Hollanda’da Aşırı Sağcı Wilders Seçimleri Nasıl Kazandı?
Avrupa’nın düşünce hayatımıza katkılarından bahsederken aklımıza çoğu zaman aydınlanma, demokrasi ve hatta sosyal demokrasi geliyor olabilir ama Avrupa’nın aynı zamanda faşizmin ve Nazizm’in doğduğu, büyüdüğü ve maalesef bir zamanlar hakkıyla uygulandığı bir bölge olduğunu da unutmamak lazım.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Batı Avrupa demokrasileri bu ideolojilerin geri dönmesini engelleyecek şekilde tasarlanmıştı. Aşırı sağ partiler, önemsenmelerini gerektirecek bir seçmen desteğine mazhar olamıyorlardı. Doksanlı yıllarda ırkçılık hastalığı tekrar nüksettiğinde, kendini ancak yasadışı eylemler ve saldırılarla gösterebilmişti. Ancak geçtiğimiz süre zarfında İslam ve göçmen karşıtı söylemleriyle gündeme gelen aşırı sağ partiler, kenarda köşede kalmış bir grup olmanın çok ötesine geçip merkezi siyaseti belirleyen, hâkim bir konuma sahip oldular. Öldü sanılan faşizmin ruhu Avrupa’da yükselen aşırı sağ partilerde yeniden hortladı. Fransa’da Front National, Almanya’da Alternatif für Deutchland, İngiltere’de UKIP, İsviçre’de Schweizerische Volkspartei, Avusturya’da Freiheitliche Partei Österreichs, Danimarka’da Dansk Folkeparti, Finlandiya’da Perussuomalaiset gibi aşırı sağ partiler geçtiğimiz yıllarda yapılan hemen her seçimde oylarını ve siyasal nüfuzlarını artırdılar.
Son seçim sonuçları, Hollanda’nın da aşırı sağın yükselişinden kendi payına düşeni aldığını gösteriyor.
İşte Wilders’ın başarı hikayesi de bu minvalde gelişti.
VVD’nin başına Türkiye kökenli göçmen bir aileden gelen Dilan Yeşilgöz geçti.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!