Görüş Bildir
Haberler
Sesil Aktürk Yazio: Sen Yine İyisi mi Çal Söyle!

etiket Sesil Aktürk Yazio: Sen Yine İyisi mi Çal Söyle!

Sesil Aktürk
29.03.2021 - 18:02 Son Güncelleme: 03.04.2021 - 15:27

“Alice Harikalar Diyarında” başucu kitaplarımdan biriydi. Severek okuduğum kitaptaki en önemli karakterlerden biri olan ve onu görmek, peşinden gitmek için hala fırsat kolladığım “Beyaz Tavşan”a saygı ve sevgim büyüktür. Aynı sörf yapmak için dalgaları bekleyen deniz çocukları gibi, ben de tavşanın yolunu gözlüyorum. Yeni başlangıçlar… Daha biçimini almamış beni bekleyen olasılıklar ve yeni yaşam hareketleri. Bilmediklerimi öğrenerek yaşamak, onun benim için hazırladığı yeni sorgunun algoritmasını tanımlamak – en azından hedeflemek - oldukça heyecan verici.

Her ne kadar aslında ağacın altına geri dönecek de olsam, tavşanın peşinden gittiğimde, zamanın yapısı ve beklentisi daha farklı, daha özgür, daha çocuksu ve kesinlikle daha içten.

Hele Kraliçeyle karşılaştığımda ve kitaptaki gibi bana ”Şu anda kalmak için hızla koşman gerekir!” dediğinde aklımda oluşan Don Kişotvari heves paha biçilmez. Ya tutarsa… Hem tutmasa bile ne olabilir ki, Kafkas Dağları’nın gidişi varsa mutlaka dönüşü de vardır.

Elbette, tavuğun şahine ya da bazı göçmen kuşlara olan aşkı gibi yüreğimde “ahh” larını taşıdığım bu durum zaman zaman hatta çoğunlukla gözlerimi yaşartmakta ama Nietzsche ne demiş “Kendi omuzlarına tırman”. Razı olmayı bırakıp o göze görünmez ama titreşimlerini dokunabilecek kadar güçlü hissettiğimiz şeyin varlığı, neyin varlığı? Ve insan tarafından titreşimleri bu kadar yoğun algılanabilir olan, söylenebilir mi ya da ne kadar söylenebilir?

Titreşen bir yapı tarafından yayılan dalga olarak tarif edilen “Ses”in, yaratıldıktan sonra kaynağından çıkıp bir ortam içinden, genelde de havadan geçerek, bir alıcı tarafından algılanabileceği noktaya kadar ulaşan titreşimlerinin yarattığı heves ne kadar hayal kırıklığı ile sonlanabilir ki..

Müzik de bir ses türü. Çok özel tipte bir ses; organize edilmiş, ani değişiklikler içermeyen hoş ve keyif verici. Müzik dinlemek ve müzik çalmak arasındaki fark ise çalmanın beynin her iki yarım küresi tarafından kontrol edilen ince hareket becerilerine ihtiyaç duyması. Aynı zamanda sözel ve matematiksel yenilikçi ve yaratıcı içerikleri birleştirerek, sinapsları cıvıldatıp yeni ağlar kurmakta. Bir nevi Alice ve Beyaz Tavşan’ın Harikalar Diyarına geçişini sağlayan kapının inşası ama kendi harikalar dünyamızın kapısını meydana bir işlev.

Enstrüman çalmanın “Korpus Kollosum Köprüsü”nün her iki yarım küresinde etkinliği arttırdığını bulan bilim insanları, beyinde mesajların daha hızlı ve daha çeşitli yollardan iletildiğini söylüyor. Yani, helozonik, enine ya da farklı bir dalga tipinde, bir saniyede geçen tepe ya da çukur sayısı daha yoğun ve hızlı.

Enstrüman çalmanın “Korpus Kollosum Köprüsü”nün her iki yarım küresinde etkinliği arttırdığını bulan bilim insanları, beyinde mesajların daha hızlı ve daha çeşitli yollardan iletildiğini söylüyor. Yani, helozonik, enine ya da farklı bir dalga tipinde, bir saniyede geçen tepe ya da çukur sayısı daha yoğun ve hızlı.

Okurken bana Minotour ve Theseus un karşılaşmasını hatırlatan yakın tarihteki bu araştırma, enstrüman çalmanın zihinsel yararları hakkında anlayışımızı geliştirerek beynimizdeki orkestrayı yaratan iç ritimleri ve karmaşık etkileşimleri ortaya çıkartmış. Bir yanda hayatı yenileyen olasılıklar diğer yanda, gücünü hayat hareketlerinden alan ve iktidarı için daha fazlasını talep eden anlayış karşı karşıya.

Sonunda Kronos çocuğunu mu yutacak yoksa Gaia mı başaracak? Scrat meşe palamudunu yemeği başarabilecek mi yoksa hayatı onun peşinden koşmakla mı geçecek? Değişimin elastik ya da plastik olacağının garantisi yok elbette.  

Belli belirsiz bir dünyanın; nehirlerinin, ağaçlarının şarkılarını duyup cıvıldamak, oraya gitmeyi istemek ama her şeye rağmen İkarus gibi yaklaştıkça yitirmek de olasılıklı. Kişinin müzik aracılığı ile açığa çıkarttığı farkındalığı, verdiği önem ve onun biçimlendirici özelliklerinin kabulüne göre başlangıç ve son noktası elbette değişebilir. Şahsen ben hiç “Dur ey zaman çok güzelsin” demedim…

Müzisyenlerin hem akademik hem de sosyal ortamlarda sorunlara daha etkili ve yaratıcı çözümler getirmesini de konu ediliyor.

Araştırmaya göre “Müzik yapmak duygusal içeriğini ve mesajını üretmeyi ve anlamayı da kapsadığı için müzisyenlerin genelde daha yüksek seviyede yürütme işlevi vardır. Yani planlamayı, strateji üretmeyi detaylara dikkat etmeyi içerirken aynı anda kavramsal ve duygusal alanları analiz etmeyi gerektiren birbirleriyle bağlantılı görevler kategorisinde yetkindir. Bu becerinin aynı zamanda hafızamızın çalışma sistemine de etkisi vardır. Ve gerçekten de müzisyenler anılarını, daha hızlı ve etkili saklayıp, anımsayarak gelişmiş hafıza becerileri gösterirler.”

Çalışmalar müzisyenlerin yüksek derece bağlantılı beyinlerini her bir anıya birden fazla hareket vererek kullandığını bulmuş. Örneğin, kavramsal bir etiket, duygusal bir etiket, işitsel bir etiket ve bağlamsal bir etiket; iyi tasarlanmış bir arama motoru gibi.

Peki bütün bu detayların spor ya da resme değil de müziğe özel olduğunu nereden biliyoruz? Ya da müziğe başlayan insanlar en başından akıllı olabilir mi?

Nörobilimciler bu konuları da araştırdılar ve müziğin etkisinin diğer sanat dallarından çok daha farklı bir etki yarattığı sonucuna ulaştılar. Aynı seviyede kavramsal becerileri ve sinirsel gelişimleri gösteren katılımcılar birkaç rastgele çalışmaya göre, bir dönem müzik öğrenimi görmüş olanlar diğerlerine nazaran birden çok beyin bölgesinde gelişim gösterdiklerini bulgulamışlar.

Kabul edelim ya da etmeyelim müzik hayatımızda önemli bir etkiye sahip. Hayatta kalmak için yaptığımız iş ne olursa olsun, bir enstrüman seçmeli ve müziğe daha fazla yer açmalıyız. Kim bilir belki de hiç düşünmediğimiz olanak ve olasılıklarla karşılaşırız. Ayrıca, örneğin gitar çalmak ille de Paco De Lucia olma zorunluluğunu beraberinde getirmiyor.

Şairin dediği gibi kanatlarımızı çırptığımız kadar hafifiz..

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
5
4
4
4
4
3
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın