsünü düzenlediği ''Psikoloji Günleri'', 20-21 Şubat 2015 tarihlerindeüniversitemizin Sütlüce Kampüsü'nde gerçekleşti. 3.Psikoloji Günleri'nealanında uzman 12 konuşmacı ve 500'e yakın misafir katıldı. Teması ''travma''olan bu Psikoloji Günleri'nde uzman konuşmacılarla ülkemizde yaşanan songelişmeleri tartışma fırsatı elde edildi. Türk Psikologlar Derneği'nin Soma'daçalışan ekibinden isimlerle Soma faciasının konuşulduğu panel, en ilgiyledinlenen ve belki de doğru bilinen yanlış şeylerin öğrenilerek en çok şaşırılanoturumlardan biri oldu. Yine geçtiğimiz günlerde haberini aldığımız ve bizleribüyük bir kedere boğan Özgecan Aslan da iki gün boyunca konuşulan konulararasındaydı. Bu 3. Psikoloji Günleri de, Özgecan Aslan'a ve katledilmiş bütünkadınlara,artık kadına şiddetin ve seksist söylemin hakim olmadığı bir dünyadayaşamak temennisiyle ithaf edildi.Bu yazıyı, İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji Kulübü Yönetim KuruluÜyeleri, her bir oturumdan akıllarında kalanları kendi yorumlarını da kataraksizlerle paylaşmak için hazırladılar.
Milli Eğitim Bakanlığı 'E-Sınavı' Tanıttı
Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Muhterem Kurt, tüm öğrenciler tablet sahibi olduğunda, ders sınavlarının tablet aracığıyla güvenli şekilde yapılacağını bildirdi.ANKARAMilli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Muhterem Kurt, tüm öğrenciler tablet sahibi olduğunda, ders sınavlarının tablet aracığıyla güvenli şekilde yapılacağını bildirdi.Kurt, Başkent Öğretmenevi'nde, Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğünce yürütülen 'e-sınav'lara ilişkin basın toplantısı düzenledi.Bakanlık olarak, teknolojik değişimi yakalamak için etkili ve kapsamlı çalışmalar yürüttüklerini, Motorlu Taşıt Sürücü Kursiyerler Sınavı'nı (MTSK) Haziran 2011'den beri Ankara'da tek merkezde, e-sınav olarak yaptıklarını anlatan Kurt, artık başkentte 3 e-sınav merkezi bulunduğunu söyledi.Haftada 840, ayda 3 bin 360 kursiyerinin elektronik ortamda sınava alındığını aktaran Kurt, 'Gelişen teknolojiyi, Milli Eğitim Bakanlığı halkımıza açmıştır. Özellikle, sınavlarda da e-sınav sistemine geçerek bir ilke imza atmıştır. Bu sınav, her şeyden önce çok hızlı. Ayrıca, sınav evrakı basmamıza gerek kalmıyor. Böylece, evraklarının sevkıyat sürecini ortadan kaldırmış ve maliyeti de düşürmüş oluyoruz. Aynı zamanda çok çevreci birsınav olarak nitelendirebiliriz' diye konuştu.Sınav salonlarında, kursiyerlerin oturacağı masadaki tabletlere, kimlik bilgilerinin yansıtıldığını ifade eden Kurt, ekranındaki fotoğraf ve bilgilerinin, sınav görevlisi tarafından kontrol edilerek kimlik tespitinin yapıldığını belirtti.Kurt, öğrencilerin, sınav sonrası, sonuç alma ekranından, sonucunu da anında öğrenebildiğini anlattı.e-Sınavı, Türkiye'de yaygınlaştırmak için harekete geçtiklerinin altını çizen Kurt, yıl sonuna kadar aralarında Eskişehir, Bursa ve İstanbul'un da bulunduğu 30 ilde, 110 merkez açmayı ve MTSK'yı elektronik ortamda yapmayı planladıklarını ifade etti.Kurt, öğrencilerin, internetten e-sınav modülünden, aldıkları randevularla, saatinde gelerek sınava gireceklerini anlattı.Ortaöğretim okullarında geçen yıllarda yaklaşık 742 bin tablet dağıttıklarını, bu yıl da 700 bin tableti öğrencilere ulaştıracaklarını anımsatan Kurt, sözlerini şöyle sürdürdü:'İleriye dönük olarak, tabletlerde öğrencilerimize sınav yapma imkanına da sahibiz. Bütün öğrencilerimiztablet sahibi olduklarında, okullardaki ders sınavlarımızı bile tablet aracığıyla güvenli bir şekilde yapmamız mümkün olacak. Dolayısıyla ileride, birsınav tarihi, bir sınav takvimi, bir sınav saati olmayacak. Her öğretmen istediği zaman, kendi sınıfında ders sınavlarını da elektronik ortamda, güvenli bir şekilde yapabilecek.'Biyometrik fotoğraflarla kimlik tespiti yapılacakMTSK'larda, uygulanan e-sınavın, çok güvenli olduğunun ve kimlik bilgilerinin ekranlarda yer aldığının altını çizen Kurt, ilerleyen süreçte tabletlerdeki ön kameralarla, sınava giren kişilerin biyometrik fotoğraflarının çekilerek kişinin aday olup olmadığının sistem üzerinden tespit edeceğini kaydetti.e-Sınavlar sonrası, Türkiye'nin gelecek politikalarına yön verecek ciddi istatistiki verilere ulaşacaklarını dile getiren Kurt, 2015-2016 eğitim öğretim yılında, okullarda tabletlerin çok etkin şekilde kullanılacağını ve yıl sonuna kadar bütün ortaokul ve liselere, etkileşimli tahtaların dağıtılmış olacağını belirtti.Açık lise sınavları da e-sınav olarak yapılacakHer ilde elektronik altyapısı tamamlanmış uzaktan eğitim merkezlerinin (UZEM) bulunduğunu anımsatan Kurt, ilerleyen dönemde, bu merkezlerde öncelikle MTSK'ları, daha sonra da açık lise sınavlarını e-sınav olarak yapmayı planladıklarını aktardı.Bütün öğrencilerin tabletleri tamamlandığında okullarda da çok rahat şekilde e-sınavların gerçekleştirileceğini ifade eden Kurt, şunları kaydetti:'Dolayısıyla, tableti olan bütün okullarda, bu sınavı yapma imkanımız var. 110 UZEM dışında, istediğimiz okulu açarak, öğrencileri sınıfa alarak, önlerine birer tablet koyarak Motorlu Taşıt Sürücü Kursiyerler Sınavı'nı, açık lise sınavlarını çok rahat yapabiliriz. Bununla ilgili, Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğümüz, ciddi bir çalışma yapıyor. Son çalışmaları da şu: Açık uçlu sorular üzerinde çalışıyorlar. Bunun testlerini yapıyorlar. Önümüzdeki ayda, bununla ilgili birkaç sınav uygulayacaklar.'700 bin tablette kalem şartıKurt, elektronik ortama ve tablete geçmelerinin 'kalem-kağıdı bir kenara ittikleri' anlamı taşımadığını ve bu yıl alacakları 700 bin tablete özellikle kalem şartı koyduklarını ifade etti.İleride, öğretmenler açık uçlu sınav yapmak veya ödev vermek isterlerse bunların da tabletler üzerinden yapılabileceğini söyleyen Kurt, ihalenin tamamlanmasının ardından mayıstan itibaren okullara tabletlerini dağıtılacağını kaydetti.'Okullar için biraz zamana ihtiyacımız var''e-Sınavın okullarda ne zaman hayata geçirileceği' sorusuna Kurt, şu yanıtı verdi:'Okullarda yapılabilmesi için biraz zamana ihtiyacımız var. Çünkü okullarımızdaki tabletlerimiz tamamlanmış değil. Biliyorsunuz 10 milyon 600 bin tablet dağıtacağız. Her sene 9 . sınıflara ve 5. sınıflara olmak üzere tablet vermeyi planlıyoruz. Bu 700 bin tablet ihalesi bittikten sonra YEĞİTEK Genel Müdürlüğümüz tablet ihalesi için çalışmalara başlayacak. İnşallah, 2016'dan itibaren bu 10 milyon 600 tablet dağıtımı, planlanmakta. Dolayısıyla herhalde birkaç sene içerisinde de böyle bir sisteme geçme imkanı olur diye düşünüyorum.'Kapalı devre sistemden, sorular ekrana yansıtılıyorKurt ve beraberindekiler daha sonra Başkent Öğretmenevi'ndeki e -sınav merkezini basın mensuplarına gezdirdi.Sınav salonlarında, her öğrencinin önünde, sadece Bakanlığın soru bankasına, kapalı devre Güvenli İnternet (VPN) ağı üzerinden bağlanabilen birer tablet yer alıyor.Öğrencinin sınava başladığı anda, şifre ile soru bankasından rastgele seçilen 50 soru öğrencinin yanıtlaması için ekrana geliyor. Her öğrenci için ayrı sınav sorusu ekrana yansıtılıyor. Sınav salonlarında iki ayrı kamerayla kayıt yapılıyor. Öğrenci sınavını bitirdikten sonrasınav salonunun dışında yer alan, KİOSK sonuç alma ekranından, T.C. kimlik numarasını girerek, sınav sonucunu öğrenebiliyor ve çıktısını alabiliyor. Sonra kursa giderek direksiyon sınavına giriyor.Muhabir: Yıldız Seçil AktaşAA
