onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Aklınızı Uzun Zamandır Kurcalayan Soruları Tek Tek Açıklığa Kavuşturacak 12 Cevap

Aklınızı Uzun Zamandır Kurcalayan Soruları Tek Tek Açıklığa Kavuşturacak 12 Cevap

Buradaki pek çok soruyu aklınızdan geçirdiniz ama cevaplarını muhtemelen bilmiyorsunuz. O zaman bu sorulara açıklığa kavuşturmanın tam zamanı!

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

1. Deodorantlar Ozon Tabakasına Nasıl Zarar Veriyor?

1. Deodorantlar Ozon Tabakasına Nasıl Zarar Veriyor?

İçlerindeki klor nedeniyle ozon tabakasını çözüyorlar.

Deodorantların içeriğinde bulunan CFC gazı parçalanmıyor ve karşısına çıkan diğer moleküller ile birleşmeden atmosferde yükselebiliyor. Bozulmadan ozon tabakasına kadar çıkabildiği için, burada ozon moleküllerini parçalıyor.

Kaynak

2. Örümcekler Kendi Ağlarına Neden Yapışmıyor?

2. Örümcekler Kendi Ağlarına Neden Yapışmıyor?

Örümceklerin ördükleri ağlar aslında her bir sırası iki veya daha fazla iplikçikten oluşur. Örümcekler bu ağı yaparken yapışkan olan ve yapışkan olmayan olmak üzere iki tür ipek kullanır. Ağdaki her bir çemberi birbirine bağlayan destekleyici ipler ve merkez iplikleri yapışkan değildir. Buna karşılık ağdaki çemberimsi yapılar avlarının kurtulmasını engelleyecek derecede yapışkandır.

Örümceklerin yapışkan olan bu alanda da rahatça hareket edebilmeleri bacaklarının benzersiz iki özelliği ile ilişkilidir. Örümceklerin bacaklarını kaplayan yağlı bir madde ağa yapışmalarını engellemektedir. Ayrıca örümceklerin ağa yapışmadan tutunabilmelerini sağlayan üçüncü bir tırnak benzeri yapıları vardır.

Kaynak

3. Yağmur Bir Anda Boşalmak Yerine Neden Damlalar Halinde Düşer?

3. Yağmur Bir Anda Boşalmak Yerine Neden Damlalar Halinde Düşer?

Yağmur taneleri damla değil, küre şeklinde. Yağmurun kürecikler halinde düşmesinin sebebi de; bulutlarda bu şekilde oluşuyor olmaları. Gezegenimizden yükselen buhar, toz zerrecikleri ve parçacıklar üzerinde yoğunlaşmaya başladığında, bulutları oluşturan su bir araya toplanıyor. Bulutlar yukarıya doğru belirli bir hızla hareket ederlerken, damlacıklar yükseldikçe yoğunlukları da artıyor. Bunun sonucunda daha da büyüyor ve küre şeklindeki yapılarına kavuşuyorlar. Havanın artık onları yukarıya taşıyamayacağı kadar genişlediklerinde, yağmur olarak aşağıya düşmeye başlıyorlar. Bu, kesintisiz bir süreç olduğundan, bir bulutun tamamen yağmura dönüşüp aşağıya indiği sağanak yağışları nadiren görürüz.

Kaynak

4. Bir Uçak Kazasından Sonra Kara Kutu Nasıl Bulunur?

4. Bir Uçak Kazasından Sonra Kara Kutu Nasıl Bulunur?

Kara kutu yani uçuş kayıt cihazı bir uçak kazasından sonra kazaya sebep olan etkenlerin belirlenmesini sağlayan en önemli araçtır. Aslında kokpitteki sesleri kaydeden ve uçuş bilgilerinin depolandığı iki ayrı kutudan oluşur. Uçuş kayıt cihazlarında verilerin depolandığı sistemler, yüksek hızlarda gerçekleşen kazalara ve kaza sonrası oluşabilecek yangınlara dayanıklı, koruyucu kutularda bulunur. Ancak bazı durumlarda hasar görebilirler.

Her uçağın acil bir durumda konumunun belirlenmesini sağlayan donanımları vardır. İvmelenmedeki değişimi algılayan sensörler sayesinde çarpmadan sonra etkin hale gelen bu vericiler, uluslararası arama ve kurtarma uyduları tarafından algılanarak uçağın yerinin belirlenmesini sağlar. Ancak bu vericiler su altında sinyal gönderemez. Bu nedenle uçağın enkazının suyun altına battığı durumlar için kayıt cihazlarında, su altında bulunmalarını kolaylaştıran sistemler bulunur. Enerjisini bataryalardan sağlayan bu cihaz, suya battığında ses dalgaları yaymaya başlar. Bu sistemler yaklaşık 6000 metre derinliğe kadar 30 gün süreyle ses dalgaları yayabilir ve yayılan sinyaller 2-3 kilometre mesafeden tespit edilebilir. Bataryanın gücündeki azalma nedeniyle zayıflasalar da yayılan ses dalgalarının 60 gün boyunca algılanması mümkündür.

Kaynak

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

5. Hızlı Yürümek Neden Koşmaktan Daha Zordur?

5. Hızlı Yürümek Neden Koşmaktan Daha Zordur?

Yürürken her zaman tek bir ayağımız yerle temas halinde, diğeri mutlaka havadadır. Attığımız her adımda, ileriye doğru hareket eden ayak, kaslardaki enerjiyi salar ve bacağı geriye doğru atarak bedenimizin gitmesini sağlar. Bu hareket hazırlığının önemli bir bölümü baldırlardaki kaslarla sağlanıyor. Üst bacaktaki kaslar, topuktaki aşil tendonunu yönetiyor ve esneme enerjisi depolamasını sağlıyorlar.

Normalden hızlı yürüdüğümüzde, adımlarımızın genişliği artmaz fakat sıklığı artar. Bu durumda tüm bedende bir hızlanma başlar. Üst bacak kaslarının aşil tendonunu germesi için standart bir süre gerekiyor. Hızlı yürürken, bu kasların görevlerini daha çabuk yapmalarını sağlayamıyoruz ve aşil tendonuna giden baskı bu nedenle artıyor. Yani belli bir hızdan sonra yürümenin yerini koşmaya bırakması, vücudumuz için bir rahatlama anlamına geliyor. Bu üst sınır saniyede 2 metre. Koşarken her iki ayağımız da yerden havalandığı için adım aralığımız uzuyor. Böylece kaslarımızın sağlıklı ölçülerde hareket mekanizması yaratabilecekleri zamanı onlara sağlamış oluyoruz.

Kaynak

6. Yer Çekimi Neden Dünya’nın Her Yerinde Aynı Değildir?

6. Yer Çekimi Neden Dünya’nın Her Yerinde Aynı Değildir?

Yoğunluğu her noktada aynı olan küre şeklindeki bir yapının çevresine etki eden kütleçekim kuvveti sabittir. Ancak şekli tam küresel olmadığı için Dünya’nın kütleçekim alanı her yerde aynı değildir. Dünya’nın kendi etrafındaki dönüşü, şeklinde bazı düzensizliklere sebep olur. Dünya’nın Ekvator hizasındaki çapı kutuplardakinden yaklaşık 40 kilometre daha uzundur. İki cisim arasındaki kütleçekim kuvveti aralarındaki uzaklığın karesiyle ters orantılı olduğundan, kutuplardaki bir cisme etki eden kütleçekim kuvveti Ekvator’dakinden %0,66 daha fazladır. Dünya ile Ay arasındaki kütleçekim etkileşimi de Dünya’nın şeklinde düzensizliklere neden olur.

Bunun yanı sıra yüzey şekilleri de Dünya’nın kütleçekim alanındaki değişimlerin nedenlerindendir. Örneğin Ekvator bölgesinde 5000 metre yüksekliğindeki bir dağın zirvesinde bulunan bir insanın ağırlığı, deniz seviyesindeki ağırlığından daha düşüktür.

