Büyük beğeni toplayan Confessions On a Dance Floor albümüyle kariyerinin bambaşka bir yeni dönemindeydi. Los Angeles’ta kocası Guy Ritchie, çocukları Lourdes ve Rocco ile mutluluğunun tadını çıkartıyordu. Ancak bir şeyler eksikti.
Madonna o günleri hatırlıyor… “Düşündüm ki ben dünyanın en şanslı insanıyım. Birçok şeye sahibim ama insanlara yardım etmek için yeterince bir şey yapmadığımı hissediyorum.”
Madonna kısa bir süre sonra ülkesinin kötü durumu hakkında açıklamada bulunan Malavi’li Victoria Keelan ile temasa geçti ve ekledi: “Evren dinliyordu. Nereye gitmem gerektiğini biliyordum. ”
Blantyre’de bulunan bir hastaneyi ziyaret ederken…
“Bir toplama kampında olduğumu hissettim. Kimse için yeterince yatak yoktu. Herkes çok zayıftı ve insanlar AIDS, kötü besletme ve sıtma sebebiyle ölüyordu. Çocuklarım vardı ve ben yakında yetim kalacak veya çoktan kalmış çocuklara bakıyordum.
AIDS salgını New York’ta ilk kez başladığında Aşağı Doğu yakasında yaşıyordum ve en yakın arkadaşım HIV pozitifti. St. Vincent Hastanesi’ne gittim çünkü eşcinsel topluluğunun daha önce hiç görmediği çılgınca bir şekilde ötekileştirildiğini gördüm. AIDS hastalarının olduğu bölümde yan yana yataklar, güçten düşen insanlar ve ölüm kokusunu hatırlıyorum. Sorumluluk ve merhamet duygusuyla ‘Bu insanlara nasıl yardım edebilirim? Bu insanları nasıl sevebilirim? Onları nasıl daha iyi hissettirebilirim?’ diye düşündüm. Çünkü herkes onları bir kenara atıyor ve onlara dokunmak istemiyordu.
Yine kimsenin konuşmak istemediği, yardım etmeye gelmeyip ötekileştirdiği Malavi’de aynı şeyleri daha derin ve sanki bir anlamı varmış gibi hissettim. HIV virüsünün yayılımı çok hızlıdır çünkü kimse seks ve korunma yöntemleri hakkında konuşmaz. Bunlar birer tabudur. Şok olmuştum, böyle şeyler hala devam ediyor muydu? Hemen yardım etmek istediğimi biliyordum ve yine biliyordum ki küçük veya büyük bir şekilde yardımım dokunabilirdi. İlk başta çok fazla şey yaptım ve kendimi gereğinden fazla dağıttım. Bu sebeple yükü taşıyamadım. Burada olmaya gönüllü insanlar bulmaya çalışıyordum. Ama çok fazla iş vardı ve kimse bu kadar uzun soluklu bir şey yapmak istemiyordu. Ailemle ilgilendim, işimi yaptım ama bununla ilgilenemedim. Bu sebeple üzerinde çalıştığım projeler bir kenara atıldı. Çünkü yöneticiler bana karşı sorumlu olmak istemiyordu.
Kızların eğitimi benim için çok önemlidir ve birçok Afrikalı kız ilkokulu geçemiyor. Teşvik edilmiyorlar, okullar yürümenin imkansız olduğu uzaklıkta ve okullarda tuvalet bulunmuyor. Bu durumlar okulu tehlikeli ve imkansız bir hale getirir ve kızlar da gitmemeyi seçer. Evlerinde kalan kızlar ve 14, 15, 16 yaşlarında evleniyorlar, aileleriyle ilgilenip ev işlerini yapıyorlar. Bu onların içinden çıkamadıkları bir döngü.”
Yorum Yazın