Görüş Bildir
Haberler
Tarantino'dan Squid Game'e İzlenme Rekorları Kıran Yapımlardaki Şiddet Neden Birçok Kişiyi Ekrana Kilitliyor?

Tarantino'dan Squid Game'e İzlenme Rekorları Kıran Yapımlardaki Şiddet Neden Birçok Kişiyi Ekrana Kilitliyor?

Arya Genç
20.02.2023 - 08:37

Yakın zamanda Netflix'ten ya da Amazon Prime'dan şiddet içerikli bir dizi ya da film izlemişsinizdir. Belki de hiç istemeden denk gelmişsiniz ve sahnelerin heyecanına kapılmışsınızdır. Çünkü ölüm, kan ve şiddet her zaman bir kalabalığı çekmiştir. Eski Romalılar Kolezyum'da katliam yapmak için akın etmiş, halka açık infazlar büyük gişe rekorları kırmıştır. Modern çağda, film yönetmeni Quentin Tarantino: 'Filmlerde şiddet harikadır.' demiştir. Yüksek hasılat yapan filmlerin %90'ı şiddet içermektedir. 

Bu tarz yapımların olumsuz etkileri olabileceği konusunda ise herkes hemfikirdir diye düşünüyoruz. Ancak neden şiddeti izlemekten kendinizi alıkoyamıyorsunuz dersiniz? Cevaplar içeriğimizde! 👇

Kaynak: https://theconversation.com/from-tara...
İçeriğin Devamı Aşağıda

Konu bir şeyler izlemeye gelince, bazı insanların şiddet içerikli medyadan keyif alma/etkilenme olasılığı daha fazladır.

Konu bir şeyler izlemeye gelince, bazı insanların şiddet içerikli medyadan keyif alma/etkilenme olasılığı daha fazladır.

Erkek olmak, agresif olmak ve daha az empatiye sahip olmak, ekrandaki şiddeti izlemekten daha fazla keyif almanızın sebeplerinden olabilir. Şiddet içerikli medyayı sevmeyle ilişkilendirilen bazı kişilik özellikleri de vardır. Dışa dönük, heyecan/aksiyon arayan ve deneyimlere daha açık olan kişiler şiddet içeren filmler izlemeyi daha çok seviyor.

Alçakgönüllü, başkalarına karşı sempati ve empati duyguları gelişmiş, uyumluluğu yüksek olan insanlar ise şiddet içeren medyayı daha az sevme eğilimindedir.

Bir teori, şiddeti izlemenin katarsise yol açıcı olduğu ve aşırı saldırganlığımızı dışa vurmamıza neden olduğudur. Bu teoriye göre öfkeli insanlar şiddet içerikleri izlediğinde daha da sinirlenirler.

Bir teori, şiddeti izlemenin katarsise yol açıcı olduğu ve aşırı saldırganlığımızı dışa vurmamıza neden olduğudur. Bu teoriye göre öfkeli insanlar şiddet içerikleri izlediğinde daha da sinirlenirler.

Korku filmleri özelinde yapılan çalışmalardan elde edilen daha yakın tarihli araştırmalar, şiddeti izlemekten zevk alan üç insan kategorisi olabileceğini ve her birinin kendi sebepleri olduğunu öne sürüyor. 

Bir grup 'adrenalin bağımlıları' olarak adlandırıldı. Çünkü sansasyon, aksiyon arayan kişiler, yeni ve yoğun deneyimler isterler; şiddet izlemekten heyecan duymaları daha olasıdır. Bu grubun bir kısmı, başkalarının acı çektiğini görmekten hoşlanan insanlar olabilir. Sadist olarak da adlandırılabileceğimiz bu insanlar, diğer insanların acısını normalden daha fazla hissederler ve bundan zevk alırlar.

Diğer grup, bir şeyler öğrendiklerini düşündükleri için şiddeti izlemekten keyif alıyor.

Diğer grup, bir şeyler öğrendiklerini düşündükleri için şiddeti izlemekten keyif alıyor.

Korkuyla ilgili araştırmalarda bu tür insanlara 'heyecanlı/gergin kişiler' (white knucklers) denir. Adrenalin bağımlıları gibi, korku izlerken yoğun duygular hissederler. Ancak bu duygulardan hoşlanmazlar. Nasıl hayatta kalacaklarına dair bir şeyler öğrenmelerine yardımcı olduğu düşüncesiyle izlerler.

Bu biraz, belirli bir ölçüde tiksindirici, acı verici deneyimlerden zevk almak olarak bilinen 'iyi huylu mazoşizme' benzer. Temelinde, bazı acılara tahammül edebilirsek bir şeyler kazanabiliriz düşüncesi yatar. Tıpkı 'acı verici' utanç verici komedilerin bize sosyal beceriler öğretebileceği gibi, şiddeti izlemek de bize hayatta kalma becerileri öğretebilir onlar için.

Son grup, bahsettiğimiz her iki grubu da kapsıyor gibi. Şiddeti izlemenin yarattığı hislerden keyif alırlar ve bir şeyler öğrendiklerini düşünürler.

