Görüş Bildir
Haberler
Deniz Ülke Arıboğan Yazio: Küresel Krizler Yüzyılı

etiket Deniz Ülke Arıboğan Yazio: Küresel Krizler Yüzyılı

Prof.Dr.Deniz Ülke Arıboğan
20.10.2020 - 12:19 Son Güncelleme: 20.10.2020 - 12:23

21. yüzyıla girdiğimiz ilk saatlerde en büyük felaket senaryosu, dijital kıyametin kopması ve siber alanda çalışan tüm sistemlerin çökmesiydi. Y2K (Y=Yıl, 2K=2000) olarak da bilinen bu küresel felaket beklentisine göre Milenyumun ilk dakikalarından itibaren bankalardaki hesaplar karışacak; hastaneler ve ulaşım sistemleri işlemez hale gelecek; küresel piyasalar çökecekti. 

Karamsar beklentiler gerçekleşmedi ve kolayca düzeltilebilecek ufak tefek arızaların dışında herhangi bir aksama yaşanmadı. Küresel köyün sakinleri iki küresel çaplı savaşın yaşandığı, krizler ve çatışmalarla dolu tam bir yıkım dönemi olarak tarihe geçen 20. yüzyılın bitimini neredeyse bir bayram havası ile kutlamaktaydı.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Birleşmiş Milletler Milenyum Zirvesi’nde kabul edilen Milenyum Deklarasyonunda yeni dönemin küresel değerleri şöyle sıralanmaktaydı:

Birleşmiş Milletler Milenyum Zirvesi’nde kabul edilen Milenyum Deklarasyonunda yeni dönemin küresel değerleri şöyle sıralanmaktaydı:

Özgürlük, eşitlik, dayanışma, hoşgörü, doğaya saygı ve ortak sorumluluklar. 

Yeni değerler sisteminin, başlayan dönemin mimarisini daha barışçıl, daha özgür, daha sınırsız ve daha demokratik bir model üzerine inşa etmesi umut ediliyordu. Açlığın ve sefaletin engellenmesi, okullaşma oranının artırılması, toplumsal cinsiyet eşitliğinin hayata geçirilmesi, çocuk ölümlerinin azaltılması ve salgınlarla ortak mücadele gibi başlıklar Zirve’nin temel amaçları olarak tanımlanmıştı. 1989 yılında yıkılan Berlin duvarı ile birlikte biten eski tarihin yerine yeni binyılda temiz bir sayfa açılması ve bambaşka siyasal ilişkiler kurgulanması beklenmekteydi. Beklenen olmadı.  

11 Eylül 2001 yılında ABD topraklarında gerçekleştirilen zincirleme terör saldırısı küresel dünyanın ilk büyük politik krizini tetikledi. El Kaide ve radikal İslami terör üzerinden somutlaşan güvenlik kaygıları ve küresel düşman tasavvuru, ekonomik, siyasal ve toplumsal düzlemde ciddi bir savrulmaya neden oldu. İktisadi kaynaklar askeri endüstriyel kompleksin aktarılmaya başlandı (bugün gelinen noktada yaklaşık 2 trilyon dolar); toplumsal düzlemdeki güvenlikleştirme süreci temel hak ve özgürlüklerin askıya alınmasına, liberal dünyada bile anti demokrasi dalgasının yükselmesine neden oldu; siyasal alanda güç konsantrasyonu sivil toplumdan merkezi otoritelere doğru yöneldi.  

Küresel düzlemde ikinci büyük kriz 2008-2009 yılındaki ekonomik çöküşle geldi. ABD’de başlayan mortgage krizi ile tetiklenen küresel ekonomik deprem, trilyonlarca dolarlık finansal kayıplara yol açtı; işsizliğin anormal boyutlara ulaşmasına neden oldu; birçok ülkenin ekonomik büyüme performansını negatife çevirdi. Özellikle küresel finans ve yatırım şirketleri üzerinde çok olumsuz bir etki oluşturan ekonomik kriz boyunca, on binlerce şirket iflas etti. Devletler ‘ekonomik aktör’ niteliğiyle son on yıllarda oluşan liberal koşullar altında önemli ölçüde çekilmek durumunda kaldığı piyasalara bu kez ‘kurtarıcı’ rolüyle dönme fırsatını buldu.

21. yüzyılın üçüncü küresel krizi ise bir pandemi kostümüyle gelmişti.

2020’nin Mart ayında Wuhan’da resmi olarak tanılanan viral hastalığın bütün dünyaya yayılması sadece birkaç hafta içerisinde gerçekleşti.

Kissinger’ın ifadesiyle “Dünya düzenini sonsuza kadar değiştirecek” olan bu pandeminin sadece sağlık algımız ve sistemimizde değil ekonomiden sosyal yaşama, birey devlet ilişkisinden uluslararası ortama kadar birçok alanda ciddi etkileri olacağı kısa sürede anlaşıldı. Bu son küresel kriz II. Dünya Savaşı’ndan bu yana gelişen çok taraflı siyaseti, dünya ekonomisini ve siyasetini çok temelden etkileme özelliğine sahipti. Profesör A. Acharya salgının, her şeyden önce yükselmekte olan milliyetçilik ve başkan Trump’un politikaları nedeniyle zedelenmiş durumda olan küreselleşme sürecine desteği durduracağını ve ulusal sınırların yabancılara karşı kapatılması, ‘ulusal egemenlik’ kavramının yeniden ön plana çıkması gibi gelişmelerle sınırsız bir dünya hayalinin sonunun geleceğini söylemekteydi. Kitlesel takip sistemleri, bireylerin bütün sağlık detayları, sokağa çıkıp çıkmayacaklarının kararı, uluslararası ticaretin, turizmin geleceği “yine-yeni-yeniden” merkezi devlet mekanizmalarının kontrolüne girmişti.  Üstelik George Orwell’in 1984 kitabında söylendiği gibi “artık büyük biraderimizi sevmeye de başlamıştık”. 

Ezcümle 21. yüzyıl, beklenen ve ümit edilenin aksine küresel bir krizler paketi ile başladı. İlginç olan tüm bu krizlerin devletin bir aygıt ve örgüt olarak sisteme geri dönüşünü ve gücünü pekiştirmesini sağladı. Devlet olmayan aktörlerin şekillendirdiği küreselleşme sürecine karşı zaferini ilan etmesi içinse hala birkaç adım daha var. 4. küresel kriz nerede çıkacak derseniz; benim bir tahminim var. Ama bir sonraki yazıya…

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
12
1
1
1
0
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
asgardian

Kendisinden ayri kocasindan ayri nefret ediyorum.