Rıfat Kamaşak Yazio: Güvensizlik Üzerine Kurulu Sistemde Polisiye Tedbir İle Kopya Çektirmeme Çabaları
Sosyal düzenin karşılıklı güven değil de güvensizliğe dayalı olarak kurulduğu toplumlarda paranoyanın artması nedeni ile yaşam oldukça sinir bozucu bir hal alabilir. Özel ya da kamu hangi alanda olursa olsun herhangi bir aksiyon gerçekleştirmek istediğinizde herkes birbirinin gözünde potansiyel suçlu, yalancı, üçkağıtçı, dolandırıcı, fırsatçı vb. etik dışı davranışlara meyilli şahsiyetler olarak görülür. Bu durumu toplumun her alanında deneyimlemek mümkündür.
Belediyeler size güvenmediği için yollara blok blok dağ gibi kasisler koyar çünkü hepinizin içinde trafik canavarı olduğu düşünülür.
Şimdi eğitime gelelim. Aynı durum tabii ki eğitimde de geçerlidir. Küçük yaşlardan itibaren öğrenciler hocaları tarafından her fırsatta kontrol edilmesi gereken, gayri etik davranış eğilimli kopyacılardır.
İstenen şey kopyayı engelleyip herkesin hak ettiği notu almasını sağmaktır ama bu davranışın hizmet ettiği amaç küçücük beyinlere kopyanın aslında engellenmesi gereken son derece doğal bir şey olduğu mesajını vererek bu durumu olağanlaştırmaktır. Her öğrenci kopya çeker ve bu önlenmelidir (!) Hayretle ve dehşetle izliyorum ki neredeyse ülkedeki tüm eğitim kurumları ve bağlı hocaları eğitim sistemindeki bütün çocukları gençleri potansiyel kopyacı olarak görmekte ve buna dönük çılgın polisiye projeler üretmektedirler. Evlere ayna gönderen seçkin bir üniversitemiz bile mevcut!
Unutmayın, öncelikle herkesi potansiyel suçlu görmek, suçun muhteviyatını olağanlaştırmaktır. Kısa vadeli birkaç çözüm önerisi mi istiyorsunuz? İlk önce ezber değil tamamen yorum ve düşünceye dayalı sorular sorun, sonra bu çocuklara güvendiğinizi ifade edin güvenmediğinizi değil. Güveni suiistimal edip kopya çekeni yakaladığınızda da gereken en ciddi caydırıcı cezayı verin. Emin olun ki insanları bu tür davranışlardan uzaklaştıran kendilerine olan güvenin zedelenme endişesidir, korkuları değil. Arada atlayıp kaçırdığınız kopyacılar varsa da kim ne yapıyorsa kendisi için yapıyordur, o kadarı dünyanın her yerinde var.
Uzun vadede ise daha sosyolojik ve kültürel çözümler gerekiyor, bizim çocuklarımız analarının karnından kopyaya genetik yatkınlık ile çıkmıyorlar. Finlandiya ya da Almanya’da kopyanın bu derece sorunlu olmaması, çocukların ezbere dayalı olmayan bir eğitim sisteminde, özgüvenli bireyler olarak yetişmesinden kaynaklanıyor. Kopyayı anlamsız ve gereksiz buluyorlar, başkasına bakarak bir şey yapmanın özsaygılarını etkileyeceğini ve kendilerini yetersiz hissetmeye sebebiyet vereceğini düşünüyorlar. Gereken karşılıklı güveni esas alan zihniyet değişikliği, polisiye tedbir değil anlayın artık!
Sevgi ve sağlıkla kalın…
Yorum Yazın