Bulut mu Olsam?
Hava durumunu dinliyorum. Sıcaklık düşüyor, hava parçalı bulutlu. “Tüh!” diyorum, “Hay şu bulutlara…” Keyfinin kaçık olduğunu bildiğim can arkadaşımı arıyorum: “N’aber?” diyorum. Cevap:
“Bugün bulutluyum oğlum”.
Dağıtamıyoruz bir telefonla bulutları, ama aralarından gönderiyorum sevgimi.
Keşiflerimin sonu gelmiyor...
Etimologlara saç baş yolduracak bir aydınlanma yaşıyorum onbin metre irtifada: “Bulut aslında bulmaktan geliyor yahu.” diyorum. Bulma aygıtı gibi bir şey, zaten sürekli geziyor, daimi tarassut halinde. Bizim gibi hayatı aramakla geçmiyor, o sahiden bulmakla meşgul. Bulunca da uzak durmuyor bulduğundan, üzerine bırakıyor kendini, gürültülü ıslaklığı ve bereketiyle, sonra dönüşüp, dönüştürüp tekrar yukarı çıkıyor. Yeni buluşlara… Buharlaşıp yükselen ve uzaklaşan memnun, aşağıda kalıp güneşin keyfini çıkaran memnun. Tuhaf ama “Keyifli bir şey olsa gerek.” diyorum, seviyorum iyice bulut olma fikrini.
Derken alçalıyoruz, üstümüzde kalıyor bulutlar. Güneş ancak aralarından gözüküyor, suratı asık, neşe fakiri bir hava çöküyor etrafa.
Önemsiz keşiflerim devam ediyor, havayı terk edip karartan ışık zihnimi aydınlatıyor ve anlıyorum:
Bulutlara kızgınlığımızın ve her kabahati onlara yüklememizin sebebi hep onların altında kalmamız. Bir de onların dolaşması bizim sabit kalmamız.
Bulut üstünüzde asılı duruyorsa, güneşin parlaklığını sizden saklıyorsa ya üstüne çıkın ya hareket edin bulutsuz bir yere gidin ya da en iyisi bulut olun hayatınız hiç kararmasın.
Ecmel Ayral
'Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio'
Yorum Yazın