Sesil Aktürk Yazio: Jay Kay
“Delilik aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı bir sonuç beklemektir.”
Anonim
Her insan biriciktir, dolayısıyla onun hayata katacağı değer de benzersizdir. Peki o halde neden karşılaştığımız insanların karakteristik özelliklerini pasivize edip, kendi isteklerimize göre biçimlendirmeye çalışırız? Bu anlamsız çabaların sonucunda, istediğimiz ya da sevdiğimiz şeyden geriye ne kalır? Neden sevdiğimiz şeylerin hep bir sıralaması vardır? Neden her şeyi sınırsızca ve hak ettiği önemi vererek sevmeyi başaramayız? Böyle yaşamak ne kadar tatmin eder?
İnsanları birbirine benzemeye zorlayan talihsizliklerin ve haksızlıkların anası “ön yargı” kalıplaşmış düşünme teknikleri aracılığı ile insanı çevreleyip en hafifinden; iç sıkıntısı yaratarak yaşam enerjisini sömürmeye yüz yıllardır devam ediyor.
Örneğin İngiltere’de müzik eleştirmenlerinin burun kıvırdığı ve görmezden geldigi Jay-Kay, 30 sanat yılını geride bıraktı, 2 kez Guinnes rekorlar kitabına girdiği ve birçok ödülün sahibi oldu.
Jay - Kay Kim?
Takma Adı : Jay Kay
Doğum İsmi : Jason Luis Cheetham
Yaş : 51
Doğum günü :30 Aralık 1969
Doğum Yeri : Stretford, İngiltere
Etnik Kökeni : İngiliz
Boyu :1.75
Medeni Hali : Evli
Çocukları : Tallulah ve Carla
Varlık : 75 Milyon $
Jay Kay İngiliz müzisyen, şarkıcı ve şarkı sözü yazarı. Kurduğu jazz-funk grubunun solisti olarak ünlendi. Lüx araba koleksiyonu ile biliniyor. 30 Aralık 1969’da Stretford Greater Manchester İngiltere’de doğdu. İkizi “David” doğduktan kısa bir süre sonra öldü.
Jay’in annesi Karen Kay, kabere sanatçısı aynı zamanda ekran yüzü, babası ise Portekizli bir gitarist. Jay Kay onunla ancak 2001 yılında tanıştı. Jay, annesi Karen Kay ve kocası tarafından büyütüldü.
Zor bir ergenlik dönemi yaşadı ve evde işler karışınca bir evi terk etti. Hayatının bir çok sorusu yanıtsızdı, bir süre sonra hayatta kalmak için ufak tefek hırsızlık yapmaya başladı ve başı polisle derde girdi.
Eve dönüşünü ise, gece ıssız sokakta bir çetenin üyesinden gelen bıçak darbesi garantiledi. Kay hastaneye kaldırıldı ve tedavi sonrası evine geri döndü.
Bir müsibet
Jay hayatta nasıl ilerleyeceği konusunda kararsız kaldı. Tam bu sırada, çıkan dedikodulara göre, kız arkadaşı onu bir müzisyenle aldattı.
Jay bu kaybın yerini harika bir başlangıçla doldurdu. Artık hayatta ne yapmak istediğini biliyordu. Plak firmalarına şakı göndermeye başladı.
Ta bu dönemde Jay’in “The Brand New Heavies’in” odeyşınlarına katıldığı ve kabul edilmediği piyasaya hızla yayıldı. 2010 yılında yapılan “The Brand New Heavies” röportajında onlara yöneltilen “Jay’i gruba kabul etmediğiniz doğru mu?” sorusunu grup, “Bu dedikodu nereden çıktı bilmiyoruz, muhtemelen Jay’in halkla ilişkiler danışmanı tarafından tasarladı. Biz sadece birkaç kez birlikte çaldık çünkü ikimizde aynı firma ile anlaşama imzalamıştık ve sona erince, bizim de ilişkimiz sona erdi” olarak yanıtladı
Bir süre sonra 1986 yılında hip-hop türünde olan bir şarkısı “Street Sound” adlı firmadan çıktı.
Bu dönemde Kanadalı yerli müzisyenlerden oluşan “First Nation” adlı gruptan etkilendi ve bu onu sosyal içerikli “When You Gonna Learn” adlı şarkıyı yapmaya yöneltti.
Şarkıyı kaydettikten sonra, sözlerin yarısını çıkartan ve o sırada listelere giren şarkılara benzetmeye çalışan prodüktörü ile kavga etti. Şarkı onun isteğine göre tekrar yapıldı.
Bu deneyim, “canlı” bir orkestrayla “yaşayan” soundlar yapmak istediğini fark etmesine neden oldu. Grup Jamiroquai adı ile anılacaktı. “Jamiroquai” Jam ve Amerikan yerlilerinin konfederasyonu “Iroquois” kelimelerinin birleşiminden türedi. Yavaş yavaş grup üyelerini bir araya getirdi.
Solistliğini yaptığı “Jamiroquai”i kurdu. Diğer üyeler davulda Nick Van Gelder, basta Stuart Zender, keyboardda patron tarafından keşfedilen Toby Smith aynı zamanda Kay’n şarkı sözü yazma partneri ve didgeridoda Wallis Buchanan; konuk olarak gitarda Gavin Dodds, trompette Johnny Thirkel ve Maunzio Ravelico perküsyonda.
1991 yılında 'The Brand New Heavies'in şarkısının cover demosunu gönderdikten sonra Acid Jazz Records ile sözleşme imzaladı ve ertesi yıl 1992’de “Jamiroquai” müzik kariyerine kulüplerde başladı. Ertesi yıl Stuart Zender elemeler sonucunda grubun basçısı oldu.
İlk süper hit single “When You Gonna Learn” Acid Jazz Records’tan çıktı. Diğer şarkılarında olduğu gibi, şarkının sözleri çevresel farkındalıkla ilgiliydi, şarkının video klibi katliam, umutsuzluk ve soykırım görüntüleri içerdiğinden, MTV'nin Amerika Birleşik Devletlerindeki yayınlarında gösterimi yasaklandı. “When You Gonna Learn”ün başarısından sonra daha büyük plak firmalarından teklif gelmeye başladı ve Kay bu hit singlenın ardından “Sony Müzik”le 1 milyon dolarlık ve 8 albümlük bir anlaşma imzaladı. “Şapkanın altındaki serseri” (müzik otoriteleri Jay’e öyle diyorlardı) 21 yaşında 1 milyon dolarlık bir müzisyen-şarkıcı olmuştu.
Kontrattaki tek isim Jay’in kendisine aitti ama Kay telif haklarını müzisyen olarak kayıtlara katılmaları şartı ile grupla paylaştı. Ardından “Emergency on Planet Earth”ü yayınladı. Albüm ilk İngiltere ve Japonya da ardından Amerika Birleşik Devetlerinde,“Work Group” ismi altında satışa çıktı.
The Philadelphia Inquirer’dan Kevin L. Carter albümün çok renkli ve yüksek tempolu pop ritimlerle, acid jazz ağırlıklı ama içinde ’70 lerin Fugen, funk, soul ve regiee ritimleri ve dünya müziklerinin etkilerini taşıdığı yorumunu yaptı . Bununla beraber grup acid jazz soundları sonraki yıllarda geliştirmeye devam etti.
Albümün ”ekoloji” konsepti basında yer alırken Washington Post’tan Mark Jenkis, albümün sloganını, müzik kadar kaba saba buldu.
1994 yılında ikinci albüm çalışmasına başlanırken, orkestranın esas davulcusu Nick Van Gelder tatilden geri dönmediğinden yerine tek seferlik Derrick McKenzie kayda girdi. Aynı yıl UK listelerine 2 numaradan giren; evsizlik temasının işlendiği, Amerikan yerlilerinin hakları, gençlik protestoları ve kölelikle alakalı olan “The Return of The Space Cowboy” adlı albümü çıkarttılar. Jay kayıt sürecinde çok etkindi ve yaratıcıydı da, artan uyuşturucu kullanımıyla daha da derinleşti ve de ortaya daha komplike şarkı sözleri ortaya çıktı.
BBC müzikten Daryl Easea’ya göre Jamiraquai’ın bu ilk aşamayı en iyi şekilde yakaladığını söyler…
1996 yılında çıkarttığı “Travelling Without Moving” ona dünya çapında ün kazandırdı. Billboard 200’de 24. sıraya, UK listelerinde 2 numaraya kadar yükseldi. Dünya genelinde 8 milyon kopya sattı.
Guiness Dünya Rekorlarına tarihte en fazla satan “Funk” album olarak listeye girdi. İlk single “Virtual Insanity” MTV de yayınlanan videosu sayesinde popülerlik kazandı. Senfonik ve jungle ritimli şarkı Jamiraquai’a 4 MTV Video Müzik ödülü kazandırdı.
Sonradan Jay şarkı için şunları söyleyecekti “Virtual Insanity” yazdığım çok ileri görüşlü bir şarkıydı koyun Dolly gibi haberlerin hemen ardından oldu. Sanırım o şarkıdaki fikirler o zamandan çok bugünle daha alakalı olabilir.”
Synkronized albümünden bir yıl önce, Jay Godzilla filminin müzik aşamasına katıldı ve yaptığı şarkı single olarak piyasaya sürülür sürülmez UK listelerinde1 numaraya çıktı.
Ertesi yıl 4. albümünü “Synkronized” için hazırlık yapılırken Zender, Jay’le yaşadığı sorunlar sebebi ile Jamiroquai’dan ayrıdı. Zender albümde şarkı yazma konusunda katkıda bulunmadığı halde grup davalardan kaçınmak için kayıtlı parçalarını silmeyi seçti ve Nick Fytte ile yeniden gruba katıldı. Çalışmalar evindeki stüdyoda yapıldı. Bu durum albümde hem daha sıkı hem daha öfkeli bir stil oluşması ile sonuçlandı.
Albüm uyarıcı uzun ezgilerden adaletsizliğe ve hak arayışlarına yöneldi. Bazı şarkılar “CannedHead” gibi yüksek enerjili house ritimlerine sahip.UK listelerinde 1 numaraya yükseldi USA Billboard 200’de ise 28. sırada yer aldı.
2001yılında Latin müzikleri etkisindeki disco ritimli “A Funk Odyssey” çıktı. Enfes bir albüm, 'You Givin’ Me Something', 'Corner of The Earth', 'Love Foolosophy', 'Picture of My Life' benim favorilerim. Albüm USA Billboard listelerinde 44. sıraya ulaştı. Albüm başarıya ulaşırken, Jay özel hayatında dibe vurmuştu 1998 yılından beri birlikte olduğu Denise Van Outen’le tam evlenmek üzereyken ayrıldılar. Bu albüm aynı zamanda grup üyelerinden Smith’in de son albüm çalışması oldu, ailesine daha fazla zaman ayırabilmek için gruptan ayrıldı.
2010 yılında Jay, bu dönemlerde kokain alışkanlığının arttığını ve 2003 yılına kadar devam ettiğini açıklayacaktı.
2004 yılında Sunday Times’ın 1000 kişilik zenginler listesine 950. sıradan girdiğinde Jay 34 yaşındaydı.
A Funk Odyssey’i 2005 yılındaki “Dynamite” izledi, albüm UK listelerinde 3 numaraya kadar yükseldi.
2006 yılında Jay-Kay ve Sony’nin işbirliği sona erdi. Bu grubun en büyük hit koleksiyonu olan “HighTimes: Singles 1992-2006'nın yayınlanmasının yolunu açtı. Yayınlandığı ilk haftanın ardından Birleşik Krallıkta bir numaraya oturdu.
Ertesi yıl yani 2007’de özel bir Boeing 757’de High Times: Singles 1992-2006 adına bir konser organize edildi, “Gip In The Sky”. Grup hala 1.017 km/sa (632mil/sa) hızla seyahat ederken uçakta gerçekleştirilen Guiness “En Hızlı Konser” Dünya Rekorunu elinde tutuyor.
Jay, 2008 yılında Sunday Times’ın zenginler listesinde 51 milyon pound ile 794. sıradaydı
1 Kasım 2010’da 7. albüm “Rock Dust Light Star” Mercury Records etiketiyle piyasaya sürüldü. İngiltere’de 7. Sıraya yükseldi. Yorumcuların kendi funk ve soul ritimlerine dönüş olarak nitelediği albüm ona $180.000 kazandırdı.
Yaptığı röportajda 22 adet lüks otomobile sahip olduğundan bahsediyor ama aziz Google 100 adet olarak açıklamış. 2014 yılında Kermit rengi Ferrari’sini ($1.710.000 değerinde) ve satılığa çıkartıldı.
2017 yılında Jamiroquai Automation albümünü çıkarttı. 7 yıl sonra çıkarttıkları albüm grubun 8. albüm çalışmasıydı ve Birleşik Krallık'ta 4 numaraya ulaştı.
Prodüktörlüğü Jay ve Keybordcu Matt Johnson üstlendi. Elektronik dans müzikleri ve ’90'lı yıllarda USA'nın güney eyaletlerinden görülen trip-hop un babası, trap ve soul dinleyiciler üzerinde büyük etki yarattı.
Aynı yıl iki çocuğunun annesi “Maria” ile evlendi ve ikinci çocukları Carla doğdu. Minik Carla’ya Automation albümünde enfes bir şarkı adadı (tam benim havalar= “Carla”.
BMI Londra Ödül Töreni’ndeki Kabul konuşmasında “Karısına teşekkür eden” Jay, 10 yıl sonra diğer yarısı ile evlendiğini açıkladı. Törende şöyle devam etti “her zaman bir ailem olmasını istedim fakat buna 45 yaşımda sahip oldum, biraz geç kaldım ama yine de bu harika bir şey.”
