Görüş Bildir
Haberler
Osman Balcıgil Yazio: Pisagor ve Öğrencileri Neyin Peşindeydiler?

etiket Osman Balcıgil Yazio: Pisagor ve Öğrencileri Neyin Peşindeydiler?

Osman Balcıgil
10.11.2020 - 21:52 Son Güncelleme: 08.01.2021 - 10:31

Merhaba Ezoterist dostları, bugünkü yazımın konusu Pisagor ve Öğrencileri. Ama size önce bu konuda yazdığım bir kitaptan söz etmek istiyorum. Kitabın adı “Pisagor Tepkisi” ve roman formunda kaleme aldım.

2014 yılında yazdığım, Gezi olaylarıyla paralel kurguladığım “Pisagor Tepkisi”nde yer alan konuları bu yazının dibinde bulacaksınız.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Bugün matematik denildiğinde aklımıza sadece rakamlar değil “insan bilgisinin tümü” geliyorsa, bu fikre ulaşılmasında en önemli adımları atan kuşkusuz Pisagor’dur.

Bugün matematik denildiğinde aklımıza sadece rakamlar değil “insan bilgisinin tümü” geliyorsa, bu fikre ulaşılmasında en önemli adımları atan kuşkusuz Pisagor’dur.

Çünkü Pisagor (M.Ö. 580- 504) Kroton kentinde kurduğu okulda verdiği derslere “matemata” demiş ama “insanlığın bütün bilgisinin” peşine düşmüştür.

Evet, Pisagor’un dünyası sayılardan oluşur.

Öte yandan, evrenin kendisi de sayılar arasındaki uyumun bir sonucu değil midir?

1, 2, 3 ve 4 sayıları bu ünlü filozof için çok özel anlamlar taşır. Çünkü bütün öteki sayılar bu dört sayının birbirleriyle çarpılması ve toplanması sonucu elde edilir.

Örnekleyecek olursa, 3 ile 4 toplandığında 7 olur. Pisagor’a göre bu sayı “insanın Tanrı'yla birliği” anlamına gelir.

İlk dört sayıyı, yani 1, 2, 3, 4’ü toplarsak 10 sayısını elde ederiz. Pisagor’a göre bu da “Tanrı'nın sürekliliği” demektir.

Tabiatıyla Pisagor gökten zembille düşmedi.

Tabiatıyla Pisagor gökten zembille düşmedi.

Bugün onun bilgeliğinin hakkını vereceksek, mutlaka hocası Thales’ten (M.Ö. 624 – 546) söz etmemiz gerekir.

Eski Yunan’da “yedi bilge” sayılacaksa, Thales tartışmasız onların içindedir.

Dünyanın gerçek anlamda ilk felsefe tarihçisi sayılan Diogenes Laertios (180- 240) bu yedi bilgeyi şöyle sıralar:

Kleobulos, Solon, Khilon, Pittakos, Thales, Bias, Periandros.

Bu liste biraz daha genişletilecek olursa içine İskit’ten Anakharsis, Peloponnese’ten Myson, Siros’dan Pherekydes, Girit’ten Epimenides de girer.

Eski Yunan’ın ilk felsefecilerinden Thales’in öğrencisi olması, işte tam da bu nedenle Pisagor’a büyük önem kazandırır.

***

Pisagor’un okulunda mutlaka uyulması gereken kurallar olduğunu biliyoruz. Uyulmamaları halinde sonu mutlaka ölüm olan kurallardan söz ediyoruz.

Çünkü Pisagor ve öğrencileri, insanların sözlerini iyi seçmedikleri kanaatindeydiler. Onlara göre, ağızdan çıkacak sözün doğruluğu tartışmasız olmalıydı. Oysa sokakta herkes bilip bilmeden konuşuyor, bugünün tabiriyle söyleyecek olursak “bilgi kirliliğine” yol açıyordu.

En azından Pisagor gibi bir hocanın öğrencileri böyle davranmamalıydı.

Yine Pisagor ve öğrencilerine göre, acısı olan insanlara bunu unutturmaya çalışmak son derece yanlıştı. Bu yolda asla telkinde bulunulmamalıydı. Acıyı yaşamamak kaygısızlık anlamına gelirdi ki, kaygısızlıktan daha büyük bir suç olamazdı.

