25-30 kadının kaldığı sığınma evlerinde sadece bir veya iki sosyal hizmet çalışanı olduğunu söyleyen Sakallı, 'biz, kendi hayatı üzerine kadınlarla birlikte düşünmeyi, çalışmayı ve yönlendirmeyi tercih ediyoruz' diyor ve şöyle devam ediyor:
'Travmatik alanlarda çalışanların koşullarının zayıf olması birebir çalıştıkları kadın ve çocuklara da yansıyor. Ancak kadınları sığınaklardan soğutmamak lazım. Çok iyi çalışan sığınaklar var. Ayrıca evdeki şiddettense en kötü sığınak bile can güvenliği sağlıyor. Biz, kendi hayatı üzerine kadınlarla birlikte düşünmeyi, çalışmayı ve yönlendirmeyi tercih ediyoruz. Koruyucu yasalar var. Bu yasalar iyi kullanılırsa kadınlar hayatlarını kurtarabiliyor. Güçlendirici çalışmalarla kadınlar şiddetten sonra bağımsız hayatlarına kavuşabiliyor. Kadınları güçlendirecek şey onlara acımak veya öfkelenmek değil, kendi hayatlarında söz sahibi olacak çalışmalar yapmak. Bazen cinsiyet eşitliğine dair farkındalığı olmayan görevliler ‘Sen zaten hak etmişsin’ diyebiliyor. Oysa şiddetin bahanesi yoktur. Toplu yaşam alanlarında çatışma her zaman olabilir. Önemli olan çatışmalar çıktıktan sonra o çatışmaların yönetebiliyor olması. Evdeki şiddeti burada devam ettirmemeliyiz, sorunu burada nasıl çözebiliriz diye bakmalıyız.'
şiddet gören kadınları o evlere tıkmaktansa şiddet gösteren adamlara kliniklerde psikolojik tedavi uygulamak daha mantıklı.
Dünyanın sonu gelmeden,kadınlara ve çocuklara yapılan iğrençlikler bitmez.
BÜLENT USTABAŞ A ÖZGÜRLÜK !!!!