Kovid-19 ile Mücadele Kapsamında Kişisel Verilerimizin Toplanması İnsan Haklarını İhlal mi Ediyor?
Ancak koronavirüs salgınını kontrol etmek için kurulan gözetim sistemi insanların özgürlüğüne zarar verebilir.
Hükümetler Kovid-19 salgınına karşı savaşta yeni gözetim araçları benimsemekte adeta bir yarış halindeler.
Birçok ülke, yüz tanıma sistemleri, mobil ağ üzerinden anlık konum izleme gibi gelişmiş teknolojileri hayata entegre etme yolunda adımlar atmakta.
Bu adımlar devlet gözetiminin uzun vadeli olacağı anlamına geliyor olabilir mi?
Covid-19, hem kamu sektörünün hem de özel sektörün ticari faaliyet kapasitelerini arttırdığı yirmi yıllık hızlı teknolojik gelişimin ardından geldi.
Pek çok ülke özel şirketler tarafından toplanan kişisel bilgilere erişme ve bunları kullanma olanaklarını sınırlayan yasal engelleri (her zaman başarı olmasa da ) oluşturmaya çalıştı.
Koronavirüs için oluşturulan gözetim yapılanması bu çabaları boşa çıkarabilir.
Kontrolsüzlüğü önlemek için, gözetim programlarının, halk sağlığını korumak için gerekenleri yapmasına izin verirken temel özgürlükleri koruyan, insan hakları ilkelerine uyan bir yapıda olması gerekir.
Uluslararası insan hakları standartları, devletlere mevcut krizde gözetim tedbirleri alma konusunda bazı sınırlamalar getirmektedir.
Fakat öncelikle bu programların hastalığın yayılmasını engellediği kanıtlanmalıdır.
Halk sağlığı uzmanları gözetimin verimli ve etkin olmasını sağlayabilirse program bir şekilde uyarlanmalıdır.
Sadece gerekli veriler toplanır ve gerçekçi hedeflere ulaşmak için en az müdahaleci seçenekler kullanılır.
Salgın sürecini etkili bir şekilde yöneten Güney Kore'de bulaşıcı hastalıkları kontrol ve önleme yasasıyla insanların birçok gizli sayılabilecek bilgisine ulaşıma izin veriyor.
Bu bilgiler arasında kredi kartı harcamaları, telefon takip, güvenlik kameraları ve her türlü kişisel iletişim var. Bu yasanın en önemli noktası ise ilgili kişiyle ilgili sonuca ulaşıldığı zaman toplanan verilerin gecikme olmadan hemen imha edilmesi gerektiği.
Gözetim programlarında hangi verilerin kimler tarafından toplanacağı, nasıl ve ne amaçla kullanılacağının belirlenmesi için bağımsız bir yönetime ihtiyaç var.
Ancak bu durum bazı ülkelerde bir boşluk oluşturuyor .
İsrail'de hükümet acil durum düzenlemesiyle polis ve güvenlik yetkililerine akıllı telefonlardan toplanan tüm verilere ulaşma izni verdi.
Parlemento onayı olmayan bu düzenleme için yüksek mahkemeye gidildi ancak polis bu verileri toplamaya devam etti.
Birçok uygulama yükleme esnasında hangi verileri toplayacağını ve ne şekilde kimlerle paylaşacağını açıklıyor.
Polonya'da ise hükümetin ev karantinası uygulamasını kullananlar belirli zamanlarda programa çektikleri kendi fotoğraflarını yüklüyorlar. Yüz tanıma ve konum bilgileriyle insanları evinde gözleme imkanı bulan hükümetin uygulama aracılığıyla başka hangi bilgileri topladığı ise belirsiz.
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca geçtiğimiz hafta Corona virüs salgınının takip edilebilmesi için "Hayat Eve Sığar" isimli bir mobil uygulama geliştirdiklerini ve kısa zaman içinde Hayat Eve Sığar uygulamasını kullanıma sunacaklarını açıklamıştı.
Kovid-19 salgını hükümetlere normalde yasal olarak yapamayacakları bazı şeyleri yapma fırsatı verdi diyebiliriz.
Toplanan bu verilerin salgın sürecinde korunması ve sonrasında yok edilmesi gerekiyor. Bu bilgiler farklı siyasi amaçlar için kolaylıkla kullanılabilir.
Salgının önlenmesi sadece gözetim ağları kurarak mümkün değil.
Sağlık çalışanlarına koruyucu ekipmanlar, hastalar ve potansiyel hastalar için hızlı testler, ventilatörler gibi çok sayıda bileşenle bu salgınla mücadele edilebilir.
Siz ne düşünüyorsunuz?
Yorum Yazın
yemişim bu içeriği ikide bir çevirip çevirp bu tip içerikler çıkarıyo dünyada veya bu durumun kıçını tırmalıyor... özgürlüğüne çok mu düşkünsün aman verileri... Devamını Gör
👏👏👏 kesinlikle katılıyorum.