Sağlıklı Olmak ve Sağ Kalmak Size Suçlu mu Hissettiriyor?
“Travma sonrası hayatta kalmak”, “travma yaşamamak” ve “travma mağdurlarına akut dönemde yardım etmek”, travma yaşamak kadar zordur. “Suçluluk duygusu”, kötü olaylardan “kendini sorumlu tutmak” demektir. Genel hatlarıyla “çok yanlış bir şey yaptığımızı düşündüğümüzde” ya da “önemli bir sosyal veya ahlaki kuralı ihlal ettiğimizi varsaydığımızda” ortaya çıkan, bilinçli veya bilinçdışı yaşanabilen derin ve yıkıcı, “kefaret isteyen” bir duygudur. “Sağlıklı olmanın ve sağ kalmanın suçluluğu”, ise “otosuçluluk”tur. Başkasının öldüğü veya büyük acılar çektiği bir durumda hayatta kaldığımız ve sağlıklı olduğumuz için, gerçekçi olsun ya da olmasın, “sanki yapabileceğimiz bir şeyler varken yapmadığımızı düşünerek” kendimizi suçlu hissetmektir, utanmaktır, sahip olduğumuz güzelliklerle aramıza mesafe koymaktır. Mağdurların yerine ölmüş olmayı ve mağdurların başına gelen şeyin kendi başımıza da gelmesini dilemek ya da hayatta kalmayı veya sağlıklı olmayı hak etmediğimize dair “derin bir suçluluk inancı” taşımaktır.
Sağlıklı olmanın ve sağ kalmanın suçluluğunu kimler yaşar?
Sağlıklı olmanın ve sağ kalmanın suçluluğunu yaşayan kişilerdeki belirtiler nelerdir?
“Gerçekleri kabullenmeyi”, sağlıklı bir yas süreci yaşamayı ve iyileşmeyi çok güçleştiren “sağlıklı olmanın ve sağ kalmanın suçluluğu”nu yaşayan kişiler, bilinçdışı “otosuçluluk” ile “otokastrasyon” geliştirmeye çalışırlar. Acıya ve eleme tutunurlar, adeta acı çekmeyi bırakırlarsa gidenlere haksızlık yapacaklarına, onları bu kez gerçekten öldüreceklerine inanırlar. Deprem gibi doğal afetler, ölümlü kazalardan sonra hayatta kalmış olmanın ve sağlıklı olmanın anlık mutluluğu yaşanabilir, rahatlama ve sevinç duygusu hissedilebilir. Ancak bazı durumlarda bu duygular yerini travmatik semptomlara bırakabilir. Çünkü ölüm her ne kadar yaşamın bir parçası olsa da “ölümü anlamlandırmak” ve “yaşanan kaybı kabullenmek” özellikle geride kalanlar ve sağlıklı olanlar için çok zorlayıcı ve yıkıcı bir süreç olabilir.
Bu süreçte kişi yapılamamış olanları yapıp, ölenlerin kaderini değiştirebilme olasılığım olduğu şeklinde büyülü düşüncelere sahip olur. “Büyülü düşünme” (gizemli düşünme veya magical thinking), kişinin düşünce, dilek ve ritüellerinin olayları ya da başkalarının davranışlarını etkileyeceğine inanmasıdır. Büyülü düşünmenin geç çocukluktan sonra gözlenmesi şizotipal kişilik bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk ve bazı psikozları düşündürür ve deprem gibi büyük travmalardan sonra yaşanan “regresyonlar” ile geçici olarak ortaya çıkabilir. Deprem gibi travmatik olaylardan sonra hayatta kalanlar, böyle bir travmatik şey başlarına gelmediği halde travmatik olaylara dışarıdan bakarken veya travma mağdurlarına yardım ederken “empati” yapmak yerine “aşırı sempati” yaparak başkalarının yaşadığı trajik olaylardan sağ çıktıkları için veya başlarına böyle bir felaket gelmediği için “büyülü düşünme” ile suçlu olduklarına ve istemeden çok yanlış bir şey yaptıklarına inanabilirler. Kendilerini olay sırasında yaptıkları, yapamadıkları ve yapmadıkları hakkında takıntılı şekilde düşünürken bulurlar. Çaresizlik döngüsünden çıkamazlar, sürekli geçmişe dönüşler yaşarlar. Bu kişilerde görülen yaygın belirtiler şöyledir:
• Hak etmemişlik duygusu, isteksizlik ve harekete geçememe
• Kaygı, korku ve karar verememe
• Sosyal yaşamdan uzaklaşma
• Çaresizlik ve gerçeklikten kopukluk hissi
• İntihar düşünceleri
• Travmatik olayın ve olayla ilgili anıların zihinde tekrar tekrar canlanması
• Huzursuzluk, çarpıntı ve boğulma hissi
• Sinirlilik ve öfke
• Uyku sorunları ve kâbuslar
• Baş ağrıları, bulantı, kusma ve karın ağrısı
• İstenmeyen kilo kaybı
Sağlıklı olmanın ve sağ kalmanın suçluluğu neden yaşanır?
Sağlıklı olmanın ve sağ kalmanın suçluluğunu yaşamamızın temelinde üç nedeni vardır. Birinci neden suçluluk hissetmemize yol açan aile ve çocukluk travmalarımızdır. İkinci neden, hayatta bir “düzen, adalet ve eşitlik” olduğuna ve “hayatımızın kontrolümüzde olduğuna inanma isteğimizin ortaya çıkarttığı büyülü düşünce”dir. Derin suçluluk duygusu ve yaşanan olayı değiştirebileceğimiz yanılgısı ve büyülü düşüncesi, dünyanın tahmin edilemez bir yer olduğu korkusundan ve kaygısından bizi koruma görevi görür. Bir tür savunma mekanizması işlevi olarak hizmet eder. İkinci neden, sonradan anlama yanılgısına yol açan “bilişsel çarpıtmalarımız'dır.
Sağlıklı olmanın ve sağ kalmanın suçluluğu gibi psikolojik rahatsızlıkların çoğunun nedeni bireyin sahip olduğu çarpıtılmış düşünceleri, işlevsel olmayan varsayımları ve kendince kurallarıdır. Sonradan anlama yanılgısı gibi bilişsel çarpıtmalar, olayları gerçekte olduğundan daha öngörülebilir olarak görme eğilimimizin yarattığı büyülü düşüncedir. Özellikle deprem gibi travmatik olaylar sonrasında olayları önceden tahmin edebileceğimize dair büyülü düşüncemiz, olaydaki rolümüzü gerçekte olduğundan farklı görmemize yol açar. Bu da “travmatik olayları sanki değiştirebileceğimize yönelik yanılgımızı' ve büyülü düşüncemizi pekiştirir ve derin suçluluk duygumuzu ortaya çıkarır. Bunun sonucunda da suçluluk duygumuz “kefaret” ister.
Yorum Yazın