Buket Adanç Yazio: Fazlasıyla Yediği Halde Doymayanlardan mısınız?
Beslenme uzmanı olduğumdan beri gün içerisinde pek çok insanla iletişim kuruyorum ve bu insanları daha iyi anlamama yardımcı oluyor. Danışanlarımın ortalama %80’i zayıflama amaçlı geldikleri için de en çok üzerinde durduğumuz konu beslenme alışkanlıkları. Son dönemde özellikle sıkça karşılaştığım durumlardan birisi; bazı özel durumlarda, yeme alışkanlıklarını belirleyen fizyolojik değil psikolojik ihtiyaçlar olması. Yani, kısaca: Yeme bozukluğu (Yeme bağımlılığı).
İradesizlik mi mutsuzluk mu?
Kısa süreli “şok diyetler” değil, bağımlılıkla mücadele gerek!
Hormonlar ve yeme davranışımız arasındaki ilişkiyi anladık. Peki çözüm ne? Evdeki tüm şekerli yağlı yiyecekleri çöpe atıp sonsuza kadar bir daha tüketmeyelim mi? Tabi ki hayır! Keskin çizgiler ve aşırı kısıtlamalar sizde yoksunluk duygusu yaratır ve daha fazla yeme isteğine sebep olur. Bu durumda en kalıcı çözüm kademeli olarak yiyecek miktarını azaltmaktır. İlk 15 gününüzün biraz zorlu geçeceğinin farkındayım. Çünkü aşırı yağlı ve karbonhidrat ile çehresini değiştirdiğiniz hormonlarınızın salınımının normale dönmesi yaklaşık iki haftanızı alacaktır. Eğer başarılı bir iki hafta geçirirseniz kendinizi bu kısır döngüden kurtarmış sayılacaksınız. Sanırım herkesin kendisine ayıracağı bir 15 günü vardır :)
Panik yapmayın.
Yaza az kaldı, arkadaşımın düğünü var, çok önemli bir davet var... gibi bahanelerle hayatınızı hızlı çekim yaşayıp, bedeninizi hırpalamaktan vazgeçin. Her yıl kitaplığınızdaki raflara yenisini eklediğiniz modası hızla geçen dukan, karatay, alkali diyet ve nicesini deneyip kendinizi sıkıntıya soktunuz da ne oldu? Sonuç; geri dönen kilolar, boşa giden emek...
Gelin bu geri dönüşümü bilimsel olarak kavrayalım. Bir diyetisyen olarak şimdiye kadar tek tip diyetlere uzun süre devam edebilen hiç kimseye rastlamadım. Dolayısıyla uzun süre devam edilemeyen tek tip ve çok düşük kalorili diyetlerden vazgeçtiğiniz anda hızlı bir kilo artışı yaşarsınız. Çünkü yapılan araştırmalarda; enerji alımının radikal bir şekilde kısıtlandığında vücut hücreleri açlık moduna girer ve elinden geldiğince enerji depolamaya çalışır. Daha sonra tekrar normal beslenme ile metabolizmanız kontrolden çıkarak aldığınız kalorileri depolamaya başlar. Şaşkına çevirdiğiniz zavallı vücudunuz açlıktan öldüğünü sanarak bir gram yağdan bile vazgeçemez. Ve acı son: Tekrar hoşgeldin kilolar :(
Tedavi süreci başlasın!
Yapılan araştırmalar, yeme bağımlılığının uyuşturucu, sigara ve alkol gibi bağımlılıklar ile aynı düzende ilerlediğini gösteriyor. Dolayısıyla aynı yolu izleyebiliriz. Öncelikle hayatınızı gözden geçirin ve sonra mutluluğunuza yatırım yapmaya başlayın. Nasıl mı? Yapmaktan keyif aldığınız hobilerinize zaman ayırmaya başlayın ve yavaş yavaş bu aktiviteleri günlük rutininizin içerisine ilave edin. Böylece dopamin ve serotonin hormonlarınız zamanla kendi kendisine yeter hale gelecekler ve sizin tıka basa yemenize ihtiyaçları kalmayacak... Sonuç; yemek eylemi hayatınızda hak ettiği yerde olacak ve bunun en sağlam kanıtı zamanla ideal sınırlar içerisine dönen kilonuz olacaktır...
Yorum Yazın