Lezzetli Bir Terapi: Yemek Yapmanın Psikolojisi
Yemek yapmak. Sanatların en güzeli ve kusursuzudur. Beş duyumuzu birden harekete geçirir, hatta bir duyumuzu daha uyandırır; elimizden geleni ortaya koyma ihtiyacımızı. En sevdiğim tedavi budur.
-Paulo Coelho
Yemek yapmak genellikle görev olarak kadınların, meslek olarak da erkeklerin işidir. Bazıları için bir hobi, hatta bir tutku, bazıları içinse bıkkınlık veren bir angaryadır, kimileri için ise mutfak bir sığınak gibidir. İnsanın hayatta kalmak için hava ve sudan sonraki en önemli ihtiyacı yemektir. Yaşamsal bir ihtiyaç olmasının dışında, psikolojik etkileri olan yemek yeme eylemi gibi, yemek yapmak da insan psikolojisiyle yakından ilişkilidir. Yemek yapmak ve yemek sadece biyolojik bir eylem değildir; psikolojik süreçler de iş başındadır.
Yemek yapmak ruhu besler
Yemek yapmak bir terapi yoludur
Yemek yapmanın denge, koordinasyon, kontrol, duyusal farkındalık, planlama ve organize etme, zaman yönetimi becerilerini, bellek, dikkat ve odaklanmayı, benlik saygısı ve başarı duygusunu artırıcı, stresi ve kaygıyı azaltıcı özellikleriyle insan psikolojisine olumlu etkilerini gösteren bilimsel araştırmalar sonucunda, yemek yapmak, “harekete geçirme” adı verilen tedavi yönteminin terapi araçlarından biri olarak kullanılmaya başlamıştır.
Stresle baş etmede, benlik saygısı oluşturmada, yeme bozukluğu ve öğrenme güçlüklerinin ortadan kaldırılmasında, depresyon, anksiyete ve diğer ruh sağlığı sorunlarının çözümünde etkili olan harekete geçirme yönteminde temel amaç, odaklanma ve farkındalık ile hedefe yönelik olumlu davranışlarda bulunma becerisini artırmaktır, çünkü hedefe yönelik eylemlerin kazandırdığı amaçlılık duygusunun verdiği enerji, insanın olumlu düşünmesini ve davranmasını sağlar. Yaratıcılık ve hayal gücünün birleştiği, hedefe yönelik ve ödüllendirici bir eylem olan yemek yapmak da insanın olumlu düşünme kapasitesini artırır. Üretme, başarı ve haz duygularının bir arada yaşanmasını sağlayarak özgüveni ve benlik saygısını güçlendirir.
Yemek yapmak sevginin ifadesidir
Yemek genellikle sevdiklerimiz için yaptığımız bir eylemdir; hem kendimizi hem de sevdiklerimizi fiziksel ve duygusal olarak doyurma yoludur; sevgi ve aşkın en derin ifadesidir. En çok da sevdiklerimize yemek yaparken özeniriz, onlar için en iyisini, en güzelini hazırlamak isteriz. Çünkü yaptığımız yemeği beğenmelerini isteriz.
Bu isteğimizin iki nedeni vardır: Birincisi sevdiklerimizin keyif almalarını ve mutlu olmalarını istememizdir. İkincisi ise onların takdirini kazanmak ve övgü almak istememizdir, böylece gurur ve değerlilik duygumuz artar, bu da özgüvenimizin artması anlamına gelir. Duygusal ilişkilerde yemek yapmanın özel bir yeri vardır; yemek yapmak çift ilişkilerinde Gary Chapman tarafından tanımlanan beş sevgi dilinden biri olan “hizmet davranışlarında bulunma” sevgi dilini kullanma biçimlerinden biridir. Hizmet davranışları, sevdiğimiz kişinin hoşuna giden şeyler yapmak demektir. Hizmet ederek, yani onu mutlu edecek, sevindirecek şeyler yaparak, onu ne kadar çok sevdiğimizi gösteririz.
Beraber yemek yemek ilişkileri güçlendirir
Tüm gününü dışarıda geçirecek olan aile bireylerinin güne hep birlikte yapacakları bir kahvaltıyla başlarken o gün yapacaklarını birlikte planlamaları ya da yapmaları gerekenler konusunda birbirlerine danışmaları, yardımlaşmaları, akşam eve döndüklerinde yine aynı masanın etrafında toplanarak yaşadıklarını paylaşmaları güçlü ve sağlıklı iletişim bağları kurmalarını sağlar. Bu anlamıyla beraber yemek yemek birlik, beraberlik, paylaşım, yakınlık, mutluluk, güven, şefkat, korunma, sevme, sevilme, kendine güvenme, kabul edilme, onaylanma gibi olumlu pek çok duygunun hissedilmesini sağlayan önemli bir sosyal davranıştır. Ancak değişen dünyada “Nerede o eski günler?” dedirterek geçmişe özlem duymamıza neden olacak şekilde uzaklaştığımız yaşam alışkanlıklarının başında beraber yemekten vazgeçmek geliyor.
