Yeni VVD lideri, seçim öncesinde göçmenler konusundaki rahatsızlığı dikkate alan sınırlayıcı bir politika izleyeceklerinin propagandasını yaptı. Ancak bu konudaki söylem üstünlüğünü çoktan Geert Wilders’a kaptırmışlardı. Ortalama seçmen, göçmen ve sığınmacıların ülkeye girişini sınırlama konusunda kendi de göçmen bir aileden gelen bir lidere mi, yoksa 25 yıllık meclis kariyerini bu konuya vakfetmiş bir lidere mi kulak verecekti. Seçmen tercihlerinde Wilders öne çıktı ama aşırı sağcı olmasından dolayı Wilders’ın iyi bir tercih olacağından emin olmayan seçmenler de vardı. VVD’nin yeni lideri Yeşilgöz onların da imdadına yetişti. Seçim sonrası Wilders’la koalisyon kurma fikrine açık olduklarını söyleyerek Wilders’ın yeni alternatifler arayan seçmenlerin gözünde normalleşmesine vesile oldu.
Bu süreçte Wilders da seçimi kazanmak için bazı doğru adımlar attı. Mesela seçim bildirgesinde bazı keskin uçlarını törpülediğinin sinyalini verdi. İslam karşıtlığı konusunda söylemini yumuşattı. Wilders programından Hollanda’da İslam’ın geriletilmesi için ayrı bir bakanlık kurulması gerektiğine ve İslam’ın bir din değil totaliter bir ideoloji olduğuna dair ibareleri çıkardı. Hollanda gazetelerinde Wilders’ın artık milder (ılımlı) bir tonda konuştuğu yazıldı. Söylem yumuşamıştı ama değişmemişti. Wilders, ortalama seçmenin hayat pahalılığı, konut sıkıntısı, sağlık hizmetleri gibi konulardaki karşılanmamış taleplerinden dolayı hükümeti, Avrupa Birliği’ni ve göçmenleri sorumlu tutmaya devam etti. Wilders’a göre Hollandalıların cebinde parası azdı çünkü bu para göçmenlere ve AB’ye harcanıyordu, Ukrayna’ya yardım olarak veriliyordu.
Ülkeye bu kadar göçmen ve sığınmacı gelince Hollandalılar bütçelerine uygun bir ev bulamaz olmuşlardı. Sağlık sistemi yine göçle gelenler yüzünden sıkıntıdaydı. Hollanda “halkının” mahrum kaldığını hissettiği şeyler için göçmenleri günah keçisi haline getirdi. Göçmenleri ötekileştirdiği bu popülist söylemiyle Wilders, bu sorunların çözümünde önceki hükümeti oluşturan koalisyon partilerinden umudunu yitirmiş toplum kesimlerini birleştirdi. Böylece en çok sayıda seçmenin gönlünü, aklını ve oyunu kazandı. Şimdi kendisine oy veren çoğunluğu, Hollanda halkı olarak gösteriyor. Partisi seçimlerde birinci olduğu için de başbakan olmasının demokrasinin gereği olduğunu söylüyor.
Bir ihtimal Wilders’ın hayalleri gerçek olabilir. Önümüzdeki günlerde Meclisteki sağ partiler, ılıman bir Wilders’la koalisyon kurmayı kabul edebilirler. Kuran yasağı ve cami kapatma sözlerinin yer almadığı ama AB konusunda şüpheci bir tutum sergileyen, Ukrayna’ya yardımları kısan, sığınmacı ya da göçmen olmayı sınırlayan yeni bir sağ koalisyon hükümeti görebiliriz Hollanda’da. Diğer bir ihtimal ise merkezdeki sağ ve sol partilerin Wilders karşısında bir araya gelerek Hollanda’nın bildiğimiz değerlerine daha uygun bir koalisyon hükümeti kurulması. Bu ihtimal gerçekleşirse Wilders, seçmen/millet iradesine engel olunduğu söylemiyle kendisine karşı oluşan koalisyonu yıkmaya ve bir sonraki seçim için hazırlık yapmaya hemen başlayacaktır.
Twitter
LinkedIn
Instagram
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio