10 Soruda NBA'de İlk Ay
NBA'de ilk ayın nasıl geçtiğini değerlendiren Kaan Kural'a göre LeBron ve Love için henüz endişeye gerek yok. Türk oyuncular ise şimdilik takımlarının kendilerinden beklentilerini karşılamış durumda.
Bundan bir ay önce NBA başlarken kendime 10 soru sormuş ve cevap vermeye çalışmıştım. Aynı formatta, eğlenceli bir üslupla, geride kalan bir ayı değerlendirelim. Bakalım ne noktadayız?
1. 'Cleveland süper' diyordun. 'Blatt ve üç yıldızla hücumda akarlar' diyordun. 15 maçta ancak 8 galibiyet alabildiler. Üstelik Doğu’da.
Haklısın biraz yavaş başladılar. Dereceden daha önemlisi maç içinde devamlılıkları çok düşük. Ancak şu ana kadar kötü giden konular pek beklenmedik meseleler değil. Sadece beklenenden de sorunlu oldu bazı şeyler. Takımın yeni bir düzene, oyuncuların yeni rollere alışması zaman alacaktı zaten onu biliyoruz. Ama LeBron James ve Kevin Love’ın bu yaz kilo vermeleri, hem yeni rollere, hem yeni fiziklerine alışma gibi iki ana sorun yarattı. LeBron rakamsal olarak fena görünmese de detaylara inince zorlandığı anlaşılıyor. Patlayıcılığı ve kuvveti sayesinde boyalı alanda tüm NBA’in en iyi bitiricisi olan geçtiğimiz yıllarda yüzde 75 gibi oranlarla pota dibi bitiren LeBron yüzde 63’e kadar gerilemiş durumda.
Love’ın durumu daha fena. Hem eskiden tartışmasız ana opsiyonken üçüncü tercihe inmesinin zorluklarını da yaşıyor. Bu sezon yüzde 39 isabetle sadece 16.7 sayı ortalaması ile oynuyor ki, nerede Minnesota’da “NBA’in en iyi 4 numarası” tartışmasında adı geçen Love, nerede bu seneki Love. Ama bu durum yapısal değil daha çok dönemsel bir sorun gibi duruyor. Love da LeBron da gerek yeni rollere, gerek yeni fiziksel sınırlarına alışacaktır. All-Star arasında bir daha değerlendirmek lazım bu sorunları. Keza David Blatt’in reaksiyon temelli, erken hücum eden fırsatçı oyununun takıma yerleşmesi ancak yine Şubat’ı bulur tahminen. Takımın kopuk kopuk oynaması, Love ve LeBron’un bireysel sorunları için şimdilik çok endişeye gerek yok.
Öte yandan Kyrie Irving’in de benzer bir gelişimi mental açıdan yapması lazım. Irving oynamayı çok iyi biliyor. Ama maç yapmayı nerdeyse hiç öğrenmemiş durumda. Arada ciddi bir fark var. All-Star karşılaşmalarında, milli takımda gördük. Uygun ortamda olağanüstü yetenekleri ile harika oynuyor Irving. Ama maç yapmak başka bir şey. İşler iyi gitmediğinde ayakta kalmak, kazanmak için her şartı zorlamak, bazen tercih etmediğin şeyleri yapmak gerekebilir. NBA’e geldiğinden beri kaybetme alışkanlığında olan bir takımda olduğu, genel tavrı da maç kafasından çok oynamaya yatkın olduğu için mental değişim göstermesi gerekiyor. Blatt’in reaksion oyunu yerleştikçe, Irving’in akıcılığı ile sinerji yakalayacak, Irving de yavaş yavaş oynamak için oynamakla, kazanmak için oynamak arasındaki farkı anlayacak.
Bu konular dönemsel. Ama yapısal sorunlar da var Cleveland’da. Yedekler son derece yetersiz. Tamamen atma odaklı, takım disiplininden bihaber Dion Waiters’ı yedek beşin ana skoreri yapmak kağıt üstünde iyi fikirdi de Waiters, ilk beş takıntılı olduğu için eline geleni potaya sallıyor. JR Smith oldu çıktı. Aslında hep öyleydi, değişmedi daha kötüye gitti diyelim. LeBron’dan sonra dakika başına en çok top atan oyuncu durumunda. Onun olgunlaşma ihtimali de çok daha az. Ve bu büyük problem. Takım derinliği sıfıra yakın. Yedekler oyuna girdiği anda Cleveland yere çakılıyor adeta. Eğer bir iki takviye yapılmazsa bu sorun sakatlık durumunda çok daha büyük sorun olacak.
Ama genel toplamda Cleveland’dan aslında beklentilerimizin dışında bir şey pek görmedik. Sadece beklenenden daha büyükmüş başlangıç sorunları. Bakalım yine beklentiler ölçüsünde iyiye mi gidecek?
2. Kedi olalı bir fare tuttun! Miami hakkında söylediklerin büyük oranda tuttu gibi.
Wade aslında sezona harika girdi. yüzde 54’le 21 sayı, 6 asist yapıyor ama elbette hemen sakatlıklar başına sarıldı. Keza Chris Bosh’un da ne kadar önemli oyuncu olduğunu hatırladık. Ama LeBron’un gidişi öyle bir boşluk ve başka oyunculara paylaştırılması gereken o kadar büyük sorumluluklar bırakıyor ki Miami’nin de adapte olması kolay değil. Orada beklemedik konu oyun kurucu pozisyonunda oldu. İki yıldır önemli çıkış yapan Norris Cole ilk beşte istikrarsız Mario Chalmers’ın yerini aldı. Ama başta mantıklı görünen bu tercih bir anda beklenmedik bir sonuç yarattı. Cole ilk beşi hiç kaldıramayıp performans olarak dibe çakılırken, Chalmers da sanki yeniden hayat buldu. Bakalım o ikilinin dinamikleri nasıl ilerleyecek? Tekrar rolleri değişirlerse, performansları da değişirler mi ki?
3. Chicago söylediğin kadar iyiymiş. Hatta daha bile iyi. Ama sen Washington ve Toronto’yu küçümsemiyor musun? 'İyi çekirdek ama yetmez' diyordun; Doğu’da ilk iki sıradalar.
“Spurs bir makine. Basketbol dersi veren bir makine hem de. Bir yıl daha yaşlansalar bile daha çok bir yıl daha demleniyorlar sanki. ”
İlk iki sırada olmaları Doğu’nun en iyi takımları olduğu anlamına gelmez. Daha çok başarıya aç olduklarını, maçları daha ciddiye aldıklarını, kurdukları çekirdeklerin bir yıl daha bir arada oynama avantajı ile daha takım olduklarını gösterir. Bence halen iyiler ama elit seviyeye, şampiyonluk zorlayacak seviyeye çıkamadılar. Chicago ise beklentilerin bile üzerinde. Pau Gasol gerçekten uyandı ve hayata döndü, Mirotiç uyum sağladı (gerçi onun en büyük derdi devamlılıktır, bir ay sonra çok düşebilir).
Derrick Rose bir var bir yok ama oynadığında takımın yaratıcılığına getirdiği inanılmaz katkı ile ezici bir güç oluyorlar. Noah’ın diz ağrıları ile bağlantılı kötü başlangıcı endişe verse de Taj Gibson’ın çıkışı ve Gasol orayı kapatıyor. Ayrıca Nate Robinson ve DJ Augustine’den sonra bu sene de Aaron Brooks “İşi çoktan bitmiş yedek oyun kurucuları tekrar basketbola kazandırma” projesinin son halkası oluyor. Ama asıl onları beklentilerin bile üzerine çıkartarak Doğu’nun en iyisi konumuna sokan Jimmy Butler’ın çıkışı oldu. Her şeyi yapan, oyunun iki yönünü de oynayan çok iyi bir tamamlayıcıdan sürükleyici bir yıldıza dönüştü Butler. Yüzde 50 isabetle 22 sayı, 6 ribaund, 3 asist ortalamaları var. Ama klasik cimri Chicago onun da kontratını uzatmadı. Bu mali meseleler ve sezon sonunda serbest kalma ihtimali, bu ihtimalin onun oyunu ve takım üzerindeki etkisi tek can sıkıcı konu. Elbette Rose’un sağlığı ile birlikte.
