Aynada Kendime “Seni Seviyorum” Diyerek Geçiyor Günlerim
“Her sabah aynaya bakınca gördüğüm simaya seni seviyorum demeye başladım… Yarattığı değişikliklere inanamazsınız.” Dediği günden beri yazar, sabahları aynaya koşarak gidiyorum… Yıllar geçti kendimi bile sevemedim.
Başlangıç
Kendimden hoşnut değilim uzun zamandır. Her şey sanki üstüme üstüme geliyor ama aslına bakarsanız gelen hiçbir şey yok. Tamamen kendi tembelliğim, iş bilmezliğim, akılsızlığım gibi sebepler yüzünden biriken sorunları sanki başkasının bana yaptığı bir şeylermiş gibi algılamak kolayıma geliyor. Sanki böyle bunalım takılırsam her şey bir çözüme kavuşacak, bir sevgili bulacağım, daha çok param olacak, iş yerinde terfi alacağım gibi düşünüyorum. Neyse anladınız sanırım bok gibi bir hayatım var ve temizlemek için hiçbir şey yapmıyorum. Sıçıp, üstüne oturuyorum böyle daha kolay, daha bunalım ve yaşam tarzıma daha uygun sanki.
Beni yeteri kadar tanıdıysanız size dönüşümümün başladığı günü anlatayım. İşten döndüğüm, TV karşısına kurulup dizi izlemek için hazırlandığım bir vakitti. Dur lan dedim, bugün kitap okuyayım da vücuduma bilgi girsin biraz. Çok da zengin olmayan kitaplığıma gittim, çoğu üniversite yıllarından kalma kitaplara göz gezdirirken, alındığı gibi kitaplığa yerleştirilmiş, daha naylonu bile yırtılmamış kitap dikkatimi çekti; “İçinde bir şeyler var” isimli zannedersem bir kişisel gelişim kitabıydı. İçimde olup da benim bilmediğim nedir acaba diyerek bu kitabı okumaya karar verdim, kişisel gelişimden hiç hazzetmezdim ama belki hayatım değişirdi?
Fazla uzatmayayım “Her sabah aynaya bakınca gördüğüm simaya seni seviyorum demeye başladım. Yarattığı değişikliklere inanamazsınız.” sözü aklıma çakıldı kaldı. Bu kadar az bir eforla, hayatımı komple değiştirecek kazanımlar elde edebilir miydim ki? Denemeye değerdi, nasıl olsa kimseye seni seviyorum diyemiyordum bari kendime diyeyimdi.
İlk hafta
Seni seviyorum… demekle geçti günlerim ayna karşısında, oysa sabah kalkıp da aynaya ilk baktığımda aklıma ilk gelen şey bu değildi. Senin sıfatını s…yim demek daha uygun kaçabilirdi belki ama işte hayatımı değiştirmek için buna ihtiyacım vardı.
Çarşamba günü bir değişiklik görmememin verdiği sıkıntılar baş göstermeye başlamıştı, ama yine de kendime seni seviyorum demeyi ihmal etmiyordum. Gerçi ne faydası olacaktı ki, için için biliyordum kendimi sevmediğimi. Mesela bu sözü başkasına söylesem inanabilirdi, ancak insan kendini böyle bir sözle nasıl kandırabilirdi ki, sevmiyordum işte a..na koyim!
Cuma olduğunda, bu cümlenin antidepresan gibi olduğuna hükmettim, yani etkisini göstermesi için vücutta biraz birikmesi gerekiyordu belki de. Yani bir gün seni seviyorum demekle her şey halloluyor olsa dünyada mutsuz, başarısız insan kalmazdı öyle ya. Seni seviyorum…
İkinci hafta
Artık seni seviyorum Orhan demeye başladım. Öyle ya ayna karşısında, kendime bakarak, kendime söylediğim şeyi beynim anlamıyor olabilirdi. Direkt hedef göstererek söylersem faydalarını daha derinden hissedebilirdim. Pazartesi sendromunu sanki daha mı az hissediyordum? Ulan yoksa işe yaramaya mı başlamıştı.
Başlamamış, bugün kısım amiriyle hunharca kavga ettim, yıllardır içimde birikenleri söyledim. Hayret işten kovulmadım, ama artık tek bir yanlışıma bakar bütün işler. Seni sevmiyorum kısım amiri Ercan… ama beni seviyorum.
Yine bir Cuma günü geldi… Ortada “inanamayacağım” bir değişiklik yoktu. Sadece, dündü galiba biraz ortalığı toparlayayım dedim o kadar. İki haftadır kendimle sevişiyorum, sadece salonu toplamaya yetecek kadar bir değişiklik yarattı üzerimde. Sonra durup düşündüm, ulan adam kitapta kendindeki değişikliklerden hiç bahsetmiyordu ki? Sadece inanılmaz şeyler oldu diyordu, belki de sayısalı bildi ibne dedim kendi kendime. Ya da bu kitabı yazma fikrini buldu ve parayı oradan götürdü dedim. Mutluluk eşittir para mıydı? Eğer öyleyse kendime mal gibi seni seviyorum diye diye ne kazanabilirdim ki? Ben beceremeyeceğim galiba.
İlk ayın sonu
30 gün boyunca hiçbir günü atlamadan, bıkmadan, usanmadan kendime “seni seviyorum” demiş olmaktan dolayı kendimle gurur duyuyordum. Gerçi hiçbir değişiklik yaşamadım ama en azından sabrettim, vazgeçmedim diye güzel bir his kapladı içimi. Lan yoksa bana, bendeki iradeyi mi göstermişti bu şey… Vaaay çakal dedim, bana beni benim bilmediğim bir yolla beni kandırarak anlattın ha dedim.
Hayatım başladığım gibi seyrediyordu, belki iş yerindeki Selma’ya açılırım diye düşünmüştüm ama o bile olmadı. Yani kendimi sevmemin hayatım üzerinde en ufak bir etkisi yoktu. Ben kendimi sevmiyorken de böyleydi ki dedim içimden. Sonra acaba inanarak söylemiyorum ondan mı oluyor diye düşündüm. Niye inanmayayım lan dedim, seviyorum işte kendimi adamı hasta etme dedim. Gördüm ki kendimle kavga etmeye başlamıştım… İşte buydu, ben aslında çok kişilikli bir bireydim, içimdeki tartışmaların, sonu gelmez kavgaların ve isteksizliğin sebebi buydu. Belki de bu yüzden kilo veremiyordum, çünkü beni sevmeyen içimdeki diğer ben geceleri belki gizli gizli yemek yiyordu….
1 yıl sonra
Doktor dozu arttıracağız dedi. Geçen sefer zaten bir buçuk yapmıştınız dedim, iki yapalım onu dedi. Yapalım bakalım dedim.
Eve döndüm, salonun dağınıklığı bizzat onu gerçekleştiren beni bile tiksindirmişti. Hiç durmadan banyoya geçtim, yüzümü yıkayıp yatacaktım, ilaç beni mal gibi yapıyordu. Yüzümü yıkadım, aynaya baktım, yüzümden sular damlıyor, kirli sakallarımız arasından kayıp giden damlalar yolunu ne de güzel buluyordu. Uzun uzun izledim kendimi, gülümsedim, gözlerimi hiç ayırmadan kendime seslendim: Senin sıfatını s…yim!
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!