Yaralarımızdan Öğrenecek Çok Şey Var
Az evvel elim kesildi,
Kanamakta…
Ve ben yine yaramın gün be gün nasıl iyileşeceğini keyifle izleyeceğim. Elbette canım yandı ve parmağım her suya değdiğinde acımaya, havayla temasında sızlamaya devam edecek ama o his bana bazı sırları fısıldayacak.
Mesela ne kadar aciz olduğumu...
“Işık yaradan sızar.”
Ne güzel bir felsefedir.
Demek ki ilahi nurun içimize süzülmesi için darbe almalıyız. Konforlu alanlarımızdan çıkmalıyız, canımız arada acımalı.
Korkmayın!
O kadar da mazoşist değilim ama arada ufak yaralar, sıyrıklar bana iyi geliyor işte. Benden içeri bir benin var olduğunu, yaşadığımı, yaşanmışlığı bana hatırlatıyor.
Kintsugi sanatını da çok anlamlı bulurum bu sebepten. Kırılan seramiği iz bırakmadan onarmak neredeyse imkânsızdır hani. Geçmişin izlerini yok etmeden birbirinden ayrılan parçaları altın veya gümüşle kaynaştırmak ve böylece maddi manevi daha değerli hale getirmek eşyayı daha sanatsal hale getirir.
Bedenimde çocukluktan kalan ufak mirasları da, entropi yani değişkenlik yasasını sevmem bu sebepten.
Bacağımın arkasındaki, dizimdeki, boğazımdaki o yara izleri…
Yaramaz bir kız çocuğundan miras bana. Keşfetmeye açık, tehlikelere gönüllü, yaşamayı seven, yerinde duramayan deli dolu, tatlı bir kız.
O zamanlar oturduğumuz sitenin etrafını saran dikenli tellerinden atlarken boydan boya çizilen bacağımdaki ize bakarken sınır tanımaz yanlarım aklıma geliveriyor.
Bir de boğazımda, şah damarımın hemen üzerindeki dikiş izim. Aman Allah’ım ne büyük tehlike atlatmışım meğer o gün. Damarımı delse yoğun kan kaybından beni hastaneye yetiştiremezlermiş bile. Nedeni bisikletten düşmem ve bisiklet freninin incecik demir sapının boğazıma girmesi. Üstelik arkadaşımın arkasında binmiş ve son sürat gidiyorken. İşte bu iz bana arkadaşlarımızdan zaman zaman alabileceğimiz hasarları hatırlatıyor.
Evet, bilerek olmadı ama bazen bilmeyerek de kırmıyor muyuz birbirimizi?
Dikenli sözlerin okları benim boğazıma battığı gibi saplanmıyor mu yüreğimize?
Dizimdeki iz ise tamamen benim dikkatsizliğim. Deli gibi oradan oraya koşarsan tökezler düşüverirsin. Demek ki bu hayatta kendi potansiyeline de pek güvenmeyeceksin.
Hayatın tadına varmadan tehlikelerden hep sakınmak mı icap ediyor?
Hayır, öyle hayat mı olur…
Düşeceğiz, kalkacağız,
Acıkacağız, doyacağız,
Üzüleceğiz, sevineceğiz
Ve aldığımız yaraları görmezden gelmeden, durmadan ders çıkaracağız.
Tekrar tekrar yara alacağız,
Kabuklarımız vakti geldiğinde düşecek,
Bedenen ve ruhen kanayan yeni yaralarımız tekrar kabuk tutacak.
Tutkularımıza tutunacak, pes etmeden, yönümüzü, yolumuzu bilerek yolun sonuna kadar devam edeceğiz.
Bu arada parmağımın kanı durdu, izi kalır mı bilmem.
Kalırsa bu yazıyı ve sizi hatırlatır bana.
Peki, sizin yaralarınız ve sizlere hatırlattıkları?
Yorumlarda buluşalım.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın
Ruhen aldığımız yaralar>bedenen aldığımız yaralardan net…
abimiz son noktayı koydu😅