Son grup, bahsettiğimiz her iki grubu da kapsıyor gibi. Şiddeti izlemenin yarattığı hislerden keyif alırlar ve bir şeyler öğrendiklerini düşünürler.

İnsanların, bir şeyler öğrenebileceklerini düşündükleri için ekrandaki güvenli şiddeti izlemekten zevk aldıkları fikrine 'tehdit simülasyonu teorisi' denir. 

Bu teori, şiddeti izlemeye en çok ilgi duyan kişilerin (saldırgan genç erkekler) aynı zamanda bu tür şiddetle karşılaşma veya şiddet uygulama olasılıklarının en yüksek olduğuna dair gözlemlere dayanır.

Yakın zamanda yapılan bir araştırmanın, korku hayranlarının ve hastalık derecesinde meraklı bireylerin, COVID-19 salgını sırasında psikolojik olarak daha dayanıklı olduklarını bulması da bunu destekliyor.

Ancak aslında sevilen şey gerçekten şiddetin kendisi olmayabilir. Bir çalışmada araştırmacılar, iki grup insana 1993 yapımı 'The Fugitive' filmini gösterdiler. Bir gruba düzenlenmemiş bir film gösterilirken, diğerine tüm şiddetin kurgulandığı bir versiyon gösterildi.

Ancak aslında sevilen şey gerçekten şiddetin kendisi olmayabilir. Bir çalışmada araştırmacılar, iki grup insana 1993 yapımı 'The Fugitive' filmini gösterdiler. Bir gruba düzenlenmemiş bir film gösterilirken, diğerine tüm şiddetin kurgulandığı bir versiyon gösterildi.

Buna rağmen her iki grup da filmi eşit derecede beğendi. Hatta insanların filmlerin şiddet içermeyen versiyonlarından şiddet içeren versiyonlarından daha çok keyif aldığına dair kanıtlar da var.

Pek çok insan, şiddetin kendisinden ziyade şiddetle örtüşen bir şeyden keyif alıyor olabilir. Örneğin şiddet, insanların keyif alabileceği gerilimi ve endişeyi yaratır.

Başka bir olasılık da, insanların keyif aldığı şeyin şiddet değil, üzerine düşünülecek bir eylem olmasıdır. Şiddeti görmek/izlemek, değer verdiğimiz insanlık durumu üzerine düşünmemizi sağlar.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Başka teoriler de var. 'Uyarma aktarımı teorisi' ise, şiddeti izlemenin, izlediğimiz süre boyunca bizi tahrik ettiğini/tetiklediğini öne sürüyor.

Başka teoriler de var. 'Uyarma aktarımı teorisi' ise, şiddeti izlemenin, izlediğimiz süre boyunca bizi tahrik ettiğini/tetiklediğini öne sürüyor.

'Yasak meyve hipotezi', onu çekici kılan şeyin şiddetin yasak sayılması olduğunu öne sürüyor. 

Bunun yanı sıra, izlemekten zevk aldığımız şey şiddetten ziyade bir cezalandırma da olabilir. Çünkü TV'deki şiddetin yarısından azı kötülere iyiler tarafından uygulansa da suçluların cezalandırılacak olması fikri birçok kişiye keyif veriyor.

Aslında tüm bunlar, medya şirketlerinin çoğumuzun istemediği veya ihtiyaç duymadığı şiddeti bize veriyor olabileceğini gösteriyor.

Aslında tüm bunlar, medya şirketlerinin çoğumuzun istemediği veya ihtiyaç duymadığı şiddeti bize veriyor olabileceğini gösteriyor.

Bu nedenle, başka hangi kurumsal, politik veya ideolojik güçlerin dünya çapında ekrandaki şiddeti teşvik edebileceğini düşünmekte fayda var.

Ekranlardaki şiddet, gerçeklikle bağımızın kopmasına da neden olabilir. Suç oranları düştüğünde, ekrandaki şiddet bize suçun arttığını düşündürebilir.

Ekranlardaki şiddet, gerçeklikle bağımızın kopmasına da neden olabilir. Suç oranları düştüğünde, ekrandaki şiddet bize suçun arttığını düşündürebilir.

Filmler ayrıca şiddetin insan vücudu üzerindeki gerçek etkisini, kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin gerçek yüzünü de gizleyebiliyor ya da yanlış lanse edebiliyor.

Amerikalı siyaset bilimci Samuel Huntington'a göre:

'Batı, dünyayı fikirlerinin üstünlüğüyle değil... daha çok örgütlü şiddet uygulamadaki üstünlüğüyle kazandı. Batılılar çoğu zaman bu gerçeği unuturlar; Batılı olmayanlar asla yapmaz.' 

Dolayısıyla, ekranlardaki sahte şiddetin dünyamızda gerçek şiddete nasıl hizmet ettiğinin sürekli farkında olmalıyız deriz.

Bu içeriklerimize de bakabilirsiniz...👇

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
3
2
1
1
1
1
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Erol Kayar

2006 yılında Kurtlar Vadisi Irak filmini izlemiştik, sinemadan çıktığımızda siyah paltolu tipler birbirine omuz atıyordu.