Kaynak

7. Bumerangın Geriye Dönmesine Sebep Olan Nedir?

7. Bumerangın Geriye Dönmesine Sebep Olan Nedir?

Bumerangların, kendilerine has eğimli bir şekli vardır. Genellikle iki kanadın birleşiminden oluşurlar. Bumerangın kanatlarının -uçaklardakine benzer şekilde- bir tarafı düzken diğer yüzü kavislidir. Bumerang havada hareket ederken kanadın kavisli tarafından geçen hava düz tarafından geçene göre daha hızlıdır. Bu durum kanadın kavisli ve düz yüzü arasında basınç farkının ortaya çıkmasına ve kanat üzerine, basıncın düşük olduğu tarafa doğru net bir kuvvetin etki etmesine neden olur. Bu kuvvet uçakların havada kalmasını sağladığı için genellikle kaldırma kuvveti olarak isimlendirilir. Bumerangın kanatlarının kenarlarının tasarımı da özgündür. Kanatların bir tarafı diğerine göre daha sivridir ve kanatların birinde sivri kenar içe bakarken diğer kanatta dışa bakar.

Bumerang dönme düzlemi yere dik olacak şekilde atılır. Bumeranglar havada iki kanadın birleştiği merkez etrafında dönerek ilerler. Yani hem kendi ekseni etrafında dönerken hem de ileri doğru hareket eder. Bumerangın havadaki hareketi sırasında üstte olan kanadın dönüş hızı ile alt taraftaki kanadın dönme hızı birbirine eşit değildir. Bu durum bir yüzü kavisli diğer yüzü düz olan kanatlara etki eden net kuvvetlerin birbirinden farklı olmasına yol açar. Uçak kanatlarının yüzeyi yere paralel olduğundan kaldırma kuvveti aşağıdan yukarı doğru etki eder. Bumerangda ise kanatların yüzeyi yere diktir ve kanatlara etki eden kaldırma kuvveti bumerangın dönerek dairesel bir rota izlemesine neden olur.

Kaynak

8. Dünya’ya Çarpan Göktaşlarının Nereden Geldiğini Nasıl Biliyoruz?

8. Dünya’ya Çarpan Göktaşlarının Nereden Geldiğini Nasıl Biliyoruz?

Meteoritlerin önemli bir kısmının kaynağı Mars’la Jüpiter arasındaki Asteroit Kuşağı. Büyük gökcisimlerinin kütleçekim etkileri ve diğer göktaşları ile çarpışmalar, bu parçacıkların yörüngelerinin değişmesine ve Dünya’ya çarpmalarına neden olabiliyor. Dünya üzerinde ayrıca kaynağı Ay ve Mars olan meteoritler de var. Bir meteorit Dünya üzerindeki diğer kayaçlardan kimyasal bileşimi ve yaşına bakılarak ayırt edilebiliyor. Asteroit Kuşağı’ndaki göktaşlarının Güneş Sistemi’nin oluşumundan arta kalan maddeler olduğu biliniyor. Bu nedenle kaynağı Asteroit Kuşağı olan meteoritler yaklaşık 4,5 milyar yıl yaşında. Dünya’daki kayaçlar ise fiziksel ve kimyasal yapılarında farklı jeolojik süreçler sonucu (örneğin volkanik etkinlikler, yerkabuğundaki levhaların hareketi, aşınma) ortaya çıkan değişimler nedeniyle daha genç.

Kaynağı Ay ve Mars olan meteoritlerin, asteroit ya da kuyrukluyıldız gibi daha küçük gökcisimlerinin Ay’ın ve Mars’ın yüzeyine çarpması sonucu uzaya dağılan parçacıklar olduğu tahmin ediliyor. Dünya üzerinde bugüne kadar tespit edilen Mars kaynaklı meteoritlerin yaşları 4,5 milyar ile 160 milyon yıl arasında değişiyor. Bu tür meteoritlerin yaşlarının geniş bir aralıkta değişmesi jeolojik olarak aktif bir gezegenden geldiklerinin göstergesi olarak kabul ediliyor. Çünkü daha küçük gökcisimleri olan asteroitler oluşumlarından sonra hızla soğuyor. Bir meteoritin Mars kaynaklı olduğunun diğer bir göstergesi ise kimyasal bileşimindeki farklılıklar. Ay’dan geldiği düşünülen meteoritlerle ilgili ise insanlı uzay görevleri sırasında alınan örnekler sayesinde daha doğru öngörüler yapmak mümkün.

