Umut Kısa Yazio: Mutlu Bir Hayatın Sırrı Kendi Hikayenizde Gizli!
Nasıl bir hayat yaşayacağımızı anlattığımız hikâyeler belirliyor. Çünkü hayat yazdığımız deneyimlerden oluşuyor. Yıllar önce hikâyelerimi değiştirdiğimde hayatımı değiştirebileceğimi öğrenmek bana o kadar çok şey kattı ki, bugün bile neyi başardıysam, ne elde ettiysem hepsinin arkasında hikâyelerimin oluşum sürecinin en önemli şey olduğunu fark ediyorum. Eğer mutluluğun ve yaşama sevincinin bir sırrı varsa işte tam olarak bu! Nasıl mı? Üstelik kolayca yapabileceğiniz bir şey! Elbette yapmak, yazdığım kadar kolay olmayacak, yüzlerce kere kendimize itiraz edeceğiz, şartlarla savaşacağız ancak gerçekten isterseniz ve bir kere “Olsun!” der ve denerseniz farkı o kadar hızlı göreceksiniz ki, kendiniz bile yarattığınız yaşama şaşırabilirsiniz. Unutmayın bunun zor olma sebebi sadece SİZ olabilirsiniz.
Yazdığımız hikâyeleri genellikle üç aşamada ele alıyoruz. Bunlardan ilki başkaları hakkında yazdığımız hikâyelerdir.
1. Başkaları hakkında yazdığımız hikâyeler
2. Durumumuz hakkında yazdığımız hikâyeler
Kendi hakkımızda yazdığımız hikâyeler genellikle sahip olduklarımıza değil, sahip olmadıklarımıza odaklanır. Tatile gittiğimizde insanlara bakıp sanki devamlı tatildelermiş gibi hissedip kıskançlık duyarız ya da Bodrum’da domates yetiştirmeye çalışan bir arkadaşımız gibi olmak isteriz. Çünkü kendi durumumuzda, bizde eksik olanlara odaklanırken, başkalarının sahip olduklarıyla karşılaştırırız. Dünya kıskanan insanlarla doludur. Bu kendini kurban etmekten farksızdır. Okul balolarına ya da pilav günlerine kendi arkadaşlarımızdan daha iyi olduğumuzu ispatlamak için ya da ne kadar iyi durumda olduğumuzu anlatmak için gideriz. En lüks arabaya binmeye çalışır, en havalı kıyafetleri giyeriz. Yine de bunların bizi ne kadar mutlu ettiği tartışmalıdır. Çünkü bizden daha lüks arabayla gelenlere imrenir, kendi sahip olduklarımızı bile göremeyiz.
Yaşadığımız her an dünyada o kadar şanssız insanlar var ki, görmek için sokağın başındaki hastaneye kadar uğramak ya da bir Çocuk Esirgeme Kurumu’nu ziyaret etmeniz yetecektir. Çok kötü durumda bile olabilirsiniz ama lütfen bir dönüp bakın sahip olduklarınıza, odağınızı sizde olmayanlara değil sahip olduklarınıza çevirdiğinizde tüm dünyanın değişimini yakalayabileceksiniz.
Kurbanların çoğu hayatlarının en kötü kısımlarına odaklanırlar. İyi kısımlarını sadece kaybettiklerinde fark ederler.
3. Kendimiz hakkında yazdığımız hikâyeler
Ne kadar kötü durumda olursak olalım ne yapabileceğimiz ve kapasitemizin ne olduğuna ilişkin kendimiz hakkında yazdığımız hikâyeler tüm hayatımızı belirliyor. Her filmin bir mutlu sonu olacağını iddia etmiyorum ama işin güzel tarafı film hiç bitmiyor. Bırakmadığım, “yapabileceğim”i düşündüğüm sürece kaybetmiyorum. Kendi durumundan şikâyet etmeyi ama buna rağmen hiçbir adım atmamamın ne demek olduğunu biliyorum. Biliyorum çünkü bunu tüm iliklerime kadar yaşadım. Her gün isteksiz bir şekilde işe gitmeyi, moralsiz bir şekilde niye yaşadığımı anlamadan günlerimi geçirmeyi, anlamsız rekabetlerin olduğu bir yapıda nereye gideceğini bilmeyen biri gibi olmayı o kadar iyi biliyorum ki… Hatta biri bunları bana anlatsa muhtemelen “Senin tuzun kuru… Olduğun yerden konuşmak kolay…” sözünü birkaç defa tekrar ederdim. Ancak ne söylerseniz söyleyin olduğunuz yerden çok daha iyi yerde olabileceğinizi, başkalarının hayatlarına katkı yaratabileceğinizi ve işinizi yaparken sanki âşık olduğu kızla buluşmaya giden bir ergen edasıyla yaşayabileceğinizi içten içe hissettiğinizi biliyorum.
Kendi içsel iletişimimiz hikayelerimizdir. İletişim dilimiz tüm hayatımızda fark yaratır. Hikâyenizi yazma vaktiniz geldiğinde buna hazır olacağınızı biliyorum. Ancak bazılarımızın yazmaya başlaması için düşük bir ses yeterliyken, bazılarımızın kulağının dibinde birilerinin bağırması gerekiyor. Her şeyden önce asıl cevaplanması gereken soru ise kendi hayatınızda “Kurban mısınız yoksa Kahraman mı?” Bunu cevapladığınızda hikâyeleriniz sizin yerinize konuşuyor olacaklar.
Kendinize sorun: “Hangi hikâyeleri yazmak istiyorsunuz?” Gerisi gelecektir. Hem içsel hem de dışsal iletişiminiz içinse eğitim almayı ve kendinizi geliştirmeyi ihmal etmeyin. Kendimize yaptığımız yatırımlar sahip olmaya çalıştığımız şeylerden çok daha anlamlı. Çok sevdiğim bir söz var, asıl yatırımlarınızı çırılçıplak dahi kalsanız kaybetmeyeceğiniz yani sizden alamayacakları şeylere yapın. İnanın size geri dönüşü çok daha yüksek ve tutku dolu bir hayat vaat ediyor.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın