Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Aklınızdan Geçirdiğiniz Ama Öğrenme Fırsatı Bulamadığınız 10 Farklı Sorunun Cevaplarını Veriyoruz!
Günlük hayatta hepimizin kafasını kurcalayan ilginç sorular olmuştur. Bunlardan en ilginç 10 tanesinin cevabını Tübitak Bilim Genç'ten senin için derledik.
Zamanı nasıl algılarız?
El ve ayaklarımızda iğne batıyormuş hissi yaşatan karıncalanma neden olur?
Yeni bir ortamda uyumak zorunda kaldığımızda yerimizi neden yadırgarız?
Ayakkabı bağcıklarınız neden kendiliğinden çözülür ?
Gökcisimlerinin isimleri nasıl veriliyor?
Günümüzde gökcisimlerinin isimlendirilmesi ile ilgili onay yetkisi Uluslararası Astronomi Birliği’ne (IAU) ait.
Güneş Sistemi’ndeki gezegenler, gezegenlerin uyduları ve cüce gezegenler isimlerini çoğunlukla mitolojik karakterlerden alır. Güneş Sistemi’ndeki yeni keşfedilen gökcisimlerine ilk olarak geçici bir isim verilir. Keşif doğrulandıktan sonra keşfi yapan bilim insanları tarafından yapılan öneriler IAU tarafından değerlendirilerek, gökcismine resmi ismi verilir. Geçici isimde gökcisminin keşfedildiği tarihin yanı sıra gökcisminin türünü gösteren bir harf (örneğin uydular için S, kuyrukluyıldızlar için D, C, X ya da P, gezegen halkaları için R) ve o yıl keşfedilen kaçıncı gökcismi olduğunu gösteren bir sayı yer alabilir. Gökcisminin türünü gösteren harf keşif tarihinden önce, keşif sırasını gösteren sayı ise tarihten sonra yazılır.
Beyin büyüklüğü zekayı etkiler mi ?
Araştırmalara göre beyin büyüklüğü ile zeka arasında bir ilişki yoktur.Bir canlının daha zeki olmasını sağlayan şey beynin büyüklüğü değil, beynin kütlesinin canlının toplam kütlesine oranıdır. Yaklaşık olarak yetmiş kilogram olan bir insanda bu oran bire elli iken, diğer memeli hayvan türlerinde bire yüz seksene kadar düşer. Kuşlarda ise beynin kütlesinin canlının toplam kütlesine oranı yaklaşık olarak sadece bire iki yüz yirmidir.
Beynin kütlesinin canlının toplam kütlesine göre büyük olması, beynin daha büyük kısmının hafıza, düşünce, iletişim gibi entelektüel çaba gerektiren işlere odaklanmasını sağlar. Bu da canlının daha zeki olmasına sebep olur.
Kaygı ve heyecan durumlarında titrememizin nedeni nedir?
Heyecanlandığımızda ya da kaygılandığımızda beynimizdeki amigdala bölgesi, bir tehlike ile karşılaştığımızdakine benzer şekilde, stres-heyecan sistemini etkinleştirir ve adrenalin salgılamaya başlar.
Adrenalin salgılandığında vücutta kalp atım hızının artması, hızlı soluk alıp verme, terleme, titreme, el ve ayaklarda karıncalanma hissi gibi belirtiler ortaya çıkar. Bir topluluk önünde konuşurken zorlanmak bu tür durumlara verilebilecek en bilinen örnektir.
Sesimizi ses kaydından dinlediğimizde neden daha farklı duyarız?
Kendi ses kaydımızı dinlediğimizde çoğunlukla 'benim sesim böyle mi çıkıyor?' deriz. Bunun nedeni sesimizi iki farklı şekilde algılayışımızdır.
Konuştuğumuzda oluşan ses dalgaları diğer dış kaynaklı sesler gibi havada yayılırken kulağımıza ulaşır ve kokleadaki tüy hücreleri tarafından algılanır. Ancak ses dalgalarını oluşturan ses telleri titreştiğinde bu titreşimler boynumuzdaki ve başımızdaki kemikler tarafından da iletilir. Kokleaya ulaşan bu titreşimlerin frekansı havada yayılan sesin frekansından daha düşüktür. Kendi sesimizi bu iki farklı yoldan ulaşan ses dalgalarının birleşimi şeklinde algılarız.
Ses kayıt cihazları sadece havada yayılan ses dalgalarını algıladığından sesimizin vücudumuzun içinde iletilen bileşenini duyamayız. Ortam gürültüsünü engelleyen kulaklıkları taktığımızda ise sadece “kendi iç sesimizi” algılarız.
Karşımızdaki biri esnediğinde neden esneriz?
Karşımızdaki kişi esnediğinde ya da esneme hakkında bir şeyler okuduğumuzda esnemeyi tetiklenebiliyor. Esnemenin bulaşıcı olmasının empati duygusuyla ilişkili olduğu düşünülüyor. Beyin görüntüleme yöntemleriyle yapılan incelemeler, bulaşıcı esneme esnasında beyinde insanların kendi duygularının ve başka insanların duygularının değerlendirildiği bölgenin etkin olduğunu göstermiştir.
Esnemenin bulaşıcı olmasının empati ile belirgin bir bağlantısı olmadığına dair çalışmalar da var. Ancak sosyal iletişim becerilerinde bozukluk olan otizmli bireylerde ve şizofreni hastalarında bulaşıcı esnemenin daha az görülmesi, esnemenin bulaşıcı olmasının empati duygusuyla ilişkili olduğu görüşünü destekliyor.
Rüyalarımızı kontrol edebilmemiz mümkün mü ?
Rüyaları kontrol edebilme yeteneği daha çok bilim kurgu filmlerinde karşımıza çıksa bu alanla ilgili yapılmış çalışmalar da mevcut.Kontrol edilebilir rüyalar ile ilgili araştırmaları olan Aristo’dan beri bilinen bu olgu, “rüyada olduğunun farkında olmak” olarak tanımlanıyor. Araştırmacılar böyle rüyaların isteyerek görülemeyeceğini, ancak farklı yöntemlerle görme olasılığının artırılabileceğini söylüyor.
Bu tür rüyaların genellikle, beynin mantıksal düşünme ve kısa süreli bellekten sorumlu olan ön bölgesi etkin olmadığı REM uykusu sırasında gerçekleştiği ancak kontrol edilebilir rüyalar görüldüğü sırada bu bölgenin uyanık durumda olduğu düzeyde çalıştığı düşünülüyor. Mantık ve rüyanın aynı anda devam ettiği bu durumda kişi rüyalarını kontrol edebiliyor. Bu konu üzerinde çalışmalar devam ediyor.
Sizin de bunlar gibi kafanızı kurcalayan başka sorular var mı ? Yorumlara bekliyoruz!
Yorum Yazın
Güzel içerik teşekkürler. Sahalarda görmek istediğimiz hareketler bunlar :D
Kaliteli içerik olmuş en azından bi şeyler öğrenebildim onedioda şaşırtıcı
Kendi sesimi dinlemeye ne kadar zaman geçerse geçsin alışabileceğimi düşünmüyorum :D