Kaynak

9. Neden Hıçkırırız?

9. Neden Hıçkırırız?

Hıçkırık, diyaframın ani ve istemsiz olarak kasılması sonucu oluşur. Diyafram akciğerlerin altında kubbe şeklinde ve nefes alma sürecinde önemli rolü olan bir kastır. Nefes alırken diyafram kasılır ve aşağı doğru hareket ederek göğüs kafesinin genişlemesini sağlar. Nefes verirken ise gevşer ve havanın akciğerlerden dışarı çıkmasına yardımcı olur.

Gırtlağın üst bölümündeki epiglot olarak isimlendirilen kapakçık yutkunma sırasında, besinlerin ve tükürüğün nefes borusuna kaçmasını engelleyecek şekilde nefes borusunu kapatır. Diyaframın ani ve istemsiz olarak kasılması havanın hızlı bir şekilde akciğerlere girmesine ve epiglot kapakçığının aniden kapanmasına sebep olur. Hıçkırık sırasında duyduğumuz ses bu ani hareket nedeniyle ortaya çıkar.

Diyaframın kasılmasını ve gevşemesini sağlayan sinir iletilerinin taşınması sürecinde ortaya çıkan problemlerin diyaframın ani ve istemsiz bir şekilde kasılmasına sebep olduğu düşünülüyor. Ancak neden hıçkırdığımız ve hıçkırmanın nasıl bir işlevi olduğu sorusu cevaplanabilmiş değil.

Kaynak

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

10. Kediler Dışkılarını Neden Gömüyor?

10. Kediler Dışkılarını Neden Gömüyor?

Hayvan Davranış Uzmanı Joanne Righetti; kedilerin fazlasıyla temiz hayvanlar olduğunu ve dışkılarını gömmelerinin onların bu titizlik davranışının bir sonucu olabileceğini söyledi. Ancak bu durumun asıl sebebinin evrimsel bir kalıntı olduğunu ve kedilerin dikkat çekmemek üzere böyle bir davranış geliştirdiğini ifade eden Righetti, doğada var olan av-avcı ilişkisinin bir sonucu olarak kedilerin kendilerini avcılarından gizlemek için dışkılarını gömme davranışını geliştirdiklerini söyledi. Çünkü dışkıyı gömmek aynı zamanda avcılarının civarda bir kedi olduğunu fark edeceği kokuyu da saklamak alamına geliyor. Fakat yine de bütün kediler dışkılarını gömmüyor. Bunun da bir izahı olduğunu belirten Righetti, esasında bu kedilerin dışkılarını görünür yerde bırakmalarını sebebinin yine evrimsel bir kalıntı olarak; diğer kedilere bir mesaj anlamı taşıdığını ve bölgesini işaretlemek anlamına geldiğini söylüyor. Bu durum da bazı kedilerin dışkılarını neden gömmediğine dair bizlere fikir sunuyor.

Kaynak

11. Ateşimiz Çıktığında Neden Hem Üşür Hem de Terleriz?

11. Ateşimiz Çıktığında Neden Hem Üşür Hem de Terleriz?

Ateş, vücudun kendi termostat ısısını yükseltmesi ile oluşuyor. Her insanın vücut ısısı, daha doğrusu önceden ayarlanmış ortalama vücut ısısı aynı değil. Örneğin vücudu 36 dereceye ayarlanmış bir insan, 38 dereceye ayarlanmış bir insana göre, çevresindeki sıcaklık yükselmelerine daha hassas oluyor. Bu mükemmel ayarlama, beyne yerleştirilmiş gerçek bir termostat tarafından yapılıyor. Beynimizde terlemeyi düzenleyen ve tüm bu ayarlamaları yapan özel bezin adı “hipotalamus”. Ayrıca cilt tabakamızın altında yumak görünümlü 2 milyon ter bezi ve bu bezlerin her santimetrekaresinde 400 ince kanal bulunuyor. Çevre ısısının artması ile beyin, ciltteki ter bezlerini uyarıyor. Ter bezleri de ince kanallar vasıtası ile, deri üzerine gözle görülemeyecek kadar az sıvı salgılıyorlar. Cilt tabakası üzerine çıkan ter buharlaşırken vücudun ısısını da alıyor. Böylece tıpkı esen bir akşam rüzgarından veya serinletici bir fandan duyulan serinlik hissi gibi cilt kendiliğinden soğuyor.

