onedio
Görüş Bildir

Diyanet Vakfı Haberleri

Diyanet Vakfı ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Diyanet Vakfı ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

"Kibir de Gurur da Sadece Allah'a Aittir"
Daha önce partisinin Muğla mitinginde yaptığı konuşmada 'Bizim rahmetimiz gazabımızı aşacak' ifadelerini kullanan Başbakan Tayyip Erdoğan, dün de İstanbul Avcılar mitinginde yaptığı konuşmada 'Biz birer faniyiz. Birer fani olarak kimse kibirlenmesin, kimse gururlanmasın, kibir de gurur da sadece mutlak yaratıcı olan Allah'a aittir' diye konuştu.Bu açıklama ilahiyat camiasından bazı kesimlerce tepkiyle karşılandı. İlahiyatçı Cemal Türk, Twitter'dan yaptığı açıklamada Allah'a keyfine göre isim ve sıfat isnad edilemeyeceğini ve bunun çok büyük günah olduğunu söyledi.Zaman'ın haberine göre Türk, Twitter'dan yaptığı açıklamada İslam akidesine göre Allah'a 'Gurur' isnad edilemeyeceğini bunun akide açısından çok tehlikeli bir ifade olduğunu söyledi. Allah'a keyfine göre isim ve sıfat isnad edilemeyeceğini ve bunun çok büyük günah olduğunu belirten Türk'ün açıklamaları şöyle: 'İslam akidesine göre Allah'a 'Gurur' isnad edilemez. Akide açısından çok tehlikeli bir ifade. Avcılar mitinginde Başbakan maalesef bunu da söyledi. Başbakan maalesef Allah'a kibir ve gurur nispet etti. Esma-i Hüsna arasında gurura delalet eden hiçbir isim yoktur. Allah'ın Kebir ismi (kiber)dendir. Allah hakkında 'Kebir-Mütekebbir-Kibriya' kelimeleri kullanılır. Bunların hiçbirinin Türkçe'deki gurur ve kibirle uzaktan yakından alakası yok. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi'ne Prof. Dr.Bekir Topaloğlu hocanın yazdığı Kebir maddesine bakabilirsiniz. Yazık çok üzüldüm. Allah'a keyfine göre isim ve sıfat isnad edilemez. Çok büyük günahtır. 'En güzel isimler Allah'ındır, o halde bu isimlerle Ona dua edin. Onun isimleri konusunda haktan sapanları terk edin. Onlar işlediklerinin cezasını çekeceklerdir.' (A'râf Suresi 180. Ayet)'Erdoğan, 'Şuna dikkat edelim, biz birer faniyiz. Birer fani olarak kimse kibretmesin, kimse gururlanmasın, kibir de gurur da sadece mutlak yaratıcı olan Allah'a aittir. Onun için bu yolda çok bizi tökezletmeye gayret edenler oldu ama hamdolsun hepsi aşıldı, aşılıyor. Önümüze birçok şeyler attılar ama engelleyemediler. Bizler bu yolda emin adımlarla yürüdük, bundan sonra da öyle yürüyeceğiz. Bunları biliniz, bunlara asla prim vermeyiniz' diye konuştu.Zaman
Kütüphaneler Kapatılırken Kutlama Yapılabilir mi?
Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası (Kültür Sanat Sen), bu yıl 50.kez kutlanan Kütüphane Haftası’nda yazılı bir açıklamasında, “Kütüphanelerin içinde bulunduğu durum hiç de umut verici değildir. Türkiye’deki kütüphaneler, hem sayı, hem içeriğinde yer alan eserler, hem de ziyaretçi açısından oldukça geri duruma getirilmiştir” dedi.Sendika, 321 kütüphanenin önce protokollerle yerel yönetimlere devredildiğini sonra da kapatıldığına dikkat çekti. 2004 yılında halk kütüphaneleri sayısı bin 367 iken 2012 yılında bu sayı bin 112’ye düştü. Kültür;Sanat Sen’in yazılı açıklaması şöyle: Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneciler ve Yayımcılar Genel Müdürlüğü ile Türk Kütüphaneciler Derneği tarafından çağrı yapılsa da düzenlenen Kütüphane Haftası programına bakıldığında iktidara yakın çevrelerin yoğun katımı dikkatleri çekiyor. Yazın ve edebiyat alanında faaliyette bulunan Türkiye Yazarlar Sendikası, Pen Türkiye gibi Edebiyat ve yazın örgütlerinin yer bulamadığı programda düzenlenen panel ve söyleşiler büyük bir titizlikle seçilmiş. Hatta bazı kütüphane temsilcilerinin sunum yapacağı bölümde doğrudan “AKP Kütüphanesi” yer alıyor. Sormak istiyoruz bunca değerli kütüphane kapatılırken AKP’nin Parti Kütüphanesinin ne gibi bir özelliği var ki kendisine Kütüphaneler Haftasında özel yer bulabiliyor. Ayrıca Kütüphane alanında birikmiş onlarca sorunu çözmeyen bir iktidar partisinin eleştirilmesi gerekirken neden partisine kurduğu kütüphane üzerinden reklamı yapılıyor? Üstelik Türkiye Yazarlar Sendikası tarafından Yıldız Sarayı’nda yapılan Edebiyat müzesinin depo yapılmak üzere kaldırılması hafızalarda taze iken etkinliklerin AKP’yi memnun etmek üzere hazırlandığı görüntüsü vermektedir. Diğer yandan Kütüphane Haftası’nın açılış konuşmalarını yapmak üzere bu yıl bir ilk gerçekleştirilerek, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) Kütüphane ve Dokümantasyon Müdürü Mustafa Birol Ülker açılış konuşması yapacaklar arasında ilk sırada yer alacak. Basın yayın ve edebiyat dünyasının bütünün yer aldığı kütüphaneler haftası etkinleri düzenlemek yerine yandaş yazar, kurum temsilcisi ve gazetecilerin öne çıkarılmasında ki amacı merak ediyoruz doğrusu. Hemen her alanda yandaş olma hevesi ve biat kültürü Kütüphaneler Haftası’nda da kendisine yer bulmuş olmasına da anlam veremiyoruz. Kütüphaneler haftasının bu şekilde düzenlenmesine ön ayak olan ve imzası olan kuruluşların bu tavrını kınıyoruz. Siyasi iktidarın, bilimsel bilginin gelecek nesillere aktarılmasında tarih boyunca en önemli paya sahip olan kütüphaneciliğe yaklaşımı ise değersizleştirme, yok sayma ve kendi haline bırakarak giderek yok etme şeklindedir. Siyasi iktidarın, kütüphanelere ve kütüphane emekçilerine yaklaşımını protesto ediyoruz. Kütüphane Haftası’nı kutlamıyoruz. Ankara-ZETE
Hollanda'da 'Ermeni Soykırımı Anıtı' Tartışması
Hollanda'nın Almelo kentinde yaşayan Ermeniler'in, 'soykırımı anma günü' olarak kabul ettikleri 24 Nisan'da açacağı 'soykırım anıtı' tartışmalara neden oluyor. Hollanda'daki bazı Türk örgütleri karar tepki gösteriyor. Ermeniler ise, tepkileri, 'tuhaf ve anlamsız' olarak değerlendiriyor. Yirmi bin civarında Ermeni'nin yaşadığı Hollanda'da ikinci 'soykırım anıtı' Perşembe günü açılıyor. Ülkedeki ilk anıt, Ermeniler tarafından 2001 yılında Assen Boskamp mezarlığında, 1910 -1920 yılları arasında kaybettikleri atalarının anısına yaptırılmıştı. İkinci anıt ise, Hollanda'nın doğusunda yer alan ve 3 bin dolayında Ermeni'nin yaşadığı Almelo kentinde yaptırılıyor. Almelo'daki Surp Krikor Lusavoritch Ermeni Kilisesi'nin bahçesinde yaptırılan anıt, 24 Nisan'daki ayinin ardından açılıyor. Ermenilerin, 1915 olaylarında yaşamımı yitirenler anısına yaptırdığı 'soykırım anıtı'nın açılışına siyasii parti temsilcilerinin de katılması bekleniyor. Almelo Belediye Başkanı Jon Hermans, anıtın dikilmesini 'kilisenin kararı' olarak değerlendiriyor. Hermans, 'soykırım anıtı' adının verilmesi konusundaki soruları da, 'Siyasi tartışmalara girmek istemiyorum. Almelo farklı kültürlerden insanların kardeşçe yaşadığı bir kent' karşılığını veriyor. Belediye yönetimi, anıtın kilisenin özel mülkü içinde yaptırılması ve belli ölçüleri aşmaması nedeniyle, belediye meclisinden izin alınmasına gerek olmadığını belirtiyor. Ermenilerin, kilise bahçesine yaptırdıkları anıt, Hollanda'daki çeşitli Türk kuruluşlarının tepkisine neden oluyor. AKP'ye yakınlığıyla bilinen Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD) öncülüğünde bazı örgütler ortak bir bildiri yayımladı. Bildiride, 'Türk toplumunun, Ermeni diasporasının nefreti körüklemeyi ve huzursuzluk çıkarmayı amaçlayan bu yasadışı girişimini engellemek üzere, yerel ve ulusal makamları harekete geçirecekleri' belirtiliyor. Hollanda Diyanet Vakfı (HDV) Almelo Yunus Emre Camii Başkanı Salih İlhan da, Türk basınına yaptığı açıklamada, soykırım anıtını onaylamadıklarını belirterek 'gençlerin taşkınlık yapmasından endişe ettiğini' söylüyor. Almelo Belediye Meclisi'nin Türk kökenli üyesi Uğur Çete'ye göre, 'soykırım anıtı' mimari açıdan yasalara uygun. Ancak, 'soykırım anıtı' denmesine tepki gösteriyor. Uluslararası hiçbir mahkemenin 1915'teki olayları 'soykırım' olarak tanımadığını vurgulayan Çete, bu nedenle 'soykırım anıtı denemeyeceğini' savunuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Hollanda'daki kolu olan HDV, 'soykırım anıtına karşı' cuma namazında okunması için bir hutbe yayımladı. Hutbede 'Almelo Ermeni Soykırımı Anma Anıtı'nın, 'barış ve kardeşlik kültürüne değil, çatışma kültürüne katkı sağlayacağı' öne sürüldü. Hutbede şu görüşlere yer verildi: 'Toplum arasında nefrete ve huzursuzluğa sebep olacak böyle bir girişimine üç semavi dinden biri olarak kabul gören bir dinin mabedinin, kilisenin ev sahipliği yapması, bu ülkede yaşayan yarım milyona yakın Türk'ü derinden üzmektedir. Mabetlerin nefrete değil, barış ve sevgiye kucak açmaları evrensel bir kabuldür.' Sorularımızı yanıtlayan Hollanda Ermeni Kuruluşları Federasyonu (FAON) yöneticileri Türk örgütlerinin tepkilerini, 'tuhaf ve anlamsız' olarak değerlendiriyor. Ermenilerin, 'soykırıma kurban giden' atalarını anmak için kilisede ayin yaptıklarını, çiçek bıraktıklarını belirten FAON yöneticilerine göre kilisenin bahçesine yaptırılan anıt da, bunun bir parçası. Hollanda Ermeni Kuruluşları Federasyonu (FAON) tarafından salı günü Lahey'de bir gösteri düzenlendi. Gösteride, 'Ermeni soykırımının inkârı' ile Suriye'de başta Ermeniler olmak üzere Hıristiyanlar'a yönelik şiddet protesto edildi. Ermeni temsilcileri, Parlamento Dışişleri Komisyonu'na bir dilekçe sundular. FAON yöneticileri, Lahey'deki Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne de, Suriye'deki olaylara 'duyarlı olması' çağrısı yaptılar. Ermenilerin protesto gösterisine Hollandalı parlamenterler de destek verdi. Göstılateriye kan Hıristiyan Birliği (CU) Milletvekili Joel Voordewind, Twitter hesabında eylemden bir fotoğraf paylaşarak 'Ermeni soykırımının kabul edilmesi için çalışma şu an başladı. Perşembe günü Almelo'da yeni anıtın açılışını yapacağım' yazdı. UETD öncülüğündeki bazı Türk örgütlerinin temsilcileri de, Ermenilerin ardından, Dışişleri Komisyonu üyeleriyle bir görüşme yaptılar. Türk örgütlerinin temsilcileri, tarihi olayların tarihçiler tarafından incelenmesi, Ermeni iddiası konusunda uluslararası bağımsız bir komisyon kurulmasını önerdiler. 1915 olaylarının, 'soykırım olmadığını' dile getirdiler.BBC Türkçe
Mehmet Görmez: 'Gençlik İçin Yeni Bir Dil Üzerinde Çalışmalıyız'
ANKARA Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, gençlerin bir nesil öncesinin dünyasını kendileri için dar görüp, kabul edilemez bulduğunu belirterek, 'Bunu dikkate alarak yeni bir dil ve üslup üzerinde çalışmak durumundayız' dedi. Türkiye Diyanet Vakfı Kocatepe Konferans Salonu'nda, Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Aile ve Gençlik Merkezi (KAGEM) ile Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfınca (SETA) 'Gençlik Forumu Aidiyet, Dönüşüm, Gelecek' konulu panel düzenlendi. Panelin açılış konuşmasını yapan Görmez, bugün artık tek taraflı sadece bir yerden tavsiyeleri dinleyen bir gençlikten çok doğrudan konuşmayı, bir diyalog haline geçerek kendisini ifade etmeyi seçen bir gençlik bulunduğunu söyledi. Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak kendilerini en yetersiz gördükleri, en çok eleştiriye açık olmak istedikleri konuların başında da gençliğin geldiğini belirtti. Görmez, ürettikleri hizmetler içerisinde gençlerle diyalog kurabilecek dili ve üslubu hala bulmakta zorluk çektiklerini ve bunun için konuşmaktan çok dinlemeye ihtiyaçları olduğunu ifade etti. Bazen aidiyetlerin insanı yoldan çıkardığını kaydeden Görmez, 'Onun için İslam, kendisini bir yol olarak tarif eder ve yolun hareket eksenine çok önem verir. Yolun sınırlarını tespit etmede, yolun hareket eksenine önem verir' dedi. 'Kendisini özgür birey olarak tarif eden mümine doğru evrilme yaşıyoruz' Bugün hem İslam dünyasında hem de Türkiye'de farklı bir gençlikle karşı karşıya kalındığına işaret eden Görmez, şunları belirtti: 'Aslında Arap Baharının yaşandığı ülkelerde gençlik hareketlerine dikkat kesilmek gerekiyor, Türkiyede'de gençlerin davranışlarına, gençlik hareketine dikkat kesilmek gerekiyor. Bunları dikkatle incelediğimizde aslında aidiyet bakımından çok ciddi bir evrilme geçirdiğimizi fark etmemiz gerekiyor. O da şudur: Bir Müslüman topluma aidiyetten, bir Müslüman toplumdan, bireyden oluşan yahut bireysel bir mümine doğru bir evrilme yaşıyoruz. Sosyolog değilim ama sosyologların tespiti de bu yönde. Müslüman bir toplumda kendisini özgür bir birey olarak tarif eden bir mümine doğru evrilme yaşıyoruz. Bu evrilmenin bize nelere mal olacağı, ne tür sıkıntılara yol açacağı yahut ne tür umutlar doğuracağı üzerinde düşünmemiz gerektiğini ifade etmek istiyorum.' 'Özel yaşamına müdahale istemiyor' 'Şimdilerde sanki İslam dünyasında hem aidiyetten hoşlanmayan hem de birey olmaya düşkün, özgürlüğüne düşkün bir gençlik türüyle karşı karşıyayız' diyen Görmez, konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Bu durumu çok iyi anlamak ve bu aidiyeti en azından burada kendi medeniyetine, kendi değerlerine aidiyetle birlikte bu bireysel özgürlüğü yaşamasına yardımcı olmanın ben daha doğru olacağını düşünüyorum. İfade etmek istediğim husus, hem birey olacak hem de üst değerlere bir aidiyeti olacak ve o aidiyet de gönüllü bir aidiyet olacak. Bugünkü gençlik, bir nesil öncesinin dünyasını kendisi için dar görüyor ve kabul edilemez buluyor, bunu dikkate alarak yeni bir dil ve üslup üzerinde çalışmak durumundayız. Bugünkü gençlik, birey oluşuna çok büyük bir değer atfediyor, bunun onu bireyselleştireceği, onu kendisinden uzaklaştracağı tehlikesi ayrı bir mesele, ama bunu veri bir durum olarak kabul ederek, üzerinde çalışmamız gerekiyor. Özel yaşamına müdahale istemiyor, saçına, sakalına, küpesine, dövmesine kimse karışsın istemiyor ve aslında bunlarla da uğraşmak gerekmiyor.' 'Bizim kapatan model değil açan model olmamız gerekiyor' Görmez, gazetecilerin çok mahirane bir yol keşfettiklerini ifade ederek, şunları kaydetti: 'Diyanet İşleri Başkanlığını konuşturamadıkları zaman, Diyanet çok sustuğu zaman bizim 'Alo Fetva' hattı var. Gazeteci dostlarımız kendilerini vatandaşın yerine koyarak sorular yöneltiyorlar. Aldıkları cevapları da telefonla olduğu için de bunu çok uzun uzadıya izah etme imkanı da yoktur, ertesi gün bir bakıyorsunuz Diyanet İşleri Başkanı'nın sarıklı, cübbeli bir resmini de koyar, 'lades haramdır' diye. Tabii üzücü olan bunu da itibarsızlaştırmak için bir yol ve yöntem olarak kullanılmış olması. Mesela 'Küpe takmak caiz midir' demiş, hocamız da 'caiz değildir' demiş. Halbuki bugünün gençliği bunu istemiyor ve bence de dini mübah alanlar, bugün fazla müdahale etmeyi doğru olmadığını düşünüyorum. İnsanların kendi özgür iradesine bırakılan haram ve helal kısımları çerçevesinde verilemeyen hususları, dinin sınırları içerisine koyarak cevap vermenin doğru olmadığını düşünüyorum, bunun dini yaşanmaz kıldığını düşünüyorum. Herhangi bir gencin kılığına, kıyafetine, küpesine, dövmesine müdahale değil doğrudan onun düşüncesiyle karşılaşmak lazım, kalbiyle onun zihin dünyasıyla iletişim kurarak sohbet ve muhabbet etmek gerektiğini düşünüyorum. Bugünkü gençlik özgürlüğüne o kadar düşkün ki rol model istemiyor fakat özgürlük asla rol modele sahip olma ile tezat teşkil etmez. Belki bizim kapatan model değil açan model olmamız gerekiyor yani zihnini, kalbini belli bir yere kapatıp ona bir hayat tarzı çizen bir model olmaktan çıkıp önünü açan, kendisini keşfetmesini sağlayan bir model olmamız gerekiyor.' Panele Görmez'in eşi Hatice Kübra Görmez, kızı Müberra Görmez ve SETA temsilcisi Talip Küçükcan da katıldı. AA
Sel Mağduru İmamların Maaşını Türkiye Verecek
Türkiye Diyanet Vakfı (TDV), Bosna Hersek'teki selde zarar gören camileri ve dini hizmet binalarını onaracak, felaket bölgesindeki imamların maaşlarını ödeyecek. ANKARA - Sarp Özer Türkiye Diyanet Vakfı (TDV), Bosna Hersek'teki selde zarar gören camileri ve dini hizmet binalarını onaracak, felaket bölgesindeki imamların maaşlarını ödeyecek. Türkiye Diyanet Vakfı Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Tutkun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Bosna Hersek'teki sel felaketinin ardından bölgeye gittiklerini belirtti. Bosna Hersek'in Diyanet İşleri Başkanı ve diğer yetkilileriyle bir araya geldiklerini ifade eden Tutkun, selden zarar gören alanlarda incelemelerde bulunduklarını söyledi. Bu bölgelerde yardım paketleri dağıttıklarını dile getiren Tutkun, 'Bunların dışında ilk etapta 150 bin avro yardımı bölgeye ulaştırdık. Oradaki müşavirimiz, yetkililerle birlikte bu yardımı halkın ihtiyaçları doğrultusunda kullanacak' diye konuştu. Selden hasar gören ve yıkılan camilerin olduğunu hatırlatan Tutkun, şunları söyledi: 'Şu anda zarar gören cami sayısı 10'u geçmiş durumda. Bunların arasında Türkiye tarafından Maglay'da yaptırılan Recep Yazıcıoğlu Camisi de yer alıyor. Bu caminin yeniden ayağa kaldırılması gerekiyor. Bizim öncelikli projelerimizden birisi bu olacak. Kısa vadede ülkede selden zarar gören camilerin ve dini hizmet binalarının onarılması için çalışacağız. Ayrıca Bosna Hersek'te imamların maaşları cemaat tarafından ödeniyor. Her caminin üyelik sistemi var. O camiye üye olan cemaat imamın maaşını da ödüyor. Sel nedeniyle camilerde hasar oluştu. İnsanların da maddi zarara uğraması nedeniyle imamlar maaşlarını alamayacak duruma geldi. Selde zarar gören şehirlerdeki imamların maaşlarını durum düzelene kadar Türkiye Diyanet Vakfı olarak biz ödemeyi planlıyoruz.' Afganistan'a yardım eli Bu konuda Boşnak yetkililerin de talepte bulunduğunu belirten Tutkun, 'Heyelanda birçok mezarlık zarar görmüş. Mezarların yeniden düzenlenmesi için de çalışacağız' dedi. Tutkun, sel bölgesindeki imam hatip lisesi öğrencilerine de burs vereceklerini kaydetti. Afganistan'ın kuzeydoğusunda aşırı yağışlardan dolayı oluşan heyelanın ardından da bölgeye ekip gönderdiklerini belirten Tutkun, özellikle kamplara yerleştirilen afetzedelere yardımda bulunduklarını söyledi.AA
Soma'ya Eğitim Yardımı
Manisa İl Müftüsü Sinan Cihan, Soma'daki faciada hayatını kaybeden işçilerin ilk ve ortaokulda okuyan çocuklarına 500'er liralık eğitim yardımı yapılacağını bildirdi. Cihan, yaptığı açıklamada, maden faciasında hayatını kaybeden işçileri yalnız bırakmadıklarını, şu ana kadar Kınık'ta 50, Savaştepe'de 35, Kırkağaç'ta 17 ve Soma'da 80 maden işçisinin ailesine ziyaret ettiklerini kaydetti. Ankara, İzmir ve Manisa'dan oluşturulan 5 ayrı ekiple aileleri tek tek ziyaret ettiklerini belirten Cihan, 'Türkiye Diyanet Vakfı tarafından bize ulaştırılan 100'er liralık yardım kartları teslim edildi. Ayrıca yine Türkiye Diyanet Vakfı tarafından Soma'daki faciada hayatını kaybeden işçilerin anasınıfı ile lise arasında eğitim alan Manisa'daki yaklaşık 200 çocuğa 2 ayrı dönemde 500 liralık eğitim yardımı yapılacak. Yardımın yarısının Ramazan Bayramı öncesinde ailelere teslimi öngörülmektedir. Üniversite eğitimi alan öğrencilere ise eğitim yardımları Türkiye Diyanet Vakfı tarafından yapılacak' dedi. İl Müftülüğü olarak Soma maden faciasında hayatını kaybeden aileler dışında il genelinde ihtiyaç sahibi olduğu belirlenen ailelere yönelik ziyaretlerin de yapıldığını hatırlatan Cihan, Türkiye Diyanet Vakfı tarafından toplam 280 adet 25'er liralık yardım kartlarının da dağıtıldığı bilgisini verdi. Cihan, bu akşam Soma'da Ulucami bahçesinde düzenlenecek iftar yemeğine Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof.Dr. Hasan Kamil Yılmaz'ın iştirak edeceğini kaydetti. (AA)
Camiye Ayakkabıyla Giren Polis Özür Diledi
Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da silahlı kişi ihbarı üzerine ayakkabıyla Türk camisine giren ve cami imamını bir süre gözetim altında tutan Kopenhag polisi özür diledi. Kopenhag Taastrup'taki Danimarka Türk Diyanet Vakfı'na bağlı Yunus Emre Camisi'nin olduğu bölgede silahlı kişi ihbarı alan polis, cami dahil olmak üzere çevredeki binalara operasyon düzenledi. Camiye ayakkabıyla giren ve cami imamı ile eşini bir süre gözetim altında tutan polis, şüpheli kişi civardaki başka bir işyerinde yakalanınca camiden ayrıldı. Olayın ardından Kopenhag Din Hizmetleri Müşaviri ve Danimarka Türk Diyanet Vakfı Başkanı Doç. Dr. Ahmet Onay ve Kopenhag Büyükelçiliği Emniyet Müşaviri Cuma Ali Aydın, Kopenhag polisi ile görüştükten sonra polis yetkilisi Bent Isager-Nielsen ile birlikte camiye gelerek cemaatle buluştu. Bent Isager-Nielsen, camidekilerden özür dileyerek operasyon anında yaşananlardan dolayı duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Yetkili, baskında görev yapan polislerin iletişim sorunu yaşadığını ancak olayı gören cemaatten bazı kişilerin camiye gelmesiyle birlikte yanlış anlaşılmanın ortadan kalktığını ifade etti. Bu gibi durumlarda olay yerinde kontrolü sağlayıncaya kadar hızlı davranmak zorunda olduklarını anlatan Isager-Nielsen, görevlilerinin bu sebeple ayakkabılarıyla camiye girdiği için üzgün olduklarını belirterek yaşananların müslümanlara karşı art niyet olarak algılanmamasını istedi. Din Hizmetleri Müşaviri ve Danimarka Türk Diyanet Vakfı Başkanı Doç. Dr. Ahmet Onay ise Danimarka'nın güvenli bir ülke olduğunu ve bu durumun sürmesi gerektiğini bildirdi. Sabah
İstanbul'a Uluslararası İslam Üniversitesi Geliyor
'İslam dünyayı IŞID gibi yapıları ortaya çıkaran sebepleri masaya yatırmalı' diyen Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Diyanet'in İstanbul'da Uluslararası İslam Üniversitesi kurmak için YÖK'e başvurduğunu açıkladı.Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İstanbul ’daki 29 Mayıs Üniversitesi’nin Uluslararası İslam Üniversitesi’ne dönüştürülmesi için, Diyanet Vakfı’nın YÖK’e müracaatta bulunduğunu söyledi. Yeni üniversitenin Mısır’daki El Ezher ve diğer ülkelerdeki İslam üniversitelerine ‘destek’ ve ‘örnek’ olması hedefleniyor.Hürriyet Gazetesi’nden Fatma Aksu’nun haberine göre “Uluslararası İslam Üniversitesi’nin bütün İslam dünyası ve insanlık için önemli olacağını düşünüyorum” diyen Görmez, Mekke’deki Hac İdare Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında Uluslararası İslam Üniversitesi’ne neden ihtiyaç duyulduğu ve hazırlıklar hakkında şu bilgileri verdi:“ Bugün yaşanan en büyük sorun Müslümanlar birbirlerine üzüntü taşıyor, Müslümanlar birbirlerine ıstırap taşıyor, Müslümanlar birbirlerine şiddet taşıyor. Halbuki bayramlar birbirlerine sevinç taşımak için vardır. İkinci en önemli husus, yüreklerin en ağır yükü olan küskünlükleri ortadan kaldırmaktır. Gerek ülkemizde gerek alemi İslam’da bir takım tutkulardan dolayı Müslümanlar birbirine karşı acımasız olabiliyor.Türkiye de bu soruna ‘barışçı çözüm’ amacıyla, ‘Uluslararası İslam Üniversitesi’ projesini hayata geçirecek. İstanbul’daki 29 Mayıs Üniversitesi’nin İslam Üniversitesi’ne dönüştürülmesi için, Diyanet Vakfı olarak YÖK’e müracaatta bulunduk. Kırgızistan, Kazakistan, Azerbaycan’da İlahiyat Fakültesi, Frankfurt Goethe Üniversitesi’ndeki İslam Araştırmaları Merkezi, Strasbourg’taki İslam İlahiyat Fakültesi, Sofya’daki Yüksek İslam Enstitüsü’nü bu merkeze bağlamayı düşünüyoruz.“Müfredat günün sorunlarını çözecek bilgi üretemiyor”El Ezher dışında dünyadaki en büyük İslam alimleri, Körfez ülkelerindeki bütün hocaların yetiştiği ve 80 bin öğrencisi olan Medine İslam Üniversitesi ile Pakistan’daki İslamabat İslam Üniversitesi, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da hocalık yaptığı Malezya İslam Üniversitesi ve bunların Şii versiyonu olan ve Türkiye’den 500 öğrencisi bulunan İran’ın Kum kentindeki Camia-tul Mustafa Üniversitesi’nden çıkmıştır. 