Tüm İnsanlığı Sarsan Akıl Almaz İddia: Naziler II. Dünya Savaşı'ndan Sonra Ay'da Bir Üs Kurdu!
Kimileri için kesinlikle doğru, kimileri içinse tamamen deli saçması. Fakat gerçek ne olursa olsun, Nazilerin Ay'da gizli bir üs kurmuş olma ihtimalleri uzmanların zihnini hâlen meşgul ediyor...
Söylentiler, II. Dünya Savaşı'nın sona erdiği yıllarda ortaya çıktı.
İddiaya göre Alman astronotları savaşın ardından Ay'a seyahat etmiş, burada tüm dünyadan gizli bir üs kurmuşlardı. Üstelik kimilerine göre Adolf Hitler kendisini ölü gibi göstererek Ay'daki bu üsse kaçmış, hayatının geri kalanını orada bulunan bir sığınakta geçirmişti. O günden bu yana gözlemlenen uçan daireler de komplo teorisyenlerine göre tamamen bu gerçekle ilişkiliydi. Örneğin 1947 yılında ABD'nin New Mexico eyaletinde gerçekleşen Roswell UFO Vakası tamamen Nazilerin geliştirmeye çalıştığı uzay aracı teknolojisiyle bağlantılıydı ve teoriye kesin bir kanıt sunuyordu.
Uzun yıllardır komplo teorileri üzerine araştırma yürüten Romanyalı bilim insanı Radovan Tomovici, konu hakkında şunları söylüyor:
'Nazilerin II. Dünya Savaşı boyunca yüksek rütbeli SS subayı Hans Kammler tarafından yürütülen bir uzay programı üzerinde çalıştığı yetmiş yıla yakın zamandır bilinen bir gerçek. Onlar, uzayda hakimiyet kuran ilk millet olmayı her şeyden çok istiyorlardı. Kammler'in savaşın sonlarına doğru Antarktika'ya giderek kayıplara karışması da amaçlarına ulaşmış olma ihtimâllerinin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.'
Tomovici'nin böyle bir kanıt öne sürmesinin sebebi, Nazilerin uzay programını Antarktika'dan yürüttüklerinin düşünülmesi.
Üstelik bu iddiada bulunanlar, Antarktika'nın belirli bir noktasına işaret ediyordu: 1939 yılında Nazi Almanyası tarafından keşfedilen ve adını keşfi yapan gemiden alan Neuschwabenland (Yeni Svabya). Bölgenin keşfedilmesinden birkaç sene sonra, savaşın sona erdiği 1945 Mayısı'nda Nazilerin gemi ve uçaklarla bölgeye giderek uzay programını hayata geçirdikleri düşünülüyor.
Dönemin saygıdeğer havacılık mühendislerinden olan Sir Roy Fedden ise konu hakkında şunları söylüyordu:
'1940 ve 1950'li yıllara baktığımızda, söz konusu uçan daireleri geliştirme kapasitesi olan tek ülkenin Nazi Almanyası olduğunu görüyoruz. Üstelik onların bu konu üzerinde durduğu ve uzay yolculuğunu mümkün kılacak teknolojiler geliştirmeye çalıştığı da bilinen bir gerçek.'
Nazi Uzay Programı'nın amacının Dünya'yı ele geçirmek konusunda avantaj sağlamak olduğu düşünülüyor.
Ve 1950 ve 1960'larda yaşandığı iddia edilen tüm UFO vakalarının da bu amaca işaret ettiği öne sürülüyor. Bu düşünceye göre Temmuz 1952'de Washington D.C. semalarında görüldüğü söylenen UFO'lar, Nazilerin ABD üzerindeki hakimiyetlerini ispat etme ve teknolojik gelişmişlikleri aracılığıyla onları uyarma amacıyla gerçekleştirdikleri bir operasyonun parçasıydı.
Ay'a kurulan söz konusu merkez, hem askerî bir üs, hem de Nazilerin korunmasını ve varlığını sürdürmesini sağlayan bir sığınak olacaktı.
Nazilerin sembolü olan gamalı haç biçiminde tasvir edilen bu merkez, Nazilerin o dönemdeki tüm amaçlarını gerçekleştirmek adına büyük kolaylık sağlayacaktı. Her şeyden önce dünyanın kontrol altında tutulması buraya kurulacak bir askeri üs sayesinde son derece kolaylaşacak, muhtemel bir savaş durumunda diğer ülkelere saldırmak için Ay'dan ateşlenebilen silahlar geliştirilecek ve uçan daire teknolojisiyle de Dünya'nın istenen noktasına havadan rahatlıkla iniş sağlanacaktı.
Ve her şeyden önemlisi, eğer Führer'in hayatı tehlikeye girerse, Nazilerin imdâdına kimselerin erişemeyeceği bu üs koşacaktı.
Bu sayede de Nazi liderinin hiçbir tehlikeye maruz kalmadan Ay'da bulunan merkezden dünyayı yönetmesi mümkün olacaktı. Naziler gerçekten de zamanında böyle bir proje tasarladı mı, tasarladılarsa bunu hayata geçirme imkânı buldular mı, uçan daire inşa edebilecek teknolojiye erişebildiler mi ya da tüm dünyayı Führer'in öldüğüne inandırıp onu Ay'da bulunan merkeze kaçırdılar mı, bunu henüz bilmiyoruz. Ancak bildiğimiz bir şey var ki, tüm bunların ciddi ciddi gerçek olduğuna inanan bazı uzmanlar var. Umuyoruz bu teorinin aslı astarı yakın zamanda aydınlığa kavuşur ve bizler de yakın tarihimize dair sağlam bilgiler elde ederiz.
Yorum Yazın