Harekete ‘‘Féminisme’’ ismini veren ütopyacı sosyalist Charles Fourier’dir.
1840’lar ve 1850’lerde kadınların oy hakkı hareketinin İlk Dalga Feminizm adı altında ortaya çıkışına kadar feminist fikirler geniş kitlelere ulaşmış değildi. 20.yüzyılın başlarında, Batılı ülkelerin çoğunda kadınlara oy hakkı hareketinin başarıya ulaşması, kadın hareketini başlangıçtaki amacından ve örgütleyici ilkesinden yoksun bırakmıştır. Ancak 1960’larda İkinci Dalga Feminizm ortaya çıktı. Bu yıllarda büyüyen Kadının Özgürlük Hareketi‘nin (WLM) talepleri daha radikal, hatta kimi zaman devrimciydi.
Wollstonecraft ve Betty Friedan gibi Liberal Feministler, kadının ikinci planda olmasını, toplumda haklarının ve fırsatlarının eşitsiz dağıtılmasıyla açıklama eğilimindedirler. Bu Eşit Haklar Feminizmi temelde reformisttir.
Sosyalist Feministler, kadınların ev içi emekte erkek işçilerin yükünü hafiflettikleri, kapitalist işçi nesillerini yetiştirdikleri, eğitimlerine yardımcı oldukları ve emek ordusunun yedek kuvvetleri olarak faaliyet gösterdikleri bir yer olarak aile veya ev hayatıyla sınırlandırılmış iktisadi önemine dikkat çekerek, genellikle kadının ikinci planda olmasıyla kapitalist üretim biçimi arasındaki bağlantıya vurgu yaparlar.
Ancak İkinci Dalga Feminizmin ayırıcı özelliği; geleneksel siyasi öğretilerden gelmeyen bir feminist eleştirinin ortaya çıkışının, özellikle de Radikal Feminizm‘in bir ürünü olmasıdır. Radikal Feministler; toplumsal cinsiyet ayrımının toplumdaki en temel ve en önemli bölünmeyi ifade ettiğine inanmışlardır. Radikal feministler, cinsel bir devrime, özellikle şahsi, ev içi ve aileyle ilgili hayatı yeniden yapılandıracak bir devrime ihtiyaç olduğunu ilan ettiler. Bu bağlamda radikal feminizmin ayırıcı sloganı ‘‘ Şahsi olan siyasidir. ’’ şeklindedir.
Yorum Yazın