Görüş Bildir
Haberler
Türklerde Cadılık

Türklerde Cadılık

demir ronin
26.05.2015 - 15:13 Son Güncelleme: 26.05.2015 - 16:30

1833 yılında o zamanlar Türk idaresinde bulunan Bulgaristan’ın Tırnava

kasabası kadısı Ahmet Şükrü Efendi, bu kasabada yaşanan bir olayı

“Tırnovada cadı türedi, gün battıktan sonra ortaya

çıkıyor, un, yağ, bal gibi şeyleri birbirine katıyor, yastık, yorgan ve

bohçaları açıp dağıtıyor, insanlara saldırıp tecavüz ediyor. . .  Bunu

önlemek için Nikola adlı bir cadıcıyla pazarlık ettik. . . . Mezarlıkta

cadıların yerini buldu. Kalplerinin üzerine kazık çakıp, kaynar su

dökerek öldürdük” diyerek hükümete resmi bir mektup yazmış, bu yazı

devletin o zamanlar resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi’nin 19

Rebiülevvel 1249 tarih ve 68 numaralı nüshasında yayınlanmıştır.

İçeriğin Devamı Aşağıda

1.

1.

Türk inanışındaki cadı kavramı hem olağanüstü varlıkların genel

adlarından biri hem de kaynağını daha çok batılı efsanelerden alan özel

bir varlığın adı olarak kullanılmaktadır. Rumeli’deki Türk yerleşim

birimlerinde ise bu kavram, geceleri mezarından kalkıp

dolaşan, saçı, başı dağınık, tırnakları uzamış, pis görünümlü,

rastladıklarını öldüren bir kadın şeklindedir. “Cadı gibi” sözleri de bu

inanışı dile getirmektedir. Efsanelere göre ölünün gömülmeden ışıksız

bir odada bırakılması, üzerinden bir kedinin atlaması ölüyü hortlatır.

Bu durumdan kurtulmak için mezarın üstünde ateş yakmak gerekir.

Türk masallarında ise; büyü yapan, küp üstünde uçan, bin yıllık yolu

bir anda alan, sihirli bir hırkası olan, çirkin, yaşlı kadın motifi cadı

olarak adlandırılır.

Şu anda Romanya sınırları içinde olan Sarıgöl’ün Çor ve Kırımşah

köylerinde topraktan ve mezardan korkunç bir sesle kalkan cadılardan,

bunların evlere, hayvanlara zarar verdiğinden, çocukları tabanlarından

emerek öldürdüğünden, ancak yüreklerinden yere çakılıp, üzerlerine kireç

dökülerek yakılırsa yok olacaklarından bahseden anlatılar vardır.

2. Evliya Çelebi’nin Anlatımıyla; Osmanlı Devrinde Cadılar:

2. Evliya Çelebi’nin Anlatımıyla; Osmanlı Devrinde Cadılar:

Evliya Çelebi, hicri 1076 şevvalinin 20. gecesi Hatukay Çerkez

diyarının 300 küsur haneli Pedsi köyünde cadıların gökyüzündeki savaşına

şahit olur. Zifiri karalık  bir gecede yıldırımlar aniden kıyametler

gibi kopmaya başlar. Ortalık Çerkez kadınların nakış işleyebilecekleri

kadar aydınlanır.

Durumdaki harikuladeliği sezen Evliya civardaki Çerkezlere sorup, “vallahi yılda bir defa böyle karakoncolos gecesi olur,  Çerkez oburları (cadıları) ile Abaza oburları göklere uçup ceng-i azim eder, vuruşurlar” cevabını alır. Sonra da dışarı çıkıp korkmadan seyr-i temaşa etmesi tavsiye edilir.

Yetmiş, Seksen kişiyle birlikte dışarı çıkan Evliya,  büyük ağaçlar,

küpler, tekneler, hasırlar, araba tekerleri, fırın söykeleri ve daha

nice benzer eşyalara binmiş Abaza oburlarıyla, at ve sığır leşlerine,

deve ölülerine binmiş, ellerinde yılanlar, at deve kelleleri olan Çerkez

oburlarının savaşa tutuştuğunu  görür.

Tam 6 saat süren bu vuruşmada kulakları sağır eden bir gürültü

ortalığı kaplar. Havadan yere keçe, sırık, küp, tekne, kapı gibi eşya

parçalarıyla, araba tekerleri, en nihayet at, insan ve sair hayvan

uzuvları yağmaktadır.  7 Abaza oburu 7 Çerkez oburuyla sarmaşıp yere

düşünce, Çerkez cadıları hemen 2 Abaza cadıyı kanlarını emerek öldürür

ve ölülerini ateşe atarlar.  Horozların ötmesiyle biten savaşın ardından

oburlar da giderler.

Evliya böyle hikâyelere dair gayet “münkir” olduğunu fakat kendisiyle

birlikte bilcümle zevatında bunu görüp hayretler içinde kaldıklarını

belirterek, ahalinin de 40 – 50 yıldan beridir bu denli şiddetli bir “karakoncolos gecesi” görmediklerini söyler

3. İnsan Kanı İçen “Ölü” Cadılar (Zombiler):

3. İnsan Kanı İçen “Ölü” Cadılar (Zombiler):

Evliya Çelebi anlatılanlara göre bu diyarda karakoncolos gecelerinde

ortaya çıkan ve insan kanı içen cadılar olduğunu da yazar. Halkın

Evliya’ya anlattığına göre, bazı gecelerde bu zombiler musallat

oldukları kişinin kanını içip hasta etmektedirler.

Eğer kanı içilenin kimsesi yoksa yatağa düşer ve ölür. Varsa, hasta yakınları bir “cadıcı

ile mezarlıkları dolanıp cadının çıktığı, toprağı eşilmiş mezarı

ararlar. Bulup, mezarı kazıdıklarında adamın kanını içtiğinden gözleri

kan çanağı misali “pörtlemiş” cadı leşi teşhis edilir.

Bu halde, cadı hemen mezardan çıkarılarak “göbeğine” uzunca böğürtlen

kazığı çakılır. Hayattaki başka bir cadının ruhu bu bedene

(geçmesin) diye de ateşte yakılır. Allah’ın emriyle cadının sihri batıl

olup, kanı emilen adam tez vakitte şifa bulur.

İnsan Kanı İçen “Yaşayan” Cadılar (Vampirler):

Yine Evliya Çelebi’nin anlatılanlardan naklettiğine göre bu diyarlarda

yaşayan cadılarda vardır ki halkın arasında gezer de bilinmez. Fakat

vakti zamanı gelip kudurunca, tuttuğu birinin kulağı arkasından kanını

emer. Adam gün be gün hasta olur. Derhal akrabaları bir “cadı üstadı” bulup köy, kasaba, şehir şehir dolanıp gözleri kan içmekten kan çanağına dönmüş cadıyı aralar ki yakalayıp zincire vuralar.

3 gün 3 gece zincire vurulan cadı, yaptığını ve cadılığını itiraf

ettiğinde hemen yatırılıp göbeğine böğürtlen kazığı çakılır. Çıkan kan,

kanı emilmiş adamın yüzüne gözüne sürülünce hasta derhal şifa bulur.

Cadının leşi de ateşe atılıp yakılır.  Bu cadılık derdi taundan

(vebadan) fenadır, Moskof, Leh, Çek taraflarında hayli yaygındır

vesselam.

Kaynak:

  • Tarih ve Medeniyet

  • Yrd. Doç. Dr. Ayşe DUVARCI

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0