Soner Arıca Yazio: SAYILAR ve MÜZİK ve SANAT
Bu başlık eğer ölçü sayısı ya da metronom gibi, herhangi bir müzikal eserin matematiğini tarif eden sayısal değerler üzerine olsaydı, doğal olarak sanatsal ve dolayısıyla da duygularımızla ilgili bir şey anlatarak devam edebilirdi.
Ama ne yazık ki tam tersi!... Tüm sanatsal üretim için yorumlayabileceğimiz bu tersi durum hem yanıltıcı hem de yaratıcılığı sınırlandıran bir sıkıntı.
Evet bir eserin insanlar üzerinde etkisini anlamak için sayılara her zaman ihtiyaç oldu. “Kaç kişi izledi?”, “Ne kadar sergilendi?”, “Kaçıncı baskısı?” gibi sorular ve bu soruların cevapları önemli bir bilgiye vardırıyor bizi. Bazı akımlar ve bu akımların hangi dönemlerde ve o dönemlerden geçerken sosyokültürel yapısı gibi önemli bilgilere.
Şimdi buraya yaşarken ya da ürettiği zamanda anlaşılamamış sanatçı ya da eserleriyle ilgili istisnaları katmayacağım (ki aslında çok önemli), sayılar ve sanat ilişkisi ne kadar doğru çalışmış ona dikkat çekmek istiyorum.
Ama ben bu köşede sıklıkla bana sorularıyla ulaşan, sanatsal yolculuğuna yeni çıkacak arkadaşlara da sesleniyorum, belki neye maruz kaldıklarını ya da kalacaklarını anlamaları için onlara yardımcı olacak birtakım veriler.
Tabi ki bu sadece onları ilgilendirmiyor, bazen direk bazen endirekt yollarla; bizim sanata bakışımızı, algılayışımızı, duygularımıza nasıl dokunduğu sonuçlarıyla, hayatımıza nasıl katıldığı kısmı da çok önemli.
Sanırım sapla samanı ayırmak için ekstra bir özen göstermemiz gerekiyor. Sayılar her zaman doğruyu gösteremez hale geldi. En çok izlenmiş, dinlenmiş, tıklanmış sıralamalarıyla değerlendirme yapmaya kalktığımızda vay halimize. Aynı listede, o kadar birbiriyle alakasız kişi ve içerikle karşılaşıyoruz ki, bu ortaya karışık durum gerçek olamaz, gerçekse de çok düşündürücü.
Yakın zamanda sektöre ilk şarkısıyla merhaba diyecek yeni bir şarkıcı adayının tanıtım çalışmaları toplantısında “Takipçin kaç? Kaç olursa seni birileri ciddiye alır? Rakip olabileceğin kişi şu kadar tıklanmış” gibi asla gerçekliğini kanıtlayamayacağımız başlıklar üzerinde konuşma akarken; iç sesimin hüzünlü bir şekilde, “Yahu şarkısı çok güzel, sesinin rengi de yorumculuğu da çok özgün, keşke bu saçma ve sanat dışı başlıklar ruhunu zedelemese ve gidip üretime devam edebilse” dediğini duydum. Hüzünlü bir şekilde konuşuyordu iç sesim çünkü kıyısından köşesinden bu sayılarla ilgili cümleler ne yazık ki rüyalarının kalitesini bozacaktı yeni yolcunun ya da aklı başında ağabeylerinin ablalarının gittiği yolları daha dikkati ve defalarca izlemesi gerekecekti.
Atasözü:
ANLAYANA SİVRİ SİNEK SAZ ANLAMAYANA DAVUL ZURNA AZ :)
Yorum Yazın