4. Indiana seni faka bastırdı.
Öyle gerçekten. Sadece sezonu kapatan George ve ayrılan Stephenson değil sezon başından beri geçen sezonki ilk beşin tamamından yoksun oynadılar nerdeyse. George Hill daha sahaya çıkmadı. West iki maç oynayabildi. Hibbert dört maçtır yok. Yetmezmiş gibi rotasyonda olması beklenen CJ Watson, CJ Miles, Rodney Stuckey gibi isimler de sakatlıklarla çok maç kaçırdı. Donald Sloan, Solomon Hill, Chris Copeland, Luis Scola, Lavoy Allen gibi normalde hiç veya çok sınırlı katkı vermesi beklenen oyuncularla oynadılar ve büyük oranda rekabetçi olmayı başardılar. Şu kadroyla Philadelphia’dan hallice olmaları gerekirdi. Ama 76’ers 17 maçta galibiyet alamazken, Pacers aynı sayıda maçtan 7 galibiyet çıkardı. Yavaş yavaş sakatlar iyileştikçe daha iyi olacaklar. Yani yanıp bitip kül olmamışlar. Geçen sene takımın akılalmaz düşüşüne engel olamadığı için eleştirilen, haklı olarak eleştirilen Frank Vogel’ın şimdi de alkışlanması lazım.
5. Batı dediğin kadar varmış. Ne acayip bir rekabet var orda öyle. Ama Sacramento’dan hiç bahsetmemiştin. Onlar da işin içine girmiş.
Aynen öyle. 11 iyi takım dedik başımıza bir de Sacramento çıktı. DeMarcus Cousins’ın zihinsel olarak olgunlaşması ile bir canavara dönüşmesi şaşırtıcı değil aslında. ABD Milli Takımı çok yaradı ona. Asıl beklenmedik gelişme geçen sezon sadece hoplayıp zıplayan Ben McLemore’un yüzde 42 ile üçlük atan modern bir kanat oyuncusuna dönüşmesi herhalde. Ama asıl dev sürpriz, büyük rollerde dağılan Darren Collison’ın ilk beş oyun kurucu pozisyonunda iyi iş çıkartması. 16 sayı, 7 asistle oynuyor. Ama gerek fizik, gerek mental olarak bunu devam ettirmesi zor bence. Ve Collison düşerse takım da düşer, domino etkisi yaratır. Ama bu da çabuk dağılan Kings kadrosu için güzel bir sınav olur.
6. 'San Antonio, Oklahoma, Clippers en iyiler' diyordun. 'Belki play-off yapamaz' dediğin Memphis ligi dağıttı. Oklahoma’nın sakatlık sorunları nedeniyle bişi demiyorum ama yine sakatlıktan çok çeken Houston koptu gidiyor. Nedense bir türlü sana yaranamayan Portland da gümbür gümbür geliyor.
“En sıkıntılı konu maalesef Ersan. Sakatlığını tamamen atmış ve iyi durumda ama takım o kadar geniş rotasyonda ve pozisyonunda o kadar çok alternatif, başta takımın geleceği Parker varken hak ettiği dakikaları alamıyor.”
Spurs bir makine. Basketbol dersi veren bir makine hem de. Bir yıl daha yaşlansalar bile daha çok bir yıl daha demleniyorlar sanki. Yeni oyuncuları öne çıkartıyor, kadrodaki 15 oyuncudan bile belli rollerde verim alıyorlar. Yetmezmiş gibi Tony Parker şu ana kadar çok atmasa da yüzde 66 üçlükle oynuyor. Oklahoma için iki ana oyuncu Russell Westbrook ve Kevin Durant’in sakatlığı her şeyi altüst etti. Yetmezmiş gibi Perry Jones, Reggie Jackson, Jeremy Lamb de maç kaçırdı. Sıralamada bayağı da geride kaldılar. Batı’da yarış çetin. Kalan maçlarda her üç maçın ikisini kazanmaları gerekiyor ama bunu yapabilirler. Fazla iyiler düşmek için.