‘28 Şubat Millete Karşı Bir Saldırıydı’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, '28 Şubat'ta Türkiye bir demokrasi katliamı yaşamıştı. Adına 'postmodern darbe' dediler. Ama bu millete karşı fütursuzca bir saldırıydı' diye konuştu.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği (AKDER) tarafından Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen, '28 Şubatlar Binyıl Sürmez' programına katıldı.Konuşmasının başında dün vefatının 4. senesi olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ı rahmetle anan Erdoğan, 'Hocamızın milletimize bıraktığı manevi mirasının gelecek nesiller tarafından da örnek alınacağına, takip edileceğine inanıyorum' dedi.Erdoğan, ülkelerin, milletlerin, insanların hayatlarında önemli dönüm noktaları ve önemli yıl dönümlerinin olduğunu ifade ederek, bunların bir kısmının aydınlığa çıkışın, yeni bir dönemin perdesinin açılışının müjdecisi olduğunu anlattı. Erdoğan, 'Bizim için Resul-i Zişan Efendimizin doğum tarihi olan miladi takvimle 571 böyle bir tarihtir. Aynı şekilde milletimiz için Malazgirt Zaferi'ni ifade eden 1071, Osmanlı'nın kuruluş tarihi kabul edilen 1299, İstanbul'un fethi 1453 böyle tarihlerdir. Millet meclisimizin açılış tarihi olan 1920'de böyle bir tarihtir' diye konuştu.Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir de karanlık tarihler ve acı yıl dönümlerinin olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:'Cumhuriyet dönemine baktığımızda, 1960, 1971, 1980 hep böyle tarihlerdir. Bir de 1997 var tabi. 1997. Bundan tam 18 yıl önce bugün Türkiye bir demokrasi faciası, bir demokrasi katliamı yaşamıştı. Adına 'postmodern darbe' dediler. Ama aslında bu milletin değerlerine, inançlarına, kültürüne karşı başlatılmış fütursuzca, nobranca bir saldırıydı. bu konuda bir ilk değildi, son da olmadı. Milli şef özlemi içinde olanlar, 1960 darbesini ve bunun peşinde olanlar, neyin peşindeyseler, 28 Şubat'ı yapanlar da aynı şeyin peşindeydiler. Onun izdüşümü olan 1980 darbesini yapanlar, neyi murad ediyorlarsa, 28 Şubat'ı gerçekleştirenler de aynı gayeyi taşıyorlardı. Aynı şekilde 17-25 Aralık darbe teşebbüsünde bulunanlarla 28 Şubatçıların, hiçbir farkı yoktur. Görünüşte belki isimler farklıydı, yöntemler farklıydı, söylemler farklıydı ama amaç hep aynıydı. Amaç ülkenin yönetimini millete vermemekti. Amaç milletin kendi inancıyla tarihiyle değerleriyle kültürüyle yönetimiyle söz sahibi iktidar olmasını engellemekti. İktidar sahibi olmayı engellemeye gayret edenler bunu başarabildiler mi? Hayır. Fakat onlar öyle kararlıydılar ki her ihtilalde, her müdahalede gerekirse milyonlarca insanın canından olmasını göze almışlardı. Bizim milletimizin devlet terbiyesi, kendi varlığına kastetmiş olsa dahi devleti temsil edenlere fiili mukavemete izin vermediği için böyle bir faciayla karşılaşılmadı. Altını çizerek ifade ediyorum. Bunun sebebi kesinlikle bu darbeleri yapanların aklı, vicdanı, ahlakı değildi. Sadece ve sadece milletimizin ferasetiydi, basiretiydi. Aynı feraset şartlar normale döner dönmez, milletin kendi iradesini ortaya koyarak kendi temsilcilerine sahip çıkmasını da sağlamıştır.''Fidan gibi delikanlıların acısı hala yüreklerde taze'Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Demokrat Parti ve rahmetli Menderes'in de bu anlayışın ürünü olarak hükümete geldiğini, Özal'ın da yine bu anlayışın ürünü olarak bir ihtilal döneminin ardından milletiyle bütünleştiğini anlatarak, 2001'de arkadaşlarıyla kurduğu siyasi partinin de bir yıl sonra iktidara gelerek aynı şekilde milletin gönlündeki yerini aldığını söyledi.Milletin hiç bir zaman darbecilere ülkeyi ilanihaye emanet etmediğini ama bu süreçte de acının yaşandığını belirten Erdoğan, rahmetli Menderes'in idamının hala milletin gönlünde kanayan bir yara olduğunu vurguladı.Onu idam edenleri, idam kararını verenleri kimsenin hatırlamadığını dile getiren Erdoğan, 12 Eylül'de suçlu olup olmadıklarına bakılmaksızın, sırf bir o taraftan, bir bu taraftan anlayışıyla dar ağaçlarına gönderilen fidan gibi delikanlıların acısının hala yüreklerinde taze olduğunu aktardı.'Bir baba olarak yaşadım'Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:'Aynı şekilde 28 Şubat'ta, okulundan, işinden hatta vatanından edilen haksız yere eziyete uğrayan, zulme maruz kalan insanların yaşadıkları da tüm canlılığıyla tüm gözlerimizin önündedir. Sadece ve sadece başörtüsü taktığı için üniversitelerimizin kapısından çevrilenler, imam hatip okullarında okuduğu, dindar olabilmek veya dindarlığının gereğini yerine getirebilmek için bir gayretin içerisinde olmak, orada okumak için gayret edenlerin zulmünün içinde nasıl yaşadıklarını burada birçok anne baba gördüğü gibi ben de bir baba olarak yaşadım. Sadece ve sadece bir siyasi partide faaliyet gösterdiği, hatta yalnızca ona muhabbet beslediği için olmadık tacizlere maruz kalan insanlar oldu. Okullarda cadı avına çıkıldı, iş yerlerinde cadı avına çıkıldı. Sokakta hatta camilerde cadı avına çıkıldı. Din adamı kisvesinde başörtüsüne füruat diyenler çıktı ortaya. Meşru hükümete 'gitsin' diyenler, 'beceremediniz artık bırakın' diyenler, darbe rejiminin ürünü hükümeti, 'hayırlı olsun' diyerek, sevinç çığlıklarıyla karşıladılar. Türkiye'nin her meselesi çözülmüş de sadece bu meselesi kalmış gibi tüm kurumlar, kuruluşlar, kamunun tüm insan gücü bu iş için seferber edildi. Takipler yapıldı, tahkikatlar yapıldı, soruşturmalar açıldı, mahkemeler kuruldu, sonuçta birkaç istisna dışında bunların hepsi sonuçsuz kaldı.'Yasaklanmak istenen başörtüsünün üniversitelerin yanı sıra kamuda da serbest hale geldiğini anlatan Erdoğan, o dönemde orta kısımları kapatılan imam hatip liselerinin milletin göz bebeği kurumları haline geldiğini kaydetti.