Pisagor, öğrencileri olan Philolaos, Hipparkhos, Arkhytas, Timaisos’u öyle bir eğitmişti ki, sadece bu nedenle bile adı dünya döndükçe hatırlanmalıdır ve hatırlanacaktır.

Pisagor, öğrencileri olan Philolaos, Hipparkhos, Arkhytas, Timaisos’u öyle bir eğitmişti ki, sadece bu nedenle bile adı dünya döndükçe hatırlanmalıdır ve hatırlanacaktır.

Pisagor’un öğrencilerine göre “bilinebilen her şey biçimdir”.

Biçimi sayı ve ölçü oluşturuyordu. Her biçim bir sayı oranıyla belirleniyordu.

Her uyum sayıyla ifade ediliyordu. Sayı bütün nesneleri uyumlu, tanınabilir kılıyordu. 

Bilmek ancak sayıyla gerçekleşiyordu. Eğer bir gerçekten söz edilecekse, sayıya göre olmalıydı.

Pisagor ve öğrencileri, biçim, sayı, ölçü gibi kavramların yanına “dünyanın kuruluşuna dair ilkelerin zıtlıklardan oluştuğunu ve nicelikle niteliğin koparılamaz bir ilişki içinde bulunduğunu” da ilave ettiler.

Yarı gizemci yarı dinsel bir öğreti olan Pisagorculuk kendisini sayı gizemciliği ve matematiksel simgecilik olarak ifade etti.

***

PİSAGOR TEPKİSİ

İki Papaz ve Bir Kızın İnsanlık Onuru İçin Giriştikleri Büyük Mücadele

LENA, 24 yaşında. 

Gezİ Direnişi'nin ilk sabahında, başına isabet eden gaz bombası kapsülüyle yaralandı. Belirsiz bir süre için uyutulmasına karar verildi. Büyük bir ihtimalle

yaşamayacak.

ANASTAS, 28 yaşında.

Lena'nın ağabeyi. İlahiyat eğitimi gördü. Akademisyen ve papaz. Kardeşinin ölmeye yatması üzerine, dünyanın 'insanlık halleri'ne, en iyi bildiği açıdan büyük bir taarruz başlattı.

ELİF, 25 yaşında.

Lena ile Gezi Direnişi'nde tanıştı. Başından vurulan genç kızı hastaneye götürdü. Anastas'la Taksim Hastanesi'nde karşılaştı ve onunla birlikte hayatını ortaya koyacağı bir mücadeleye girişti.

VİKTOR, 28 yaşında. 

'Bogomilci'nin önde gideni. Anastas'ın okul arkadaşı, papaz ve bir Ortodoks kilise müziği uzmanı. Gezi Direnişi başladığında Sofya'da idi. Lena'nın başına gelenleri duyunca çok kızdı. Pisagor Cemiyeti'nin ona yüklediği büyük sorumluluğu yerine getirmeye karar verdi. Anastas'ın başlattığı savaşta, onunla yan yana, delikanlıca, ölümüne dövüştü.

Pisagor Cemiyeti'nin üyesi iki papaz ve bir kızın Taksim'de başlayıp Fener Patrikanesi'nde devam eden, Athos Yarımadası'na, Sofya'ya, Londra'ya ulaşan büyük eylemleri, Müslümanlık vurgusuyla iktidar olan Türk Hükümeti'ni ve dünyanın her yerindeki bağnaz Hıristiyanları çok kızdıracak.

Pisagor Cemiyeti'nin üyesi iki papaz ve bir kızın Taksim'de başlayıp Fener Patrikanesi'nde devam eden, Athos Yarımadası'na, Sofya'ya, Londra'ya ulaşan büyük eylemleri, Müslümanlık vurgusuyla iktidar olan Türk Hükümeti'ni ve dünyanın her yerindeki bağnaz Hıristiyanları çok kızdıracak.

Pavlus, Apollonius, Pisagor gibi dünyanın en ünlü din ve felsefe adamlarının adlarının sıkça geçeceği, Hazreti İsa'nın 'sahte peygamber' olup olmadığının tartışılacağı, Gezi Direnişi'nin soluk soluğa mücadelesiyle iç içe, muhteşem bir serüven!

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
19
8
2
2
1
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Pasif Kullanıcı

Ilginç bir romana benziyor, umarım mutlu bir sonla bitiyordur, padişahların sarayları başlarına yıkılıyordur filan