Jay Kay “Hem nesiller boyu müzisyenlere hem de hayranlara ilham veren özgünlüğü sebebi ile” BMI başkanlık ödülünü aldı. Gecede ödül hakkında şunları söyledi “Bu gece bu ödülü aldığım için çok mutluyum. Müzik kariyerine başlayalı 30 yıl oldu ve hala kendi işimi yapıp, şarkılarım aracılığıyla kendimi ifade edebildiğim için şanslıyım. Aklınızdaki “O Şey” ile başlamak ve onu radyoda duyduğunuz bir sahneye koymak, dünyanın her yerinden bir sürü insanın önünde… Bu gerçek bir ayrıcalıktır”(2017)
2018 itibariyle grubun kadrosu, Jay-Kay, Harris, McKenzie, Johnson ve bas gitarda Paul Turner’ dan oluşan Jamiraquai daha çok Acid Jazz, Funk, Disco, House, R&B grubu olarak bilinmekte. Jay; Roy Ayers,Herbie Hancock,Lou Donaldson, Grant Green, Sly Stone, Gil Scottheran ve Hip-Hop kültüründen etkilendiğini ama en çok etkisi altında kaldığı kişinin annesi olduğunu söylüyor“ Karen Kay naif müziği, en önemlisi ruhu olan müziği severdi, sonuç olarak bende..”
Kay ve grup bazı müzik eleştirmenleri tarafından Stevie Wonder’I kopyalamakla suçlandılar. Cevap olarak Jay “Etkilendiğimiz kişileri saklamaya hiç çalışmadık” Grupta Jay’in söylediği gibi “hedeflediğimiz müzik türü ile alakalı soundlardan sample almak ya da onların ruhunu esin kaynağı olarak kullanmak başka şeyler”
Ayrıca Jay, BBC’deki dizi “The Naked Cheef” “Top Gear” gibi bir çok projede yer aldı ve hatırı sayılır maddi kazançlar elde etti.
2021 itibariyle varlığı 75 Milyon $; her ne kadar dizi ve tv programı projelerinden gelir elde etse de kazancının ana kaynağı müzik çalışmalarından geliyor.
Buckinghamshire’da 500 yıllık restore edilmiş “keşke benim olsa” diyeceğiniz bir evde oturuyor, 11 odası ve bahçede bir müzik stüdyosu var.
Eleştirmenlerinin uzun yıllar görmezden geldiği, görenlerin de burun kıvırdığı Jay bir insanın hayatta sahip olmak isteyebileceği her şeye sahip. Farklılıklarını bir avantaj olarak kullanmayı bildi evet ama en önemlisi bunu yapabileceği bir sistem vardı. Müzikal yeteneklerinin ötesinde, sahnedeki değişik dansları, çılgın şapka tasarımlarıyla dinleyicisine kendini kabul ettiren Jay şimdilerde moda dünyasında da yeteneklerini sınıyor.
Kafasında taşıdığı çılgın şapka tasarımlarıyla tanınan Jay, “Quai” ismi altında kendi tasarımlarını sunacak.
The Sun gazetesine onunla yaptığı bir röportajda “neredeyse müziği kadar şapkalarıyla da tanınıyor, bu yüzden bu fikrin başarılı olacağından kuşkusu yok.” Yorumunu yapıyor. Jay ülke çapında bir kaç mağazada küçük bir ürün yelpazesi ile başlayacak.
Automaton’un müzik videosunda takması için Londralı tasarımcı Moritz Waldemeyer tarafından bir başlık tasarlandı.
Pangolin pullarından ilham alınarak ayrı ayrı hareket eden ve ışık saçan bölümler yaratıldı. Her pul ayrı ayrı motorize edilmiş ve ışıklandırılmış, bu da yüzeyi boyunca ışıkların ve hareketlerin gönderilmesine, kullanıcının sanki sinir sistemi gibi görünmesini sağlayan bir etki yaratıyor.
Başa dönersek sistemin kendisinden farklı olanın iyi özelliklerinden yüz çevirip olumsuz yönlerine odaklanması elbette binlerce yıldır bir çok insanın başına geldi ancak bunun değişmesi elbette mümkün ve hatta artık lütfen, n’ooolur değişsin. Belki de Jay “When You Gonna Learn” ü kaydederken prodüktörü ile tartışmasaydı ve onun isteğini kabul edip kendi yolunu çizmeseydi bütün bunların hiç birisi gerçekleşmeyecekti ve belki de bir single ya da albüm çıkartıp müzik piyasasından silinecekti. Ama onun hayatına baktığımızda her şeyin ötesinde bireysel hakların korunduğu, hataların telafi edilebildiği, insanların kendilerini ve imajlarını iyileştirebildiği ve en önemlisi herkesin “insan” olabildiği yönetimsel bir anlayışın varlığını hissediyoruz.
Farklılıkların korunduğu, hiç bir yeteneğin israf edilmediği, her insanın kendini gerçekleştirirken hata yapma ve iyileştirme haklarının saklı kaldığı, ilişkilerin değil aklın-yeteneklerin öne çıktığı daha insancıl bir sisteme hasretle ..
Yorum Yazın