Kimi bakteri ya da virüslerin salgıladığı maddeler ya da kendileri, vücudumuzu uyararak “endojen pirojen” denilen maddelerin artışına yol açıyorlar. Bu pirojenler de beyinde hipotalamusta etki ederek önceden ayarlanmış termostat derecesini yükseltiyor. Bu da ateşe neden oluyor. Aslında ateş, belli bir sınırda kalması şartıyla vücudun kendini koruma mekanizması olarak ortaya çıkıyor. Hipotalamus, hastalıkla savaşırken vücudun kaç dereceye kadar yükselmesi gerektiğine dair bilgiyi tüm mekanizmalara ulaştırıyor. Örneğin, 40 dereceye çıkacağını belirlediyse, bu seviyeyi buluncaya dek çalışır ve ateşe sebep olan faktörden vücudu kurtarana dek sıcaklığı aynı düzeyde tutarlar. Bu sırada vücut ısımız ortam ısısına oranla hızla arttığından, ortam gitgide soğuyormuş gibi hissediyoruz. Ortam sıcaklığı ile vücut ısısı arasındaki fark arttıkça üşümeye ve titremeye başlıyoruz. Üşümemize rağmen, vücut ısımız yükselmeye devam ettiği için aynı anda terleme de başlıyor. Ter yoluyla mikropları vücudumuzdan atana dek bu durum devam ediyor.

Kaynak

12. Neden Bazıları Eş Bulamaz?

12. Neden Bazıları Eş Bulamaz?

Bir grup bilim insanı 2 bin öğrenci üzerinde bir araştırma yaptı. Öğrencilere, buluşmaların onlar için ne kadar kolay geçtiği, ne kadar önemli olduğu, karşı cinsle ilişkilerde ne tür sorunlar yaşadıkları soruldu. Araştırmaya katılan her iki kişiden biri, ilk buluşmalarda veya mevcut ilişkileri sürdürmede ciddi zorluklar yaşadığını söyledi. Buna göre karşı cinsle iletişim kurmada yaşanan zorlukların sebebi; çekici olmayan görünüm, cinsel organlarla ilgili sorunlar veya kötü karakter değil, derin evrimsel ve sosyal sorunlar.

Bilim insanı Menelaos Apostolou, 'Çoğu zaman gelin veya damadı, anne babalar seçiyordu. Ama bu durum değişti ve yeni koşullara alışmak için zamanımız yoktu. Geçmişte içe kapanıklık insanlar için sorun değildi, çünkü uygun eş bulma sorunu başkaları tarafından çözülüyordu' diyor. Bu araştırmayla ortaya çıktı ki, görücü usulü evlilikler günümüzde yaşanan 'evde kalma' sorununun yegane çözümü olabilir. Yani bir eş seçemeyecek kadar çekingen olanlar, sosyal ilişkilerinde başarısız olanlar ya da sosyalleşecek zamanı, ortamı olmayanlar bile eski yöntemle uygun bir evlilik yapabiliyordu ancak artık bu çok daha zor.

Apostolou, 'Her iki kişiden biri, kişisel hayat ve soyunu devam ettirme konusunda güçlük çekiyor. Çoğu durumda bu, karakterlerinde sorun olduğu anlamına gelmiyor. Sadece evrim tarafından, şu anda bulunduğumuzdan farklı bir ortama adapte edildik' diyor.

Kaynak

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
95
16
8
6
6
5
3
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın