En Korkunç Vakalardan Ağlatacak Olaylara: 112 Acil Servis Çalışanının Anlattıkları Sizi Dumura Uğratacak!
Merak edip de sormaya çekindiğimiz her sorunun cevabını Soramazsın sayesinde öğreniyoruz. Bu haftaki konukları ise 112 Acil Servis Çalışanı idi. Merakınızı gidermek için aşağı kaydırmaya devam edin!
Soramazsın’a konuk olan Osman, 10 yıldır 112 Acil Servis’te çalışıyor.
1. 112'ye gelen bir çağrıda Ambulans yönlendirme süreci nasıl işliyor?
2. Neden ambulanslar hep geç geliyor?
3. Ambulansların amacı dışında kullanıldığı oluyor mu?
“Bizim yemek saatimiz yok. Bazen uzun saatler boyunca yemek yiyemiyoruz. Ambulanstan da ayrılmamamız gerekiyor. Bu nedenle yemeğe veya başka yere gideceksek bile ambulansla gidiyoruz. Nöbet bitene kadar bu böyle oluyor. Yemek yiyeceğimiz yerde bile ambulansı uzak bir yere park etmememiz gerekiyor. Park yeri yoksa başka bir yer bulup orada yiyoruz. Yemek yerken vaka gelirse her şeyi bırakıp 90 saniye içinde ambulansa dönüyoruz.”
4. Bu işte hiç unutamadığın bir anın var mı?
“Aile içi şiddetle alakalı bir vaka aldık. Ulaşmamız 3-4 dakika sürdü. adrese geldiğimizde kapıda polisi gördüm. Polis bana panikle ‘Gel’ işareti yapıyordu. Apartman kapısından girerken yerde yatan bir kadın gördüm. Boğazı tamamen kesilmişti. Onun biraz ilerisinde boğazı kesik bir genç daha gördüm. O yaşıyordu. Biz hemen ona müdahale ettik. Biz ona müdahale ederken diğer odalarda iki çocuk daha olduğunu gördük. Sonradan öğrendik ki, bizim yaralı olarak müdahale ettiğimiz şahıs cinnet geçirip kendi ailesini katletmiş. 3 küçük çocuğunu ve eşini boğazını keserek katletmiş. O duyguyu orada dibine kadar yaşıyorsunuz. Orada yere çöküp ağladım. Eve gittiğimde çocuğumu kucağıma alıp sevemedim, yemek yiyemedim, birkaç gece uyuyamadım.”
5. Ölüme karşı duyarsızlaştığını düşünüyor musun?
“Dolaylı yoldan evet. Ama şöyle oluyor, yaşlı veya ölüme daha yakın olan hastalarda daha az duygu oluyor. Tabii ki ölünce yine üzülüyorsunuz sonuçta o da bir can. Biz o insanı tanısak da tanımasak da o insanın yakınlarının duygularını hissedebiliyorsun. Evinde müdahale edip de o kapıdan çıktığında onlarca insan yüzüne bakıyor. Ne diyeceksin? Öldü diyeceksin. Bundan etkilenmeme ihtimalin yok. İçeridekinden etkilenmesen dışarıdakinden etkilenirsin. Genç ölümlerde çok üzülüyorsunuz.”
6. Ambulans boşken sirenlerin kullanılması doğru mu?
“Biz hastaya giderken size göre ambulans boş oluyor, çünkü arkada kimse olmuyor. O sırada sireni açmayalım mı? Bir büyük problem de bu. Hastaya ulaşırken tabii ki ambulans boş olacak. Hastaya giderken kırmızı ışıkta beklerken sireni açıyorum. Camı açıp bağırıyorlar, ‘Arkadaki kimse yok neden sirenleri açıyorsun? Şerefsiz!’ diye. Ben durup ona durumu izah edemem.”
7. Gördüğün ya da duyduğun en korkunç vaka ne?
“Gördüğüm en korkunç vaka, bir babanın 3 çocuğu da dahil tüm ailesinin boğazını keserek katletmesiydi. Duyduğum ise, bir şizofreni hastası kadının annesini öldürmesiydi. Ben olayın fotoğraflarını gördüm, çok etkilendim. Kadın annesinin kafasını kesmiş ve tencereye koymuştu. Polislere de, ‘Yakalanmasaydım bunu pişirip dağıtacaktım’ demiş. Polisler kadını annesinin sağ bacağını doğradıktan sonra yakalamışlar.'
