Görüş Bildir
Haberler
Bir Tanığın Gözünden: En Acı Günlerden Biri 17 Ağustos

Bir Tanığın Gözünden: En Acı Günlerden Biri 17 Ağustos

İçeriğin Devamı Aşağıda

Büyük Marmara depreminin üzerinden 16 yıl geçti. Hayaller, umutlar ve mutlulukları da beraberinde yıkan depreme 8 yaşında tanık olan üyemizden gelen yazı: 

İzmit'e daha 2 hafta önce gelmiştik. Hem evi düzenlemeye hemde yavaş yavaş etrafı öğrenmeye başlamıştık. Kurak iklimden gelen bizim için İzmit hem imkanları olan hem de vakit geçirebileceğimiz bir şehir olmuştu. Belki de babamın memuriyet hayatı boyunca en severek çalıştığı yerlerden biriydi. Aile olarak bizde benimsemiştik, şehir çok hoşumuza gitmişti. Hatta kardeşimle biz burada kalırız, üniversite okuruz hesapları yapıyorduk. Ama o hesapların hepsi 17 ağustos gecesi degişti.

16 Ağustos Gecesi - Depremden 6 saat Öncesi

Dedim ya yeni taşındık. Eşyaların yarısı açılmış yarısı kapalı, kolilerde duruyor. Dışarıda hava sıcak ama bu sefer çok farklı. Her gece erkenden uyuyan ben o gece uyuyamadım. Babam kalktı atariyi kurdu. Karşılıklı oyun oynadık, girdik çıktık ama o içimdeki stres bir türlü geçmedi. Annem uyudu, kardeşim uyudu, babam uyudu ama ben hala ayaktayım. Oyunlar bitti televizyonu atariyi kapattım ve oturduğum yerde uyuyup kalmışım.

Gözlerimi açtığımda binanın çatırdama sesleri geliyordu. O zaman 8 yaşında bir çocuk olarak bana oyun gibi gelmişti ama öyle olmadığını vitrinin üzerime devrilmesiyle anladım. Babam hemen annemi ve kardeşimi almış evin güvenli bir yerine geçmişti. Benim üzerime vitrin devrilmiş korku ve acıyla ağlıyordum. Diz kapağımdan aşağısı uyuşmaya başlamıştı, sallanan ve çatırdayan bina korkumu daha da artırmıştı. Babam nasıl geldi o vitrini nasıl kaldırdı hiç hatırlamıyorum. Bir ara camdan dışarı baktık. 

Karşımızdaki iki bina resmen sallanıyordu. Her sallanma sırasında camlar patlıyor, çığlıklar, bağrışmalar hepsi birbirine karışıyordu. Deprem bitti.. 45 saniye sürdü. O kadar uzun bir 45 saniye oldu ki 45 yıl gibi geldi içerideki bizlere. Elimize ne gelirse alıp üzerimize geçirmiş ve hemen dışarı çıkmıştık. Bütün mahalle aşağı inmiş ama gelmeyenler de vardı. Sonra anladık neden gelmediklerini. Gelemediler, çünkü o enkazın altında kalmışlardı. Hayalleri, çocukları, düşünceleri kendileri. Ama bize hiç söylemedi büyükler. Bütün çocukları parka götürdüler.

Herkes toplanmış kimi ağlıyordu kimi bağırıyordu. Komşular birbirini teselli etmeye çalışıyor birbirini hiç tanımayan insanlar kucaklaşıyordu.Bir gün geçti, iki gün geçti, üç gün geçti ama kimse gelmedi. Sonra Kızılay geldi bir çadır kurdu. Büyükler tüm çocukları çadıra yerleştirdi kendileri dışarıda kaldı. Hiç unutmuyorum çadırın köşesindeki yatağı görünce ağlamıştım. Benim yatağımın rengindeydi. Annem hemen çadırın dışında kardeşim yanımdaydı. Babam memur olduğu için arama kurtarma çalışmalarına katılmıştı. İlk gece çadırdaki yatağa yattığımda bacaklarımda vitrinin ağrısı, aklımda evin yıkılıp yıkılmadığı, nerede kalacağımız hepsini düşündüm. Arabası olanlar arabalarına binip akrabalarının yanına gitti. Biz kaldık. Araba yoktu. En yakın akraba 12 saat uzaktaydı. Bir hafta sonra amcam nasıl geldiyse o geldi ve bizi aldı götürdü. Terminalde babama sorduğum soruyu hatırlıyorum. Baba biz gidiyoruz, ama hadi bir daha deprem olursa sende bizimle geleceksin değil mi? Sende gel diye diye ağlayarak gittim.

Amcam gelene kadar bir hafta nasıl geçti orada biliyor musunuz? Tüpraş patlayacak dediler hepimiz dağlara kaçtık. Halbuki Tüpraş patlasa haritada İzmit diye bir şehir olmayabilirdi. İlk üç gün aç geçti. Biraz un ve yağ ile ufak hamur kızartmaları yapmışlardı. Onları yedik. Daha sonra bir otobüs ekmek geldi. O ekmekleri sırayla ve ihtiyacı olana vermiyorlardı. Arabaya asılıp sürünenler zorla bir ekmek alıp dönüyordu. Arabaya asıldım baya sürüklendim ama o bayat ekmeği aldım. Bir ekmek koşa koşa getirdim anneme verdim. Böldü bölüştürdü kimsenin gözü kalmasın, açlık çekmesin diye yettiği kadar verdi. 

Depremde okul gitti. Gittim bir sene köyde okudum akrabalarımın yanında. Babamda zaten daha fazla durmadı. Başka bir ile atandı. 

Bu yazıyı yazmaktaki amacım kimseyi eleştirmek ya da aşağılamak değil. Ama depremi yaşayanların yanında 'Ben internet paketim bittiği için üzülürüm' demeyin. Yaşamadıysanız saygı sınırlarını zorlamayın. O depremde kimin ne yaşadığını bilemezsiniz. Hangi annenin babanın nelere katlandığını bilemezsiniz. Bilenler vardır belki o dönemde İzmit'te bir buz pateni pisti vardı orası hep ceset doluydu. Bu depremi sadece yaşayanlar, kaybedenler bilir. Birisi çıkar bir laf söyler ömrünüz boyunca onun altından kalkamazsınız. Yaşamadıysanız klavyeden yorum yapmayın.

Saygılar, Sevgiler

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
1
0
0
0
0
0
0