Görüş Bildir
Haberler
Barış Erbil Yazio: Anathema Bıraktı: Geride Kalan İzler

etiket Barış Erbil Yazio: Anathema Bıraktı: Geride Kalan İzler

Barış Erbil
28.09.2020 - 11:28 Son Güncelleme: 15.10.2020 - 00:29

Özellikle 1990’lı yıllarda ve akabinde bu yılları takip eden 2000’li yıllarda genç olmuş neslin eğer rock müziğin herhangi bir türevini dinliyor ise mutlaka ilgisini ve dikkatini çekmiş bir gruptu Anathema. Doom Metal ve Progresif Metal tarzını kendi duygu yüklü tarzlarıyla birleştirmiş ve çoğumuzun içinde derinden izler bırakmışlardır. Özellikle Türk dinleyicilerinin gözünde Anathema nasıl özelse grup için de Türkiye çok daha fazla anlam ifade ediyordu turneleri kapsamında ziyaret ettikleri ve Türk dinleyicileriyle kurdukları bağın yanına yaklaşamayacak konserler verdikleri ülkeler arasında.

Peki neden bu kadar bağlanmıştık ülkece rock müzik dinleyicileri olarak Anathema ve yaptığı müziğe?

Peki neden bu kadar bağlanmıştık ülkece rock müzik dinleyicileri olarak Anathema ve yaptığı müziğe?

Bu sorunun cevabı biraz da duygularıyla ve bu duyguların zaman zaman yaşattığı bunalımlarla yaşamaya alışmış ve belki de en kaçtığımız duygunun, yani “duygusal acının” zaman zaman esiri olmaktan mazoşist bir keyif alan yapıya sahip olduğumuzda gizliydi. Evet belki böyle bir konuda genelleme yapıyor olmak çok doğru olmayabilir fakat Ortadoğu ve Arap coğrafyasını ele aldığımızda arabesk müziğin Türkiye’de ne denli popüler olduğunu görürüz. Bu popülarite arabeskin ne olduğunu sorgulatır ilk başta: Etimolojik olarak “Arap tarzı” anlamına gelse de oryantal ve lirik yapısını “acı” ve “acı çekmek” gibi temalar üzerinde yoğunlaştıran ve umutsuzluğu merkezine koyan bir anlama geliyor. Mamafih, Anathema’nın yaptığı müziğe doğrudan bir halk müziği türevi olan arabesk sıfatını veremesek de arabesk müzik dinleyicisinden genel müzik zevki ve kültürel açıdan farklılığa sahip rock müzik dinleyicisinin “acıya” ve acı çekmeye olan özlemini Anathema’nın lirik parçalarında yaşadığını pekâlâ söyleyebiliriz.  

1998’de verdikleri ilk Türkiye konserinden sonra 2019 yılındaki son Türk seyircileriyle buluşmalarına kadar geçen süreçte defalarca Türkiye’de hatta İstanbul ve Ankara dışındaki bir farklı şehirlerde konserler verdiler ve her röportajlarında Türk seyircilerini ve kadar sevdiklerini söylediler. Bu coğrafyada melankoliye duyulan açlığı ve kendi parçalarındaki bu melankolik dışavurumun nasıl da iyi karşılandığını gayet iyi biliyorlardı. Fakat günümüze geldiğimizde aslında olan duygular ile yaşayan liriklerin içinde kaybolmanın değil de daha zevklerin öne çıkması; dünya müziğinin ve dünyada dinlenen müziğin değişmesiydi. Günümüzde Anathema dinleyicisi de grup gibi zamanla değişmiş; belki gençlik yıllarından sadık bir yanı hep orada kalmış fakat başka kimliklere çoktan bürünmüştü. Güncel ve yeni dinleyici kitlesinin de azalması Anathema’nın başarısızlığı değil; sadece rock ve metal müziğin dönemsel düşüşü ve kan kaybediyor oluşuydu.  Peki bu değişim, melankoliye duyulan ilgi ve duygusal bunalımların dışa vurumsal albenisinin kaybolduğunu mu gösteriyordu? Aslında bu yaklaşım kaybolmamıştı fakat biraz gerilerde kalmıştı zaman içerisinde. Y kuşağı Anathema ve yaptığı müziği tanıyıp içselleştirerek yaş alırken Z kuşağı ise bambaşka bir sosyal konjonktürde yaşamaya başlamıştı. Tabi bu durumu sadece Anathema üzerinden örneklendirmek çok doğru olmasa da müziğe ve müzikten beklenen duygu aktarımına olan yaklaşım iki kuşak arasında fark edilir bir biçimde değişmişti.

Bu kuşaklar arası değişimle birlikte melankoliye duyulan ihtiyaç gündelik ve daha vurdumduymaz bir üsluba evrilirken 22 Eylül 2020 tarihinde Anathema üyeleri yaptıkları açıklama ile gündemin zor şartlarının yanında grup üyelerinin artık kişisel olarak farklı yollar izleyeceklerini söyleyerek gruplarının müzik hayatını sonlandırdılar. Geride ne mi kaldı?

Geride dünyada “duygusal rock” olarak tanımlanabilecek türlerini doom metal ezgileriyle ve zaman zaman progresif tınılarla birleştirmiş; birçok gözyaşı, aşk acısı ve “kaybediş”e bu tınılar ile dokunmuş ve ortak olmuş, sözleri zihinlere -ve özellikle kalplere- kazınmış parçalarıyla bir döneme özellikle Türkiye’de son derece büyük bir damga vurmuş bir grubun güzel, özel ama belki de geride kalmışlıkla tarihteki yerini alması kaçınılmaz olan izleri kaldı. Genel olarak müzik ve küresel olarak “popüler” kimliğe bürünen parçalardan dinleyicilerin beklentileri ve algı mekanizmaları ne derece değişir bilinmez fakat bu değişimin farklı kuşaklarca aynı algılanmayacağı ve farklı şekilde içselleştirileceği su götürmez bir gerçek.   

Instagram

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
31
21
6
5
1
1
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Mutlu Binboğa

One Last Good Bye benim vazgeçilmezimdi.