Merve Aydın Yazio: Seks Sanattır
365 Gün kitabının yazarı Blanka Lipinska’nın dediği gibi her şey seks seks seks mi?
-Hiç sanmıyorum.
Ama daha önceleri sosyal medyada seks diye başlık atıp, eğer dikkatinizi çekebildiysem konumuz kadınlar ya da obezite diye yazılar çok görmüştüm. Ben de attığım başlıkla aynı şeyi yaptım. Eğer bir yerde bu sihirli kelime varsa herkes pür dikkat kesilebiliyor. Ben de bundan istifade ederek kendi çapımda minik bir araştırma yaptım.
Kitaplarla ilgili biri olmam sebebiyle cinsellik içerikli birçok kitabı okumuşluğum var. Ama diğer kitaplardan farklı ne oldu da 365 Gün okunmanın dışında herkesin dilinde!
Tüm dünyada ve ülkemizde bu kadar izlenme rekorları kırmasının sebebi ne?
Ve kadınlar tarafından bu kadar ilgi niye görüyor?
Öncelikle şunu söyleyebilirim ki kitap formundan senaryoya çevrilen ve yakında 2. bölümü Netflix’te izlenime sunulacak olan 365 Gün’ün, 3. bölümü de çekilecek. Bu konuda tüm bilgileri yazar sosyal medya hesabında da vermiş. Tüm kadınların ilgisini üzerine toplayan Michele Morrone yakışıklılığı bir yana, yazar kitabında bir kadının isteyebileceği her şeye sırasıyla öyle güzel yer vermiş ki kadın olup da bu filmin etkisinde kalmamak imkânsız.
“Güzel kadınlar göze cennet, ruha cehennem gibi gelir…”
365 Gün’de yasa dışı ticaret, mafya, erotizm, haz odaklı yaşam ve yakışıklılık, maçoluk gibi misyonlar başkaraktere yüklenirken, diğer taraftan kadınların bilinçaltında var olanlar imgelenmektedir. Dikkatli bakarsanız başkarakter gölgelenmesin diye kadın karakter bilhassa çok güzel seçilmemiştir. Çünkü büyük bir bölümü kadın kitlesi olan filmde, odak tek ve karşı cinste olmalıdır. Ayrıca kitleyi doğrudan etkileyebilmek için, karakterin ne istediğini bilen, sahiplenici, tutkulu ve kıskanç biri olması da bu noktada önemlidir. Yaptığı iş her ne kadar mafyavari olsa da Massimo’nun değerler çerçevesinde hareket etmesi de ayrı bir ilgi odağı sebebidir.
Konu her ne kadar zevk odaklı erotik bir film gibi gözükse de güç, para, kıskanılmak, önemsenmek, sahiplenilmek, ihtiras ve tutkuyla ilgi görmek her kadının hoşuna gidebilecek şeylerdir. Sanırım bizleri bu kadar etkileyen ve filmi çekici kılan da biraz geçek dışı olması… Hangimiz hayatı boyunca yakışıklı bir mafya tarafından tutkuyla istenebiliriz ki? Üstelik bu adam size öyle takmış ki kaçırıp kendini size zorla âşık edecek cinsten! Hadi canım…
Özellikle bu türde kitapları okurken kendini kadın karakterin yerine koyan çok tanıdığım var. Türkiye’de +18 kitapların çok satanlarda olmasının sebebi ‘açlık’ ya da ‘boşluk’ doldurması mı? Ya da bu konuda baskı altında bir toplum olmamız mı?
-Hangisi?
Elbette bunların her ikisinin de etkisi var. Ama kadınlar cinsellik konuşma konusunda daha çok bastırıldığı için herhangi bir baskı olmadan iç dünyalarına yolculukları bu tür kitaplarla oluyor. Normal hayatta dile getirmeye utandığımız her şey burada özgürleşiyor. Hal böyle olunca çok satanlar kaçınılmaz son.
Şimdi bazılarımızın “aaa hayır asla değil” dediğini duyar gibiyim.
Ama şu var her ne kadar okumuş, kültürlü ve bir sürü meziyete sahip kadınlar da olsak alt ilkel benliğimiz en ilkel duygularla çalışır!
Kadın karakter, kaçırılarak 365 gün âşık olması için mühlet veren Massimo’ya Stokholm sendromu beslerken yaşadıkları aşk oyunları, tatlı kışkırtmalar, isyankâr haller ve zor olmanın çekiciliği gözler önüne en etkileyici haliyle serilmektedir.
Ne istediğini bilen alfa erkeğinin, filmin son sahnesine dizlerinin önüne çökmüş acıya boyun eğişiyle oyunculuk kusursuz bir noktaya gelmiştir.
Şimdi düşünecek olursak alt benliğe hitap eden, gizli kalmış duyguları doyuran bu kadar unsuru; roman, senaryo, düz yazı vs. nerede bir araya getirirseniz getirin ilgili görür.
Eee aşk böyle bir şeydir, en dik duranımızı bile yerle yeksan edebilir!..
Ve son olarak duygulara değerler çerçevesinde hitap edilince ortaya mükemmel şeyler çıkabiliyor…
Yorum Yazın
Hayır canım aşktır