Levent Buda Yazio: Suşi
Yıl 2001…
İlk Barcelona seyahatindeyiz.
Bir yerden geçerken eşim burada suşi kokuyor, hadi yiyelim dedi.
Henüz Türkiye’de, bugün gibi bolca suşi restoranları yok.
Çok ön yargılı bir şekilde, ben yiyemem.
Sen suşi ye, ben de karşıdaki dükkanda burger yer, sana el sallarım dedim.
Balığı severim, ama çiği biraz zordu benim için.
Israr etti. Gel ben sipariş edeyim, bir tat beğenmez isen gider karşıda burgerin tadını çıkarırsın teklifini yaptı.
İkna oldum. Tadış o tadış. Şimdi buldum mu, hiç kaçırmam.
İkna oldum. Tadış o tadış. Şimdi buldum mu, hiç kaçırmam.
Tatlı yemeyen var mı, ya da şöyle sorayım:
Aldığımız paketli gıdaların, tuzlu dahi olsa içeriğinde bolca şeker olduğunu biliyor musunuz?
Lezzet artırıcı, aynen monosodyum glutmat gibi.
Ama rafine şeker zararlı biliyoruz, değil mi?
Diyabetten, damar tıkanıklığı sonucu kronik dolaşım problemlerine kadar pek çok hastalığa neden olabiliyor.
Beslenme uzmanları rafine şeker ve karbonhidrattan uzak durun diye sürekli uyarıyorlar.
Sadece bu yüzden eskiden pahalı olan şeker için Almanlar “Derebeylerinin Zehri” diyor.
Ama hakkında bu kadar araştırma yokken herkes şekeri bir şekilde tadıp, sevmedi mi?
O halde bu kadar eski bir molekül ile ilgili yeni bilgileri okuyup anlamak gerek.
Beslenmeyi ona göre düzenlemek anlamlı.
İhtiyaç…
Bilimsel gelişmeleri doğuran.
Niye Norveç GSM teknolojisini buldu?
Büyük ülkede az insana kablolu telefon hizmeti götürmek zor ve pahalı.
Üzerine bir de soğuk hava koşullarını ekleyin.
İhtiyaç, bakış açısı, değerler ve bilimsel düşünce sonuç verdi.
İlk cep telefonumu 1996’da aldım. SMS bile gönderme yeteneği yoktu.
Günümüze bakalım.
Elinde akıllı telefonu olmayan yok denebilecek düzeyde.
Hayatı kolaylaştırmak üzere.
Hadi isterseniz yeniye ve yeniliğe uzak durun.
Dip not: Ama önce illaki bir değerlendirin.
Yorum Yazın
Sınavda kağıdımı doldurmak için uğraşıyorumdur
Ortaokulda en az 100 satırlık yazı ödevi olunca ben de böyle yazardım :D