3 senedir üzerinde durduğum en büyük husus, buraların müfredatı dikkate alındığında, bugün Müslümanların yaşadığı sorunların üstesinden gelecek bilgi üretilemiyor. Buralardan çıkan alimler, sorunları çözmek yerine pek çok yerde sorun oluyor. Onun için, İstanbul’da, Uluslararası İslam Üniversitesi kurarak, İngilizce, Arapça, Türkçe ve Farsça dillerinde, buralara alternatif değil, buralara da destek vermek üzere bir misyonla kurulmasının, bütün İslam dünyası ve insanlık için önemli olduğunu düşünüyorum. Bu, Diyanet İşleri Başkanlığı kadar önemli bir proje.“Akılla vahiy arasında doğru ilişki kurmak...”İslam dünyasının IŞİD, Boko Haram, El Şebab gibi yapıları ortaya çıkaran sebepleri masaya yatırması gerekir. Müslümanlar hep harici nedenlere vurgu yaparken, dahili nedenlere vurgu yapmaktan sakındı. Müslümanların sorunu, dinle hayat arasında, akılla vahiy arasında doğru ilişki kuramamak. Bu hareketin başında ve içinde bulunanların hangi eğitimleri aldıklarını, hangi şeriat fakültesinde, nasıl bir eğitimden geçtiklerini İslam dünyası konuşmalı.İnsanlığı, şiddeti kutsayan, vahşeti takdis eden, savaşta da olsa ahlak ve kural tanımayan, Peygamber mezarlarını bombalamaya sevk edebilen bu tür dini yorumlar Tevrat yorumundan kaynaklanmıştır. Dini metinlerle hayat arasında doğru ilişki kurmak, Peygamberimizin hadislerini, Kuran’ı doğru algılamak son derece önem arz ediyor. Bugün küresel ölçekte İslam’la ilgili en büyük sorun; sanki bir irade şunu istiyor: İslamiyet’in varlığı soruna dönüşsün. Yeryüzüne iman, güven ve barış getiren bir dinin varlığı, bir güvenlik tehdidi olarak görülmeye başladı. Barışı tehdit eder hale getirildi. Bunu sadece IŞİD’le, Boko Haram’la izah etmek insan aklıyla alay etmektir.”CNN Türk
Suriyeli Sığınmacılara 10 Bin Battaniye
Türkiye Diyanet Vakfı, yaklaşan kış ayları öncesi Şanlıurfa'nın Suruç İlçesi'nde Suriyeli sığınmacılara 10 bin battaniye dağıttı.Battaniyeler Vali İzzettin Küçük, Büyükşehir Belediye Başkanı Celalettin Güvenç, Şanlıurfa İl Müftüsü ve Türkiye Diyanet Vakfı Şanlıurfa Şube Başkanı İhsan Açık, tarafından Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'na teslim edilirken, bir kısmı Süleyman Şah Parkı'nda geçici kampta kalan sığınmacılara dağıtıldı.Şanlıurfa İl Müftüsü ve Türkiye Diyanet Vakfı Şanlıurfa Şube Başkanı İhsan Açık, Türkiye'de kamp dışında yaşayan Suriyeli sığınmacı aileler ve çocukları için, yardım ve eğitim projesi ile ilgili tüm iş ve işlemlerin yürütülmesi konusunda Türkiye Diyanet Vakfı'nın da yetkilendirildiğini kaydetti.Açık, bu kapsamda son günlerde Urfa üzerinden Türkiye'ye giriş yapan Suriyeli sığınmacılar için yardım seferberliği başlattıklarını belirterek, 'Yaklaşan kış ayları öncesi iklim şartlarının ağırlaşması nedeniyle 10 bin adet battaniyenin Türkiye Diyanet Vakfı Urfa Şube Başkanlığı olarak dağıtımını yapacağız'dedi.Kurban Bayramında da burada olacağızVekaletler yoluyla kurban organizasyonu kapsamında bu yıl 150 bin hisse kurbanın, ihtiyaç sahiplerine ulaştırılacağını söyleyen Açık, 'Vakıf, yurt dışında 63 ülkede 531 bölgede yurt içinde ise yaklaşık 152 il ve ilçede kurban kesim ve dağıtımı yapılması planlanıyor. Vakıf olarak Kurban bayramında da burada olacağız. Ülkemize sığınan Suriyeli kardeşlerimiz ile Kurban etlerimizi paylaşacağız. Vatandaşlarımız bu bölgeye vekalet yoluyla kurban ulaştırmak isterse 575 TL'yi il ve ilçe müftülüklerimize, cami görevlilerimize, PTT şubeleriyle anlaşmalı bazı bankalar aracılığıyla da yatırabilirler. Dileyenler 'www.diyanetvakfi.org.tr' adresinden on-line bağış yapabilir' dedi.Okul çağındaki çocuklar eğitim verilecekAçık, TDV''nin eğitim projelerinden 'Farkındayım Yanıbaşındayım' projesi kapsamında okul çağındaki çocuklara eğitimler verildiğini hatırlatarak proje kapsamında öncelikle okul çağındaki Suriyeli sığınmacı çocuklara ve gençlere yönelik olarak örgün eğitim çalışmalarına