Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Senin Hayatını Hangi Yazar Kaleme Alırdı?
Sanatın her bir dalı insanı farklı farklı yollarla ele alır; dans insanı vücuduyla anlatır, resim insanı yansıtır, müzik kalbimizle bir diyalog kurar; şiirler ve romanlar ise insanı; onun hayatını, neyi gördüğünü ve duyduğunu, neyin hayalini kurduğunu, doğayı kendine nasıl adapte ettiğini, neyden kaçtığını, neyi kovaladığını anlatır. Sonsuz ihtimaller, saymakla bitmez ama hikayeler bitince anlaşılabilir. İnsan da insanı anlamak istediği yerden anlar. Bakalım seni en iyi anlayacak ve hayatını bir edebi esere dönüştürebilecek yazarımız kimmiş?
Hazırsan, başlayabilirsin!
1. Öncelikle cinsiyetini öğrenelim.
2. Şimdi de yaşını öğrenelim.
3. Senin hayatının ana teması ne olurdu?
4. Diyelim ki hayatının filmini çekmeye karar verdiler. Hikayenin anlatılacağı bir mekan seç.
5. Yine bir film çekiliyor olma ihtimalinden devam edelim. Ağırlıkla kullanacağımız renk paleti hangisi olurdu?
6. Biraz da ağzımız tatlansın. Çikolatalı tatlılardan en sevdiğini seç.
7. Kalbinle mi hareket edersin, mantığınla mı?
8. Yaşadığın zorlukların acısını nasıl hafifletiyorsun?
9. Bu anlamlı cümlelerden kendine en yakın bulduğunu seç.
Oğuz Atay!
İllaki hayatının bir döneminde düşünmüşsündür, hayatımı yazsam roman olur mu acaba diye. Bize sorarsan olur, hem de en afilisinden! Sen etrafındaki insanlar tarafından anlaşılmadığını düşünen birisin. Hatta bazen öyle anlar olur ki anlatırsın, anlatırsın ve sonunda karşındaki insanın sadece boş bakışlarla sana baktığını fark edersin...Böyle anlardan sonra da hevesin kolayca kaçar zaten, susuverirsin. 'Duvarların var, aşamıyorum' deseler de o duvarlar, içindeki kırıkların birleşip büyümesi ve artık kalbinden taşmasının sonucudur, göremezler. Aynı zamanda hayata bakış açında birazcık arabesklik var. Sen acılarından besleniyorsun. Bu acılar öyle ki bazen kimsenin görmediği anlarda; kuytu köşe bir meyhanede en sevdiğin şarkıyı söyletip içlendiriyor seni. Bazen de bir deniz kenarında, yalnız başına usul usul yürütüyor. Aşkından, ailenden, işinden, dostlarından...Hepsinden büyük, küçük yaralar almışsın. Ama kabuk bağlamış artık, tuz bassalar da kanamaz. Çünkü sen insanlara, yaptıkları şeylere daha umursamaz bakıyorsun, herkes kendi gemisinin kaptanı bu hayatta, farkına varmışsın.
İşte bu yüzden seni olduğun gibi, doğalında güzel yazacak olan yazarımız Oğuz Atay olurdu.
Sait Faik Abasıyanık!
Sait Faik, senin için alırdı kalemi eline; kafasındaki düşünceleri de balık tutmaya yollardı, başlardı yazmaya! Senin hayatından, en güzelinden bir durum hikayesi çıkartırız derdi. Yani bir olayı anlatmayacağız; seni anlatacağız, hislerini, düşüncelerini... Çünkü senin yaşantında asıl olayların ana karakteri hep kafanın içinde dönen tilkiler; oradaki acabalar, tutulamayan eller, söylenemeyen merhabalar, iyi değilimler, iyiler, kötüler... Bir deniz kasabasında, görünüşte huzurlu, hazzı en derinlerinde yaşamış bir adam gibi görünür Sait Faik, ama içinde bir burukluk vardır, gizler. Sen de öylesin, dışarıya gülücükler saçarken; içinden en acılı çığlıkları kopartabilirsin. Ama yine de hayatın en büyük teşekkürü hak edecek hayatlardan biri, çünkü yanında sevgilerinden güç aldığın birileri var! Belli ki gerçekten sana sevildiğini hissettirmişler, sen de aslında onları hiç üzmek istemediğinden bazen diyememişsin, ben iyi değilim! Ama belli ki yavaş yavaş olumsuzluklar geride kalmış artık. Hayatının daha sütliman bir akışı var. Denizinin dalgaları durulmuş, sadece hafif bir rüzgar esiyor o kadar. Sen kendine güvenen ve hayata karşı dimdik duran ve kahkahalarını neşeyle atan birisin, o yüzden bu hafif rüzgar seni yıkamaz yalnızca hareketine ivme verir, unutma. Tatlı bebeklik gülüşlerini, yaş aldıkça kurulan dost meclislerini, huzuru ve huzurun getirdiği huzursuzluğu, uzun uzadıysa yürünen o güzel yolları; seni her şeyinle en güzel Sait F. Abasıyanık anlatırdı:)
Mina Urgan!
Sen neşeli ve oldukça özgün bir karaktere sahipsin. Seni sen yapan, belki de bazı insanlara garip gelebilecek özelliklerini bile sevgiyle kabul etmişsin. Dünya, iyisiyle kötüsüyle güzel ve yaşanmaya değer bir yer senin için. Gençlik yılların ayrı yaşlılığın ayrı bir serüven olduğunu düşünüyor ve yaş almaktan korkmuyorsun. Gelsin hayat bildiği gibi diyorsun. Hastalıklarla, ayrılıklarla cebelleşsen de onların bile şakasını döndürebilecek potansiyelin var! Gülümsemenle insanların içini aydınlatıyorsun, insanlar içlerindeki kimseye anlatamadığı şeyleri bile sana kolaylıkla açıyor, çünkü biliyorlar ki eleştirilmeden dinleyeceksin onları; anlamaya çalışacaksın. Ama yapacağın yorumların hepsinde de dürüstlükle konuşacaksın. Çevren oldukça geniş, herkesle fazla yakın olmasan da seni mutlaka her yerden birileri tanıyor oluyor. İsmin, bazı masalara senden önce oturuyor. Böylelikle bir sürü farklı anın birikiyor; hafızanda hepsi yeniden hayat buluyor. Senin bu renkli hayatını, hem gerçekçi hem de güldüren diliyle en güzel Mina Urgan yazardı :)
Tezer Özlü!
Senin kalbin harabelerin arasında açmış bir gonca gül gibi. Yalnızlığı da acıyı da tatmışsın ama hala oracıkta dimdik duruyorsun. Karamsar bir bakış açım olduğunu söylemeliyiz, ama bunu melankolik olmaktan ziyade gerçekçi olarak yapıyorsun. Yaşamının detaylarını, hayattan aldığın dersleri, yaptığın çıkarımları çevrenle paylaşmayı seviyorsun; istiyorsun ki onlar da bunlardan ders alsınlar, ben üzüldüm onlar üzülmesin gibi bir yaklaşımın var. Ailenle zıtlıklar yaşadığın çok olmuş, aşk hayatında rayında gitmeyeni rayına koymaya çalışıp en sonunda gelen trenin altında ezildiğinde. Gözlerinin içine bir kere bakmak yeterli aslında, kırılgan yönünü de görebilmek için. Tezer Özlü, de tıpkı senin gibi biriydi; acısı acısına denk düşeni insan en çok sever ve anlarmış. Bizce tam olarak da bu yüzden senin hayatını en güzel Tezer Özlü kaleme alırdı :)
Yorum Yazın
Oğuz Atay 👍
bana da 🚬
oğuz atay, hiç okumadım ama okuyasım geldi çok güzel anlatmışsınız. tutunmak istediği her şey elinden kayan, sevdiği 3 gün yaşayan, nereye kök salmaya kalksa... Devamını Gör
Oğuz Atay...