Yalnızca İzlediği Filmin Etkisinden Uzun Süre Çıkamayanların Anlayabileceği 10 Durum
İzlediğimiz filme göre etkisi değişebilen bir durum fakat hepimiz film bittikten sonra oturup şunları düşünürüz: 'Ya başrolün yerinde ben olsaydım?', 'Böyle zengin olsaydım neler alırdım neler!', 'Sonu kötü bitti ya, benim de sonum böyle mi olacak acaba?'. Bazımız filmi tekrar tekrar izler ve farklı sonuçlar çıkarır, bazımız ise sadece bir kez izleyip tadının damağında kalmasını ister. Bu içeriğimiz beyaz perde tutkunları için hazırlandı diyebiliriz. İyi okumalar!
1. Eğlence anlayışımızı sorgularız.
2. Canımız tatlı ve sıcak romantik bir ilişki çeker.
Uğruna tüm kötülüklerle savaşan, sırf ona kavuşabilmek için dağlarla denizleri aşan ve ne olursa olsun sevdiğinin yanında olan bir partner düşünün. Onu filmde görüyorsunuz ve tabi siz de benzer bir ilişki yaşamak istiyorsunuz. Fakat unutmayın ki sadece filmlerde öyle olur!
3. Sinemadan çıkıp arabayla eve giderken kendimizi ana karakter gibi hissederiz.
Evet, belki son dönemlerde sinema kültürünün yerini çeşitli platformlar almış olabilir ama beyaz perde halen ayakta durmaya çalışan bir sektör. Sinemada sadece filme odaklanırız ve sadece filmden gelen sesleri duyarız. Durum böyle olunca, salondan çıktıktan sonra bile halen o adrenalini yaşarız.
4. Filmin ana temasına göre bir ruh haline bürünürüz.
Eğer izlediğimiz film mutlu sonla bittiyse büyük ihtimalle günümüz pozitif geçer. Fakat 'Kaybedenler Kulübü' gibi bir film izlediysek ister istemez melankoliye bağlarız. Hatta kendi kendimize bir radyo programı giriş cümlesi bile oluştururken buluruz kendimizi.
5. Hoşumuza giden bir objeyi belki kullamayız ama mutlaka satın alırız.
Filmi öyle beğenmişizdir ki, filme dair elle tutulur bir şeye sahip olmak isteriz. Özellikle Star Wars filminde, klonlar arası savaşta kullandıkları ışın kılıçlarının gerçek hayatta da olmasını öyle isteriz ki, gerçeği olmasa bile mutlaka oyuncağını alıp odamızın bir köşesinde saklarız. Aynı filmi seven biriyle buluştuğumuz zaman ikimiz de kılıçlarımızı çıkarıp film hafızamızı tazeleriz.
6. Büyü kitaplarındaki büyüleri ezberleyip kendimizi birer büyücü ilan ederiz.
Gerçek dışı olsa bile kendimizi filmin evrenine öyle kaptırırız ki, elimize aldığımız her çubuk bir asaya dönüşür ve birkaç gün 'Avada kedavra!' diyerek asamızı sallarız. Potterhead'lerin neredeyse hepsinin bu hareketi yaptığına yemin edebiliriz ama kanıtlayamayız!
7. Yönetmen ve oyuncuların aile alt-üst soy ağacını çıkarırız.
Karakterleri öyle sever ve benimseriz ki gerçek hayatta kim kimin oğlu, kim kimin kocası, başrol oyuncusunun kaç çocuğu var, nerede doğdu, en sevdiği renk ne, daha önce hangi filmlerde oynadı diye merak edip saatlerimizi araştırmakla harcarız.
8. Gerçeklik algımız uzun bir süre kaybolur.
Gelecekten gelen teknolojik cihazlar, dünyanın sonuna dair kehanetler, robot insanlar ve buna benzer çoğu şey, gerçeklikle olan bağımızı bir süreliğine zayıflatır. Düşünsenize, bileğinize bir çip takılıyor ya da dünya dışı varlıklarla tanışıyorsunuz. Gerçekliğe uzak geldi, değil mi?
9. Uzun ve dar koridorlarda yürümekten korkarız.
Her an arkamızdan biri çıkıp bize saldırabilir, küçük bir tıkırtı duyduğumuzda bile ürküp hızlı hareket etmeye çalışırız ve karanlıktan iyice korkar hale geliriz. Küçük bir tavsiye: korku filmlerini gündüz izleyin!
10. Bakış açımıza yeni pencereler katıp farkındalığımızı arttırırız.
Öyle sahneler izleriz ve öyle replikler duyarız ki, senarist ve yönetmeni ayakta alkışlarız. Küçük şeylerden mutlu olmayı, günlük hayatta umursadığımız şeylerin aslında o kadar da büyütmemek gerektiğini, başımıza gelen her olayda aynu tutumu sergilemek yerine farklı davranmayı öğreniriz.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın