Büyük Bir Zihinsel Yanılgı: Meşgul Olma Sendromu
Elimizde bir sorun var ve yapılması gerekeni biliyoruz. Bu durumda hayat kolay değil mi? Çöz ve geç.
Ancak hayat denen karmaşık mekanizma bize çetrefilli yollar sunma konusunda muhteşem bir uzman.
Bu nedenle kendimizi, elimizde düğümlenmiş bir sorun kümesi ile bulmamız pekala mümkün.
Asıl karmaşa ise burada başlıyor:
Sorunu çözmek için gereken eylemler kafamızda net olmamasına ya da tek başına altından kalkamayacağımız bir konu olmasına rağmen, dürtüsel olarak bir şeyler yapma ihtiyacı hissediyoruz. Herhangi bir şey!
Çünkü çoğumuz hareket etmenin; hiçbir şey yapmayıp oturmaktan daha iyi olduğuna inanırız.
Aksiyon aldığımız sürece başarısız olamayacağımıza kendimizi inandırırız.
Bir şey, herhangi bir şey, yaptığımız sürece başarısızlık bizi gerçekten bulamaz diye düşünürüz.
Hareket egomuzu besliyor gibi. Mutlaka birilerine, bir şeyler yaptığımızı ya da meşgul olduğumuzu göstermeliyiz sanki, değil mi? Evrimsel programlanmamız, başkalarının onayını almamızı istiyor ne de olsa..
Başkalarına bir şey yaptığımızı söylemek hiçbir şey yapmamaktan çok daha kolaydır. Bizim için de öyle.
Yıllardır ilk çıkaracağı kitap üzerinde çalışan insanlar tanıyorum.
Sorduğumda kitapla ilgili sürekli bir eylemleri var. Metinleri düzenliyorum, biraz sadeleştiriyorum, bir kişiye daha okutuyorum.. Ve bir türlü o kitabı çıkaramamalarını bir mantığa bürümüşlerdir. Çünkü aslında kitapla ilgili hareket ediyorlar, değil mi?
Ya da işte terfi almak isteyen birini düşünelim. O kadar çok yeni proje üstlenir, o kadar çok çabalar ki, istediği pozisyona ulaşma yolunda her zaman çok meşguldür. Evet meşgul ama istediği sonucu alabiliyor mu?
Sürekli bir şeyler yapıyor olmamız, ilerlediğimiz anlamına gelmiyor. Bu bir yanılgı!