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, göreve geldiklerinde imam hatip liselerine 60 bin öğrenci giderken, şimdi bu sayının 1 milyona yakın olduğunu söyledi.Bunların zorla değil, arzu ile olduğuna dikkati çeken Erdoğan, konuşmasında şu görüşlere yer verdi:'Açın önünü nereye gitmek istiyor? İmam hatibe, gitsin. Nereye gitmek istiyor? Meslek lisesine, gitsin. Nereye gitmek istiyor? Fen lisesine, anadolu lisesine gitsin. Açın önünü. Bu bir yarış, bu yarışı yapan yavrularımızın önünü tıkamak değil, alternatiflerle onların önünü açmamız gerekiyor. Bunu başarmamız gerekiyor. İşte şimdi bu kilitler kırıldı, yavrularımızın önü açıldı, nereye istiyorsa nereyi başarıyorsa oraya gitmenin adımlarını atıyoruz. Kapılarına kilit vurulmak istenen Kur'an kursları daha da yaygınlaşarak, faaliyetlerini sürdürüyor. Hatta Kur'an dersleri, siyeri nebi dersleri seçmeli ders olarak tüm okullarda okutulabiliyor.Siyasetten tasfiye edilmek istenen kadrolar bugün ülkeyi yönetiyor. Bürokrasiden kökü kazınmak istenen insanlar, her kurumda en üst noktalarda bulunuyor. Elden ele dağıtılan listelerle ticari faaliyetleri sona erdirilmek istenen firmalar, işlerini daha da büyüterek yollarına devam ediyor. Yarasa diye hakaret ettikleri insanlar milletin umudu, milletin önderi oldular.''Yavrularımızın gözyaşları hiçbir zaman unutulmayacak'Erdoğan, bu süreçte mağduriyetlerin, çektirilen acıların, yaşatılan ayrılıkların acısının yüreklerde sonsuza kadar kalacağını söyledi.Erdoğan, 'Onlar bedel ödediler, çok acı çektiler. Üniversite kapısında başörtüsü hoyratça çekilerek alınmak istenen yavrularımızın gözyaşları hiçbir zaman unutulmayacak. Onların annelerinin feryatları, gözyaşları hiç bir zaman unutulmayacak. Önlerine katsayı duvarları örülerek kaymakam, hakim, vali, doktor, mühendis olması engellenen imam hatipli öğrencilerin ağı bunun müsebbiplerini hiç bir zaman rahat bırakmayacak' diye konuştu.Bunu ancak bedel ödeyen anne ve babaların bildiğini ifade eden Erdoğan, kendisinin de bir baba olarak bedelini ödediğini söyledi.Erdoğan, 3 çocuğunun da yüksek puan almalarına rağmen katsayı sebebiyle Türkiye'de okuyamadığını hatırlatarak, şöyle devam etti:'Çünkü gördük. Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya. Öyle bir noktaya geldik. Ama ne oldu? İşte bunlar yavrularımızı ev sahibi yaptılar. Yani ilim sahibi yaptılar. Burada okuyamadılar gittiler Avusturya'da, Almanya'da, Amerika'da, İngiltere'de okudular. Masterlarını, doktoralarını yaptılar. Çok daha farklı, çok daha güçlü bir şekilde tekrar kendi ülkelerine döndüler. Kendi ülkesinde eğitim görmesi engellendiği için yurtdışına gitmek, gurbete gitmek zorunda kalan, anasından, babasından, sevdiklerinden koparılan insanların vebalinden buna sebep olanlar kurtulamayacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimle işbaşına gelen bir hükümetin, halkın oylarıyla iktidara gelen siyasi partilerin meşru haklarını kirli senaryolarla iftiralarla kumpaslarla ellerinden alanları bu millet asla affetmeyecek. Rejimi koruyoruz bahanesiyle milleti soyanlar, ülkenin kaynaklarını birilerine peşkeş çekenler, tarih önünde asla kendilerini ibra edemeyecekler. Nasıl bu millet milli şef dönemini kabus gibi hatırlıyorsa, 1960 darbesini yapanları 55 yıl sonra dahi lanetle anıyorsa, 1980 darbesini yapanları 35 yıl sonra sorguya çekiyorsa, 28 Şubat'ın failleri de aynı şekilde mahşeri vicdanda mahkum olmuşlardır.'Paralel devlet yapılanmasıCumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Şubat'ı hukuk önünde de mahkum etmek için üzerilerine düşeni yaptıklarını belirterek, aynı çarpık anlayışın bir başka tezahürü olan paralel devlet yapılanmasının emniyet ve adalet sistemi içinde yol açtığı sıkıntının bu davanın sağlıklı şekilde yürümesini engellediğini kaydetti.'Paralel devlet yapılanması 28 Şubatçıların, 1960 darbecilerinin, 1980 ihtilalcilerinin yapmak istediklerini cemaat görüntüsü, hizmet kılıfı altında yapmak isteyen bir yapının adıdır' diyen Erdoğan, zaten bunun için 17-25 Aralık hadisesine 'darbe teşebbüsü' dediklerini vurguladı.Erdoğan, 28 Şubatçıların 1998'de kendisini mahkum ettirmelerinin, şahsıyla değil, temsil ettiği değerlerle ve onun devamıyla ilgili bir dava olduğunu ifade ederek, şunları aktardı:'Düşünün ki, Milli Eğitim Bakanlığı'nın Talim Terbiye Kurulu'nun teyit, tescil ve tavsiye ettiği bir dörtlüğü okuduğum için tuttular içeri attır. Gerekçe, devleti yıkmak. Bir dörtlükle devleti yıkacağız. Bunları yaşadık. Ama elhamdülillah nereden nereye geldik. 17-25 Aralık darbe teşebbüsünde bulunanlar da aynı şekilde şahsımı değil, doğrudan milletin değerlerini, tarihini, medeniyetini hedef almıştır. Milletin 1999'da cezaevinden çıktığımda beni nasıl bağrına bastıysa, kurduğumuz partiyi iktidara, şahsımı başbakanlığa layık gördüyse, 2014'te de aynı şekilde sahip çıktı. Yüzde 52'lik bir destekle Cumhurbaşkanlığı makamına getirdi. Bizim davamız bu milletin davasıdır. Çünkü bizim yolumuz milletin yoludur.''Muhtar bile olamaz'Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Şubat'ı yaptıktan sonra kendilerini öylesine güçlü, öylesine muktedir görenlerin ' binyıl sürecek' dediğini vurgulayarak, 'Bunlar keramet sahibiydi. Kerametlerini de gördük. Yalancının mumu yatsıya kadar yanıyor ve o kadar sürdü. Kendilerince kuytulara, karanlık köşelere mahkum ettikleri insanların akıbetlerinden öylesine emindiler ki onlara 'yarasa' diyorlardı. Aynı şekilde 28 Şubat'ı yaparak hedef aldıkları tüm değerlerin sembollerinden biri oldukları gördükleri şahsımın siyasi hayatını bitirdiklerine öylesine emindiler ki 'muhtar bile olamaz' diye manşetler atıyorlardı' dedi.Çok tanınan bir savcısının kendisiyle ilgili 146. maddeden davayı açtığında şok olduğunu, ne yaptığını da şaşırdığını belirten Erdoğan, 3 saat ifadeden sonra nöbetçi hakimin karşısına çıktığını, hakimin yüzünde tebessüm olmasının kendisini biraz rahatlattığını, ancak idam istediğini söyleyince şaşırdığını anlattı.Erdoğan, verdiği ifadelerle hakkında istenen şeyin pek uyumlu olmadığını gördüğünü dile getirerek, 'Ben belediye başkanı olarak neler yaptığımı anlattım. Ama burada istenenin çok farklı olduğunu gördüm. Elhamdülillah arkadan takipsizlik kararı geldi. İstenen idam, gelen takipsizlik. Demek ki tezgahı iyi kuramamış. Tezgahı iyi kuramadıkları için, tezgah orada bozuluverdi. Niye kaderin üstünde bir kader var' diye konuştu.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, katılımcıların 'Türkiye seninle gurur duyuyor' sözlerine karşılık, 'Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Sizin birliğiniz, beraberliğiniz, bütünlüğünüz, dualarınız hamdolsun bu yolculukta bizi hiç yalnız koymadı' ifadelerini kullandı.Geriye dönüp baktığında 28 Şubat'ın da aynı çizgide başlatılan pek çok teşebbüsün de akamete uğradığının, boşa çıktığının görüldüğünü belirten Erdoğan, 'Bu millet 28 Şubatların değil, kendi iradesinin binyıl süreceğini eline geçen her fırsatta haykırmıştır, göstermiştir. Bu millet kendi iradesine saygı duyanı, kendisine hizmet edeni değil muhtar, memlekete Cumhurbaşkanı yaptığını göstermiştir' diye konuştu.'Bu millet kendi verdiği imkanları kendisine ihanet için kullananları affetmeyecek'Erdoğan, bu milletin kendi verdiği imkanları kendisine ihanet için kullananları affetmeyeceğini, ilk fırsatta hesabını soracağını, defterini düreceğini de gösterdiğini kaydetti.Türkiye'nin bir daha 28 Şubatları yaşamaması için darbelere, darbe teşebbüslerine fırsat, imkan, cesaret veren sıkıntıları çözmek ve tüm unsurları ortadan kaldırmak gerektiğini aktaran Erdoğan, bunun için öncelikle sağlam bir duruş ortaya koymak gerektiğine işaret etti.Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:'Hamdolsun 2007'de 27 Nisan Bildirisi'nde bu duruşu sergiledik. Eğer 27 Nisan Bildirisi'nde bu duruş sergilenmeseydi, eğer geri vitese takılsaydı bugün burada olmazdık. Ama o 27 Nisan Bildirisi cevabını kararlılıkla alınca, işte o bir kırılma noktasıydı, hamdolsun devran farklı dönmeye başladı. 2013'ten önce Gezi olaylarında, ardından 17-25 Aralık'ta yine bu duruşu sergiledik. Kamuoyunda bilinen, bilinmeyen pek çok hadisede bu duruşu sergiledik. Eğer böyle davranmasaydık inanın, Türkiye 28 Şubat'tan, 12 Eylül'den, 27 Mayıs'tan da beter günleri yaşayabilirdi. Çünkü ülkemizin gelişmesini, kalkınmasını, milletimizin güçlenmesini sadece içerideki odaklar değil, bilesiniz ki dışarıdaki odaklar da ciddi bir şekilde engellemek, bölmek, parçalamak istiyorlar ve bunun gayreti içerisindeler. Şu anda bitti zannetmeyin. Bu süreç hala devam ediyor. Ama buna karşı biz de kararlı bir şekilde mücadelemizi sürdüreceğiz ve inşallah ülkemizi çok daha farklı bir yere taşıyacağız. Siyasi ve sosyal kaos oluşturarak Türkiye'yi Mısırlaştırmak isteyenlere, Suriyeleştirmek isteyenlere fırsat vermedik ve vermeyeceğiz. Ekonomik olarak Türkiye'yi Yunanistanlaştırmak isteyenlere de izin vermiyoruz.'Erdoğan, kazanımları daha güçlü, daha büyük bir atılımla tahkim etmek gerektiğini vurgulayarak, 'İşte bunun için 'yeni anayasa' diyoruz, işte bunun için 'Başkanlık sistemi' diyoruz. Bir daha kimse 27 Mayıslara, 12 Eylüllere, 28 Şubatlara, 17-25 Aralıklara teşebbüs edemesin diye 'yeni Türkiye, yeni anayasa ve başkanlık sistemi' diyoruz. İstikrarsızlıktan, zayıflıktan, bölünmüşlükten, çatışmalardan beslenenlerin önünü ilelebet kesmek için, 'yeni Türkiye, yeni anayasa ve başkanlık sistemi' diyoruz. Türkiye'nin imkanları, kaynakları, potansiyeli vesayet odaklarını arkalarına alan bir avuç imtiyazlı tarafından yağmalanamasın diye bu değişimi istiyoruz. Bu derneğin kurulmasına sebep olan sancılar bir daha yaşanmasın diye bunu istiyoruz' diye konuştu.'Büyük ve güçlü Türkiye'ye doğru yürüyüşümüze devam edeceğiz'Fransa'da, İsviçre'de, son olarak Avusturya'da Müslümanların günlük hayatlarını doğrudan etkileyecek düzenlemeler yapıldığını ve bunların Müslümanlara yönelik ayrımcılığı yasal dayanağa kavuşturan düzenlemeler olduğunu kaydeden Erdoğan, 'Adına baktığın zaman sanki Müslümanların lehine. Yalan... Hiç de alakası yok. Kendilerine göre... İnandıkları, güvendikleri bir grupla bu toplantıları yapıyorlar ve ondan sonra da yeni bir yasa...' dedi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avusturya'da İslam'ın resmi din olarak kabul edilmesiyle devam eden sürecin Müslümanlar için çok çok daha iyi ve çok daha yeterli olduğunu belirterek, şöyle devam etti:'Onun için bizim başörtülü yavrularımız Avusturya'ya gittiği zaman kapılarını böyle açtılar. Bir Almanya açamadı çünkü Almanya'da İslam resmi din değil. Ama Avusturya'da resmi din. Bununla ilgili Avusturya'nın hükümet, devlet başkanlarıyla çok çok önemli görüşmelerimiz olmuştu. Güzel bir süreç vardı. Şu anda gelinen süreç çok da iyi bir süreç değil. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanımızın da yaptığı güzel bir açıklama var. Bu süreci yakından takip ediyoruz, edeceğiz, samimiyetlerini göreceğiz. Bir taraftan AB müktesebatı diyeceksiniz, ama bir taraftan da AB müktesebatına tamamıyla ters adımlar atacaksınız. Olay farklı bir zemine doğru kayıyor. Bu kayışı durdurmak zorundayız. Bu ülkelerde adeta yeni 28 Şubatlar ihdas ediliyor. Bu ülkelerdeki kardeşlerimizin haklarını daha etkili şekilde savunabilmek için yeni Türkiye'yi, yeni anayasayı, başkanlık sistemini istiyoruz.'Savunma sanayi başta olmak üzere, Türkiye'nin her alanda kendisine yeterli, dostlarına yardımcı bir konuma gelebilmesi için bunu istediklerini ifade eden Erdoğan, Türkiye'de savunma sanayini ayağa kaldırmak için harekete geçtiklerini, pek çok önemli projeyi hayata geçirdiklerini, ancak hala aşamadığımız engeller ve hala çözülemeyen sorunlar bulunduğunu anlattı.Erdoğan, Silahlı Kuvvetler'in dışa bağımlılığını yüzde 50'nin altına düşürdüklerini kaydederek, şunları söyledi:'Bunun daha da ileri gitmesi gerekiyor. Bir ürün geliştiriyorsunuz, üretim aşamasına geçiyorsunuz, parçalarından birini de dışarıdan alıyorsunuz. Sonra bu ürünü dostunuz olan ülkelere satmak istediğinizde bir anda karşınıza dışarıdan alıp kullandığımız o parçanın lisansörleri çıkıyor. 'Hayır. Bunu kendiniz kullanabilirsiniz ama başka kimseye satamazsınız' diyor. Ya biz dost değil miyiz? Biz stratejik müttefik değil miyiz? Model ortak değil miyiz? Niye bize bunu yapıyorsun? 'Kongreden geçmesi şart'. E tamam da bize olduğu zaman, bize, kongreye sormamızı sormuyorsun, ama sana geldiği zaman, model ortağız, diyorsun ki 'Kongreden geçmesi lazım'. İstedikleri yerde kongreye mongreye gerek yok. Anında başkan o işi bitirebiliyor. İşte tüm bu sorunları süratle aşmak, ülkemizi her alanda hak ettiği seviyelere çıkarmak için 'yeni anayasa' diyoruz, 'başkanlık sistemi' diyoruz.'Konuların hiçbirinin birbirinden bağımsız, ayrı konular olmadığını belirten Erdoğan, hepsini 'aynı prizmanın farklı yüzleri' şeklinde tanımladı.Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Ama unutmayın; düşmez kalkmaz sadece Allah'tır, geri kalan her şey değişir, her şey dönüşür. Biz sağlam durursak, inancımızdan, yaşayışımızdan, davamızdan taviz vermezsek, istikametimizi kaybetmezsek gerisi kolay. 'Yektir Allah' diyerek çıktığımız yol, bizi mutlaka doğruya ulaştırır. Başkalarının bizim kaybettiğimizi sandığı her durumun sonunda zafere ulaştığımızı görürüz' diye konuştu.Sezai Karakoç'un 'Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine' şiirinin, 'Sakın kader deme kaderin üzerinde bir kader vardır / Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır / Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır / Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır / Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır' dizelerini aktaran Erdoğan, salondakilere şöyle seslendi:'İşte sizler o yenilgi yenilgi büyüyen zaferin isimlerisiniz. Biz kaderin üstünde bir kader olduğuna iman etmiş insanlar olarak üzerimize düşeni yapacak, mücadelemizi verecek, ondan sonra da tevekkül edeceğiz. bunun en güzel ispatıdır, en güzel örneğidir. 28 Şubat'ı yapanları milletimiz belki hatırlamıyor bile ama bizler, ama sizler işte buradayız, dimdik ayaktayız. Zulümle abad olanın, ahiri berbat olur. Biz hizmette yarışacağız, hayırda yarışacağız, fikirde yarışacağız, sevgide yarışacağız. Niyet hayr, akıbet hayr. Bize bugünleri gösteren mevlamıza hamdüsenalar ediyoruz. Allah bir daha bu millete 28 Şubatlar yaşatmasın, o meşum günleri göstermesin diyoruz. 28 Şubattan aldığımız derslerle yeni Türkiye'ye, büyük Türkiye'ye, güçlü Türkiye'ye doğru yürüyüşümüze inşallah hep birlikte devam edeceğiz.'AA
YGS'ye Nevruz, Üniversiteye Seçim Ayarı
ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, “2015 YGS tarihi 22 Mart olacaktı, Nevruz’a denk geldiği için 15 Mart’ta yapmaya karar verdik. Seçimler 14 Haziran’da olacaktı, Yüksek Seçim Kurulu ile görüştük, o tarihte sınav olduğunu söyledik, 7 Haziran’a aldılar” dedi. Üniversiteye giriş sınavlarında da “açık uçlu sınav” yapmak için çalışma yaptıklarını ancak kısa sürede gerçekleşmeyeceğini belirten Demir, “Bunlar üzerinde çalıştığımız projeler” diye konuştu.Gönül Koca’nın Hürriyet’teki haberine göre, öğrencilerin, ailelerin merak ettiği “Üniversiteye giriş sınavlarında bir değişiklik olacak mı, açık uçlu sorular ne zaman sınavlarda sorulacak?” gibi sorulara cevap veren ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, “Gelişmiş ülkeler artık öğrencilerini çoktan seçmeli sorulardan oluşan sınavlarla almıyor. Açık uçlu sınav dediğimiz yazılı sınavla alıyor. Biz de buna kendimizi hazırlamalıyız, ama bugünden yarına olacak bir şey değil” dedi.İstanbul Şehir Üniversitesi’nde düzenlenen ‘Öğrenci Seçme ve Yerleştirme (ÖSYS) Özelinde ÖSYM’nin Sınav Sistemi’ konulu seminere katılan Demir, önce kurumun misyon ve vizyonunu anlattı.4 yıllık başkanlık döneminde yaptıkları çalışmalardan örnekler veren Demir, sınav güvenliğini arttırdıklarını bunun için de eleştiri aldıklarını söyledi. Konuşmasına, “2010 yılında kendimize çok özel bir misyon belirledik. Dört yılda bunun çoğunu tamamladık. 2015’te ise kendimize yeni bir misyon belirledik, yurtiçi ve yurtdışında hak ve adalet ölçüsünde sınav yapmayı kendimize hedef koyduk. Çünkü sosyal barış için hak ve adalet çok önemli. Türkiye bugün bir Irak, Mısır ya da Suriye değilse bunda ÖSYM’nin ciddi katkısı var” değerlendirmesini yapan Başkan Demir, daha sonra seminer katılımcılarının ve basın mensuplarının sorularını cevapladı. Demir’in açıklamaları özetle şöyle:YGS’YE, NEVRUZ AYARI• Aslında YGS’yi 22 Mart’ta yapacaktık ama Nevruz o tarihe denk geldiği için ne olacağı belli olmaz. O nedenle 15 Mart’ta yapmaya karar verdik.• Genel seçimler 14 Haziran’da olacaktı, biz de o tarihlerde LYS’leri yapıyoruz. Yüksek Seçim Kurulu ile konuştuk, “Sınavları biz 13-14 Haziran’da yapalım, siz seçimleri 7 Haziran’da yapın” dedik. Buna göre düzenleme yapıldı. Yani tüm Türkiye’yi etkileyen bir sistem var.• YGS’nin 2016’da yılda birkaç kez uygulanması konusu söz konusu değil. Biz adaylarda stresi azaltmak için YGS’yi yılda birkaç kez yapmayı planlıyoruz ama bu bugünden yarına olacak bir şey değil. Bunların ötesinde özellikle ÖSYS, 2547 sayılı kanunla YÖK’e verilmiş bir yetki. Biz sadece seçenekleri sunuyoruz, karar YÖK’e aittir. Ben uygulamacı olarak böyle seçenekler var diyorum, YÖK ne zaman neyi takdir ederse…ADAYLARI ROBOTLAŞTIRAN TEST SİSTEMİNDEN ÇIKMALIYIZ• Bizden daha gelişmiş ülkeler yazılı ve açık uçlu sorularla sınavlar yapıyorlar. Bunun nasıl gerçekleştirildiğini öğrendik, pilot çalışmalar yaptık. Bunun uygulanabilir olduğunu gördük. Açık uçlu sorular derken, “Demokrasi nedir?” sorusunu cevaplamasından bahsetmiyoruz. Size bir soru soracağım, “Türkiye’de ilk en büyük devalüasyon hangi yılda yapılmıştır?” Cevap: 1946. Cevabı düşünürken zihniniz zorlandı değil mi? Hedefimiz bu. Cevabı kısa, tanımlı, herkesin cevap verebileceği sorular sormak.KAYMAKAMLARA MARTTA AÇIK UÇLU SINAV• 28 Mart’ta yapacağımız kaymakamlık sınavını 50 açık uçlu soruyla gerçekleştireceğiz. Saatte 18 bin kâğıdın okunduğu optik okuyucuda değerlendirilmeyecek. Adayın adı, soyadı kitapçık üstünde olacak. İçindeki kitabı alacağız, elektronik ortama taşıyacağız, konunun uzmanı arkadaşımız bunu değerlendirecek. Arka arkaya 10 bin aynı soruyu değerlendirecek. Bunu ikinci bir uzman daha değerlendirecek, ikisi aynı puanı vermeli. Farklı olursa üçüncü bir uzman daha değerlendirecek. Ama tabii ki bu üniversiteye giriş sisteminde, sabahtan akşama uygulanacak bir sistem değil. Fakat buna hazırlıklı olmak durumundayız, artık beynimizi geliştirmek, adaylarımızı çoktan seçmelinin robotlaştıran, sadece seçeneklerle hayata bakan insan tipinden çıkmak durumundayız.SORULAR NEDEN AÇIKLANMIYOR?• Biz bilgi edinme hakkına kesinlikle saygı duyuyoruz. Kabul ettiğimiz bir hak olarak gördüğümüz bir konu. Bu nedenle isteyen aday ÖSYM’ye gelir ve kendi kitapçığını görür. Dolayısıyla bilgi edinme konusunda hiçbir sıkıntımız yok. Yaptığımız şey şu, soruları dershanelere ve kamuoyuna açmıyoruz. Çünkü dershaneler gerçek eğitim kurumları değil. Gazetelere ve televizyonlara da vermiyoruz çünkü bu bir telif hakkı gerektiriyor. Bunu da yaptık 2 yıl soruları yüksek ücretlerle sattık. Ama artık bunu yapmak istemiyoruz. Bir soru havuzu oluşturuyoruz, üniversitelerden akademisyenlere soru hazırlatıyoruz. Bugün ÖSYM’nin 40 bin soruluk bir soru havuzu var.O UZMANLAR DERSHANE ARTİSTİDİR• “Soruları görmezsek, uzmanlar hatalı olup olmadığını nasıl inceleyecek” diye eleştiriliyoruz. Madde analizi yöntemiyle sorularda hata olup olmadığını anlayabiliyoruz. Tüm adayların sorulara verdiği istatistiksel cevaplara ve ÖSYM’nin verdiği cevaplara bakıyoruz. Fark varsa uzmana götürüp, değerlendiriyoruz ve ÖSYM yanlış yapmış diyoruz. Madde analizi ile bunları görüyoruz. Sizin “Uzmanlar inceleyip hatalı soruyu buluyor” dediğiniz uzman arkadaş, muhtemelen dershanenin artistidir.• Üniversiteye giriş sınavlarında TEOG benzeri bir sistem de konuşuluyor. TEOG bu yıl ikinci kez uygulanıyor. Biraz daha zaman geçmesi gerekiyor. Uygulanabilir olduğu görülürse tartışılır. Bütün bunların kamuoyunda tartışılması gerekiyor. Ama öğrenci liseye başlamış, 11’inci sınıfta ve kalkıp sen yeni bir sistemle üniversite sınavına gireceksin demek doğru değil.SINAV SONUÇLARI NEDEN GECE YARISI AÇIKLANIYOR?• Sınav sonuçlarının açıklanmasının çok ilginç bir boyutu var. Kâğıtlar okunuyor, yönetim kurulu toplanıyor, karar alıyor ve daire başkanı diyor ki “Artık açıklayabiliriz”. O nedenle hiç beklemeden açıklamak durumundayız. Ama bu konuda da bir çalışmamız var. Önceden saat verip, o saatte açıklamayı planlıyoruz.TERCİH DÖNEMİ NEDEN TAKVİMDE YOK?• Özellikle yerleştirme sonuçlarını çok daha önce açıklayabiliriz. 2013-1014’te açıklayabilecek duruma geldik. Ama bir şeyi görmedik, Kredi Yurtlar Kurumu kayıtların olduğu hafta yurtları velilere açıyormuş. Kredi Yurtlar Kurumu kapısını açıp, velilere gösterecek durumda olmadığı için siyaset devreye girdi, sonuçları açıklamayın dedi. Tercih döneminin açıklanması da üniversitelerle ilgili. Üniversiteler kontenjanlarını vermekte biraz gecikiyorlar, o yüzden de şu anda takvim vermiyoruz. Ama her şey belli, bizim takvimimizde bir aksama yok.BÜTÜN SINAVLARI İNCELEYECEK BİR METOT ARIYORUZ2010 yılında KPSS’de yaşanan olaylardan sonra güvenlik önlemlerini en üst seviyeye çıkardık. 2010-KPSS’den sonra bütün sınavları inceleyecek bir metot arıyoruz. 1974 ve sonrası zamanlarda düzenlenen sınavlar bu analize tabi. Şu anda ben çok ciddi bir ekip çalıştırıyorum. Geçmişte girdiği sınavlarla adayın sonra girdiği sınavlar arasında bir uyumsuzluk var mı? diye bir metot arayışımız var. İhbarlar geliyor onları nasıl değerlendireceğimize, buna nasıl bir yol bulabileceğimize bakıyoruz. Hedefimiz sadece hak edene, hak ettiğini vermek. Şu anda bir inceleme söz konusu değil. Hürriyet
İlköğretimde 'Ölüm'lü Değerler Eğitimi Semineri...
