Dünya Sanat Gününde 'Türkiye'de Sanat Yapmak ve Sanatçı Olmak Neden Zor?' Sorularına Verilebilecek 15 Cevap
Her yıl Nisan ayının 15. günü Dünya Sanat Günü olarak kutlanır. Pandemi döneminde en çok sekteye uğrayan alanlardan biri de sanat dünyası oldu. Peki öncesinde durum çok mu iç açıcıydı?
1. Öncelikle ne yazik ki sanat ile entegre edilmiş bir toplum değiliz.
2. Eğitim sistemimizde birçok konuda olduğu gibi, sanatsal anlamda herhangi bir şeye de yeterince yer verilmiyor.
3. Ve sadece belirli derslere ilgisi olan öğrenciler başarılı görüldüğünden, sanat ile alakalı herhangi bir derse gereğinden fazla ilgi duyan çocuklar hoş karşılanmıyor.
4. Bunun sonucu olarak kültür ile ilişkisi de düşük ve sanatı gereksiz bulan bir toplum yapısına sahibiz.
5. Zaten ezberci ve tek tipleştirici bir zihniyetle işleyen eğitim sistemi, daha küçük yaşlardan itibaren yaratıcı yönlerimizi köreltiyor.
6. Sanat adı altında yapılan işler boş, sanatçılar ise boş işler yapan insanlar olarak görüldüğünden, çocuğu çok istese bile hemen hemen her aile bu duruma karşı çıkıyor.
Sinema ya da oyunculuk okumak isteyen bir çocuğa kolayca 'Çocuğum para kazanabileceğin garanti bir işin olsun. Memur ol, devlete sırtını daya.' denilebiliyor. Hayaller umursanmıyor!
7. Toplumda genel olarak sanatçı algımız çok yanlış.
Televizyona çıkan ya da şarkı söyleyen herkes sanatçı olarak algılanıyor.
8. Ne yazık ki sanatçı olmak ülkemizde hala çeşitli riskler taşıyor.
Ne yazık ki kendi birikim ve duyarlıklarımızla sahici bir yüzleşme yapmaya izin vermeyen mitlerle doluyuz. İşte; ancak şöyle yazarsan, böyle çizersen sanat olur diye bir çok kıstas önümüzü kesmiş durumda ve bunlara uymayan, özgürce işini yapmak isteyen sanatçılarımız ise; sansüre uğramak, tehdit edilmek, eleştiri adı altında linçe uğramak gibi tehlikeler ile karşılaşıyor.
9. Sanatsal değeri yüksek olan gerçek işlere yeterince ilgi gösterilmiyor. Bunun yerine insanlara absürt bir şekilde komik gelen yapımlar tercih ediliyor.
Sanat konusunda yeterince ilgili olmadığımız gibi bir de moda akımların baskınına uğratılmış bir toplum olarak, düşünmeye ve sorgulamaya teşvik eden, gerçekten yüksek sanat değeri taşıyan işler yerine daha popüler, tabiri caizse beynimizi uyuşturan işleri tercih etmeye meyilliyiz.
10. Bunun yanı sıra çoğu sanatsal malzemeler de sanatını icra etmek isteyen birine fazlasıyla pahalı gelebiliyor.
Diğer bölümlere göre çok daha büyük bir gelecek kaygısı taşıyan, bu alanda öğrenim gören öğrenciler, bir de çalışmalarında ve derslerinde kullanmak zorunda kaldıkları malzemeler için ciddi paralar harcamak zorunda kalıyorlar. Ve bu konuda okullarından bile yeterince destek göremiyorlar.
11. Gelir düzeyinin adaletsizliği yüzünden yeterince destek alamayan sanatsal aktivitelerin ücretleri, insanların çoğuna genellikle pahalı geliyor.
Örneğin çoğu özel tiyatronun bilet fiyatları gerçekten de çok yüksek. Bir öğrencinin ya da ortalama gelir ile geçinen bir ailenin, hep beraber bir oyuna gitme şansı oldukça düşük. Aslında bu noktada sanata erişmeyi daha da güç hale getiren sanatsal kurumların da payı olduğunu kabul etmek, ve halkın 'sanata uzak' olduğunu iddia etmeden önce bu kurumların, kendilerine de iğneyi batırmaları gerekiyor.
12. Devlet tarafından tıpkı bilim ve eğitime olduğu gibi sanata da yeterince destek verilmiyor.
Tiyatrolara, opera binalarına, sinemaya, baleye kısacası sanata ve sanatçıya yapılan yatırım yok denecek kadar az. Kültür ve sanat alanında yapılan yatırımlar genellikle turizm bölgeleri ile sınırlı kalıyor.
Kimileri tarafından sanat 'ucube' olarak nitelendirilirken destek verilmesi de tabii ki ütopik bir senaryo halini alıyor...
13. Birçok yerde karşımıza çıkan 'torpil' olayı, ne yazık ki bu alanda eğitim veren kurumların sözde 'yetenek' sınavlarında da karşımıza çıkıyor.
Hayatın her tarafında var olan, tanıdık/adam kayırma olayı sanatın içerisinde de var. Bazı kişilerin yeğenleri yüzünden gerçekten yetenekli bireyler hak ettikleri eğitimi göremiyor ya da teşvik edilmiyor.
14. Toplumun dayattığı beklentileri karşılayamam korkusu ile gerçekten yetenekli insanlar bile sanatsal bir iş yapmaktan vazgeçiyor.
Anlaşılmayan sanatçılar, değer görmeyen müzisyenler ve daha birçoğu... Kimisi örneğin Yavuz Çetin gibi intihar ederek yaşamını sonlandırıyor, kimisi de sanatı bir kenara bırakıp kendisine dayatılan işi yapıyor.
15. Ve hal böyle olunca yetenekli insanlar da kalabalıklar arasında sıkışıp kalıyor.
Belki de büyük bir sanatçı olacak onlarca insan yalnızca geçim derdi yüzünden çok farklı işlerde çalışıyor. Ortaya da mutsuz, sanattan zevk almayan bir toplum çıkıyor...
Yorum Yazın
"Sanatsız kalan bir milletin, hayat damarlarından biri kopmuş demektir. "Mustafa Kemal ATATÜRK."