Popun Kralı Michael Jackson'ın Galler Prensesi Diana'ya Büyük Bir Aşk Beslediğini ve Onunla Evlenmek İstediğini Biliyor muydunuz?
Dünya üzerinde 'Michael Jackson' adını duymayan tek bir kişi bile yoktur herhalde. O, çıkardığı her albümle çok satanlar listesinde zirveye oturmayı başarmış, kendine has danslarıyla yeri göğü inletmiş, şarkıları bugün bile dillerden düşmeyen ve milyonlarca hayranı olan bir isim.
Jackson, skandalları ve aşklarıyla her daim medyanın gündemine otursa da onunla ilgili bilinmeyen pek çok şey var; Galler Prensesi Diana’ya içten içe büyük bir aşk beslemiş olması gibi…
Michael Jackson ve Prenses Diana’nın ilk ve tek bir araya gelişleri 1988 yılında gerçekleşmişti. Diana büyük bir Michael Jackson hayranıydı, özellikle Thriller ve Bad şarkılarını sürekli dinliyordu.
Prens Charles ile birlikte Jackson’ın Wembley Stadyumu’ndaki konserine katılan Diana, konser öncesi hayranı olduğu Jackson’la tanışma fırsatı elde etmişti. Jackson o gece prensin vakfı için 450 bin dolar bağışta bulunmuş, Diana'ya da Harry ve William için kendi tur ceketlerinin minyatür boylarını hediye etmişti.
Michael Jackson’ın Diana ile konuşurken oldukça heyecanlıydı, ancak bu heyecanı yalnızca buluşmada kaynaklı değildi. Jacson’ın o gece söyleyeceği şarkılardan biri de “Dirty Diana” idi…
Adından dolayı bu şarkıyı söylemenin prensese karşı saygısızlık olabileceğini düşünen Jackson, repertuvarından şarkıyı kaldırmalarını istemişti. Diana ise bunu duyduğunda Jackson'a 'Hayır, o şarkıyı kesinlikle söylemelisin. O benim en sevdiğim şarkılardan biri!' diyerek Jackson'ı bu kararından vazgeçirmişti.
Diana o gece gösterinin tadını çıkardı, şarkılara eşlik etti ve keyifle dans etti. Prens Charles ise bütün gece Diana’nın yanında ses bile çıkarmadan oturmuştu. Bunun sebebi kıskançlık mıydı yoksa alışık olmadığı bir ortamda olmak mıydı bilinmez...
Diana, Charles'ın asık suratla yanında olmasından bile etkilenmeyecek kadar keyifli bir gece geçiriyordu. Michael Jackson da aynı fikirde olsa gerek, çünkü ikili bu buluşmadan sonra oldukça yakın iki arkadaş olmuşlardı. Bir daha yüz yüze görüşme fırsatı bulamamış olmalarına rağmen hem de...
Jackson ve Diana sık sık telefonda konuşup dertleşiyorlardı. İkisinin de ortak noktası medya çemberi içinde sıkışıp kalmış olmalarıydı, o yüzden birbirlerini çok iyi anlıyorlardı.
Jackson o zamanlar Lisa Marie Presley ile evliydi ve genç kadın ikilinin geç saatlerde telefonda konuşuyor olmasından rahatsız oluyordu. İki arkadaşın sohbet konusu genellikle çocuklar ve sürekli onları sıkıştırıp duran magazincilerdi. Diana, kendini kötü hissettiği anlarda Jackson’ı aramaya alışmıştı, saat sabaha karşı 3 olsa bile! Tabii bu durum Lisa Marie'yi git gide sinirlendirmeye başlamıştı.
Michael Jackson Diana'ya bunun şakasını yapmaya başlamıştı, telefonla her görüşmelerinde ona "Evliliğimi mahvedeceksin Diana..." diyordu.
Ancak bu şakalar günün birinde acı bir şekilde son buldu; güzeller güzeli prenses genç yaşta hayatını kaybetmiş ve ardında acılı bir dost bırakmıştı. Jackson'ın hislerinin bir dosttan daha öte olduğunu ise onun ölümünün ardından yıllardır onun güvenliğinden sorumlu olan Matt Fiddes sayesinde öğrendik.
Matt Fiddes, Jackson ve Diana’yla ilgili anılarından bahsederken Jackson’ın Diana’ya kör kütük aşık olduğunu ve onunla evlenmek istediğini de söylemişti.
Jackson, defalarca kez Diana ile bir araya gelmeye çalışmış ancak her girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Fiddes’e göre Prens Charles da tıpkı Lisa Marie Presley gibi ikilinin ilişkisini kıskanıyor ve Jackson’ı bir tehdit olarak görüyordu.
Jackson ise Fiddes’le dertleşirken Diana’ya olan büyük aşkından bahsetmişti. Jackson, Diana’nın onun ruh eşi olduğunu düşünüyordu ve dünya üzerinde onu Diana’dan daha çok anlayabilecek başka bir insan olacağına ihtimal vermiyordu.
Diana'nın ölümünün ardından Jackson konserlerini iptal etmiş ve prenses için yas tutmuştu. Çektikleri acıları yalnızca birbirlerine anlatabilen ve telefonda dahi olsa birbirlerinin yanında gözyaşı dökebilen bu iki insan, belki de Jackson'ın da dediği gibi sevgiye hasret iki ruh eşiydi kim bilir...
Yorum Yazın
Doğru yer , doğru zamanda belki hikaye tamamen farklı olurdu.
Çok üzücü...
ağlıycam