“Beni yalnızca boşta gezen bir serseri olarak görmeyebilirsen çok sevinirim.”
İlk yıllarda Van Gogh ve kardeşinin arasında geçen resim ve edebiyat dolu konuşmalar zamanla yerini İncil’den alıntılar ve dualara bırakıyor. Van Gogh resim satışı yapan büyük bir şirkette çalışırken sorunlar yaşamaya başlıyor ve sanıyorum ki baş edebilmek adına kendini inanca ve İncil’e adıyor. Tam tersi de olabilir tabi ki; Tanrı’ya hizmet etme aşkı ve iyi bir Hristiyan olma kararı da iş yerinde problemler yaşamasına sebep olmuş olabilir.
İşten atıldıktan sonra teoloji okumak için 15 ay Üniversite sınavlarına hazırlanmasına rağmen bu kararından vaz geçip bir din okuluna yazılıyor. Fakat orada ve oradan sonra da işler umduğu gibi gitmiyor. Theo’nun ağabeyine karşı hissettiği hayal kırıklığı da işte bu sık yol değişimlerinden kaynaklanıyor.
Mektubunda geçen şu satırlardan bu değişimlerin arkasındaki gerçek sebepleri çok daha iyi anlıyoruz:
“Belki de diyeceksin ki: Neden herkesin senden istediğini yapmadın, neden üniversiteye devam etmedin? Buna vereceğim tek yanıt şu: Masraflar çok ağırdı, üstelik, o dediğin gelecek, şimdi izlediğim yoldan daha iyi değildi.”
Mektubun ilerleyen satırlarında görüyoruz ki aslında hayal kırıklığı yaşayan kişi Theo değil, Van Gogh’un kendisiydi. Evet, Van Gogh büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı. Hem de Tanrı ve onun adamları tarafından.
“… Bir yanda eski akademik ekol var, çoğu kez tiksindirici, zorba, her türlü iğrençliğin bir araya geldiği bir yer; her türlü ön yargıyı, köhne toplum değerlerini çelikten bir zırh gibi üstlerine geçirmiş adamlar. Bu adamlar işin başında oldular mı mevkileri de ona göre dağıtıyorlar, geliştirdikleri bürokratik bir sistem sayesinde kendi gözdelerine iyi yerler vermek, başkalarını dışarda tutmak hesabına düşüyorlar, Belli olan şu ki, bu konulardaki körlüklerinin günün birinde açık görüşlülüğe dönüşebilme ihtimali hiç yok. Durum böyle olunca, onlarla aynı görüşte olmayan, tüm yüreği, tüm ruhuyla, tüm toparlayabildiği __kızgınlığıyla onlara karşı çıkan kişinin işlerinin kötü gitmesi olağan.”
“…Şimdi işsiz olmamın, yıllardır bana iş verilmemesinin nedeni, kendileri gibi düşünenlere iş vermeyi yeğ tutan o beylerden daha başka düşüncelere sahip olmam sadece.”
Demek ki neymiş canlar; tarihin laneti tekerrürmüş. Ne kadar benzer durumlar değil mi? Hatırlatayım, yıl 1880! O günden bugüne her şey değişmiş ama aslında hiçbir şey dönüşmemiş.
Tüm kitabı analiz edip sizin için tadını kaçırmayacağım. Her bir mektup Van Gogh’u, hayatı ve kendimizi anlamak adına bir anahtar. Bu anahtarları adım adım keşfetmek bir taraftan karanlık bir yalnızlık aynı zamanda bir o kadar da muazzam bir aynılık hissinin keyfini yaşatacak sizlere.
Çok da derin düşünmeyin üstüne. Van Gogh’un da dediği gibi;
“Aydınlığı özgürlüğü ara, yaşamın kötülükleri üstüne fazla derinden kafa yorma.”
Keşke kendi tavsiyesine uyabilseydi de olmasaydı sonu böyle.
Olmasın sonumuz böyle.
Twitter
Instagram
Yorum Yazın