Pablo Picasso İlk Kübist Resim Olan Avignonlu Kızlar'ı Yaratırken Kimlerden Esinlendi?
Avignonlu Kızlar ya da orijinal adıyla 'Les Demoiselles d'Avignon' Pablo Picasso'nun yağlı boya tablolarından biri belki de en önemlisidir. Çünkü bu eser, Kübizm akımını ve modern sanatın doğuşunu simgelemektedir. Peki genç İspanyol ressam Picasso, 'Avignonlu Kızlar'ı yaratırken kimlerden ve hangi eserlerden etkilenmiş biliyor musunuz?
Pablo Picasso'nun 1907'de yaptığı Les Demoiselles d'Avignon (Avignonlu Kızlar), şüphesiz modern sanatın en etkili eserlerinden biri. Bu eser nasıl ortaya çıkmış sanatseverler için detayları anlatacağız. Hemen belirtelim ki Picasso'nun bu eseri yaratırken, farklı farklı çok fazla kaynaktan esinlendiği biliniyor.
Esinlendiği kaynaklardan ilki ile başlayalım.
Picasso'nun burada, Batı Afrika sanatından, eski İberya heykelinden, tanınmayan bir Orta Çağ mimarından ve El Greco'dan esinlendiğini görebiliyoruz.
20. yüzyılın başlarında Pablo Picasso'nun sanatına baktığımızda, en ünlü resimlerinde görmeye alışık olduğumuz küplerinden, soyutlamasından, canlı renklerinden ve tuhaflığından çok uzak olduğunu görüyoruz.
Peki ne değişti de Picasso'nun sanatı bu denli bir değişime uğradı?
1907'de o zamanlar 26 yaşında olan Picasso, Paris'teki ilk antroloji müzesi olan 'Musée d'Ethnographie du Trocadéro'yu ziyaret etti.
Müze, Batı Afrika'dan Fang maskeleri de dahil olmak üzere, Fransız İmparatorluğu tarafından oraya götürülen sanat eserleri ve diğer nesnelerle doluydu.
Picasso da dahil olmak üzere pek çok sanatçı için bu maskeler müthiş bir keşifti.
Bu maskeleri, sadeliğin derin ifade yoğunluğuyla birleşimi olarak yorumladılar.
Kibirli ve anlamsız buldukları dönemin Avrupa sanatıyla karşılaştırıldığında, bu maskeler sanatın metafiziksel gücünü simgeliyor gibiydi. Bu sebeple Picasso da dahil olmak üzere, bir çok sanatçıyı etkilemesine de şaşırılmamalı.
Avignonlu Kızlar tablosundaki bazı yüzler ve Fang maskeleri arasındaki benzerlik oldukça açık.
Picasso'nun ayrıca, 1904'te Louvre'da sergilenen antik İspanya'nın Roma öncesi İber kültürüne ait heykellerinden etkilendiğinden de söz ediliyordu.
Picasso'nun etkilendiği bir diğer isimle devam edelim: Gauguin! Paul Gauguin, Tahiti'de yaşadığı dönemden, Tahiti halkından ve canlı renklerden ilham alan bir stili benimsedi.
Avrupa'ya döndüğünde, yaptığı resimler devrim niteliğindeydi.
Picasso da, Gauguin'in çizimlerini, yapay ortamından çıkarıp, eserlerinde insanların hissettiği duyguları göstermesinden ilham almıştır.
Bir de Paul Cézanne vardı. Onun gerçeklikten uzak geometrik çizimleri, Picasso'nun ünlü 'Kübizm'inin habercisi gibiydi.
Picasso, Henri Rousseau ile de arkadaştı. Rousseau'nun sanatı eleştirmenler tarafından alay konusu olsa da, Picasso için önemli bir ilham kaynağıydı.
Hayatının büyük bölümünde vergi tahsildarı olarak çalışan Rousseau resim yapmaya kırklı yaşlarında başladı.
Picasso'nun etkisi altında kaldığı bir diğer isim de 13. yüzyıl Fransız mimarı Villard de Honnecourt'du.
Honnecourt'un insan figürlerinin geometrik eskizlerini içeren çizimleri 19. yüzyılda yeniden keşfedildi ve 1906'da yayınlandıktan sonra, Picasso hemen bunun bir kopyasını edindi.
El Greco'nun uzatılmış, bükülmüş formlarının Picasso'nun ünlü eseri üzerindeki etkisini görmemek imkansız gibi bir şey. Peki tüm bu etkilerin ortak noktası nedir?
Picasso'nun esinlendiği eserlerin ortak özelliği, hiçbirinin Avrupalı olmamasıydı. Ayrıca, hiçbiri bilinçli ya da bilinçsiz Rönesans'ın etkisiyle şekillendirilmemişlerdi.
Görüyoruz ki Picasso, Kübizm'in bileşenlerini Batı Afrika, eski İberya, Orta Çağ Avrupası gibi geçmişten esinlenerek bulmuş.
Günümüzde ilk kübist resim olarak bilinen 'Avignonlu Kızlar' son derece modern bir eser.
Ancak görüyoruz ki, aslında bu eser, geçmişte zaten var olan eserlerin bir sentezi.
Bu eserin orijinalliği ve önemi ise, Picasso'nun tüm bu esinlendiği kaynakları çok güzel bir şekilde sentezlemesinden geliyor.
Yorum Yazın