Bulutlara Uzanan Değerli Salıncak
Babalarımız bizim dünyaya attığımız tek kurşunumuzdur. Annelerimiz tutunduğumuz kök, koptuğumuz daldır. Değer nedir, kıyası nasıl yapılır babalarımızdan görerek öğreniriz. Değer kime verilir, nasıl verilir, bunu da annelerimiz öğretir. İşte tam da bu sebepten vermeyi bilir ama almada eksik kalırız. Alamadığımız her değer veremediklerimizi etkiler. Vermek isteyip de veremediklerimiz.
Değer; “kişinin isteyen, gereksinim duyan bir varlık olarak nesne ile bağlantısında beliren şey” demiş TDK. Aynı anda hem soyut hem somut bir ölçüt olarak tanımlamış.
Sen değer nedir sorgularken, o ilk sınavından aldığın notta hissettiğin gibi hissetmeni sağlamış.
Değerin bir kağıt üzerinde yazan notun olmuş. Arkadaşların yanına gelmiş “üzülme, daha önümüzde çok güzel bir hayat var, çalışırsan olur” demişler.
Çalışırsam olacak olan ne? Hani ben çok değerliydim, annem öyle söylemişti, yalan mıydı? Değildi biliyorum ama “siz bir şeyleri yanlış biliyorsunuz…” diyemezsin. Anlamayacaklardır. Tekerlek dönerken çomak sokamazsın, takla attırırlar insana. Yavaşlamaya ikna etmelisin. Yavaş yavaş anlatmalısın. Değer bu değil. Somut olarak insanın değeri ölçülmez. Duyuyorlar mı? Duymuyorlar muhtemelen.
Kapı çalıyor. Geldi seninkiler. Ellerinde ışık saçan bir küre. İçinde şöyle yazıyor “senin değerini ancak sen ölçersin” “kimseye hiçbir şey kanıtlamak zorunda değilsin” “bırak onları, içine dön” “affet”
Affet?
Affet?
Kapat şu kapıyı. Affet diyor, seni yarı yolda bırakan babanı mı affedeceksin? Senden sıkılan aşığını mı? Yeteri kadar güçlü olmayan anneni mi? Böyle gelmiş böyle diyerek ses çıkarmayan toplumu mu?
Önce kendini diyor. Kendini affet. Ne için?
Ne kadar aptalmışsın, bunun için mi? Yani bayağı aptallık bu. Sen içinde kocaman bir güçtün zaten, annen sana söylemişti bunu, niye onları dinledin ki? Karar mekanizmanı sen de verdiğin somut değerlerle ölçmedin mi? Paralı okullar, pahalı hediyeler neydi? Sen de yaptın bunu? Evet en büyük aptal sensin. Ama sana bir sır vereyim, senden çok var.
Bulutlara uzanan bir salıncaktasın aslında. Kimse itmese de sen onu ayaklarında hızlandırabiliyorsun. Kapıların çalmasına, uzanan kürelere ihtiyacın yok. Değerini ölçecek bir ölçüm türü henüz geliştirilmedi. Sen yine anneni dinlediğin anda kal.
Değer vermeyi biliyorsun, almayı arama. Sen onunla geldin zaten bu dünyaya. İstesen koşarken arkana hiç bakmazsın, istersen uzanıp elmanı kendin alırsın. Çift yaratılmış olman seni birey olmandan alıkoyamaz. Mecbur, muhtaç değilsin. Senin de naciz vücudun elbet bir gün toprak olacak, onlarınki de. Bir yolda birlikte yürüyemediğin kimseler sana sayısal değer biçemez. Unutma bizden çok var, değer verip alamayanlardan, yalnız değilsin.
Not: Bu yazıyı geçen hafta kapısında polislere, babasının dönemlik çalışan 14 yaşındaki oğlunu, maaşını elinden alamadığı için dövdüğünü söyleyen ve kapısını o adama açmayan anne için yazdım. Ertesi gün hayatlarına hiçbir şey olmamış gibi devam etmek zorunda olan ve yüzlerinden gülümseme hiç eksik olmayan o anne oğul için. Eminim onlardan da çok var.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın
Kalbimi bırakıyorum yazınıza 💜