'Aramızda Paranın Lafı Olsun'
270 sivil toplum kuruluşunun çatısı altında yer aldığı Denge ve Denetleme Ağı 1 Kasım seçimlerinde siyasetin finansmanına ilişkin hazırladığı raporu açıkladı. 'Aramızda paranın lafı olsun' kampanyasının parçası olarak hazırlanan rapora göre seçmen, kamu kaynaklarının seçim kampanyaları sırasında kullanılmasını 'olağan' buluyor. Kampanya bağışçıları ise kişilik haklarının yasal düzenlemeyle koruma altına alınmasını istiyor.
Hükümetin Eylem Planı'nda 21 Mart 2016 tarihine kadar gerçekleştirilecekler arasında yer alan 4 numaralı eylem, siyasetin finansmanının şeffaflığının artırılması. Planda Adalet Bakanlığı'nın siyasi partilerin ve seçim kampanyalarının finansmanının şeffaflaştırılması için bir yasal düzenleme hazırlayacağı taahhüt ediliyor. Bir yandan bakanlık bu hazırlığı yaparken sivil toplum örgütleri de ardı ardına bu konu ile ilgili hazırladıkları raporları ve önerilerini açıklıyor.
Al Jazeera'den Didem Özel Tümer'in haberine göre; Şeffaflık Derneği gibi rapor hazırlayan kuruluşlardan biri de Denge ve Denetleme ağı. Ulusal ve yerel düzeyde, toplumun çeşitli kesimlerini ve birbirinden farklı siyasi görüşleri temsil eden 270 sivil toplum kuruluşunun çatısı altında yer aldığı Denge ve Denetleme ağı, 'Aramızda Paranın Lafı Olsun' kampanyasını başlattı.
4 farklı partinin belediye çalışmalarını yürüttüğü şehirlerde çalışma yapıldı
Bu kampanyanın bir parçası olarak 4 ayrı siyasi partinin belediye başkanlarının yönetiminde olan Adana, İzmir, Mardin ve Ordu'da siyasi partilere yapılan bağışlar ve kamu kaynaklarının kullanımı üzerine 1 Kasım 2015 seçimleri öncesinde izleme ve değerlendirme çalışması yaptı. Çalışmanın sonuçları 'Seçim Kampanyası Finansmanı Değerlendirme Raporu'nda toplandı. Raporun başında şu ifade yer alıyor:
'Siyasi partilerin sahip oldukları mali kaynakların nereden geldiğini, bunların ne ölçüde ve nasıl kullanıldığını bilen bir seçmen, iki seçim arası dönemde, kendilerini temsil edenlerin, vatandaşların önceliklerini mi yoksa kaynak sağlayanların çıkarlarını mı gözettiğini izleyebilir; bunun hesabını sorabilir.'
Raporun ortaya çıkardığı tespitler
Siyasi partiler, milletvekili adayları, belediyeler, valilikler, seçim kurulları, sivil toplum kuruluşları, medya çalışanları ve akademisyenlerle yapılan görüşmelerin sonucunda ortaya çıkan tespitler raporda şu şekilde yer aldı:
- Türkiye’de Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu dışında, adayların kampanyalarının finansmanı herhangi bir düzenlemeye tabi değil. Bu durum boşluklara yol açıyor.
Kamu kaynağının kullanımı "olağan" uygulama
Yasal olmamasına rağmen, kamu kaynaklarının yerel yönetimler tarafından seçim kampanyalarında yaygın olarak kullanılıyor. Seçmenler de bunun olağan bir uygulama olduğunu düşünüyor.
Seçim dönemlerinde bayrağından, amasına, gazete ilanından, reklam imlerine kadar uzanan bir “seçim ekonomisi” mevcut. Seçim kampanyaları kendi ekonomisini oluşturuyor, bu da vatandaşların, seçime yönelik görüşlerinde para ilişkisini öne çıkartıyor.
Örgütlü ve örgütsüz vatandaşların, siyasetin ve seçim kampanyalarının finansmanıyla, demokratikleşme arasında kurdukları bağ sınırlı. Bu konuya ilişkin ciddi bir farkındalık bulunmuyor.
Siyasi partilere yapılan bağışların miktarının ve bağışçıların isimlerinin açıklanmasının uygun olmayacağına dair bir görüş mevcut. Bağış yapanların siyasi tercihleri yüzünden, baskıya maruz kalabileceklerine ilişkin bir endişe bulunuyor. Bağışçıların isimleri ve bağış miktarları açıklandığında, kişilik haklarının yasayla koruma altına alınması gerektiği belirtiliyor.
Anayasa Mahkemesi sorunlu alanları düzeltmede etkisiz
Kampanya finansmanına ilişkin yasal bir düzenleme olmaması, seçimlerin parasal bir yarışa dönüşmesine yol açıyor. Ekonomisi güçlü olan aday ve partiler rakiplerine karşı avantaj elde ediyor.Para, hem seçimlerde ekonomik gücün siyasal güce dönüşmesi, hem de bireylerin ve grupların siyasette etki ve güç oluşturmaya çalışmalarında etkin olarak kullanılıyor. Bu durum, kadınlar başta olmak üzere küçük partiler ve bağımsız adaylar gibi grupların siyasete katılımında ciddi engel oluşturuyor.
Partiler ve adaylar, eşit koşullarda rekabet için devlet yardımından, radyo ve televizyondaki propaganda olanaklarından adil bir biçimde yararlanamadıkları belirtiyor. Medya, seçmenlerin, seçimlerin adil ve eşit bir yarış olarak geçmesi yönündeki beklenti ve isteklerini karşılayamıyor.
Siyasetin ve seçim kampanyalarının finansmanını izlemek, denetlemek ve ihlaller karşısında yaptırım uygulamak için özellikle Anayasa Mahkemesi’nin, sorunlu alanları düzeltmede etkisiz kaldığı görülüyor.
Adaylara ilişkin herhangi bir izleme denetim kurumu bulunmuyor. İzleme yapacak hükümet dışı kuruluşların bulunmayışı, tarafsız bir değerlendirme elde edilmesini engelliyor. Denetimlerin uluslararası akredite edilmiş bağımsız denetim kuruluşları tarafından yapılması doğru bulunuyor.
Yapılan görüşmelerde, devlet yardımının hiç yapılmaması gerektiği, yapılacaksa da düzenli olarak ve eşit miktarda tüm partilere yapılması gerektiği belirtildi.
- Denge ve Denetleme Ağı / Al Jazeera