İlişkileri sağlam ve değerli kılan beraber yemek yeme davranışından vazgeçmek aslında çiftlerin ve ailelerin yaşadıkları sorunları çözüme ulaştırmada yaralanacakları güçlü bir iletişim aracını kullanamamaları anlamına geliyor. Beraber yemek yemenin yaratacağı duygusal enerjinin gücünden yararlanmak için çiftlerin küs olsalar bile sabah kahvaltılarında ve akşam yemeklerinde aynı masada oturmaları büyük önem taşıyor. Çünkü günümüzde ilişkiler adeta pamuk ipliğine bağlı durumda, insanların birbirine tahammülü ve toleransı giderek azalıyor. Çiftler en ufak tartışmaları bile büyük kavgalara ve küslüklere dönüştürüyor. Küslükler de çiftin arasındaki bağı zayıflatarak sorunların daha fazla büyümesine yol açıyor. Bu durum en çok da aile birliğini tehdit ediyor ve artık evlilikler kolayca sonlandırılıyor.
Günlük yaşamda sıradanmış gibi görünen ama sevgi, bağlılık ve yakınlığı ifade eden, ilişkileri sağlamlaştıran beraber yemek yeme davranışı, yaşanan olumsuzlukların ve küslüklerin unutulacağı, sevgi ve yakınlığın paylaşılacağı bir ortam sunar. Çiftin zaman zaman birbirine kırılıp kısa bir süre konuşmak istememesi iletişimin doğal bir parçasıdır. Gergin, kızgın ve stresli anlarda kısa bir süre konuşmamak kırıcı sözler söylemekten, pişmanlıkla sonuçlanacak kavgalar etmekten koruyucu bir yol olabilir. Ancak küslüklerin uzaması ve çiftin arasındaki iletişimin uzun süre kesilmesi öfke ve gerginliğin artmasına yol açarak ilişkide onarılması zor hasarların ortaya çıkmasına ve çiftin birbirinden uzaklaşmasına neden olabilir. Çiftler kısa süreli küslüklerin ardından tekrar iletişim kurmaya devam etmek için en kolay ve etkili yol olarak beraber yemek yemeyi tercih ederek olumlu bir adım atabilirler. Çünkü yemek yemenin fizyolojik bir ihtiyacı karşılama dışındaki en önemli işlevi berber yenen yemeklerde iletişime ve duygusal paylaşıma olanak vermesidir.
Beraber yemek sağlık için de gereklidir
Küsken beraber yemek yerine yalnız başına yenecek bir yemek sağlık açısından da olumsuzluklar içerir. Beyin biyokimyasında yemek ile duygular arasında ilişki kuran hormonların etkisi vardır. Bu ilişkide başrolü, beynimizde haz-ödül duygusunu harekete geçiren bölgeler arası bağlantıda görevi olan dopamin oynar. Stres durumunda dopamin düzeyinin düşmesi yeme ihtiyacının artmasına neden olur. Gergin ve stresli olduğumuzda mutluluk hormonları olarak da bilinen serotonin ve endorfin hormonlarının daha fazla salgılanmasını sağlayan şeker ve karbonhidrat ağırlıklı gıdaları tüketmek isteriz.
Öte yandan modern yaşamın yoğun akışında yemeğe ayrılan sürenin azalması, fast-food yiyeceklerin kolay ulaşılabilir, hızlı tüketilebilir ve daha ucuz olması gibi nedenler bizi beraber yemek yemekten her geçen gün daha çok uzaklaştırıyor. Gündüz dışarıda yerken tercih etmek zorunda kaldığımız fast-food yiyecekleri akşam evdeki sofralarımıza da taşımaya başladık. Böylece sağlıklı beslenme alışkanlıklarımızdan uzaklaşarak beslenmeye bağlı hastalıklara davetiye çıkarır olduk. Oysa beraber yemek için hazırlanan sağlıklı yiyeceklerle sağlıklı bir yaşam için gereken beslenme alışkanlıklarımızı koruyabiliriz.
Yorum Yazın
Yapılan yemek beğenilmediğinde ve eleştirildiğinde oluşabilecek travmalar da cabası 😂
Yapıldıktan sonra ortaya çıkan bulaşığı kim temizleyecek dışardan sölemek psikolojime daha iyi geliyo….