İlköğretim öğrencilerine yönelik ‘Değerler Eğitimi’ seminerlerine Ankara Barosu’ndan itiraz geldi. Seminer içeriklerinin hukuka aykırı olduğunu savunan baro, ilköğretim çağındaki küçük yaştaki çocuklara kış mevsiminin bile ‘kefen/ölüm’ gibi ifadelerle anlatılmasının psikolojilerine zarar vereceğinin altını çizdi.Hürriyet'ten Mesut Hasan Benli ve Gamze Kolcu'nun haberine göre; Ankara Barosu, Milli Eğitim Bakanlığı ile Hizmet Vakfı arasında imzalanan protokol kapsamında, seminer adı altında öğrencilere verilecek “değerler eğitimi”ni yargıya taşıdı. Baro, söz konusu protokolün yürütmesinin durdurulması ve iptalini talep etti. Dava dilekçesinde, Kuran ve hadislerden alıntılar yapılarak hazırlanan seminer kitapçığının da hukuka aykırı olduğu savunuldu.AHİRETE YÖNELİK MESAJLAR  Dilekçede çocuklara verilmesi düşünülen seminerlerin konuları ve içeriğinde “şeytan”, “ahiret”, “günah”, “nefs”, “tevekkül” gibi soyut kavramlar aktarıldığı belirtilerek, “Küçük yaştaki çocukların bilinçaltı uhrevi bilgilerle donatılmakta ve yoğun şekilde ölüm olgusu işlenerek ahirete yönelik mesajlar verilmektedir. Kış mevsimi bile ‘kefen’, ‘ölüm’ gibi çocuk için soğuk ve anlaşılmaz olan sözcüklerle anlatılmaktadır” değerlendirilmesi yapıldı. HASTALIK: ÖLÜME HAZIRLAR Kitapçıkta ‘Hastalık’ konusunun, “Ölümü, kabri ve ahreti bilip ona göre hazırlanması gerektiğini hatırlatır” cümleleriyle anlatıldığına da dikkat çekilerek “Çocuk zihninde ‘şok etkisi’ yaratacak vurgulamalarla doludur” denildi. ÖLÜM NİMETTİR Dilekçede ‘Ölüm’ konusu da eleştirildi: “Kitapçıkta yer alan ‘Eğer ölüm gerçekten güzel olmasaydı, Allah sevdiği kullarını çok uzun yaşatırdı. Her canlı ölümü tadacaktır. Gelen gider giden gelmez, ölüm de bir nimettir. Ağırlaşmış hayat yükünden kurtulmaktır’ gibi sözler psikolojik olarak hassas bir dönemdeki çocuklar için ölümü seçmeyi teşvik edici anlamlar içermektedir.”MEB-Hizmet Vakfı işbirliği‘Değerler eğitimi’ ilk kez 2010’da dönemin Milli Eğitim Bakanı Nimet Baş tarafından yayımlanan bir genelge ile uygulanmaya başlanmıştı. 15 Temmuz’da Milli Eğitim Bakanlığı, okul öncesi dahil bütün öğrencilere ‘değerler eğitimi’ adı altında seminerler verilmesi amacıyla Hizmet Vakfı ile protokol imzaladı. Hizmet Vakfı’nın kurucuları arasında Said-i Nursi’nin öğrencileri de yer alıyor.UZMANLAR MESAFELİAşırı itaat eden bireyler yetişirProf. Dr. Ayla Oktay (Eğitim Bilimci): “Çocuğun önce hoşgörülü olmayı, hakkını ararken başkasına saldırmamayı öğrenmesi gerekiyor. Çocuk, Tanrı’nın varlığını anlamakta zorluk çekerken ölüm, kefen gibi kavramlarla tanıştırmanın anlamı yok. Her şeyi Allah’a bağlarsanız insanın iradesiyle yapabileceği fazla şey yok anlamına gelir. Bu da aşırı itaat eden bireyler yetişmesine yol açar. Okul öncesi ve ilkokul 1, 2, 3 bunun için çok erken. Birçok şeyin nedenini tam anlamadığı, zihinsel kapasitesinin gelişmediği dönemde bunu vermek çocuğun soru sormasını engeller.” Korkutarak anlatılmamalıProf. Dr. Yasemen Işık Taner (Gazi Üniversitesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Anabilim Dalı Başkanı): “Hazırlanan içerik asla uygun değil, küçücük çocuklar bunları anlamaz. Çocuklar soyut kavramları somutlaştırmak ister. Ahlak öğretilmeli, ancak soyut bilgilerle, korkutarak aktarmak doğru değil. Bu şekilde verilecek bir eğitim çocuğun inanç sistemini öcü gibi algılamasına da neden olur. Ölen birisi ile ilgili ‘O uyudu’ dediğinizde uyumaktan korkabilir.”11 yaştan önce sakıncalıAnıl Saraç (Uzman Pedagog): “Çocuğun idrak ve tespit yaşı 11-12. Dini ve manevi eğitim 11 yaşından önce verilmemeli. Bu yaş öncesinde soyut kavramlar, aşk, cennet, cehennem gibi kavramları anlamıyor ve anlamlandıramıyor. Annesi vefat eden bir çocuğa, ‘Annen cennete gitti’ derseniz, ‘O zaman ben de annemin yanına gideyim’ demesi mümkündür.”Fatih'in karnesi vasat3 yıldır pilot uygulamada olan FATİH Projesi’ni öğretmen ve öğrenciler  değerlendirdi. Çoğunluk, ‘eğitimde devrim’ söylemiyle yola çıkan projeyi başarısız buldu.Başkent Üniversitesi’nin Ankara’da lise düzeyinde eğitim veren 5 pilot okulda 520 öğrenci ve 65 öğretmenle yaptığı ‘FATİH Projesi ile İlgili Öğrenci ve Öğretmen Görüşleri’ anketinden çarpıcı sonuçlar çıktı. Öğrenciler, projenin eğitime katkısı olmadığını, etkileşimli tahta ve tablet bilgisayarlarda internet kısıtlamalar ve cihaz içeriklerinin yetersiz olduğunu, tahta ve tabletin dersin işleyişini bozduğunu, kalitesiz olan tabletlerin sık arızalandığını, Eğitim Bilişim Ağı (EBA) web sitesinin yaşlarına uygun olmadığını, öğretmenlerinin teknoloji kullanımı konusunda eğitim almaları gerektiğini ve teknik desteğin zayıf olduğunu dile getirdi. TABLET İÇERİĞİ YETERSİZİçerik yetersizliği ve ders işleyişi konusunda öğrencilerle aynı görüşte olan öğretmenler de tabletin eğitim amaçlı kullanılmadığı için gereksiz olduğunu, etkileşimli tahta ve tabletlerdeki içerikleri yetersiz bulduklarını EBA web sitesinin etkili bir biçimde kullanılmadığını ve teknoloji kullanımı konusunda hizmet içi eğitime ihtiyaç duyduklarını belirtti.
Ege Üniversitesi'nde Eğitim Önlemlerle Başladı
İzmir'de Ege Üniversitesi Kampüsü'nde, iki grup arasında çıkan ve Ülkü Ocakları'nın üniversite sorumlusu Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nun hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olayların ardından üç günlük ara verilen eğitim yeniden başladı.Kimlik kartı olmayan kişilerin alınmadığı kampus girişinde polis sıkı güvenlik önlemleri aldı, üzerleri ve çantaları tek tek aranan öğrencilerin üzerindeki biber gazları, tırnak makasları bile toplandı. Öğrencilerin ortak düşüncesi ise, bu tedbirlerin abartı olduğu, ancak düzenli bir güvenlik kontrolünün alınmasının yerinde olacağına inandıklarını söyledi.Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde formasyon dersleri alan iki farklı gruptaki öğrenciler arasında bir süredir devam eden sözlü tartışmalar, geçen cuma günü Edebiyat Fakültesi önündeki kafeteryada kavgaya döndü. Kavgada, Ülkü Ocakları'nın Ege Üniversitesi sorumlusu olan Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü 4'üncü sınıf öğrencisi Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nun yanı sıra karşı gruptaki N.S. (Nurullah Semo) ve yine her iki gruptan 6 öğrenci daha yaralandı. Bacağına isabet eden bıçak darbesiyle aort damarı kesildiği için hayatını kaybeden Çakıroğlu, son yolculuğuna uğurlandı. Bu arada olaylara karıştıkları gerekçesiyle adliyeye gönderilen öğrencilerden N.S. tutuklandı. Diğer 6 öğrenci ise, denetimli serbestlik yasası kapsamında serbest bırakıldı.
Reklam
Sınav Stresi Çocuk Üzerinde Açık Kalp Ameliyatı Etkisi Yapıyor
Melikşah Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Doğan, sınav stresinin öğrenci üzerinde açık kalp ameliyatı etkisi oluşturduğunu söyledi. Velileri uyaran Doğan, “Eğer sizler sürekli baskı kurarak öğrenciyi strese sokarsanız, çocuk yapabileceğinin en düşüğünü yapar.” dedi.Bu sene 15 Mart 2015 tarihinde gerçekleştirilecek Yükseköğretime Geçiş Sınavı’na (YGS) sayılı günler kaldı. Öğrenciler son hazırlıklarını yapıyor. Bu çerçevede Kayseri Özel Kılıçaslan Liseleri de 'YGS’ye Hazırlanan Öğrenciye Ailenin Yaklaşımı Nasıl Olmalı?' konulu bir seminer düzenledi. Melikşah Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Doğan, son sınıf öğrencilerinin velilerine konuştu. Doğan, sınav sürecinde velinin sergilediği sözlü ve bedeni tavrın öğrenciye aynen yansıdığını söyledi.Veli olarak sakin ve soğukkanlı olmanın önemli olduğunu vurgulayan Doğan, “Eğer bizler sürekli baskı kurar ve çocuğu strese sokarsak, o yapabileceğinin en düşüğünü yapar. Çocuklarımıza ‘senin elinden gelenin en iyisini yapacağını biliyorum’ yaklaşımında olmalıyız. Eğer biz bu şekilde davranır bunu sözlerimizle de desteklersek, çocuğumuz elinden gelenin en iyisini yapacaktır.” uyarısında bulundu.Sınav stresinin açık kalp ameliyatı stresiyle aynı olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Doğan, “Unutmayalım ki Türkiye’de sınava hazırlanan bir çocuk, açık kalp ameliyatı olan birinden daha fazla stres hormonu salgılıyor ve çok yıpranıyor.” dedi. YGS’de çocukların zekasının değil masa başında oturup çalışmasının ölçüldüğünü ifade eden Doğan, “Öğrencimizin kişiliğini ve değerini ölçmüyor. Bu sınav minimum gereklilikleri sağlamakla ilgilidir. Gerisi beceri. Onun için anne babalar soğukkanlı olmalı ki çocuk da stres yapmasın.” diye konuştu.Çocukların yarının dünyası için hazırlanması gerektiğini vurgulayan Doğan, “Çocuk, değişime hazır olmalı ve başkaları için değil kendisi için çalışmalı.” dedi. Seminerde gönüllü bir veli üzerinde de stres uygulaması yapıldı. Psikoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Doğan, velilerden gelen sorulara da cevap verdi.Cihan
Reklam
12 maddede Dokuz Eylül İşletme Fakülteli olmak
Ayrıcalıktır aslında Dokuz Eylül İşletme Fakülteli olmak. İlk senelerde değil de kaçınılmaz sona adım adım yaklaşırken anlarsın kaliteyi. Bu kadar zorlamaya ne gerek var diye düşündüğün okul sonlara doğru abi çok kaliteli eğitim almışız yalnız dediğin yere dönüşür.  Ama yine de her zaman bakınca gülümsetecek şeyler var bu galeride. Her bir öğrencinin tek tek yaşadığı ve yaşayacağı.. BuyurunuzNot: Sürç-i lisan edersek affola. amacım kimseyi gücendirmek değil. Not2: Yapacağınız her katkı bu galeriyi güzelleştirir.
Duvara Karşı Eğitim
12 yıllık zorunlu eğitime geçileli üç yıl oldu. 4+4+4 eğitim sistemiyle başlayan okul dönüşümleri fiziksel koşulları da değiştirdi. Al Jazeera Turk'ten Umay Aktaş Salman'ın haberine göre hem ilkokul hem ortaokul olan okulların bazılarında binalar ve bahçeler duvarlarla, tel örgülerle ayrılıyor.
Lise Bilgilerini Ne Kadar İyi Hatırlıyorsun?
Lise hayatımız boyunca birçok şey öğrendik, bazılarımız hala öğrenmeye devam ediyor. Kimimiz sözel derslerde iyiydi, kimimizde sayısal kafası vardı. Peki öğrendiğimiz bunca bilginin ne kadarını hatırlıyoruz? Öğrenmek için testi çözmelisin! İyi eğlenceler!
Reklam
Öğrencilerine İlham Vermek İsteyen Öğretmenin En Kral Ressama Bile Diz Çöktürecek 7 Çalışması
Reddit kullanıcısı olan Nate100100, Wyoming'te ortaokul öğretmeni. Öğrencilerine ilham vermek için kendi sanatçı kimliğini ön plana çıkarmış. Her gün tebeşirle, tahtaya sanatını yansıtıyor. Herkes gördükten sonra tahtayı siliyor. ''Silineceğini bilmek aslında biraz iyi bir duygu.'' diyen Nate ''Kağıda ya da herhangi bir şeye bunu aktarma derdim yok, çocukların görmesi önemli benim için.'' demiş.
YÖK'ten İkinci Öğretim Ders Saatleriyle İlgili Düzenleme
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı (YÖK), ikinci öğretim derslerinin başlama ve bitiş saatlerine ilişkin şikayetler üzerine yeni bir düzenlemeye gitti. Üniversitelerde ikinci öğretim ders saatlerine ilişkin yaşanılan sorunların değerlendirilmesi neticesinde YÖK; öğrencilerin durumları ve görüşleri de dikkate alarak ‘birinci öğretim derslerinin bitimini takiben ikinci öğretim derslerine başlanabileceği, gerektiğinde hafta sonları da ders konulması suretiyle ikinci öğretim ders saatlerinin üniversiteler tarafından düzenlenebileceği’ kararını aldı.Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı, ‘İkinci Öğretim Ders Saatleri’ ile ilgili yazılı açıklama yaptı. İkinci öğretim programlarında öğrenim gören özellikle kız öğrencilerden gelen, ikinci öğretim derslerinin başlama ve bitiş saatlerine ilişkin şikâyetler ve ders saatlerinin yeniden düzenlenmesine yönelik talepler üzerine konunun ele alındığı belirtilen açıklama da, “Üniversitelerde ikinci öğretim ders saatlerine ilişkin yaşanılan sorunların değerlendirilmesi neticesinde; öğrencilerin durumları ve görüşleri de dikkate alınarak ‘birinci öğretim derslerinin bitimini takiben ikinci öğretim derslerine başlanabileceği, gerektiğinde hafta sonları da ders konulması suretiyle ikinci öğretim ders saatlerinin üniversiteler tarafından düzenlenebileceği’ sonuç ve kanaatine varılmıştır.” denildi.İkinci öğretim dersleri için herhangi bir başlangıç saati belirtilmeyerek, birinci öğretimin derslerinin bitimini müteakiben olmak kaydı ile ikinci öğretim derslerinin başlangıç saatlerinin belirlenmesi konusu yükseköğretim kurumlarına bırakıldığı vurgulanan açıklama da, “Yükseköğretim kurumlarımızın bu ve buna benzer konularda tasarrufta bulunabilmelerinin yolunu -tedrici olarak- açmanın doğru olduğunu düşünmekteyiz. Yükseköğretim Kurulu olarak, önceliğimiz öğrencilerimiz ve onların huzurlu, mutlu bir şekilde iyi eğitim almalarını sağlamaktır. Almış olduğumuz bu kararın bütün öğrencilerimiz için hayırlı olmasını dileriz.” ifadelerine yer verildi.Yasin Kılıç, CHA
Reklam
İnsanın Karizmasını Tek Karakterde Tepetaklak Eden Yazım Hataları
etiket
'Kullandığınız, kelimelerin doğruluğundan emin misiniz?  Bazılarını sıklıkla yanlış kullanıyor olmayasınız?' Bazen öyle bir anda yaparız ki; bu basit hataları, o andan sonra işin geri dönüşü olmaz. Eşeği süremezsiniz Niğde'ye..   Biz de tam olarak bu noktadan yola çıkarak, en çok yapılan yazım hatalarını sizler için derledik.
