Ülkemizdeki diğer uzmanlarla ve longevity üzerine kurulan gruplarla iletişim halindeyim. Türkiye, longevity konusunda giderek daha fazla ilgi çeken bir nokta haline geliyor. Ancak hâlâ kat etmemiz gereken çok yol var. Yeni kurulan Longevity Okulu'nda alanda uzman ve deneyimli akademisyenlerle birlikte kapsamlı bir eğitim içeriği hazırladık. Ben de kendi uzmanlık alanım doğrultusunda bu platformda eğitim veriyor olacağım. Ayrıca, Bütünsel Sağlık ve Wellbeing Derneği Yönetim Kurulu üyesiyim. Aynı zamanda kendi akademi oluşumum içerisindeyim. Akademim için video eğitimler hazırlıyor, bireylerin sağlıklı yaşam, beslenme ve mental sağlık konularında bilinçlenmelerine yardımcı olacak içerikler oluşturuyorum. Yakın zamanda da podcast çalışmamız başlayacak.
-İnfonuza geri dönelim istiyorum. Moleküler Wellbeing- Gen temelli danışmanlık yazıyordu. Benim ilgimi çeken bu idi. Şöyle söyleyeyim. Bir kişi DNA’sında birtakım hastalıklara yatkın olsa da doğru yönlendirmelerle bunun üstesinden gelebilir mi, bu ihtimali seçenekler arasından silebilir mi?
İnsan DNA'sı, birçok hastalığa yatkınlığı belirleyen bir dizi genetik bilgi barındırır. Ancak, genetik yapı, tek gen hastalığından bahsetmiyorsak en fazla %10 oranında etkili. Genetik bilgiyi şekillendiren çevresel etmenler, yaşam tarzı ve epigenetik mekanizmalarımızdır ve sağlığımız üzerinde önemli bir etkiye sahiptirler. DNA'mızda bazı hastalıklara yatkınlık gösteren genetik varyasyonlar bulunabilir ancak bu durumun kaçınılmaz olduğu anlamına gelmez. Doğru yönlendirmeler ve bireysel ihtiyaçlara uygun stratejilerle, bu yatkınlıkların etkisini azaltmak veya ortaya çıkmasını engellemek mümkündür. Genetik testler sayesinde, bireylerin olası sağlık riskleri belirlenebilir ve buna göre önleyici sağlık stratejileri geliştirebilir.
-Çalıştığınız danışanlardan yola çıkarak kabaca bir tanımlama yapabilir miyiz? Bizim topraklarımızda (Bu meselenin coğrafya ile de alakası olduğu kanaatindeyim.) kadınlar ve erkekler hangi rahatsızlıklara daha yatkın, nelere daha çok dikkat etmek gerekiyor? Tiroid yetersizliği mesela, hemen hemen tüm kadınlarda var gibi.
Danışanlarım ve genel eğilimler üzerinden değerlendirdiğimizde, Türkiye’de ve bölgesel olarak bazı sağlık sorunlarının daha fazla ön plana çıktığını gözlemlemek mümkün. Coğrafya, beslenme alışkanlıkları, kültürel değerler ve yaşam koşulları da bu durum üzerinde önemli bir rol oynuyor. Kadınlar ve erkekler açısından farklı olarak değerlendirme yapmak istiyorum. Kadınlar açısından bakıldığında en sık görülen sorunlardan biri, sizin de belirttiğiniz gibi tiroid fonksiyon bozuklukları. Özellikle hipotiroidi, yani tiroid bezinin yetersiz çalışması, oldukça yaygın. Bu durum; yorgunluk, kilo alımı, depresyon gibi belirtilerle kendini gösteriyor ve kadınların yaşam kalitesini ciddi anlamda etkileyebiliyor. Ayrıca polikistik over sendromu (PCOS) ve insülin direnci gibi metabolik dengesizlikler de dikkat çekici bir sıklıkla görülüyor. Bu tür durumlarda hormonal dengesizlikler, stres yönetimi ve kan şekeri düzenlenmesi, özel bir önem taşıyor. Kadınlarda ayrıca menopoz döneminde kemik sağlığına dikkat edilmesi gerekiyor, osteoporoz riski de bu süreçte artıyor.
Erkeklerde ise en çok dikkat edilmesi gereken sorunlardan biri kalp-damar hastalıkları. Stresli yaşam tarzı, yüksek kolesterol ve tansiyon gibi faktörler erkeklerde bu tür hastalıkların görülme oranını artırıyor. Ayrıca, karaciğer yağlanması ve metabolik sendrom, özellikle aşırı kilolu bireylerde oldukça yaygın. Bunun yanı sıra, erkeklerde mental sağlık ihmal edilen bir konu. Toplumsal normlar gereği duygusal sağlığı görmezden gelme eğilimi yaygın olduğundan, stres kaynaklı sorunlar ileride daha ciddi rahatsızlıklara yol açabiliyor.