ağırlık verileceğini ifade etti.Açık, 'Bu eğitimlerde öncelikli amacımız, çocuklarımızın örgün eğitimlerini, bir gün ülkelerine döndüklerinde kaldıkları yerden devam edebilecekleri imkanları oluşturarak bıraktıkları yerden sürdürebilmektir. Projenin diğer aşamalarında sığınmacılara yönelik yaygın eğitim, sosyal çalışmalar ve insani yardımlar organizeli bir şekilde gerçekleştirilecektir. Projemiz şu an Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Ankara illerinde uygulanıyor. kamp dışında yaşayan ve geçici koruma altında bulunan suriyeli aileler ve çocukları için eğitim projemiz devam ediyor. 2013-2104 eğitim yılında 5 bin 5 öğrenci projemiz kapsamında eğitim aldı. Bu projede Suriyeli 226 gönüllü öğretmen ve personel görev aldı. Bu yıl 8 bin ile 9 bin arası bir kayıt bekliyoruz. Gönüllü olarak görev alacak Suriyeli öğretmen ve personel sayısı da 450'yi bulacak.'Ensar Muhacir kardeşliğini esas alıyoruzYardımları yaparken Peygamber Efendimiz zamanındaki Ensar Muhacir kardeşliğini esas aldıklarını belirterek, 'Ensar ve Muhacirin nasıl bir birine kardeş olduklarını biliyoruz. O zaman nasıl evlerin kapısı sonuna kadar açılmışsa ülkemize gelen Suriyeli kardeşlerimize de gönül kapımızı sonuna kadar açtık. ülkemize sığınan genç kardeşlerimizin ve çocuklarımızın ellerinden tutabilmek, onları ilimle irfanla ve kültürle buluşturacak projelere imza atmak istiyoruz' dedi.
Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Sahiplerini Buldu
'2014 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'nin sahipleri açıklandı.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, '2014 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'nin, sinema alanında Hülya Koçyiğit'e, müzik alanında Niyazi Sayın'a, edebiyat alanında Alev Alatlı'ya, tarih alanında Prof. Dr. Engin Akarlı'ya, kurum kategorisinde Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi'ne verilmesini uygun gördüğü bildirildi. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan açıklamaya göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödülün, her yıl kültür ve sanatın farklı dallarında verilmesi talimatını verdi. Ödüller için kurulan Değerlendirme Kurulu, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı Doç Dr. İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Prof. Dr. Mustafa İsen, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Dr. Savaş Barkçın, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Aydın Ünal, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Haluk Dursun ve Yunus Emre Kültür Vakfı Başkanı Prof. Dr. Hayati Develi'den oluştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödül verilecek isimleri, Değerlendirme Kurulu'nun önerisi üzerine belirledi.Buna göre, yüzüncü yılı kutlanan Türk sinemasına yaptığı büyük katkılar nedeniyle sinema alanında Hülya Koçyiğit'e, uzun sanat hayatı boyunca Klasik Türk Müziği ve Tasavvuf Müziğine yaptığı büyük katkılar nedeniyle müzik alanında Niyazi Sayın'a, Türk edebiyatına ve gelişmesine yaptığı önemli katkılar nedeniyle edebiyat alanında Alev Alatlı'ya, Abdülhamit Dönemi ve Cumhuriyetin ilk yıllarına dair değerli çalışmaları için tarih alanında Prof. Dr. Engin Akarlı'ya ve İslam dünyasında hazırlanan ilk ve en kapsamlı İslam ilimleri ansiklopedisi olması ve Türkiye'de ilim dünyasına sunduğu başarılı çalışmalar nedeniyle kurum kategorisinde Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, ödüle layık görüldü. 2014 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri töreni, daha sonra duyurulacak bir tarihte Cumhurbaşkanlığı Beştepe Yerleşkesi'nde yapılacak. Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü, hizmet ve eserleri ile Türk kültür ve sanat hayatının gelişmesine ve tanınmasına katkı sunan Türk vatandaşı ve yabancı uyruklu kişi ve kurumları, devlet adına onurlandırmak ve teşvik etmek amacıyla veriliyor.AA