Bir gün Mevlana çarşıda gezerken, adamın birinin iki kolundan tutup asmaya götürüldüğünü görür.
“Ne oldu, ne yapmış? Bu adamın suçu ne?” diye sorar.
Cevap gelir: “Bu adam defalarca hırsızlık yaptı, hapis yattı ve yine yaptı, en sonunda ölüm cezası aldı.”
Birçok kişi o adama yargılayıcı gözle bakarken, Mevlana şöyle der: “Desenize, son nefesine kadar, ölümü pahasına görevini yapmış.”
Onun görevi, topluma geliş misyonu o.
Bu onu affetmek gerektiği anlamına gelmez. Mademki görevini yapıyor, onu serbest bırakalım demek değildir. Fakat onun kendi görevini yaptığını görebilen göz olmak önemlidir.
O, o anda bu görevi yapıyor ama kâinatın sonsuz ilerleyişinin içerisinde daha birçok görev yapacak. Her birimiz yapacağız.
Düşünsenize, biz bu sonsuz kâinatın içerisinde sadece bir yaşa kadar, belli deneyimlerle belli bir alan içerisinde yaşayıp gitmek için mi geldik?
Her birimiz sonsuz varlıklar olarak, sonsuz evrenlerde, gezegenlerde ve dünyalarda doğmuş ve doğacak varlıklarız.
Bu sistem içerisinde bizden milyonlarca yıl ileridekiler bile bizi küçümsemezken, bizim kendimizi başkalarından daha yüksek ve daha düşük gören taraflarımızdan sakınmamız çok önemli.
Bu bizi bir taraftan kibre, bir taraftan aşağılık duygusu ve kompleksine götürebilir ve aşağılık duygusuna girenlerin birçoğunun kendilerini yetersiz ve değersiz hissettikleri için, zamanı, bedeni, hayatı, sağlığı, bilgiyi ve ruhu saçan ve saçmalayan olma halleri vardır.
O yüzden bu birliği kabul edebilmeniz, yani ne aşağıda ne yukarıda herkesi bizimle aynı platformda görmeniz çok önemli.
Bir kişi bilgi veriyorsa saygı duyarsın; sana yardım ediyorsa, saygı duyarsın; güzel bir aktarımı, bir şifası varsa, saygı duyarsın; teşekkür eder, şükreder ve helalleşirsin. Ama bu kişiler, şifacılar, bilgeler vs. hiçbirisi senden daha yukarıda değil.
Sen biliyor musun ki bir adım sonra, nerelere geleceksin, bir rüyayla uyanıp neler yaşayacaksın?
Kaldır kendine koyduğun o engelleri!
Aşağının da yukarının da bu dünyada var olmuş olduğunu bilerek, var olmanın kıymeti ile burada bulunup, gerçekten şükretmek durumundayız.
Şükürler olsun ki varız!
Bu var oluşun kıymetini bilen olalım.
Yaşadığımız tekâmül dünyasının içerisinde her bir nesne, her bir atom, her bir zerre ve her bir eşya, aynı tekamülün bir parçasıdır.
Öyleyse selamlaşalım, bizimle selamlaştıkları gibi.
Bu farkındalık ve algılama ile; ikinin birliğini, aşağının ve yukarının, sağın ve solun, farklılık ve karşıtlık gibi görülen tüm durumların eşitliğini ve dengesini görebilen olalım...
Sevgilerimle...
Instagram
Twitter
YouTube
Facebook
Web
Yorum Yazın