Kitty Genovese’den hareketle 'Genovese sendromu' adlarıyla da bilinir. Buna seyirci apatisi de denir. Kişilerin civarda başkaları varken acil durumlara müdahale etmemeleri, kayıtsız kalma durumlarını açıklayan bir psikolojik bir olgu olarak değer bulmuştur. Bu durum zihnin doğasından kaynaklanmaktadır. Pek çok nöropsikoloji araştırmasına göre yalnız insanların durumlara müdahale etme potansiyel, topluluk içinde olduğundan çok daha fazladır. Diğerinin varlığının kişinin yardım etme davranışını engellemesi durumu burada açıkça söz konusudur.
Bunu unutma: “İnsanın içinde bir canavar var olduğunu biliyoruz fakat bu “zalim” insanoğlu, zaman zaman vicdanına yenik düşer. Ruhunun kirlendiğini düşünmek, bedenini arındırma arzusunu tetikler. Bu “Lady Macbeth Etkisi” adı verilen bir güdüyü doğurur. Arındırma faaliyeti, bedenin bir günaha bulaşmış kısımlarına özgüdür.”
Açıkçası bu insanlar yalnız olsaydı, yardım etme olasılığı artar diyen pek çok araştırma bulgusu vardır. Bu durumda bu tip olaylarda basit varsayım hatalarından bahsetmek gerekir. Tek cevabın “duyarsızlık” olmadığını bilmek lazım. Bu tip oluşlarda ortamda bulunan seyircilerin fazlalığı, oradakilerden birisinin yardım edeceğini düşüncesini ve dolayısıyla yanılgısını açıkça ortaya çıkarır.
“Bu nasıl bir duyarsızlık, ben olsaydım böyle yapmazdım “düşüncesiyle yola çıkmamanızı salık veriyoruz. Her gün “seyirci etkisi”nin onlarca örneğini yaşıyoruz. Etrafımızda, kazalar, savaşlar oluyor. Toplumun neredeyse tümü her geçen gün fosil yatırlarla daha da çok kirlenen gezegenimiz hakkında kayıtsız kalması da cabası. Peki, seyirci etkisine ilişkin zihnin arka planını irdelemeye çalışalım. İnsanın primativ zihni sıradan oluşları devamlı olarak “acaba şimdi güvenli miyim” şeklinde sorguluyor. Burada motor bir davranış olarak sürekli süregelen bir davranıştan söz ediyoruz.
Kapitalist, sanayileşmiş, mevcut durumda dijitalleşmiş kapitalist zihinden de söz etmeliyiz. Sürekli olarak tetikleyici vazifesi gören medya imajları ve verileri, bilinçaltımızdaki sosyal düzen için belirlenen durumları ortaya çıkarıyor. Biz bu tür filmler, dizileri sürekli izliyoruz. Kişiler için benzer durum içerisine var olan korkuları yaklaştıran imgeler bunlar. “Karışırlarsa, ya kendileri de kurban olursa?” Görmemezlikten gelmek ya da “kendilerinden bile izinsiz” anlamazlıktan gelseler? Ne dersiniz, daha kolay ve güvenli değil mi?
Bunu Unutma: “Görünen her şey görünmeyenden kaynaklanır! Hinduizm’de 5 ayrı yaşam ilkesi vardır ve bunlar varoluşu yansıtır: ahimsa (öldürmeme), satya (doğruyu söyleme), brahmaçarya (cinsel ölçülülük), mokşa (özgür olma) ve aparigraha (açgözlü olmama). Ve onlara göre tüm bu ilkeler evrelere bağlıdır. Üçümüzden gelir geçerler. Bazen de uzun süreli konaklarlar. Hep kaldıkları da olur! O nedenle bir insanda varoluşun tüm halleri vardır. İnsan sadece bu kadar hareketli halde olduğu için ilahidir.”
Açıkça kalıplara giriyoruz. İnsanın hayal gücü, duygular vb. hep zihnin içinde dolayısıyla tamamen kalıplara göre eylemlerimizi sergiliyoruz. Hatta imgelerin anlamlarını öğrenerek hayal gücümüzü zedeliyoruz. Endüstriyel-dijital gelişmiş bir toplumda var olan ortalama bir zihin pratiği, yaşamın rasyonel biçimde sürdürmek üzerindedir. Statü, kimlik, aidiyet peşinde koşan zihin, güven içinde bir yaşamı arzulayarak, asıl derdi olan “sergileme arzusuna” koşuyor. Kendine ve doğaya yabancılaşan zihin, artık bireysel olduğundan daha az sorumlu hissetme eğiliminde olur.
Öyle ki artık duyularımızdan bile sıyrılıyoruz. Bakın Yuval Noah Harari, Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi’nde ne diyor:
“Küçük bir nüfusla muhatap olurken işe yarayan burnumuz, Sapiens daha büyük gruplarla yaşamaya başlayınca önemini kaybetti, örneğin ABD’nin Çin’e duyduğu korkuyu koklayamazsınız; insanların koku duyuları böyle böyle etkinliğini yitirdi. On binlerce yıldır kokuya odaklanan beyin bölgeleri, yerini okuma, matematik ya da soyut düşünme gibi görevlere devretti. Sistem, sorunların üstesinden gelmek için nöronlarımıza komşularımızı koklamasını değil onları diferansiyel denklemler olarak ele almamızı önermektedir.”
Siz burunlardaki kaybın vicdanlarda olmadığını mı düşünüyorsunuz?
Yorum Yazın
Allah belanızı vermiştir umarım hepinizin