Clippers ise NBA’in en üst düzey tekdüze takımı. Pek çok açıdan gerçekten iyiler ama sıfır esneklik var adeta. Yıldızlarından, rol oyuncularına kadar herkes belli şeyleri yapıp, belli şeyleri yapamıyor. İşler iyi giderse ne ala ama işler hep planlanan gibi gitmez. Farklı rakipler, farklı maçlar var. Onları şampiyon adayı sınıfından çıkarıp, iyi takım kategorisine almak lazım.
Clippers’ın yerini ise Golden State aldı. Steve Kerr takıma çok akıcı, esnek, modern bir hücum verdi ve David Lee henüz hiç oynamamasına rağmen ligi sürklase etmiş durumdalar.
Memphis ve Portland benim beklediğimden de iyiler evet. Ama halen tam yaranamadılar haklısın. Portland halen harika bir beşe ama Chris Kaman’ın hayata dönüşüne rağmen sınırlı bir bench’e sahip. Ama her yıl daha da cilalanarak, yaptıklarını daha iyi yaparak gidiyor ve elit seviyeye geliyorlar. Memphis ise nihayet biraz esneklik kazandı. Courtney Lee, Vince Carter gibi kanat eklemeleri en büyük dertleri şut tehdidini yarattı. Elbette Marc Gasol de MVP seviyesinde oynuyor. İlk 1 ayın MVP’si zaten (Anthony Davis insan değil o yüzden kategori dışı). Ama üç aşağı beş yukarı ilk ay beklentilerin çok dışına çıkmadı diyebiliriz.
7. Lakers, Celtics, Knicks kötüymüş be hakikaten. Ama Kobe iyi döndü.
Gerçekten iyi döndü. Kobe’nin zihinsel gücü ve rekabetçiliği hakikaten sosyopatlık sınırında. O kadar ağır sakatlıklara rağmen bu kadar iyi dönmesi, o korkunç takımda halen ölüm-kalım meselesi gibi oynuyor olmasına sadece şapka çıkarılır. Dünya’da her 10 oyuncudan dokuzuna basketbolu bitirten sakatlıklar yaşadı ama halen ligin sayı kralı. Verimli değil vs tartışmaları önemsiz. Bu acaip saygı duyulacak ve izlenecek bir performans.
8. Davis de acayipmiş hakikaten. Sen bayağı bayağı iyi öngürüler yapmışsın. Bu fikri takibi de kendini aklamak için mi yapıyorsun ne?
Davis’i izleyin başka bir şey demiyorum. Çünkü nasıl bir yaratık olduğunu ne kadar iyi anlatırsan anlat haksızlık edersin, eksik kalır. Bu sene bir de takır takır şut sokuyor ki… Kapatalım gidelim abi.
9. Çaylaklar biraz fazla çaylak ama be! Orada özüne dönmüş ve karavana atmışsın.
Haklısın. Gerçi çok iyi olsalar da temkinli yaklaşmak lazımdı sonuçta 19-20 yaşında adamlardan bahsediyoruz ama Wiggins, Parker gibi en ön plandaki isimler bile tam istenen çizgide değil. Hayalkırıklığı denebilir şu aşamada.
10. Ersan’ı da kurtarsaydık iyiydi. Türk oyuncular tam beklendiği noktada galiba.
Öyle. Ömer, Hidayet ve Enes öngörülen rollerde, öngörülen aralıkta oynadı şu ana kadar. Enes iyi oynuyor belki ama takım oyununda halen emekleme çağında. Ömer-Hidayet yüksek ve düşük beklentiler ölçeğinde oynuyorlar.
En sıkıntılı konu maalesef Ersan. Sakatlığını tamamen atmış ve iyi durumda ama takım o kadar geniş rotasyonda ve pozisyonunda o kadar çok alternatif, başta takımın geleceği Parker varken hak ettiği dakikaları alamıyor. Keşke ona çok ihtiyaç duyan takımlardan birine gidebilse.
Kaan Kural
Kaynak: Al Jazeera