YÖK, Özgecan Cinayetinin Ardından Ders Saatlerinde Düzenlemeye Gidecek
YÖK Başkanı Yekta Saraç, özellikle kız öğrencilerin ikinci öğretim derslerinin başlama ve bitiş saatlerine ilişkin şikayetleri üzerine, konuyu tekrar ele almaya karar verdiklerini bildirdi.YÖK'ten yapılan açıklamaya göre, Saraç, resmi sosyal medya hesaplarından, ikinci öğretim ders saatlerine ilişkin değerlendirmede bulundu.Saraç, açıklamasında, 'Bize sosyal medya, elektronik posta ve faks yoluyla ulaşan özellikle kız öğrencilerimizin, son günlerde yaşanan üzücü hadisenin de etkisiyle ikinci öğretim derslerinin başlama ve bitiş saatlerine ilişkin şikayetleri üzerine, konuyu tekrar ele almaya karar verdik' ifadelerini kullandı.İkinci öğretime ilişkin kararın, 4 Haziran 2014 alındığını belirten Saraç, 'İkinci öğretimde okuyan öğrencilerimizin bir kısmının çalışan kişiler olması gibi meselenin birden fazla yönü bulunmaktadır. Bununla birlikte önceliğimiz öğrencilerimiz ve onların huzurlu bir şekilde eğitim almalarıdır. Kısa süre içerisinde konuya ilişkin karar alacağımızı umuyorum.'Kaynak: AA
Reklam
Yurtdışında MBA Yapmakla İlgili 13 Şehir Efsanesi
UFO’lar gerçekten var mı? Kızılderililer atalarımız mı? Haliç’in dibi gerçekten altınla mı kaplı? Bunların hiçbirinin cevabını bilmiyoruz. Bildiğimiz bir şey var ki o da pek çoğumuzun kafasında yurtdışında MBA yapmakla ilgili bunlara taş çıkartacak derecede ilginç şehir efsaneleri olduğu. Yavrum devir bilgi ve teknoloji devri, o kadar okumuşun etmişin, bırak artık efsaneleri diyor, gerçekliği olmadığı halde kulaktan kulağa yayılmış bu efsaneleri sizler için aydınlatıyoruz. Akıllı olun, bu kıyağımızı unutmayın!
Erasmus'u Litvanya'da Yapmak İçin 20 Neden
3. Ülke grubunda yer alan Litvanya 300 Euroluk hibeye (aylık) sahip. 2015 başında EURO ya geçiş yapmasına karşın, fiyatlar üzerinde pek bir etkisi olmadı. Tabi küsüratlı litas fiyatları yukarıya çekildi.Bir Erasmus öğrencisi için gelen hibe miktarı asla yetmeyecektir. Sürekli değişen Euro endeksi bize tam olarak fiyat verme lüksü sunmasa da, fiyatlar ile ilgili bilgilendirmeyi aşağıda ki maddelerden birinde bahsedeceğim.Hibe ile birlikte devletten gelen burs/kredi'niz var ise geçiminiz daha da rahatlıyor tabi ki. Evden para istemek durumunda kalabilirsiniz yinede. Tabi hibenin yetip yetmemesi sizin alışkanlıklarınıza da bağlı oluyor burada.  Alkol,sigara ve çeşitli sürekli-bağımlılık halinde bulunduğunuz ürünler fiyatların ucuz olması sebebi ile size daha çok harcatıyor. Bu nedenle bağımlı olduğunuz alışkanlıklarınızın elinizde kalan hibe miktarını etkilediğini söylemeden geçemeyiz.Kısaca hibe miktarı Litvanya'da ''geçinmeye'' yetecek düzeyde denilebilir.
Devlet Okullarına 'Çok Acele' Osmanlıca Kursu Talimatı
İstanbul Bahçelievler İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, tüm devlet okullarında görev yapan personel için Osmanlıca Türkçesi kursu açması, sosyal medyada eleştirilere neden olurken, ilçe milli eğitim müdürlüğünden yapılan açıklamada kurs açılmasının nedeni, “gelen talep üzerine açılması planlanıyor” sözleriyle açıklandı.Milli Eğitim Bakanlığı’nın Antalya’da düzenlediği 19. Milli Eğitim Şûrası’nda ‘Osmanlıca Türkçesinin tüm liselerde zorunlu olması’ yönünde tavsiye kararı alınmasının ardından, il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin art arda Osmanlıca kursu açtıkları haberleri geldi.Bunlardan sonuncusu ise İstanbul Bahçelievler İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü oldu. Müdürlükten tüm devlet okullarına gönderilen yazıda, isteyen personel için Osmanlıca kursu açılacağı belirtilerek şu ifadelere yer verildi:“2014-2015 eğitim öğretim yılı hizmet içi eğitim programı dahilinde ilçemiz resmi okul ve kurumlarında görev yapan tüm kadrolu personele yönelik ilçemiz Füsun Yönder Anadolu Lisesi’nde 25 Şubat-17 Nisan tarihleri arasında çarşamba ve cuma günleri ‘Osmanlıca Türkçesi -1’; 24 Şubat-16 Nisan arasında salı ve perşembe günleri ‘Osmanlıca Türkçesi-2’ kursunun düzenleneceği planlandı. Buna göre okulunuzda/kurumunuzda görev yapan tüm personele imza karşılığı duyurularak söz konusu kursa katılmak isteyen personel bilgilerinin 16 Şubat saat 13.00’e kadar müdürlüğümüz öğretmen yetiştirme ve geliştirme bölümüne gönderilmesini rica ederim.”Sağlık çalışanlarına da bir genelge gittiGeçtiğimiz günlerde aynı girişim sağlık çalışanlarının da Osmanlıca kursu görmesi amacıyla da başlatıldı. sağlık bakanlığı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu tarafından gönderilen genelgede 21 Şubat 2015 tarihinden itibaren orta düzey, 25 Şubat 2015 tarihinden itibaren ise başlangıç düzeyinde Osmanlıca Türkçesi kursu verileceği bildirildi.CNN Türk
Milli Eğitim Bakanlığı: 'Sistem Değişikliği Söz Konusu Değil'
Milli Eğitim Bakanlığı, '4+4+4 İflas Etti Eğitim Sistemi Yine Değişiyor' başlıklı haberle ilgili olarak, sistem değişikliğinin söz konusu olmadığını bildirdi.ANKARAMilli Eğitim Bakanlığı, '4+4+4 İflas Etti Eğitim Sistemi Yine Değişiyor' başlıklı haberle ilgili olarak, sistem değişikliğinin söz konusu olmadığını, Bakanlığın bu konuda yürüttüğü herhangi bir çalışmanın da bulunmadığını bildirdi.Bakanlıktan yapılan açıklamada, bir gazetede yayımlanan '4+4+4 İflas Etti Eğitim Sistemi Yine Değişiyor' başlıklı haberde iddia edilen sistem değişikliğinin söz konusu olmadığı belirtildi.Açıklamada, İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 6287 Sayılı Kanun gereğince eğitim sisteminin 2012-2013 eğitim-öğretim yılından itibaren, kamuoyunda '4+4+4' diye bilinen 12 yıllık zorunlu eğitim olarak düzenlendiği ve başarılı bir biçimde devam ettiği vurgulanarak, şunlar kaydedildi:'Haberde iddia edildiği gibi 5+3+4 biçiminde bir sistem değişikliği söz konusu değildir. Bakanlığımızın bu konuda yürüttüğü herhangi bir çalışma bulunmamaktadır.'Muhabir: İlkay Güder - Zafer Fatih BeyazAA
Reklam