8. Hiçbir suçluyu tedavi etmek zorunda kaldın mı?
“Bize vaka verildiğinde olayın ne olduğunu bilmiyoruz. Sonradan öğreniyoruz ki o kişi hırsızlık yapmış, birini öldürmüş. Tabii ki hiçbir suç kanıtlanmadığı sürece o kişiye suçlu diyemeyiz. Biz olayın ilk anında oraya gidiyoruz. Benim müdahale ettiğim bir olaydan örnek vermem gerekirse, bir çocuk tacizi olayı vardı. Tacizci olduğu iddia edilen kişi vatandaş tarafından linç edilmişti. Müdahale ederken ‘Ne oldu?’ diye soruyoruz. Benim de bir kızım var, ben de babayım. Darbedenler gibi benim de duygularım kabarıyor. Ama benim vazifem müdahaleyi gerektiriyor. O kişinin işlediği suçu bir kenara bırakmak zorundayım.”
9. Bu iş hep kötü anılardan mı ibaret yoksa komik olayların olduğu da oluyor mu?
“Bir kere şizofreni vakasına gittik. Şizofreniler hastaneye nakledilirken polisle birlikte naklediliyor. Biz adrese gittik, iki erkek kardeş vardı. Şizofreni olan kardeşinin hastaneye sevkini istiyordu. Diğer kardeş bize, ‘Şizofreni olan ben değilim, yanlış yapıyorsunuz. Şizofren olan kardeşim’ diyordu. Biz evrağa göre hareket etmek zorunda olduğumuz için onu aldık götürdük. Ambulansta da bize kendini açıklamaya çalışıyordu. Aradan 1 km geçtikten sonra tekrar aynı adrese gittik. Baktık ki, ‘Ben şizofren değilim’ diyen gerçekten de şizofren değilmiş. Şizofren olan kardeşi, abisi adına evrak çıkarttırıp onu hastaneye sevk ettirmiş.”
10. Hiç şiddete ya da saldırıya uğradın mı?
“Birçok kez psikolojik ve fiziksel şiddete uğradım. Bir sınıra kadar işin doğasında var. Çünkü insanlar her zaman size en kötü anlarında başvuruyorlar. Sizin gittiğiniz hiçbir insan sizi gülerek karşılamıyorlar, panik halindeler. Ben bana bağırana aldırış etmiyorum çünkü onunla münakaşa edersem hastayla ilgilenemem. Ama küfreden, suratıma tüküren, hakaret eden, başımıza silah dayayan… Bunların hepsini yaşadık. ‘Bu hasta ölürse siz de ölürsünüz’ diyenler oldu.”
11. Durumunu merak edip sonradan takip ettiğin vaka oldu mu?
“Biz hastaları hastaneye sevk ettikten sonra vazifemizin başına dönüyoruz, ondan sonrası hakkında genellikle bilgimiz olmuyor. Ama bir vakayı takip ettim. Bir genç ailesiyle pikniğe gidiyor. Salıncak kurmak için ağaca tırmanıyor. Ağaç dalı kırılınca yere düşüyor. Olay yerine gittiğimizde bir his kaybı vardı. Omurilik zedelenmesi olduğunu düşünerek müdahale ettik. Genç olduğu için insan, ‘Acaba iyileşti mi?’ diye düşünüyor. Birkaç saat sonra tekrar hastaneye gittiğimizde doktora durumunu sorduk. Kalıcı bir hasar oluşmuştu. Hayatının geri kalan kısmını tekerlekli sandalyede geçirmişti.”
12. İnsanlara sevdiğinin öldüğünü söylemek nasıl bir his?
“Hayatta bulunmak zorunda kalacağınız en kötü ortamlardan birisi. Biz, insanların acil sağlık hizmetlerine ihtiyaç duydukları yerlerde oluyoruz. Bir ailenin evine giriyorsunuz. Ailenin herhangi bir üyesi kalp krizi geçirmiş ve gidiyorsunuz bütün müdahaleyi yapıyorsunuz. O ana kadar o aile mutlu, sorunları yok. Ama bir anda hayatlarında çok büyük bir eksiklik oluşuyor. Ve siz o odada hastaya müdahale ederken dışarıda o insanlar hayatlarında yaşayabilecekleri en kötü şeyi yaşıyorlar, sizin ağzınızdan çıkacak iki kelimeyi bekliyorlar. Bunu söylemek o kadar zor ki. Bizde bu haberi verene ekibin celladı derler. Genellikle bana düşerdi bu görev. Sarılıp ağladığım çok insan oldu.”
Yorum Yazın
9 da istemsiz bir gülme geldi ama onun dışında bazılarını okurken içim cız etti:(