Görüş Bildir
Haberler
Kafa Sondajı 18 - Mahalle Kültürünü Otomobiller mi Öldürdü, Kaldırımlardan Medeniyet Analizi Yapalım mı?

Kafa Sondajı 18 - Mahalle Kültürünü Otomobiller mi Öldürdü, Kaldırımlardan Medeniyet Analizi Yapalım mı?

Kafa Sondajı'nın 18. faslındayız, selamlar. 

Burada birbiriyle yer yer alakalı, sık sık alakasız fakat zihinlerde karıncalanma yaratacak konulardan bahsediyorum. Bu sebeple aşağıdaki satırlar bir köşe yazısı da sayılabilir, sonra 'Ne okudum ben ya?' demeyin, ne okuduğunuzu bilin.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Bu hız tabelalarını hepimiz bir araçla seyir halindeyken görürüz. Aslında 'daha hızlı gitmek istiyorsun ama biraz soluklan' anlamına gelir bu tabelalar.

Bu hız tabelalarını hepimiz bir araçla seyir halindeyken görürüz. Aslında 'daha hızlı gitmek istiyorsun ama biraz soluklan' anlamına gelir bu tabelalar.

Yani biz hiçbir acelemiz olmasa bile daha hızlı gitmeyi isteriz, kurallar ise bizi dizginlemeye çalışsa da kazanan daha hızlı gitmek isteyenler olur. Şehir içerisindeki hız limitlerinin ve kişi başına düşen alt geçit sayısının yıllar boyunca arttığını düşünecek olursak kazananın hızlı gitmek isteyenler olduğunu görmemiz zor olmayacak.

Eleştiriyi sadece yurdumuza yönelttiğimi düşünmeyin, dünyanın birçok ülkesinde trafiği koşulsuz şartsız hızlandırma temayülünü görüyoruz.

Ne kadar da hızlı bir şehir bu değil mi? Beklemek yok, trafik yok hatta otomobiller dışında hiçbir şey yok.

Ne kadar da hızlı bir şehir bu değil mi? Beklemek yok, trafik yok hatta otomobiller dışında hiçbir şey yok.

Amiyane tabirle 'vızır vızır' geçen otomobiller dışında hiçbir şeyin olmadığı günümüz yolları üzerine ABD'de bir araştırma yapılmış. Araştırmanın amacı mahalle kültürünün nasıl tedrici yok olduğunu analiz edebilmek içinmiş. Mahallelere gitmişler, gezmişler, irdelemişler ve beklemedikleri bir sonuçla karşılaşmışlar.

Mahalle kültürünü ortadan kaldıran trafiğin gün geçtikçe hızlanmasıymış.

Nasıl mı?

Şöyle ki, yanı başından 80 kilometre hızda otomobillerin geçtiği yollarda olup bitiyor her şey.

Şöyle ki, yanı başından 80 kilometre hızda otomobillerin geçtiği yollarda olup bitiyor her şey.

Şehir sokakları bile bu biçimde sınıflandırılıyor, yani yoğun trafik olan ya da araçların hızlı aktığı sokaklar olarak. Bu bahsettiğim araştırma sokaktan geçen trafiğin niteliğinin o yolların çevrelediği mahallenin sosyal yaşamını direkt olarak etkilediği sonucunu ortaya koyuyor.

40 yıl öncesinde yapılmış olmasına ve o dönem yaşanan trafik yoğunluğunun sınırlı olmasına rağmen somut bir veriye ulaşıyor araştırmacılar: Trafiğin hızlı aktığı sokaklarda insanların birbirine merhaba deme oranı diğer sokaklara göre yarı yarıya az! Birbirini tanıma ve dost olma oranlarından bahsetmiyorum bile.

Birbirine sadece yollarla bağlanan, ulaşmak için yürünmesi imkansız fakat bir o kadar da kısa mesafeleri yaratmamızın hikayesidir bu.

Birbirine sadece yollarla bağlanan, ulaşmak için yürünmesi imkansız fakat bir o kadar da kısa mesafeleri yaratmamızın hikayesidir bu.

Kaldırımı olmayan yollar, oteller, alışveriş merkezleriyle karşılaşmamış olamazsınız. Ya da kaldırımda yürürken bir anda size ayrılan alanın sona erdiğini, yolda yürümeye mecbur kaldığınız olmadı mı?

Milattan önce, nüfusu 100 binden az olan Antik Corinth'te ilk kez insanlık kaldırım ‘teknolojisiyle’ tanışmıştı, şimdi unutma aşamasına geldik bile. Otomobilimizden indikten sonra hepimizin ihtiyacı olduğunu bilsek de bu unutuşun önüne geçebilmek için aklımıza gelen tek çözüm kaldırımları duvar haline getirmek gibi trajikomik bir uygulama.

Daha hızlı giden otomobillere mahalleleri feda ettikten hemen sonra yürüdüğümüz alanlara da göz koymayalım diye yüksek kaldırımlar inşa ediyoruz.

Daha hızlı giden otomobillere mahalleleri feda ettikten hemen sonra yürüdüğümüz alanlara da göz koymayalım diye yüksek kaldırımlar inşa ediyoruz.

Kendisini frenlemek için utandırıcı kurallar koyan tek canlı türü insanlar sanırım.  Yan komşumuzu yeniden tanımak için yollarımızı yavaşlatmak, medeniyetle yolumuzu yeniden kesiştirmek için de kaldırımlarımızı duvar yüksekliğinden indirebileceğimiz bir ortam gerekiyor.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Mahalleler, yollar, dostluklar demişken biraz da sayıları konuşturalım.

Türkiye'nin 90 bin kişiyle en kalabalık mahallesi Diyarbakır, Bağlar Mahallesi. Neredeyse küçük çaplı bir il. Onu 90 binden biraz daha az nüfusla İstanbul Küçükçekmece'de Atakent Mahallesi takip ediyor. Bu bilgileri niye verdim? 

Birbiriyle böylesine yakın fakat birbirini hiç tanımayan mahalle sakinlerini bir gün kavuşturabilir miyiz diye düşünelim diye verdim. (Bir de istatistik paylaşmak bilimsel ve havalı duruyor.)

Bu sondajda biraz yerel sorunlara değindim, kapanışı da yerli motiflerle bezeyelim istiyorum ve Kafa Sondajlılar Yardımlaşma Derneği'nin favori dansıyla veda ediyorum.

Takipte kalınız, sevgi dolu selamlar! 🌹

Çok uzaklaşmadan, şu içeriklerin de ilginizi çekeceğini düşünüyorum. Bir bakın isterseniz. 🤓

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
20
9
7
3
2
2
2
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın